ZEYLAÎ, Abdullah b. Yûsuf

((عبد الله بن يوسف الزيلعي

Ebû Muhammed Cemâlüddîn Abdullāh b. Yûsuf b. Muhammed ez-Zeylaî

(ö. 762/1360)

Hanefî fakihi ve hadis hâfızı.

Bugün Somali’nin Cibuti sınırına yakın bölgede bulunan, Aden körfezi sahilindeki liman şehri Zeyla‘dandır. Süyûtî biyografisini verirken, “Zeylaî aslında bir sonraki tabakada zikredilmeliydi, ancak oradaki akranlarından önce vefat ettiği için buraya alınmıştır” der (Ŧabaķāŧü’l-ĥuffâž, s. 535; Źeylü Ŧabaķāti’l-ĥuffâž, s. 363). Süyûtî’nin bahsettiği bir sonraki tabakada yer alan hadis hâfızlarının doğum tarihlerinin 723-749 (1323-1348) arasında değişmesi ve Zeylaî’nin bu tabakada mevcut 725 (1325) doğumlu Zeynüddin el-Irâkī ile dostluğu dikkate alındığında 720’li (1320) yıllarda dünyaya geldiği söylenebilir.

Zeylaî, devrinin önde gelen ilim adamlarından Şehâbeddin Ahmed b. Muhammed b. Fütûh et-Tücîbî, Osman b. Ali ez-Zeylaî, Alâeddin İbnü’t-Türkmânî, Şehâbeddin Ahmed b. Muhammed b. Kays el-Ensârî, Celâleddin Ebü’l-Fütûh Ali b. Abdülvehhâb el-Cüreyrî ve Bahâeddin İbn Akīl gibi şahsiyetlerden hadis, fıkıh ve nahiv tahsil etti. Naśbü’r-râye’nin birçok yerinde belirttiğine göre (meselâ bk. I, 59, 181, 297; II, 86; III, 27) hadis hocaları arasında Ebü’l-Haccâc Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî ile Zehebî de bulunmaktadır. Fıkıhta fetva verecek seviyeye gelmiş olsa da (İbn Tağrîberdî, XI, 9) kaleme aldığı eserlerde hadisçilik yönü ön plandadır. İbn Hacer, hocası Zeynüddin el-Irakī’nin kendisinin Şâfiî, Zeylaî’nin Hanefî olmasına rağmen örnek bir dayanışma içinde çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirttiğini nakleder. Buna örnek olarak da Irâkī’nin, Gazzâlî’nin İĥyâ’ındaki hadislerle Tirmizî’nin es-Sünen’inde, “Ve fi’l-bâb an fülân ...” (bu babda falan sahâbîlerden nakledilmiş hadisler de vardır) ifadesiyle işaret ettiği rivayetlerin tahrîci üzerinde çalışırken Zeylaî’den; Zeylaî’nin de Mergīnânî’nin el-Hidâye’siyle Zemahşerî’nin el-Keşşâf’ındaki hadislerin tahrîcini yaparken Irâkī’den faydalandığını belirtir (İbn Hacer el-Askalânî, II, 310). Hadis tahrîci konusundaki çalışmaları birçok âlim tarafından kaynak olarak kullanılan Zeylaî 11 Muharrem 762 (21 Kasım 1360) tarihinde Kahire’de vefat etti. Onun Evfât Emirliği’ni temsilen Memlük Sultanı Muhammed b. Kalavun’a gönderilen elçilik heyetine başkanlık etmesi (DİA, XI, 518) kendisinin ülkesinde büyük itibar taşıdığını göstermektedir.

Eserleri. 1. Naśbü’r-râye li-taħrîci eĥâdîŝi’l-Hidâye. Türünün en önemli örneklerinden olup eseri farklı kılan özelliklerinin başında Hanefî mezhebinin yanı sıra diğer üç mezhebin delillerini de ihtiva etmesi gelir. Zeylaî, el-Hidâye’deki bir hadisi kaydettikten sonra onu zikreden sahâbî râvileri ve rivayetleri kaynaklarıyla birlikte nakleder. Hanefî mezhebinin delil aldığı hadislerde bir zaaf varsa onu da belirtir. Mergīnânî’nin verdiği hadisin metniyle hadis kaynaklarında yer alan metin arasında farklar varsa bu tür rivayetler için “garîb” veya “garîb cidden” tabirini kullanır. Konuyla ilgili merfû hadislerin ardından mevkuf


