YEDİ ADA CUMHURİYETİ

İyonya denizinde eski Venedik adalarından oluşturulan özerk idare (1800-1864).

Osmanlı ve Rusya himayesinde 1800 yılında kurulan Yedi Ada Cumhuriyeti (Cumhuru) (The Republic of The Seven United Islands), Korfu (Corfu), Kefalonya (Kefalonia), Zanta (Zante), Ayamavra (Lefkas), Çuka (Cerigo), İtaki (Ithika) ve Pakso (Paxos) adalarından oluşmaktaydı. Adaların toplam yüzölçümü yaklaşık 2.307 km² idi. Osmanlılar’ın Cezâyir-i Seb‘a-i Müctemia Cumhuru olarak adlandırdığı bu siyasal yapı, Mora yarımadasının kuzeybatısında, Arnavutluk’un güneyinde ve Adriyatik deniziyle Akdeniz’in kesiştiği, eskiden Venedik denizi denilen bölgede yer alıyordu.

Yedi Ada grubu Ortaçağ’da Roma ve Bizans dönemlerini yaşadı. İstanbul’un Latinler’in eline geçtiği (1204) IV. Haçlı Seferi sonunda adaların çoğu Venedik Cumhuriyeti hâkimiyetine girdi. Korfu ve Pakso 1386’da kesin biçimde Venedikliler’in idaresine girdi (Jervis, s. 77-117). Fâtih Sultan Mehmed zamanında İtalya’nın fethi için


çıkılan Otranto seferi esnasında Gedik Ahmed Paşa kumandasındaki Osmanlı donanması bölgenin önemli adaları Ayamavra, Kefalonya ve Zanta’yı fethetti (884/1479). Fâtih’in ölümü üzerine bu hâkimiyet son buldu. Korfu’nun alınması için Kanûnî Sultan Süleyman’ın emriyle Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki kuvvetler Korfu’yu kuşattı (18 Ağustos 1537). Ertesi yıl Preveze zaferinin ardından Çuka dahil bölgedeki adaların büyük bölümünde egemenlik sağlandı; ancak bu egemenlik kalıcı olamadı. II. Selim döneminde Kıbrıs Venedik’ten alınınca (1571) Doğu Akdeniz’in tam denetimi için Yedi Ada’nın fethine teşebbüs edildiyse de yine başarı sağlanamadı. Bu tarihten itibaren adalara yönelik müslüman korsan saldırıları sürdü. Adalar Osmanlılar ile Venedikliler arasında el değiştirdi. Venedik idaresi döneminde Osmanlı toprağı Mora’dan ve bazı adalardan Rumlar Yedi Ada’ya yerleşmeye başladı. Osmanlılar’ın Kutsal İttifak ülkelerine karşı yenilmesiyle imzalanan 1699 Karlofça Antlaşması hükümlerine göre Korfu, Zanta, Kefalonya ve Ayamavra ile Mora’nın Venedik’e bırakılması kabul edildi. Mora yarımadasının 1715’te Venedik’ten geri alınması esnasında başta Korfu olmak üzere adaların fethine çalışıldıysa da 1718 tarihli Pasarofça Antlaşması’yla yine eski duruma dönüldü. Yedi Adalar grubuna dair hâkimiyet mücadelesinde en önemli dönemlerden biri Fransa’nın Dalmaçya denizine kadar indiği İtalya harekâtının ardından yaşandı. 1797 seferinde Napolyon Bonapart burasını kolayca zaptetti. Bu gelişme üzerine bölgede etkin güç olan Avusturya, Fransa ile 17 Ekim 1797’de Campo-Formio Antlaşması’nı imzaladı. Bölgeyi yeni baştan şekillendiren ve Venedik Cumhuriyeti’ni tarih sahnesinden silen bu antlaşmanın 5. maddesi Venedik’e ait İyonya adalarının Fransa’ya bırakılmasını öngörüyordu. Bu gelişmeler neticesinde Osmanlı Devleti ile Fransa sınır komşusu oldu. Fransızlar, Korfu’yu ileride Akdeniz’de yapacakları askerî harekât için bir üs haline getirdiler. Bir taraftan da Mora, Akdeniz adaları ve Arnavutluk ahalisini Osmanlı aleyhinde kışkırtmaya başladılar.

