YENİŞEHİR

Yunanistan’da tarihî bir şehir.

Bugün Larissa adıyla bilinmektedir; bir liman şehri olan Volos’un (Golos) 50 km. kuzeybatısında Tesalya ovasında yer alır. Osmanlı döneminde (1386-1881) elliden fazla camisi, önemli bazı medreseleri ve pek çok tekkesiyle imparatorluğun Avrupa’daki en büyük on şehri arasında bulunuyordu. Tarihi eski çağlara kadar iner. “Kale, hisar” anlamındaki Larissa/Larisa, Grekçe öncesi (Pelask) bir kelimedir ve 3000 yıldan daha ileri bir zamana işaret eder. Bu eski şehir Doğu Tesalya ovasındaki alçak bir tepede Pineios (Köstem/Salambria) nehrinin kenarında yer alır. Yunanistan’ın en önemli ekonomik eksenini oluşturan Selânik-Atina yolunun (günümüzde otoyol) buradan geçmesi önemini arttırır. Arkeolojik veriler Larissa’nın Taş devrinden beri yerleşim birimi olduğunu gösterir.


Homeros (m.ö. VIII. yüzyıl) uzun yıllar boyunca şehrin, Pelasklar’ı bu kesimden uzaklaştıran Aleuad ailesince yönetildiğini bildirir.

Larissa’nın en eski paraları milâttan önce 500 yılına aittir. Milâttan önce 346’da Yenişehir ve Tesalya’nın tamamı Makedonya Kralı II. Filip (Philippos) tarafından ele geçirildi ve 150 yıl boyunca Makedonya Devleti’ne bağlı kaldı. Milâttan önce IV. yüzyılda büyük bir kültürel gelişme yaşandı. Milâttan önce 146’da Roma İmparatorluğu’na bağlandı. 263 yılında Germenler’in işgalinden zarar gördü. Bunu V. yüzyılın sonunda Doğu Gotları’nın tahribatı izledi. İmparator I. Iustinianos (527-565) etrafında sur bulunmayan şehri sağlam duvarlarla güçlendirdi. Arkeolojik kazılar surların Akropolis tepesini de içine aldığını, ancak önemli miktardaki bir alanın güneye doğru ovada yer aldığını gösterir. Bu iki bölüm 15 hektara tekabül eden en çok 340 × 450 m. boyutlarında bir alanı kaplıyordu. Nüfusu bu büyüklüğe göre 2200-2600 arasında tahmin edilir. Larissa 986’da, Aziz Achileios’un kalıntılarını başşehri Prespa’ya kaçıran Makedonya ve Batı Bulgaristan Çarı Samuil tarafından ele geçirildi. 1082-1083’te Tarentli Bohemund kumandasındaki Normandiyalılar tarafından kuşatıldı, ancak İmparator I. Aleksios Komnenos şehri kurtardı. En azından XI. yüzyıldan itibaren Tesalya, Latince’ye yakın bir dil konuşan Eflaklar tarafından yerleşim birimi olarak kullanılmaya başlandı. Bizans tarihçileri burayı Büyük Eflak (Megali Vlachia) diye adlandırmışlardır. Marino Sanuto’ya göre XIV. yüzyılda, özellikle 1320’den itibaren Yenişehir’in büyük ovası tahrip edilmiş ve boşaltılmış durumdaydı. Bunun sebebi Bizanslılar, Sırplar, Katalanlar, Franklar ve Arnavutlar arasındaki sürekli çarpışmalardı. 1364’te başpiskopos Antonios harap halde bulunduğu, bir hayvan barınağı durumuna geldiği ve katedralinin haydutlar için bir sığınma yeri olduğu için şehirde ikamet edememişti.

