YÛSUFEFENDİZÂDE

(ö. 1167/1754)

Osmanlı âlimi.

1066 (1656) yılında İstanbul’un Sultanahmet semtindeki Nakilbent mahallesinde dünyaya geldi. Bazı kaynaklarda (meselâ bk. Osmanlı Müellifleri, I, 471) onun 1085’te (1674) Amasya’da doğduğu ileri sürülürse de doğumuna düşülen “sâat-i saâdet” (1066) kaydı ile babasının Nakilbent Camii’nde imamlık yapması bunun doğru olmadığını göstermektedir. Babası şeyhülkurrâ Mehmed Efendi, dedesi Amasyalı reîsülkurrâ Yûsuf Efendi’dir. Dedesine nisbetle Yûsufefendizâde lakabıyla şöhret kazanmakla birlikte Abdullah Hilmi Efendi diye de anılır. Hıfzını tamamladıktan sonra babasından kıraat dersleri aldı. Bu ilimdeki icâzet silsilesi babası ve dedesi yoluyla İbnü’l-Cezerî’ye (ö. 833/1429) kadar ulaşır. Musâhib Mustafa Paşa hocası İbrâhim b. Süleyman el-Bektaşî’den Arapça, edebiyat ve tefsir; Birgili Kara Halil Efendi’den tefsir, usûl-i hadîs, hadis ve aklî ilimleri okudu. Şeyhülkurrâ Ali b. Süleyman Mansûrî’den aklî ilimler tahsiline devam etti. Sultan Ahmed Camii’nin “Karakız” lakabıyla tanınan başmüezzini hattat Hocazâde Mehmed Enverî’den sülüs ve nesih yazılarını meşkedip icâzet aldı. Sultanahmet semtindeki Kabasakal Tekkesi şeyhi Sakızlı İlyas Efendi’ye intisap ederek Halvetiyye tarikatına bağlı Cihangîriyye şubesinin erkânı üzere seyrüsülûkünü tamamladı. Müstakimzâde onun Niyâzî-i Mısrî ile de yazıştığını kaydetmektedir (Tuhfe, s. 282). Öğrencileri arasında Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Râgıb Paşa, Müftîzâde Mehmed Sâdık Erzincânî, Mustafa İzmîrî ve Benderli Şeyhülkurrâ Ebûbekir Efendi bulunmaktadır.

Sicill-i Osmânî’de (III, 378) “Bıçakçılar imamı” olarak tanıtıldığına göre muhtemelen gençlik yıllarında bir süre imamlık yaptığı anlaşılmaktadır. III. Ahmed döneminde 15 Şâban 1123’ten (28 Eylül 1711) itibaren sarayda Śaĥîĥ-i Buħârî okutmaya başladı. Muharrem 1131’de (Aralık 1718) I. Ahmed’in kurduğu vakıflara reîsülkurrâ tayin edildi. 1134’te (1722) hocası Ali Mansûrî’nin vefatı ile boşalan Sultan Ahmed Camii şeyhülkurrâlığına getirildi. 1148’de (1735) Sarây-ı Hümâyun hocası oldu. Ayrıca Enderun Kütüphanesi’nde ve Amcazâde Hüseyin Paşa Medresesi’nde tefsir dersleri okutuyordu. I. Mahmud


döneminde Ayasofya Camii içindeki kütüphaneye tefsir müderrisi tayin edildi. Sarây-ı Hümâyun Kütüphanesi’ne hâfız-ı kütüb tayin edildi ve ölünceye kadar bu görevde kaldı. Şeyhülislâm Seyyid Murtaza Efendi’nin “imtihân-ı sânî”lerinde reîsülmümeyyizîn olan Yûsufefendizâde (Râmiz ve Âdâb-ı Zurafâsı, s. 82) aynı zamanda katar şeyhiydi ve yıllarca Fâtih Camii’nde vâizlik yaptı (Sicill-i Osmânî, III, 378). Bazı mübarek gecelerde I. Mahmud’un huzurunda vaazlar verdi. Hac görevi dışında İstanbul’dan hiç ayrılmadı. Hac yolculuğu sırasında görüştüğü birçok âlime kıraat ve hadis icâzeti veren Yûsufefendizâde 26 Zilhicce 1167’de (14 Ekim 1754) 101 yaşında İstanbul’da vefat etti. Cenaze namazı Fâtih Camii’nde kılındıktan sonra Topkapı civarında bulunan babası ve dedesinin kabirleri yanına defnedildi. Abdülhalim isminde bir oğlunun olduğu bilinmekte (Tobay, s. 70), 1217’de (1802-1803) vefat eden Yûsufefendizâde Ahmed Efendi de onun soyundan gelmektedir (Sicill-i Osmânî, III, 379). Müstakimzâde’ye göre dilinde hafif tutukluk bulunan (Tuhfe, s. 282) ve özellikle kıraat, tefsir, hadis ilimlerinde meşhur olan Yûsufefendizâde sülüs ve nesih hatlarında iyi bir hattat, Arapça, Farsça ve Türkçe nesir ve nazımda önde gelen isimlerdendi. Bazı şiirleri Râmiz’in Âdâb-ı Zurefâ’sında yer almaktadır.