Ahalisinin çoğunluğu Rumlar’dan meydana gelen Yedi Ada’nın statüsü Fransa’nın Temmuz 1798’de Mısır’ı işgal etmesiyle tekrar değişti. Doğu Akdeniz’deki güçler dengesini altüst eden bu saldırı, Avrupa’da Fransa’ya karşı mücadele eden İngiltere ve Rusya’yı Osmanlılar’ın müttefiki haline getirdi. Osmanlı-Rus müttefik donanmaları Fransızlar’a karşı Adriyatik denizine hareket etti. Bu arada bölgenin önemli idarecilerinden Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa da devreye sokuldu. Müttefik donanma, Fransa denetimindeki adaları ele geçirirken Ali Paşa da Arnavutluk sahilindeki liman ve iskeleleri denetim altına alacaktı. Tepedelenli’nin emrindeki paralı Arnavut askerleri Korfu’nun karşısındaki Butrinto Kalesi’ne yerleşti. Kısa sürede sahiller tamamen zaptedildi. Buralardaki Fransız askerleri Korfu’ya sığındı. Müttefik donanma ise ilk olarak 1799’da Zanta’yı ele geçirdi. Bunun üzerine Ayamavra halkı müttefiklere itaatini bildirdi. Bu başarıların ardından Korfu’ya hareket edildi. Osmanlılar için Korfu’nun fethi Rumeli’nin Batı kısmının emniyet altına alınması bakımından önem arzediyordu. Bu sebeple müstahkem Korfu Kalesi dört bir yandan kuşatıldı ve şiddetli saldırılar gerçekleştirildi. Kalenin direnmesi üzerine Yanya valisi ile diğer Rumeli paşalarından asker istendi. Nihayet kale 5 Mart 1799’da zaptedildi. Kalelerde Fransızlar’a ait çok sayıda mühimmat ele geçirildi. Böylece Yedi Ada’nın denetimi tamamen müttefiklerin yönetimine geçmiş oldu. Fethin ardından savaşın maliyeti hesaplandı. Buna göre Rus askerleri için yapılan sarfiyat dahil Yedi Ada seferine hazineden toplam 78.342,5 kuruş harcandığı görüldü. Gelir olarak ise Rus generali vasıtasıyla Zenta ve Kefalonya’daki Fransızlar’dan elde edilen 18.879,5 kuruş kayıtlara geçti (BA, C. HR, nr. 1988, 7531). Adalardaki 3036 esir Fransız askeri kiralanan tüccar gemileriyle tahliye edildi (BA, C. HR, nr. 1277, 7531). Osmanlı Devleti adaların savunması için bir süre askerini bölgede tuttu. Daha sonra Yedi Ada’da geçici olarak 3000 Rus askerinin konuşlandırılması kararlaştırıldı. Bu sayı zamanla 600’e kadar indi. Rusya’nın bölgeyi terketmeme politikaları sebebiyle bu askerî garnizon bölgede devamlı kalmayı sürdürdü (BA, HAT, nr. 5763-A, 7666-A; Uzunçarşılıoğlu, I/3-4 [1937], s. 628-632).

