VELÎD b. VELÎD

(الوليد بن الوليد)

Ebü’l-Velîd el-Velîd b. el-Velîd b. el-Mugīre el-Mahzûmî (ö. 8/629 [?])

Sahâbî.

Hâlid b. Velîd’in baba bir kardeşidir. Babası Velîd b. Mugīre, Hz. Peygamber’in ve müslümanların azılı düşmanlarından biriydi. Annesi Ümeyme bint Velîd’in (İbn Sa‘d, IV, 131) (veya Âtike/Âmine bint Harmele) müslüman olduğu zikredilmektedir (İbn Hacer, III, 639). Kureyş’in eşrafından olan Velîd, Bedir Gazvesi’nde Abdullah b. Cahş (yahut Selît/Süleyk el-Mâzinî el-Ensârî) tarafından esir alınarak Medine’ye götürüldü. Bunun üzerine Hâlid ile ana baba bir kardeşi Hişâm Velîd’in fidyesini ödemek üzere Medine’ye geldiler. Abdullah b. Cahş 4000 dirhem fidye istedi, ancak Hâlid bunu kabul etmedi. Buna üzülen Hişâm, Velîd Hâlid’in üvey kardeşi olduğu için onun fidye ödemek istemediğini söyleyerek Hâlid’e sitem etti. Durumdan haberdar edilen Hz. Peygamber, Velîd’in serbest bırakılması için fidye olarak babasının savaş teçhizatını vermeleri gerektiğini bildirdi. Gösterişli bir zırh, miğfer ve kılıçtan ibaret olan bu teçhizat 100 dinar kıymetindeydi. Hâlid’in itirazına rağmen Hişâm bu teklifi kabul etti. Bazı rivayetlere göre Velîd fidyesi ödenip serbest kalınca, bazı rivayetlere göre ise kardeşleriyle birlikte Mekke’ye giderken onların yanından kaçıp Medine’ye döndü ve müslüman olduğunu açıkladı. Hâlid’in, bu durumda babalarının yâdigârını elden çıkarmalarına sebebiyet verdiği yolundaki tepkisi üzerine Velîd, herkes gibi kendisi için de fidye ödenmesini istediğini, aksi takdirde Kureyş’in “fidye vermek istemediği için müslüman oldu” diye dedikodu yapmalarından çekindiğini söyledi. Velîd’in müslüman oluş sürecinde Bedir esirlerine çok iyi davranılmasından ve yiyeceklerin onlarla paylaşılmasından etkilendiği anlaşılmaktadır. Zira Velîd sonraki yıllarda da Bedir’de gördüğü muameleden hep memnuniyetle bahsetmiştir (Vâkıdî, I, 119). Daha sonra Velîd kendilerine güvendiği iki kardeşiyle birlikte Mekke’ye döndü. Hâlid’in onu Mekke’ye zorla götürdüğü yolundaki bilgi (DİA, XV, 289) isabetli değildir. Zira Müslümanlığı kabul ederek Medine’ye gelmiş bir kişinin o dönemde zorla geri götürülmesi mümkün değildir. Mekke’ye varınca akrabaları Velîd’i, aynı kabileden daha önce İslâmiyet’i benimseyerek Habeşistan’a hicret eden ve Mekke’ye döndükten sonra hapiste tutulan Ayyâş b. Ebû Rebîa ve Seleme b. Hişâm’ın yanında zincire bağladılar. Böylece Velîd de hicret etmesine izin verilmeyen “müstaz‘af”lar grubuna dahil oldu. Hz. Peygamber Velîd, Ayyâş ve Seleme ile diğer müstaz‘afların kurtulması için üç yıl dua etmiştir (Buhârî, “Eźân”, 128, “Cihâd”, 98, “DaǾavât”, 58; Müslim, “Mesâcid”, 294-295). Nihayet Velîd bir fırsatını bulup kaçtı (İbn Sa‘d, IV, 132).

