ZÜBDETÜ’l-EŞ‘ÂR

(زبدة الأشعار)

Kafzâde Fâizî’nin (ö. 1031/1622) antoloji özelliği taşıyan tezkiresi.

XVII. yüzyıl Osmanlı şairleri ve şiir ortamı hakkında bilgi vermesinin yanında şiirlerden aktardığı örneklerin bolluğuyla dikkati çeker. Tezkirenin kütüphanelerde kayıtlı olduğu bilinen on altı nüshası arasında en eskisi ve en çok şair ihtiva edeni bazı sayfalarında Fâizî’nin el yazısıyla derkenarlar


bulunan Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki bir yazmadır (Şehid Ali Paşa, nr. 1877). Zübdetü’l-eş‘âr’da XV. yüzyılın ortalarından Fâizî’nin ölümüne kadar geçen zaman diliminde yaşamış toplam 517 sanatkârdan örnekler yer almaktadır. İsimlerin alfabetik sıralandığı tezkirede şairlerin bilinen eserleri zikredildikten sonra en çok beğenilen şiirlerinden seçmeler yapılmış ve âdeta zamanın zevk ve anlayışını yansıtan bir antoloji ortaya çıkarılmıştır. Eserin Şehid Ali Paşa nüshasındaki derkenarlar şairler arasında karşılaştırmalı bir inceleme yapılmak istendiğini akla getirir. Bununla birlikte müellif, beğenip önemsediği ve şiirlerine ulaşabildiği şairlere daha çok yer vermiştir. Meselâ Bâkî’den 647 beyit zikredilmesi normal karşılansa da belki ondan daha üstün bir şöhrete sahip Fuzûlî’den 106 beyit kaydedilmesi şaşırtıcıdır. Diğer taraftan Fâizî’nin yakın dostu Nev‘îzâde Atâî’den de 644 beyit seçmesi bir kısım şairlere iltimas ettiğini ortaya koyar. Tezkirenin önemli bir yanı da divanları günümüze ulaşmayan ve tezkirelerde de şiirlerine rastlanmayan altmış kadar şairin manzumelerinden örnekler içermesidir.

Fâizî, tezkiresine aldığı bir kısım şairler hakkında metnin kenarında yer alan notlarında başka eserlerde pek bulunmayan bilgiler aktarmıştır. Zübdetü’l-eş‘âr’da şairler hakkında verilen bilgiler diğer tezkirelerle kıyaslandığında az görünse de Fâizî’nin çok titiz davrandığını ve şairlerden örnek aktarmadan divanlarını kontrol ettiğini, bazı şairlere nisbet edilen şiirlerin asıl sahiplerini bulmak için gösterdiği çabadan anlamak mümkündür. Nitekim Fuzûlî’ye nisbet edilen bir şiirin aslında Ali adlı bir şaire ait olduğu ve ona da Bağdâdî dendiği için Fuzûlî ile karıştırıldığı yolundaki bilgi bu türdendir. Zübdetü’l-eş‘âr ayrıca biçim özellikleri bakımından diğer tezkirelerden oldukça farklıdır. Türk edebiyatının antoloji özelliği taşıyan bu ilk tezkiresi daha sonraki biyografi yazarlarını etkilemiştir. Tezkirenin günümüze kadar ulaşan üç zeyli bilinmektedir. Bunlardan ilki hayatı hakkında çok az bilgi bulunan Yümnî Mehmed Sâlih’e aittir. Yümnî, Kafzâde’nin öldüğü 1622 yılından başlayarak çağdaşı yirmi dokuz şairi eserine almış ve 1663’te ölümü sebebiyle de eser yarım kalmıştır. İkinci zeyil Âsım Tezkiresi diye bilinen Seyrekzâde Mehmed Âsım’ın Zeyl-i Zübdetü’l-eş‘âr’ıdır. Mehmed Âsım, yine Fâizî’nin kaldığı tarihten itibaren kendi vefat tarihi olan 1675 yılına kadar geçen dönemde yaşamış 124 şairin eserinden seçmeler yapmıştır. Eserin en meşhur zeyli ise XVIII. yüzyıl şair ve yazarlarından İsmâil Belîğ’in Nuhbetü’l-âsâr li-zeyli Zübdeti’l-eş‘âr’ıdır (nşr. Abdulkerim Abdulkadiroğlu, Ankara 1985). İsmâil Belîğ kitabında, Fâizî’nin kaldığı 1622 yılından başlamış ve 1726 yılına kadar yetişen 400 kadar şairle şiirlerine yer vermiştir. Zübdetü’l-eş‘âr üzerine Bekir Kayabaşı tarafından hazırlanan doktora tezinde eserin on altı nüshası incelenmiş ve çıkarılan şecerede metin en kapsamlı beş nüshaya dayanılarak oluşturulmuştur.

BİBLİYOGRAFYA:

Kafzâde Fâizî’nin Zübdetü’l-eşâr’ı (haz. Bekir Kayabaşı, doktora tezi, 1997), İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 20-69; Atâî, Zeyl-i Şekāik, III, 659; Belîğ, Nuhbetü’l-âsâr, s. 377; Osmanlı Müellifleri, II, 194; Halûk İpekten, Türk Edebiyatının Kaynaklarından Türkçe Şuarâ Tezkireleri, Erzurum 1991, s. 86; Kāmûsü’l-a‘lâm, V, 3542; Sabahattin Küçük, “Kafzâde Fâizî”, DİA, XXIV, 162-163.

Bekir Kayabaşı