Yedi Ada harekâtı sona erince sıra buraların idaresine dair düzenlemelere geldi. Osmanlı ve Rus yetkililerinin İstanbul’da yaptıkları müzakereler neticesinde 21 Mart 1800 tarihli on iki maddelik bir kuruluş sözleşmesi imzalandı. Buna göre daha önce Venedik’e ait olan Korfu, Kefalonya, Ayamavra, Zanta, İtaki, Pakso ve Çuka adaları ile Mora yarımadası ve Arnavutluk sahillerindeki bütün adalar Cezâyir-i Seb‘a-i Müctemia Cumhuru adıyla özerk bir siyasî yapı bünyesinde toplanıyordu (BA, C. DH, nr. 1480; Cevdet, VII, 51). Şeklen de olsa Yedi Ada’nın sınırlarına Venedik Cumhuriyeti’nin Arnavutluk tarafındaki topraklarından Parga, Preveze, Voniça (Vonitza) ve Butrinto dahil edildi. Yeni oluşum iç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı Devleti’ne bağlı olacak, vergi verecek ve Rusya’nın kefaleti altında bulunacaktı. Anlaşmayı Osmanlılar adına Rumeli Kazaskeri İbrâhim İsmet Bey ile Reîsülküttâb Ahmed Âtıf Efendi, Rusya adına İstanbul ortaelçisi Basili Tamara imzaladı. Yedi Ada’nın dâhilî ve hâricî idaresi, Osmanlılar’a bağlı Dubrovnik (Raguza) Cumhuru’nda olduğu gibi halkın ileri gelenlerinden oluşacak bir senato vasıtasıyla yürütülecek, yönetimine dair Osmanlı Devleti ve Rusya tarafından daha sonra ayrıntılı bir nizamnâme düzenlenecekti. Osmanlı Devleti, Dubrovnik’e tanınan ticarî ayrıcalıkların aynısını Yedi Ada Cumhuriyeti ahalisine vermeyi kabul ediyordu. Cumhuriyetin tüccar ve kaptanları eskisi gibi Karadeniz’deki ticaretlerini kendilerine ait bandıra ile yapabileceklerdi; ahalisinden Osmanlı ülkesinde ikamet edenlerle ticaret yapanların muamelelerini yürütmek için konsolos tayin edecekti. Her üç yılda bir olmak üzere devlete 75.000 kuruş cizye verilecekti. Parga, Preveze, Voniça ve Butrinto, Osmanlı egemenliğinde kalacak, halkı anlaşmanın imzalanmasından itibaren iki yıl vergiden muaf tutulacaktı. Özerk statüsünden ötürü buralardaki kiliselerin tamirine ve yeni kilise yapımına izin veriliyordu. Kuruluş anlaşması en geç iki buçuk ay içinde onaylanacaktı (BA, C. HR, nr. 1383, 1988, 4554, 4602, 4672, 4691, 5178; Cevdet, VII, 51).

Anlaşmanın imzalanmasının hemen ardından Osmanlı Devleti bütün ilgili daire


ve eyaletlere emirler göndererek bu kuruluşu duyurdu ve onlara ait tüccar gemilerinin Osmanlı denizlerinde serbestçe dolaşabilecekleri bildirildi (BA, DVN. DVE, d, nr. 105/1, 1-170; BA, C. HR, nr. 2050, 2111, 4691). Fransa, Mısır’da müttefiklere mağlûp olunca İngiltere ile imzaladığı 27 Mart 1802 tarihli Amiens Antlaşması’nın 9. maddesiyle cumhuriyeti resmen tanıdı. Bu antlaşmadan kısa bir süre sonra Osmanlı Devleti ile Fransa arasında 25 Haziran 1802 tarihli barış antlaşması ile kuruluş resmen teyit edildi (Erim, I, 213-217). Cumhurun kuruluşu üzerine yeni devletin sembolü olacak bayrağı belirlendi. Cumhuriyet vatandaşlarının seyahat ve ticarette kullanacakları bandıranın mavi zemin üzerine insan yüzlü ve kanatlı bir aslanın tuttuğu, cumhuru oluşturan adaları temsil eden yedi ok, bunun alt tarafında 1800 tarihi ve onun da alt kısmında haç işaretini ihtiva etmesi kararlaştırıldı. Cumhuriyetin coğrafî ve dinî yapısını temsil eden bu semboller yanında Osmanlı egemenliğini göstermek için bandıranın sol üst köşesine kuruluş tarihine işareten “hicrî 1214” yazılması yeterli bulundu (BA, HAT, nr. 7600, 1601-B, nr. 7662; Uzunçarşılıoğlu, I/3-4 [1937], s. 632-634).