Mevcut kaynaklarda Doğu Tesalya’nın Osmanlılar’ca fethi ve Yenişehir’in yeniden kuruluşu için çok farklı tarihler verilir (1389, 1393, 1423, 1430, 1444). Yıldırım Bayezid’in 1402’de Timur’a yenilmesinden ve 1403’teki Osmanlı-Bizans Antlaşması’ndan sonra Tesalya’nın Bizans’a iade edildiği düşünülmektedir. Bununla birlikte Epirli Tocco Hânedanı Tarihi’nde 1404 yılında Sinâneddin Yûsuf Bey’in Tesalya’nın Türk hâkimi olarak zikredildiği dikkati çeker. 1408’de Evrenosoğlu Barak Bey, Patras karşısındaki Yunan topraklarının valisi diye gösterilir. 1413’te Yûsuf Bey tekrar Tırhala valisi oldu. 1422’de de Barak Bey aynı görevdedir. 859 (1455) tarihli Tırhala Tahrir Defteri’nde babaları ya da dedelerinin Gazi Evrenos’tan veya Emîr Mûsâ’dan (1411-1413) berat alan birkaç sipahi zikredilir. Yenişehir dahil Doğu Tesalya’yı 788’de (1386) fetheden Gazi Turahan Bey değil Gazi Evrenos’tur. Ayrıca 1393’te Yıldırım Bayezid ve Gazi Evrenos, Tırhala ile birlikte Batı Tesalya’yı da ele geçirmişti. Bölge 1403’te ve Turahan Bey’in valiliği sırasında 1420-1423 yılları arasında Osmanlılar’ın elinde kaldı. Bütün bu veriler 1386-1387 kışında Gazi Evrenos Bey’in bu kesimde hâkimiyet kurduğuna delil teşkil eder. Onun Batı Anadolu’dan getirdiği Türkleri boş, ancak verimli olan topraklara tekrar yerleştirdiği bilinmektedir. Kısmen ıslah edilen Karla gölü civarındaki pek çok köyün adı göçebelerin geldikleri bölgelere işaret eder (Aydınlı, Germiyanlı, Menteşeli, Saruhanlı gibi). Ayrıca ortadan kalkmış olan Larissa şehrine ait kalıntıların aşağısındaki ovada yeni bir şehir kurularak buna Yenişehir veya Bursa Yenişehir ile karışmaması için Yenişehr-i Fener adı verilmiştir. Buradaki İmaret Camii’ni inşa ettiren ise Gazi Evrenos değil onun oğlu Barak Bey’dir. Daha sonra 1420’den itibaren öne çıkan Turahanoğulları ailesi Yenişehir’i ve bütün Tesalya’yı 100 yıldan fazla bir süre yönetti. Cami, okul, hamam, kervansaray, köprü, tekke gibi elliden fazla büyük bina yaptırdı; beldeyi yeniden imar etti. Bu binalarda 1200 işçi çalışmıştı. XVI. yüzyılın ilk yıllarında en az 6000 kişi doğrudan veya dolaylı yoldan günlük ekmek ihtiyacını bu vakıftan temin ediyordu. Cemâziyelevvel 850 (Ağustos 1446) tarihli Turahan Bey vakfiyesine göre Yenişehir’de bir cuma camisi, bir medrese, bir zâviye, bir hamam, büyük bir boyahane, pirinççi, sabuncu, helvacı ve kasap dükkânları, Köstem nehri üzerinde su değirmenleri ve bunların yanında çok sayıda bahçe mevcuttu.