Eserleri. 1. Necâĥu’l-ķārî li-Śaĥîĥi’l-Buħârî. Sarayda Śaĥîĥ-i Buħârî okutmakla görevlendirildiği zaman telifine başladığı, Aynî’nin ǾUmdetü’l-ķārî ve İbn Hacer el-Askalânî’nin Fetĥu’l-bârî’si esas alınarak yazılmış otuz ciltlik bir şerhtir. Telifi kırk yıl süren eser 21 Rebîülâhir 1163’te (30 Mart 1750) tamamlanmış ve I. Mahmud’a takdim edilmiştir. Müellif, Sarây-ı Hümâyun Kütüphanesi’nde yıllarca okuttuğu eserin kendi hattıyla olan nüshasını Fâtih Camii Kütüphanesi’ne vakfetmiştir. Ömer Nasuhi Bilmen’in, “Şimdiye kadar (1974) tabedilmemiş olması teessüfe şayandır” dediği eser (Büyük Tefsir Tarihi, II, 720) hâlâ yazma halindedir (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 844-873 [müellif hattı], Ayasofya, nr. 685 [müellif hattı], Hasan Hüsnü Paşa, nr. 229, Hacı Mahmud Efendi, nr. 456/1, 456/2, Hamidiye, nr. 267-275, 279-284, Serez, nr. 467-487, Yahyâ Tevfik, nr. 55-64; Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 627-628, 630-632; Nuruosmaniye Ktp., nr. 894-922, 923-932; TSMK, III. Ahmed, nr. 384; Halil Hamîd Paşa Ktp., nr. 1667). 2. Ǿİnâyetü’l-meliki’l-münǾim li-şerĥi Śaĥîĥi Müslim. 14 Cemâziyelâhir 1163’te (21 Mayıs 1750) yazılmaya başlanan eser müellifin vefatı üzerine yarım kalmıştır (Nuruosmaniye Ktp., nr. 1042-1043; Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 381-382, Hamidiye, nr. 343-345, Lâleli, nr. 560-561; Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 205; TSMK, Medine, nr. 245-246; Vahîd Paşa Ktp., nr. 1068). 3. el-İǿtilâf fî vücûhi’l-iħtilâf. Kırâat-i aşereye dair bir eserdir (İstanbul 1290, 1298, 1311, 1312; Kahire 1344/1925). 4. Tuĥfetü’ŧ-ŧalebe fî beyâni meddâti ŧarîķi’ŧ-Ŧayyibe (Risâle fî beyâni merâtibi’l-med fî ķırâǿâti’l-eǿimmeti’l-Ǿaşere). Eserde on kıraat imamının medle ilgili rivayetleri ayrı ayrı ele alınmıştır (İstanbul 1290, 1342). Müellifin Risâletü’l-meddât adlı bir çalışması daha vardır (nşr. İbrâhim Muhammed Cermî, Amman 1420/2000). 5. Risâle fî ĥükmi (reddi)’l-ķırâǿe bi’l-ķırâǿâti’ş-şevâź. Yûsufefendizâde, kendi döneminde şâz kıraatlerin Kur’an’ın birer parçasıymış gibi yaygın biçimde okutulmasına karşı bu risâleyi kaleme almıştır (bk. bibl.). 6. Risâletü’r-reddiyye fi’đ-đâd. Saçaklızâde Mehmed Efendi’nin Risâle fî keyfiyyeti edâǿi’đ-đâd adlı eserine (DİA, XXXV, 369) reddiyedir (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 68, 5328; Hamidiye, nr. 1261). Eser, bazı kaynaklarda (Risâle fî ĥükmi’l-ķırâǿe, neşredenin girişi, s. 14) müellifin Risâle fî ĥarfi’đ-đâdi’ś-śaĥîĥa’sı ile (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 68, 5328, Hamidiye, nr. 1261, İbrâhim Efendi, nr. 32, İzmir, nr. 788; İzmir Millî Ktp., nr. 966; MÜ İlâhiyat Fakültesi Ktp., Üsküdarlı, nr. 64) aynı eser gibi gösterilmişse de bunlar farklı risâlelerdir. 7. Ĥâşiye Ǿalâ Envâri’t-tenzîl ve esrâri’t-teǿvîl. Beyzâvî tefsirinden Bakara sûresinin ilk on âyetinin hâşiyesidir (Süleymaniye Ktp., Servili, nr. 22). 8. Ĥâşiye Ǿalâ Ĥâşiyeti’l-Ħayâlî. Teftâzânî’nin Şerĥu’l-ǾAķāǿidi’n-Nesefiyye’si üzerine Hayâlî tarafından yapılan hâşiyenin hâşiyesidir (Süleymaniye Ktp., Âşir Efendi, nr. 188, Fâtih, nr. 2970; Hacı Selim Ağa Ktp., Hacı Selim Ağa, nr. 591). 9. Ĥâşiye Ǿalâ Şerĥi Hidâyeti’l-ĥikme maǾa ĥavâşi’l-Lârî. Esîrüddin el-Ebherî’nin Hidâyetü’l-ĥikme’si için Kādî Mîr Meybüdî’nin kaleme aldığı şerhe Muslihuddin el-Lârî tarafından yazılan hâşiyenin hâşiyesidir (Süleymaniye Ktp., Giresun, nr. 70, 3542). Müellifin ayrıca Risâle fî taĥķīķi baǾżi vücûhi’l-ķırâǿâti’l-meźkûre fi’ş-Şâŧıbiyye (Hacı Selim Ağa Ktp., Hacı Selim Ağa, nr. 4-5), el-MiǾrâciyye (Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. 222), Ĥâşiye Ǿalâ Ĥâşiyeti Ebi’l-Fetĥ li-Şerĥi’l-Ĥanefî Ǿalâ Âdâbi’l-ǾAđudiyye (Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 1257; Hasan Hüsnü Paşa, nr. 1476; Lâleli, nr. 2947) ve Ĥâşiye alâ Ĥâşiyeti Ķara Dâvûd (Köprülü Ktp., Mehmed Âsım Bey, nr. 290-291) gibi eserleri vardır. Ahmet Tobay, Yûsufefendizâde’nin hadisçiliğine dair bir doktora tezi hazırlamıştır (bk. bibl.).