Cumhuriyetin idarî nizamnâmesine 18 Kasım 1803 tarihinde Osmanlı, Rus, İngiliz ve cumhuriyet yetkililerinin müzakereleri neticesinde son şekli verildi (BA, HAT, nr. 7601). Yedi Ada’nın dâhilî ve hâricî işleyişini düzenleyen yedi bend ve 212 maddelik bu nizamnâme hazırlanırken halkın alışık olduğu eski dönem Venedik kanunlarından da istifade edildi. Nizamnâmenin on yedi maddeden müteşekkil ilk kısmı cumhuriyetin şeklî yapısı ve dayandığı temellerin izahına ayrıldı. Burada sınırlar belirlendikten sonra Katoliklik dahil diğer inançlara karşı saygılı olmak şartıyla Rum Ortodoks mezhebinin asıl kabul edildiği vurgulanmaktaydı. Ayrıca cumhuriyeti yönetecek soylu sınıfının nitelikleri ortaya konularak en geç 1803 yılı Eylülüne kadar her bir adanın kendi temsilcisini belirlemesi isteniyordu (1-17. maddeler). İkinci bendde cumhuriyetin dâhilî idaresi ele alınmakta ve soylulardan meydana gelen senatonun görevleri belirtilmekteydi. Nizamnâme metni cumhuriyet senatosunda onaylandıktan sonra bir nüshası Osmanlı Devleti’ne olan bağlılıklarına işaret eden bir yazı ile birlikte Bâbıâli’ye takdim edildi (Cezâyir-i Seb‘a-i Müctemi‘a Cumhuru Nizamnâme-i Dâhilîsi, vr. 1a-28b; Muahedât Mecmuası, IV [1298], s. 28-35). Anayasada 1803 düzenlemelerinin kabulünün ardından oluşturulan ilk senatonun başkanlığına George Theotakis getirildi. Osmanlı Devleti, Yedi Ada yönetimi kurulunca ileri gelenlerine rütbelerine göre çeşitli hediye ve nişanlar gönderdi (BA, C. HR, nr. 3387).

Osmanlı Devleti, Yedi Ada Cumhuriyeti anayasanın uygulanmasında usulsüzlükler yaşanmaması için Korfu’da muhafız sıfatıyla bulundurduğu Mustafa Ağa’yı beraberinde evlâd-ı fâtihân askeri olduğu halde İçkale’de oturmak şartıyla yetkilendirdi (BA, C. AS, nr. 17582; BA, C. HR, nr. 1770). Ardından Korfu nâzırı olarak bir memur ve yanında bir tercüman istihdam edilmeye başlandı. Bunların maaşları hazineden karşılanıyordu. Aynı şekilde Rusya da dâhilî nizamın teftişi için bir memurunu görevlendirdi. Yedi Ada Cumhuriyeti tüccarının Osmanlı topraklarında serbestçe yapacağı ticarette gümrük oranları belirlendi. Adalıların ticarî faaliyet gösterecekleri önemli liman şehirlerinde konsolos bulundurabilmeleri sağlandı. Yedi Ada’nın Osmanlı Devleti’ne üç yılda bir ödeyeceği toplam vergi cumhurun bütün vatandaşlarını kapsadığından İstanbul’da yaşayanların da cizye mükellefiyetinden muaf tutulması sağlandı. Bu arada Yedi Ada’nın Osmanlı Devleti’ne bağlılığı dikkate alınarak onun dış politikalarına uygun hareket edilmesi, meselâ savaş halinde bulunulan ülkelerle ticaret yapılmaması gibi hususlar karara bağlandı. Osmanlı topraklarından Yedi Ada’ya gelenler altı ayda bir İstanbul’a bildirilecek, buraya yerleşmek isteyenlere izin verilmeyecekti. Osmanlı Devleti ancak savaş durumunda cumhur idaresine haber vermek şartıyla bölgede donanma bulundurabilecekti.