1455’te Yenişehir’de 355 müslüman ve altmış altı hıristiyan hânesi bulunuyordu (% 84’ü müslüman, 1800-2000 arası nüfus). 912 (1506) tarihli Tahrir Defteri’ne göre bu rakam daha da yükseldi. Şehirde on iki mahallede yaşayan 700 müslüman, otuz hıristiyan ve İspanya’dan gelen yirmi yahudi hânesi vardı. Yeni gelen sekiz yahudi ve on altı Arnavut ailesi de buna eklenmişti. Toplamda % 90’ı müslüman olan 4000’e yakın nüfus mevcuttu. 1506 yılına ait defterde Turahanoğlu Ömer Bey’in vakıflarına göre onun Yenişehir’de bir cami, bir mescid, bir imaret, iki hamam, bir büyük bedestenle bir kervansaray yaptırdığı ve nehrin karşısına insan taşımak için gemi tedarik ettiği dikkati çeker. 1668’de Yenişehir, Evliya Çelebi tarafından ayrıntılı biçimde tasvir edilir. Burayı “dâr-ı tüccâr-ı kadîm” diye anan Evliya Çelebi, Yenişehir Kalesi’nin bedestenin bulunduğu yüksek bir yerde, diğer bütün binaların ovada yer aldığını belirtir. Gazi Turahan Bey’in kaleyi yıkması sebebiyle dizdar yoktu. Bunun dışında 200 adamıyla düzeni sağlayan


bir martolos ağası vardı. Civarda taş olmadığı için yıkılan kalenin taşları cami, mescid, medrese, han ve imaretlerin inşasında kullanılmıştı. Şehrin bazı yerlerinde kalenin temelleri hâlâ görülüyordu. Toplam yetmiş bir mescidi (yirmi ikisi cami) mevcuttu. En güzeli köprünün başındaki Hasan Bey (Turahanoğlu) Camii idi. Yenişehir’in namazgâhı büyüktü ve “50.000 kişiyi” içine alabilirdi. Şehrin on hankahı ve tekkesi vardı. Mevlevîhânenin mutfağı da çok büyüktü. Bu tarihî bina nehrin kuzey tarafında yer almakta olup XVII. yüzyılın başlarında Defterdar Ekmekçizâde Ahmed Paşa’nın vakfı idi. Şehrin bunlardan başka dört hamamı vardı; özellikle Bayrak Camii’ne yakın bir yerdeki kurşun kaplama kubbeli, Pîrî Paşa’ya ait olanı dikkat çekicidir (bu bilgi, Odos Venizelos’ta hâlâ mevcut olan Büyük Hamam’la bu hamamın aynı olduğu fikrine yol açmıştır). Evliya Çelebi ayrıca şehrin tek veya çift katlı taştan 4000 evi bulunduğunu yazar. Nehir üzerinde Turahanoğlu Hasan Bey Köprüsü bulunmaktadır (bk. HASAN BEY KÖPRÜSÜ).

1669 yazında Edward Brown, Yenişehir’de bir süre kaldı ve farklı bir tonda o da ayrıntılı bir tasvir yaptı. Katedral kilisesinde Yenişehir başpiskoposunu ziyaret etti ve âyinlere katıldı. Gerek avlanmak gerekse o sıralarda kuşatma altında bulunan Girit’teki gelişmeleri yakından takip etmek için IV. Mehmed bazı yıllar burada kalmıştı. Şehirde ona ait bir saray vardı. Brown, özellikle büyük sel baskınları esnasında suyun gücüne karşı mukavemet edebilecek tarzda inşa edilen köprüyü hayranlıkla anlatır. Şehrin yoğun bir nüfusa sahip bulunduğunu belirtir ve düzenin iyi sağlandığını zikreder. Ayrıca her türlü ticarî eşya ile donanmış dükkânları olan, alışverişe uygun büyük caddelerden söz eder. 1791’de coğrafyacı Daniil Philippidis ve Grigorios Konstantas, Yenişehir’i Türkler’in, Romaniler’in (Rum), yahudilerin ve Ermeniler’in oturduğu, ancak Türkler’in diğerlerinin hepsinden fazla olduğu büyük bir şehir olarak tanımlar. 1799’da Felix de Beaujour ise burayı yarısını Türkler’in, yarısını Yunanlılar’la yahudilerin meydana getirdiği 20.000 kişi civarında nüfusu, büyük, geniş caddeleri, güzel hamamları ve pazarları olan bir şehir diye niteler. 1801’de İngiliz seyyahı Edward Dodwell, Yenişehir’i Yunanlılar’ın sadece küçük bir grup oluşturduğu 20.000 kişilik nüfusuyla başpiskoposun bulunduğu bir yer olarak anlatır ve yirmi altı camisinin olduğunu belirtir.