BİBLİYOGRAFYA:

Yûsufefendizâde, Risâle fî ĥükmi’l-ķırâǿe bi’l-ķırâǿâti’ş-şevâź (nşr. Ömer Yûsuf Abdülganî Hamdân-Tağrîd Muhammed Abdurrahman Hamdân), Amman 1425/2004, neşredenlerin girişi, s. 5-32; a.mlf., Risâletü’l-meddât (nşr. İbrâhim Muhammed el-Cürmî), Amman 1420/2000, neşredenin girişi, s. 5-15; Râmiz ve Âdâb-ı Zurafâ’sı: İnceleme-Tenkidli Metin-İndeks-Sözlük (haz. Sadık Erdem), Ankara 1994, s. 81-82; Müstakimzâde, Tuhfe, s. 281-282; Bursalı Mehmed Tâhir, Ulemâ-yı Osmâniyye’den Altı Zâtın Terceme-i Hâli, İstanbul 1321, s. 30-34; Osmanlı Müellifleri, I, 364-366, 471; İsmet, Tekmiletü’ş-Şekāik, s. 63, 251-257; Sicill-i Osmânî, III, 378-379; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, İstanbul 1974, II, 719-720; Ahmet Tobay, Yûsufefendizâde Abdullah Hilmi ve Hadis Şerhçiliğindeki Yeri (doktora tezi, 1991), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 31, 37, 40, 46, 70, 89, 100; Tahsin Özcan, “Saçaklızâde Mehmed Efendi”, DİA, XXXV, 369.

Halit Özkan