Yedi Ada Cumhuriyeti kuruluş sonrası da devletler arası dengelerin muhatabı olmaya devam etti. 9 Temmuz 1807 tarihinde Rusya ile Fransa arasında Tilsitt Antlaşması imzalandığında Rusya, antlaşmanın gizli 2. maddesinde Lehistan Krallığı’nın yeniden kurulması ısrarından vazgeçmesi karşılığında Yedi Ada Cumhuriyeti üzerindeki haklarını Fransa’ya devretmeyi kabul etti. Fransa bu antlaşmanın ardından 17.000 askerini yollayarak Yedi Ada’yı teslim aldı. Bu esnada çok önemli iç karışıklıklarla uğraşan ve 1806’dan beri Rusya ile savaş hali devam eden Osmanlı Devleti, Fransa’yı karşısına almak istemediğinden Yedi Ada Cumhuriyeti üzerindeki hâkimiyetinden vazgeçmek zorunda kaldı. Ancak Fransa’nın bu egemenliği uzun sürmedi. Adaların stratejik konumu, XIX. yüzyıldan itibaren Doğu Akdeniz’deki güç dengelerini yakından izleyen ve kontrol altında tutmaya çalışan İngiltere’yi harekete geçirdi. İngilizler bölgede donanma bulundurmaya başladılar. İngiliz kuvvetleri 1809’da Zanta, Kefalonya ve Çuka’da, 1810’da Ayamavra’da, 1814’te Pakso’da denetimi sağladılar. Yedi Ada Cumhuriyeti’nin tamamen İngiliz hâkimiyetine geçmesi ise Avrupa’yı yeniden şekillendiren 1815 Viyana Kongresi sonucunda mümkün olabildi. Osmanlı Devleti’nin katılmadığı kongrenin ardından 5 Kasım’da Paris’te İngiltere, Avusturya, Prusya ve Rusya arasında imzalanan bir mukavelenâme ile adaların İngiltere’ye bırakılması kararlaştırıldı. Buna göre Yedi Ada Cumhuriyeti İngiltere kralının himayesinde, 21 Mart 1800 tarihinde Osmanlılar’la Ruslar arasında imzalanan antlaşmada belirlenen sınırlarını muhafaza etmek şartıyla bağımsızlığını sürdürecekti. İngiltere cumhuriyete hâkim olunca diğer sömürgelerine tayin ettiği idareciler statüsünde yüksek komiser sıfatıyla Sir James Campbell’i görevlendirdi. İki yıl sonra kapsamlı bir yeni anayasa hazırlandı. Bu arada cumhuriyetin yeni bayrağı, eski bandırada Osmanlı Devleti’ni temsil eden 1214 hicrî tarihin yazıldığı sol üst kısma İngiliz kraliyet bayrağının konulmasıyla oluşturuldu.

Osmanlı Devleti, Yedi Ada kararından hoşnut olmadı; bu kararı devletler arası hukuka aykırı bulan yorumlar yapıldı. Cumhuriyetin Rumeli tarafındaki arazisinin durumu Fransızlar’la olduğu gibi İngilizler’le de tartışmalara yol açıyor, öte yandan Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa’nın bölgedeki ağırlığı devam ediyordu. Meselenin çözümü için İngiltere ile Osmanlı Devleti arasında 24 Nisan 1819 tarihinde bir anlaşma yapıldı. Buna göre Bâbıâli, Yedi Ada’nın İngiltere’ye devrini, İngiltere de Parga, Preveze, Voniça ve Butrinto’nun Osmanlı egemenliğinde kalmasını onaylıyordu. Bu tarihten sonra cumhuriyet vatandaşlarına tanınan ticarî imtiyazlar yerine İngiltere halkına uygulanan usullerin geçerliliği kabul edildi. Ayrıca İstanbul’daki Yedi Ada Cumhuriyeti vatandaşlarından burada kalan ve emlâk sahibi olanlarının istemeleri durumda Osmanlı tâbiiyetine geçmeleri veya en geç bir yıl zarfında mülklerini satıp ülkelerine dönmeleri kararlaştırıldı (BA, C. HR, nr. 742). Osmanlı Devleti, Yedi Ada ile ilişkilerini Korfu’da bulundurduğu şehbenderi vasıtasıyla sürdürdü. Yedi Ada’da İngiliz hâkimiyeti başladıktan sonra Osmanlı Devleti ile ilk sorun 1821 Rum isyanı esnasında yaşandı. Cumhuriyet vatandaşı


Rumlar isyana destek verdiler. Hatta buradaki İngiliz askerî birliklerinde görev yapan kişilerin Mora’ya geçerek isyancılara liderlik yaptıkları öğrenildi. Bu tarihlerde önemli miktarda zeytin ve zeytinyağı üretilen ve toplam nüfusları 200.000’i bulan bu adalardan gelen yardımlar Bâbıâli’yi çok rahatsız etti.