1828’de Yunan isyanının devam ettiği sıralarda Yenişehir 4300 m. uzunluğunda, önünde derin bir kuru hendek bulunan, kerpiçten sağlam savunma hattıyla güçlendirildi. Bu hatta on iki tabya yer alıyordu. Nehir tarafında daha ince ve daha alçak bir duvar kuzeyden şehri koruyordu. Nehrin diğer yakasında sağlam bir köprübaşı yapılmıştı. Dışarıyla ana bağlantıyı beş kapı sağlamaktaydı. Bütün bu işler devlet hesabına çalışan 5350 işçinin emeğiyle ortaya çıkmıştı. Yenişehir istihkâmları büyük oranda bozulmadan 1938’e kadar ayakta kaldı ve şehrin kentsel yapısını ciddi biçimde belirledi. 1836’da coğrafyacı Ioannis Leonardos şehirde 4000 ev ve 20.000 kişilik bir nüfusun varlığını zikrederken 1863’te İzmir’deki Rusya konsolosu C. Mostras buranın Tırhala livâsının merkezi olduğunu, Salambria (Pineios) nehri üzerinde Türkler’in Avrupa’daki ana merkezi olup 30.000 kişilik bir nüfusu bulunduğunu yazar. 1288 (1871) tarihli Yanya Vilâyeti Salnâmesi’ne göre Yenişehir kazasında 14.934 (erkek) müslüman ve 36.993 (erkek) hıristiyan (yahudiler dahil) vardı. Kazanın 147 camisi ve mescidi, kırk altı tekkesi, gayri müslim cemaatlerin birçok kilisesi, manastır ve sinagogları mevcuttu.

Osmanlı döneminin sonuna doğru (1880) resmî bir Yunan raporunda (Kokidis) buranın 10.800 Türk, 6000 Yunan ve 3000 yahudi nüfusa sahip olduğu kayıtlıdır. Bu sırada şehrin elli bir camisi ve mescidi, dört kilisesi, bazı sinagogları ve beş Yunan mektebi vardı. 1881’de büyük güçler, Rusya’nın ortaya çıkardığı Bulgar Devleti’ni dengelemesi için bütün Tesalya’yı yeni Yunan Krallığı’na vermesi hususunda Osmanlılar’a baskı yapınca Tesalya Türkleri bütün mülklerini yok pahasına satıp göç etti. Böylece şehrin nüfusunda büyük bir düşüş yaşandı. 1881 Yunan sayımlarına göre sadece şehirde 13.169 kişi yaşıyordu. Osmanlı yapıları büyük bir hızla ortadan kaldırıldı. 1897-1898 Türk-Yunan savaşında Gazi Edhem Paşa tarafından Yenişehir kısa bir süre Osmanlı idaresine alındı. Turahanoğlu Hasan Bey Köprüsü altmış yıl daha ayakta kaldı ve II. Dünya Savaşı esnasında havaya uçuruldu. 1 Mart 1941’de İtalyan bombardımanının hemen ardından meydana gelen şiddetli deprem Yenişehir’e çok zarar verdi. Bu sırada nüfusu 32.700 idi. Savaştan sonra Osmanlı eserlerinin tahribatı sürdü. 1965’te XV. yüzyıl binası olan Küçük Hamam yerle bir edildi. Yenişehir’in yahudi cemaati savaş sırasında burada kalmaya devam etti. Onlara ait Ets Hayyim Sinagogu hâlâ ayakta olup Osmanlı dönemindeki yapısını muhafaza etmektedir.

