VELÎD b. UTBE

(الوليد بن عتبة)

el-Velîd b. Utbe b. Ebî Süfyân Sahr el-Ümevî (ö. 64/684)

Emevîler’in Medine valisi.

Muâviye b. Ebû Süfyân’ın yeğeni olup Muâviye tarafından 56 (676) veya 57 (677) yılında Mervân b. Hakem’in yerine Medine valiliğine tayin edildi. Bu sebeple Mervân ile Velîd’in arası açıldı. Mervân, Velîd’i Muâviye’nin gözünden düşürmeye çalıştıysa da bunda başarılı olamadı. Velîd 57 (677) ve 58 (678) yıllarında hac emirliği görevini de üstlendi. Bu arada Ebû Hüreyre’nin cenaze namazını kıldırdı ve Muâviye’nin emriyle yakınlarına 10.000 dirhem bağışta bulundu.

Muâviye ölünce oğlu Yezîd, Velîd’e bir mektup yazarak kendi adına Medine halkından biat almasını istedi. Bilhassa daha önce veliahtlığına karşı çıkan Hz. Hüseyin, Abdullah b. Zübeyr ve Abdullah b. Ömer’den biat almasını emretti. Velîd karışıklık çıkmasından endişe ederek Mervân’ı yanına çağırdı ve bu konuda görüşünü sordu. Mervân da Hz. Hüseyin ile Abdullah b. Zübeyr’i hemen çağırmasını, Muâviye’nin ölümü duyulmadan onlardan biat almasını, kabul etmedikleri takdirde boyunlarını vurdurmasını tavsiye etti. Gecenin geç bir vaktinde Velîd, Hz. Hüseyin ile Abdullah’ı yanına davet ettiyse de onlar, Muâviye’nin öldüğünü ve halkın öğrenmesinden önce kendilerinden biat alınmak istendiğini anladılar. İbnü’z-Zübeyr gizlice Mekke’ye hareket etti. Hz. Hüseyin, Velîd ile görüşmeye gittiğinde Velîd’e gece vakti yapılacak biatının bir anlam taşımayacağını ve ertesi gün Medine halkı ile beraber hareket edeceğini söyledi. Sorun çıkmasını istemeyen Velîd de biat konusunda önceki fikrini tekrarlayan Mervân’a, “Sen dinimi yıkacak bir şey tavsiye ediyorsun; ben asla Hüseyin’i öldürmek istemem” dedi. Biat etmemeleri halinde Hüseyin ile Abdullah’ın öldürülmesi emrini Velîd’e bizzat Yezîd’in bildirdiğine dair rivayetler de vardır. Sonuçta Velîd, geceleyin gizlice Mekke’ye doğru yola çıkan Abdullah b. Zübeyr’i yakalamak için adamlarını gönderdiyse de Abdullah ele geçirilemedi. Hz. Hüseyin de 28 Receb 60 (4 Mayıs 680) gecesi yakınları ile beraber Medine’den ayrıldı. Bu gelişmeleri öğrenen Yezîd, Velîd’i valilikten azlederek Amr b. Saîd el-Eşdak’ı Haremeyn valiliğine tayin etti (Ramazan 60/Haziran 680); Velîd’i de karşısına almamak için Dımaşk’a çağırıp şûra meclisinde görevlendirdi. Amr b. Saîd de kendisinden beklenen icraatı yapamayınca azledilip yerine yine Velîd getirildi. Velîd, Medine’ye gelerek kendine muhalif gördüğü Amr’ın adamlarını yakalayıp hapse attırdı. Konuyu Velîd ile görüşen Amr bir netice alamayınca Dımaşk’a gidip durumu Yezîd’e anlattı. Amr’ın haksız yere azledildiğini anlayan Yezîd, Velîd’i tekrar valilikten azletti (62/682). Bu ikinci valilik döneminde Velîd, Hz. Peygamber’in hanımı Ümmü Seleme’nin cenaze namazını kıldırdı ve 61 (681) yılında hac emirliği yaptı. Azledildikten bir süre sonra Dımaşk’a gitti.

Yezîd’in ölümü üzerine tahta geçen oğlu II. Muâviye ile iyi anlaşan Velîd’in, II. Muâviye’nin hastalığının ilerlemesi veya halifelikten çekilmek istemesi üzerine ortaya çıkan belirsizlikte bazı Dımaşklılar tarafından hilâfet makamına getirilmek istendiği, ancak onun bunu kabul etmediği ileri sürülür. Velîd’in ölüm tarihi konusunda farklı rivayetler aktarılırsa da çoğunluğun görüşü onun, vasiyeti üzerine cenaze namazını kıldırdığı II. Muâviye’nin vefat ettiği gün (7 Receb 64/29 Şubat 684) vebadan öldüğü yolundadır. Mes‘ûdî, Velîd’in namazı tamamlamadan öldüğünü söylerken


diğer kaynaklarda namazdan hemen sonra öldüğü kaydedilir. Velîd, Ümmü Huceyr bint Abdurrahman, Remle bint Saîd b. Âs ve Lübâbe bint Abdullah b. Abbas ile evlenmiştir. Bu evliliklerinden Osman, Muhammed, Hind, Eme, Amr, Kāsım, Fâtıma ve Husayn adında çocukları olmuştur. Onun şair Abdurrahman b. Seyhân el-Muhâribî ile işret meclisleri düzenlediğine dair rivayetler aktarılmaktadır (Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, II, 242-245).

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Hişâm, es-Sîre2, I, 134-135; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, IV, 283; V, 38-39; Mus‘ab b. Abdullah ez-Zübeyrî, Nesebü Ķureyş (nşr. E. Lévi-Provençal), Kahire 1982, s. 132-133; Halîfe b. Hayyât, et-Târîħ (Ömerî), s. 224-225, 228-229, 232-233, 235; Belâzürî, Ensâb (Zekkâr), V, 313-317; Ya‘kūbî, Târîħ, II, 239, 241, 253; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), V, 301, 308-309, 321, 338-341, 343, 474, 477, 478-479, 532-533; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (Abdülhamîd), III, 82; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, II, 242-245; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 42; III, 503, 514, 520, 525; IV, 14-18, 98, 100-102, 110, 130, 146-147, 174; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, III, 534; İbn Kesîr, el-Bidâye, II, 293; VII, 284; VIII, 78, 81, 82, 96, 114, 146-148, 162, 212, 215-216.

Ahmet Önkal