Yedi Ada Cumhuriyeti’nin son hâmisi İngiltere 13 Temmuz 1863’te adaları Yunanistan’a devretme kararı aldı. Ardından Viyana Kongresi’ni imzalayan devletler Yedi Ada’nın yeni statüsüne dair Londra’da müzakereler yaptılar ve 14 Kasım 1863 tarihli dokuz maddelik bir anlaşma imzaladılar. Bu karar açıkça 1815 Viyana Kongresi hukukuna aykırıydı. Bu sebeple, Yedi Ada’nın Yunanistan’a verilebilmesi için kongre kararları ile uyum sağlamak için ilgili devletler 29 Mart 1864’te Londra’da bir anlaşma daha imzaladılar. Adalar Yunanistan’a ileride Osmanlı Devleti aleyhine zararlı faaliyetlere izin verilmemek şartıyla devrediliyordu. Son prosedürlerin de tamamlanmasıyla Yunanistan 21 Mayıs 1864’te adaları mülkiyetine geçirdi ve Kont Dimitrios Nikolaou Karousos’ı yöneticiliğe tayin etti. Gelecekte büyük Yunanistan emeli (megali idea) için önemli bir destek mânasına gelen bu karar, Osmanlılar tarafından ertesi yıl İstanbul’da imzalanan 8 Nisan 1865 tarihli bir anlaşma ile onaylandı. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti’nin Yedi Ada ile ilişkileri Korfu’da açılan şehbenderlik vasıtasıyla yürütüldü.

BİBLİYOGRAFYA:

Cezâyir-i Seb‘a-i Müctemi‘a Cumhuriyeti Nizâmnâme-i Dâhilîsi, Ministerio Cultura Biblioteca Nacional (Madrid Millî Kütüphanesi Türkçe Yazmaları), nr. 12096, vr. 1a-28b; Mahmud Râif Efendi ve Nizâm-ı Cedîd’e Dair Eseri (nşr. Kemal Beydilli - İlhan Şahin), Ankara 2001, s. 111-118; Cevdet, Târih, VII, 51, 278-291; VIII, 41-46, 222-245; X, 157-165; XII, 61-100; Henry-White Jervis, History of the Island of Corfú and of the Republic of the Ionian Islands, London 1852, tür.yer.; G. Noradounghian, Recueil d’actes internationaux de l’Empire ottoman, Paris 1900, II, 36-40; Enver Ziya Karal, Fransa-Mısır ve Osmanlı İmparatorluğu (1797-1802), İstanbul 1938, s. 106 vd.; a.mlf., “Yunan Adalarının Fransızlar Tarafından İşgali ve Osmanlı-Rus Münasebatı”, Tarih Semineri Dergisi, sy. 1, İstanbul 1937, s. 100-125; a.mlf., “İngilterenin Akdeniz Hakimiyeti Hakkında Vesikalar, 1798-1805”, TV, I/2 (1941), s. 122-134; Nihat Erim, Devletlerarası Hukuku ve Siyasî Tarih Metinleri, Ankara 1953, I, 23-35, 61-71, 205, 211, 213-217, 219-232, 255-258; İsmail Soysal, Fransız İhtilâli ve Türk-Fransız Diplomasi Münasebetleri (1789-1802), Ankara 1989, s. 161 vd.; Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, Ankara 1994, s. 39-52; Hüseyin Baha Öztunç, Yedi Ada Cumhuriyeti (yüksek lisans tezi, 2007), Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, tür.yer.; Muâhedât Mecmuası, IV, İstanbul 1298, s. 28-35; İsmail Hakkı Uzunçarşılıoğlu, “Arşiv Vesikalarına Göre Yedi Ada Cumhuriyeti”, TTK Belleten, I/3-4 (1937), s. 627-639; H. Temperley, “Documents Illustrating the Cession of the Ionian Islands to Greece, 1848-70”, The Journal of Modern History, IX/1, Chicago 1937, s. 48-55.

Ali Fuat Örenç