Günümüz Yenişehir’inde Osmanlı dönemine ait tarihî eserlerden sadece üçü harap halde ayaktadır. Venizelos caddesinde bulunan ve büyük oranda korunmuş olan, XVI. yüzyıldan kalma Pîrî Paşa Hamamı pek çok dükkâna bölünmüştür. XIX. yüzyılın ortalarına ait Yenicami ayakta


dursa da herhangi bir mimari özelliği kalmamıştır ve kırk yıldan beri yerel müze olarak hizmet vermektedir. XV ve XVI. yüzyıl camilerinden bazılarının içindeki güzel hat eserleri (XIX. yüzyılın sonunda yapılmıştır) hâlâ muhafaza edilmektedir. Tarihî eserler içerisinde Bizans dönemi Yenişehir’inin bulunduğu yerde, 1484 ve 1506 yıllarında inşa edilen büyük altı kubbeli Turahanoğlu Ömer Bey Bedesteni’nin sadece gövde kısmı ayaktadır; 1980’lerin sonunda yeni eklentileri kaldırılmış ve içi temizlenmiştir. Bedestenin altı kubbesini taşıyan iki yekpâre/ağır sütunun temelleri kemerlerin yaylarında görünür hale getirilmiş ve 2007’de altı kubbeli ana girişin tekrar onarılmasına karar verilmiştir. Yeniden tamir edilen bedesten şehre renkli ve ilginç bir ayrıcalık katmaktadır. İkinci önemli harabe, eski şehrin pazar bölgesinin ortasındaki Pappa Flessas sokağında yer alan Kadı Muhyiddin Bayraklı Camii’nin kalıntısıdır. Tarzına ve inşa ediliş biçimine bakıldığında 1387-1420 yılları arası bir döneme gider; bu da Evrenosoğlu Barak Bey’in idareciliği zamanına denk düşer. 1993’te caddedeki bir pasta dükkânında çıkan yangın neticesinde harabeleri gün yüzüne çıkmış ve tarihî eser olarak devlet korumasına alınmıştır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra, 1828 yılından kalma büyük şehir duvarları parça parça yıkılmış ve hendek de doldurulmuştur. Akropolis kısmının güney eteklerinde kültürel önem taşıyan, milâttan önce IV. yüzyıldan kalma büyük bir tiyatro bugüne ulaşmıştır. Arkeoloji müzesiyle etnografya müzesinde birkaç Osmanlı mezar taşı ve binaların kitâbeleri muhafaza edilmektedir. Günümüzde önemli bir ticaret ve endüstri merkezi olan, 2011 yılına ait verilere göre 138.000 nüfusa sahip şehirde ipekli kumaş, kâğıt ve şeker fabrikaları başlıca sanayi kuruluşlarıdır. Yunanistan’ın millî içkisi olan “uzo” Yenişehir’de üretilir. Yenişehir pek çok Osmanlı şairinin, âlim ve yazarının doğduğu, yaşadığı ya da hizmet verdiği yerdir. Bursa’da Emîr Sultan’ın yerine geçen Hasan Hoca XIV. yüzyılın sonunda Yenişehir yakınlarındaki Hasanlar köyünde doğmuştur. Meşhur Osmanlı tarihçisi Selânikî Mustafa Efendi Yenişehir’de bulunmuş ve orada vefat etmiştir. Mekke’de yedi yıl kaldığı için “Cârullah” lakabıyla tanınan Veliyyüddin Efendi ve 1758-1759’da eski Zağra kadısı olan Mehmed Emin Belîğ de burada yetişmiştir. XVIII ve XIX. yüzyıllarda Yenişehir’den çıkan şairler arasında Nakşibendî dervişi Hasan Dede, Mevlevî şeyhi ve şair Yenişehirli Avni Bey, Bektaşî şairi Yenişehirli Fennî ve Yenişehirli Nusret Ali sayılabilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Evliya