Velîd’in Mekke’den üç yıl sonra kaçtığı, ancak yolda düşerek ayağından yaralandığı, kopan parmağının yol açtığı kan kaybı yüzünden Medine’ye bir mil mesafedeki Ebû İnebe kuyusu mevkiinde veya Medine’ye girer girmez öldüğü bilgisi (İbnü’l-Esîr, V, 455) doğru değildir. Onun umretü’l-kazâdan dönüş yolunda müslümanlara katıldığı zikredilmekle birlikte bizzat umretü’l-kazâya katıldığı bilgisi daha doğru kabul edildiğine göre (a.g.e., a.y.; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, VI, 406) önceden Medine’ye gelmiş olmalıdır. Umretü’l-kazâ sırasında müslümanların Mekke’ye girişini görmemek için oradan uzaklaşan kardeşi Hâlid’e gönderdiği ve onun İslâmiyet’i benimseme sürecini hızlandırdığı bildirilen mektubundaki üslûbu da Velîd’in Mekke’den umretü’l-kazâdan önce ayrıldığını göstermektedir. Öte yandan Velîd’in Medine’ye geldikten sonra Resûl-i Ekrem’in emriyle Mekke’ye döndüğü, Müslümanlığını gizleyen bir demircinin yanında bir süre kalıp Tâif civarındaki mülklerini elden çıkardığı, ardından Ayyâş ile Seleme’ye Resûlullah’ın kaçmaları yolundaki emrini bildirdiği ve onlarla birlikte Hz. Peygamber’in hicret yolunu takip ederek Medine’ye döndüğü, peşlerine düşen Hâlid ile bazı müşriklerin onlara yetişemediği belirtilmektedir (İbn Sa‘d, IV, 132-133). Velîd’in Mekke’den Ebû Cendel’le birlikte kaçtığı ve Hudeybiye Antlaşması uyarınca Medine’ye gidemeyen Ebû Basîr kumandasındaki gruba katıldığı, bu grubun çevreye verdiği zarardan kurtulmak isteyen müşriklerin talebi üzerine Hz. Peygamber’in emriyle Medine’ye geldiğine dair bilgi yukarıdaki bilgiler kadar kuvvetli bulunmamıştır (a.g.e., IV, 134). Velîd bazı rivayetlere göre hicretin 8. yılında (629) vefat etmiştir. Vefatı üzerine Resûl-i Ekrem’in hanımlarından olan amcasının kızı Ümmü Seleme’nin Velîd için okuduğu mersiye hakkında Resûlullah’ın bazı uyarılarda bulunduğu şeklindeki rivayet (İbn Hacer, III, 690) onun Hz. Peygamber henüz sağ iken öldüğü bilgisini doğrulamaktadır.

Soyu kendisinin Velîd adını verdiği, ancak Resûl-i Ekrem’in adını Abdullah olarak değiştirdiği oğlu vasıtasıyla devam etmiştir. Çokça kâbus gördüğü rivayet edilen Velîd’in bir gün durumunu Resûlullah’a arzetmesi üzerine Resûlullah, ona şu duayı okumasını söylemişti: “Eûzü bi-kelimâtillâhi’t-tâmmâti min gazabihî ve ikābihî ve şerri ibâdihî ve min hemezâti’ş-şeyâtîn ve en yahdurûn.” Bu duayı okuyan Velîd’in kâbuslardan kurtulduğu zikredilmektedir (Müsned, IV, 57; VI, 6).

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, IV, 57; VI, 6; İbn İshak, es-Sîre, s. 254-255; Vâkıdî, el-Meġāzî, I, 46, 119, 140-141; II, 629, 746-747; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, IV, 131-134; İbn Hibbân, eŝ-Ŝiķāt, III, 430; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, III, 628-630; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, V, 454-455; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî), Cîze 1418/1997, VI, 405-408; İbn Hacer, el-İśâbe, III, 639-640; Abdülkerim Özaydın, “Ayyâş b. Ebû Rebîa”, DİA, IV, 296; Mustafa Fayda, “Hâlid b. Velîd”, a.e., XV, 289.

Cemal Ağırman