ve maktû rivayetleri nakleder. Bu rivayetler hakkında kendisinden önce yapılan eleştirileri aktarır; kısmen kendi eleştirilerine de yer verir. Daha sonra diğer mezheplerin delillerini ayrıntılı biçimde kaydeder. Geçmiş âlimlerin sözlerini zaman zaman tenkit eder. Hocası İbnü’t-Türkmânî onun en çok eleştirdiği isimlerden biridir. Naśbü’r-râye ahkâm hadisleri konusunda Bedreddin ez-Zerkeşî, İbnü’l-Mülakkın, İbn Hacer el-Askalânî ve Süyûtî gibi müelliflerin en önemli kaynaklarındandır. Kütüb-i Sitte yanında İmam Mâlik’in el-Muvaŧŧaǿı, Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, Abd b. Humeyd, İshak b. Râhûye, Ebû Avâne el-İsferâyînî, Abdullah b. Zübeyr el-Humeydî, Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî ve Bezzâr’ın el-Müsned’leri, İbn Ebû Şeybe ve Abdürrezzâk b. Hemmâm’ın el-Muśannef’leri, Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī’nin es-Sünenü’l-kübrâ’sı, el-Ħilâfiyyât’ı ve Delâǿilü’n-nübüvve’si, Hâkim en-Nîsâbûrî’nin el-Müstedrek’i, Dârekutnî’nin es-Sünen’i, İbn Sa‘d’ın eŧ-Ŧabaķāt’ı, Ukaylî ve İbn Adî’nin eđ-ĐuǾafâǿları, İbn Hibbân’ın eŝ-Ŝiķāt’ı ile el-Mecrûĥîn’i, Hatîb el-Bağdâdî’nin Târîħu Baġdâd’ı, Mizzî’nin Tehźîbü’l-Kemâl ve Tuĥfetü’l-eşrâf’ı, Zehebî’nin Mîzânü’l-iǾtidâl’i Zeylaî’nin yararlandığı ve telhisler yazdığı pek çok eser arasında zikredilebilir. Şemseddin İbn Abdülhâdî’nin Tenķīĥu’t-Taĥķīķ’ini ve İbn Kesîr’in Tefsîr’ini kaynak olarak kullanması (Naśbü’r-râye, II, 10) Zeylaî’nin akranı âlimlerden de istifade ettiğini gösterir. Mevcut haliyle kullanışlı bir eser niteliği taşımayan Naśbü’r-râye’nin nihaî şeklini almış bir eser olduğunu söylemek güçtür. Nitekim İbn Hacer el-Askalânî ve Kāsım b. Kutluboğa, eserin bazı nüshalarında Zeylaî’nin kendi el yazısıyla kaydettiği notlar bulunduğunu tesbit etmişlerdir; söz konusu notlar bu konuda mukayeseli bir çalışma yapan Muhammed Avvâme tarafından ayrıntılı biçimde zikredilmiştir. Râvi tenkidinde gevşek davranması, yer yer çelişkilere düşmesi, kaynaklara atıflarında zühullerinin bulunması ve el-Hidâye’deki hadislerin tamamını tahriç etmemesi Zeylaî’nin eleştirilen yönleridir (Muhammed Avvâme, s. 200 vd.). el-Hidâye’de geçtiği halde onun tahriç etmediği hadisleri Kāsım b. Kutluboğa Münyetü’l-elmaǾî fîmâ fâte min taħrîci eĥâdîŝi’l-Hidâye li’z-ZeylaǾî adlı risâlesinde ele almış (nşr. M. Zâhid Kevserî, Kahire 1369/1950), bu risâle Naśbü’r-râye ile birlikte birkaç defa basılmıştır (Kahire 1393/1973; Beyrut 1416/1996). Naśbü’r-râye, İbn Hacer el-Askalânî tarafından ed-Dirâye fî taħrîci (telħîśi, münteħabi) eĥâdîŝi’l-Hidâye adıyla ihtisar edilmiştir (Delhi 1299, 1327; Leknev 1301; nşr. Abdullah Hâşim el-Yemânî, Kahire 1384/1964; Beyrut, ts.). Eserin muhtelif neşirleri mevcuttur (I-IV, Leknev 1301; Kahire 1357, 1393; Beyrut 1393, 1407/1987). Muhammed Avvâme, Dirâse ĥadîŝiyye muķārene li-Naśbi’r-râye ve Fetĥi’l-Ķadîr ve Münyeti’l-elmaǾî adlı çalışmayla birlikte eseri yeniden yayımlamıştır (Beyrut 1418/1997). Avvâme bu eserinde önceki neşirlerde mevcut hataları düzeltmiş, M. Zâhid Kevserî’nin Naśbü’r-râye için “sunuş” mahiyetinde kaleme aldığı, daha sonra müstakil baskısı yapılan Fıķhü ehli’l-ǾIrâķ ve ĥadîŝühüm adlı risâle ile İbn Kutluboğa’nın Münyetü’l-elmaǾî’sini de bu cilde aktarmıştır. Naśbü’r-râye’de tanıtılan râviler hakkında Hâfız Senâullah Zâhidî (Küveyt 1408), eserdeki rivayetler hakkında Adnân Ali Şellâk (Beyrut 1988) tarafından birer fihrist hazırlanmıştır. 2. el-İsǾâf bi-eĥâdîŝi’l-Keşşâf. Zemahşerî’nin tefsirindeki rivayetlerin tahrîcine dair olup müellif zaman zaman eseri eleştirmiş, ancak ondaki bütün rivayetleri tahriç edememiştir. Zeylaî’nin bu eseri de daha sonraları hadis tahrîci yapanlar için vazgeçilmez bir kaynaktır. Müellif bu eserini el-İsǾâf bi-eĥâdîŝi’l-Keşşâf diye adlandırmakla birlikte (Naśbü’r-râye, I, 197) eser Taħrîcü’l-eĥâdîŝ ve’l-âŝâri’l-vâķıǾa fî tefsîri’l-Keşşâf li’z-Zemaħşerî adıyla basılmıştır (nşr. Sultân b. Fehd et-Tubeyşî, Riyad 1414). İbn Hacer eseri el-Kâfü’ş-şâf fî taħrîci eĥâdîŝi’l-Keşşâf adıyla ihtisar etmiş ve önemli notlar yanında Zeylaî’nin ulaşamadığı bazı rivayetleri de eklemiştir. İbn Hacer, Zeylaî’nin bu eserinde birçok merfû hadisi ve sahâbe rivayetlerini zikretmediğini söylemişse de bunların kayda değer bir yeküne ulaşmadığı görülmektedir. İbn Hacer’in çalışması el-Keşşâf’ın bazı baskılarında yer almaktadır (meselâ Beyrut 1366/1947). Aynı müellifin buna et-Taħrîcü’l-vâf bi-âŝâri’l-Keşşâf adıyla bir zeyil yazmaya başladığı, fakat eserini tamamlayamadığı belirtilmektedir (DİA, XIX, 522). 3. Muħtaśaru Şerĥi MeǾâni’l-âŝâr. Zeylaî bu çalışmasında Tahâvî’nin Şerĥu MeǾâni’l-âŝâr’da zikrettiği rivayetlerin sahâbî râvi dışındaki senedlerini hazfetmiş, Tahâvî’nin rivayetlerin delâletini tartıştığı yerleri de sadece vardığı hükmü ifade edecek şekilde kısaltmıştır (Köprülü Ktp., Hâfız Ahmed Paşa, nr. 66; Selimiye Ktp., nr. 823). Zeylaî hakkında yapılan ilmî çalışmalar arasında Meryem İbrâhim Hindâvî’nin el-İmâmü’z-ZeylaǾî ve menhecühû fi’t-taħrîc adlı yüksek lisans tezi (1934, Kahire Üniversitesi) ile Âmir Hasan Sabrî’nin “el-Menhecü’l-ĥadîŝî lede’l-Ĥâfıž ez-ZeylaǾî min ħilâli kitâbihî Naşbi’r-râye”