Çelebi, Seyahatnâme (Dağlı), VIII, 87-90; E. Brown, A Brief Account of Some Travels in Hungary, Servia, Macedonia, Thessaly (London 1673) (ed. K. Nehring), München 1975, s. 51-66; Voyage de Sieur Paul Lucas, fait par l’ordre du Roy, dans la Grèce, l’Asie mineure, la Macédoine et l’Afrique, Paris 1712, I, 276; D. Philippidis - G. Konstantas, Geographia Neoteraki (Vienna 1791) (ed. A. Koumarianou), Athens 1988, s. 168-169; Jacob Ph. Fallmerayer, Fragmente aus dem Orient (Stuttgart 1845), München 1963, s. 301-305; C. Mostras, Dictionaire Géographique de l’Empire Ottoman, St. Petersbourg 1873, s. 183; D. Urquhart, Im Wilden Balkan: Vom Berg Olymp bis zur albanischen Adriaküste um 1830 (trc. M. Hoffmann), Wiesbaden 2008, s. 303-308; C. I. Kokidis, Odoiporikà Ipeirou kai Thessalias para to Ypourgeio ton Stratiotikon, Athens 1880, s. 153-154; E. Pharmakídis, I Larisa, Volos 1926; Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, II, 250 -255; E. Kirsten - W. Kraiker, Griechenlandkunde, Ein Führer zu klassischen Stätten, Heidelberg 1962, s. 780-781; J. Koder - F. Hild, Tabula Imperii Byzantini I: Hellas und Thessalien, Wien 1976, s. 198-199; S. Lauffer, Griechenland: Lexikon der historischen Stätten, München 1989, s. 367-369; M. Kiel - L. Deriziotis, “The Old Bedesten of Larissa (Yenişehir) in Restoration”, Seventh International Congress of Turkish Art (ed. T. Majda), Warsaw 1990, s. 141-145; M. Kiel, “Das türkische Thessalien, Etabliertes Geschichtsbild versus osmanische Quellen, Ein Betrag zur Entmythologisierung der Geschichte Griechenlands”, Abhandlungen der Akademie der Wissenschafter in Göttingen, Philologisch-Historische Klasse, CCXII, Göttingen 1996, s. 109-196; T. Paliougas, I Larisa kata tén Tourkokratia, Larisa 1996-2008, I-II; Guide of the Prefecture of Larissa 2002 (ed. V. Panagou), Larissa 2002, s. 142-150; S. Gouloulis, Ta Aphierotiria titon Tourchanidon, Larissa 2003; E. I. Kanetaki, Othomanika Loutra ston Elladiko Horo, Athens 2004, s. 178-179, 303; G. Salakides, Larissa (Yenişehir), Thessaloniki 2004; N. A. Bees, “Zur Schriftstellerei des Antonios von Larissa”, Byzantinisch-Neugriechische Jahrbücher, XII, Athinai 1936, s. 315-316; G. C. Soulis, “The Thessalian Vlachia”, Zbornik Radova Vizantinološki instituta, VIII, Beograd 1963, s. 271-273; Yusuf Halaçoğlu, “Tesalya Yenişehiri ve Türk Eserleri Hakkında Bir Araştırma”, GDAAD, sy. 2-3 (1974), s. 89-100; D. Jacobi, “Catalans, Turcs et Vénetiens en Romanie (1305-1332): un nouveau témoinage der Marino Sanuto Torcello”, Studi Medievali, XV/1, Torino 1974, s. 217-261; P. Magdalino, “Between Romaniae: Thessaly and Epirus in the later Middle Ages”, Makedonikon Imerologion-Eterís ton Makedónon, IV/1, Athens 1989, s. 87-110; S. Sdrolia, “Larissa, Odos Papaflessa 10/16, Bairakli Tsami”, Arheologikon Deltion, L, Hronika B' 1, 1995, Athens 2000, s. 395.

Machıel Kıel