başlıklı makalesi (Ĥavliyyetü Külliyyeti Uśûli’d-dîn, sy. 13, Kahire 1416/1996, s. 325-362) sayılabilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Abdullah b. Yûsuf ez-Zeylaî, Naśbü’r-râye, I, 59, 181, 297; II, 10, 86; III, 27; İbnü’l-Irâkī, eź-Źeyl Ǿale’l-Ǿİber (nşr. Sâlih Mehdî Abbas), Beyrut 1409/1989, s. 56; Makrîzî, es-Sülûk li-maǾrifeti düveli’l-mülûk (nşr. M. Abdülkādir Atâ), Beyrut 1417/1997, IV, 258; İbn Hacer el-Askalânî, ed-Dürerü’l-kâmine, Beyrut, ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî), II, 310; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire (nşr. M. Hüseyin Şemseddin), Beyrut 1413/1992, XI, 9; Takıyyüddin İbn Fehd, Laĥžü’l-elĥâž (Źeylü Teźkireti’l-ĥuffâž li’ź-Źehebî içinde, nşr. M. Zâhid Kevserî), Dımaşk 1347, s. 129; Süyûtî, Ĥüsnü’l-muĥâđara, I, 359; a.mlf., Ŧabaķātü’l-ĥuffâž (Lecne), s. 535; a.mlf., Źeylü Ŧabaķāti’l-ĥuffâž (Źeylü Teźkireti’l-ĥuffâž li’ź-Źehebî içinde, nşr. M. Zâhid Kevserî), Dımaşk 1347, s. 363; Leknevî, el-Fevâǿidü’l-behiyye, s. 228-229; Şevkânî, el-Bedrü’ŧ-ŧâliǾ, Beyrut 1418/1998, I, 277; Muhammed Avvâme, Dirâse ĥadîŝiyye muķārene li-Naśbi’r-râye ve Fetĥi’l-ķadîr ve Münyeti’l-elmaǾî, Beyrut 1418/1997, tür.yer.; Mehmet Aykaç, “Evfât”, DİA, XI, 518; M. Yaşar Kandemir, “İbn Hacer el-Askalânî”, a.e., XIX, 522.

Ebubekir Sifil