VÂSİLE b. ESKA‘

(واثلة بن الأسقع)

Ebü’l-Eska‘ Vâsile b. el-Eska‘ b. Kâ‘b (Abdiluzzâ) el-Leysî (ö. 85/704 [?])

Sahâbî.

Adının Vâsile b. Abdullah b. Eska‘ olduğu, ancak dedesine nisbetle Vâsile b. Eska‘ diye anıldığı zikredilmektedir. Bazılarına göre Eska‘ Abdullah’ın lakabıdır (İbn Hacer, el-İśâbe, III, 626). 9 (630) yılında Tebük Seferi hazırlıklarının yapıldığı günlerde Medine’ye gelip Müslümanlığı kabul etti. Bir gün sabah namazından sonra ashapla görüşmesi esnasında onu gören Resûl-i Ekrem kendisine kim olduğunu ve niçin geldiğini sormuş, Vâsile de iman etmeye geldiğini söylemiş, hoşuna gitse de gitmese de gücünün yettiği her hususta Resûlullah’a itaatle ona biat ettiğine dair bağlılık yemini ederek Müslümanlığı kabul etmişti. Vâsile daha sonra Medine yakınlarında oturan ailesinin yanına döndü. Onun müslüman olduğunu anlayan babasının kendisiyle ilişkiyi kestiği (İbn Sa‘d, I, 305), diğer bir rivayete göre ise ona hayır


dua edip kendisinin de İslâm’ı benimsediği (İbn Hacer, el-İśâbe, I, 36), ardından kız kardeşinin de İslâmiyet’i kabul ettiği belirtilmektedir. Vâsile Medine’ye döndüğünde Hz. Peygamber’in iki gün önce Tebük Seferi’ne çıktığını öğrendi. Orduya katılmak için bineği bulunmadığından Medine’de kiralık binek aramaya başladı. Ensardan Kâ‘b b. Ucre ile, savaşta elde edeceği ganimeti kendisine vermek şartıyla anlaştı (İbn Sa‘d, I, 305). Savaşın ardından ganimet olarak aldığı develeri teslim etmeye gittiğinde Kâ‘b develere değil onun kazandığı sevaba ortak olmak istediğini söyledi (Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 113). Vâsile, Resûlullah’ın Tebük’te iken Dûmetülcendel’e gönderdiği Hâlid b. Velîd kumandasındaki 400 kişilik birliğin içinde yer aldı; bir rivayete göre ise Kâ‘b b. Ucre’ye getirdiği ganimetleri de bu gazvede elde etti (Vâkıdî, III, 1029).

Suffe ehli arasında yer alan ve Resûl-i Ekrem’e üç yıl hizmet ettiği bildirilen Vâsile (İbn Abdülber, III, 643), Hz. Peygamber’in vefatından sonra Suriye fetihlerine katıldı. Vâsile’nin önce Basra’ya (a.g.e., a.y.), ardından Dımaşk’a 3 fersah uzaklıktaki Belât köyüne, daha sonra da Kudüs’e yerleştiği ve orada vefat ettiği zikredilmektedir (İbn Ebû Hâtim, IX, 47). Vâsile’nin siyasî çalkantılardan uzak sakin bir hayat yaşadığı, Şam’da yoğun biçimde hissedilen Hz. Ali ve Ehl-i beyt aleyhtarlığını benimsemediği, hatta bu konudaki olumsuz propagandaları engellemeye çalıştığı anlaşılmaktadır (Müsned, IV, 107; Ahmed b. Hanbel, II, 577-578, 632-633). Ömrünün sonlarında görme duyusunu yitiren Vâsile 83 (702) veya 85 (704) yılında Kudüs’te, bazı rivayetlere göre ise Dımaşk’ta vefat etti. Doksan sekiz veya 105 yaşında öldüğü, Şam bölgesinde ölen en son sahâbî olduğu zikredilmektedir (İbn Hacer, el-İśâbe, III, 626). Hz. Peygamber’den başka Ebû Mersed el-Ganevî, Ebû Hüreyre ve Ümmü Seleme gibi sahâbîlerden hadis nakleden Vâsile’nin rivayetleri Kütüb-i Sitte’de yer almaktadır. Onun Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde Resûl-i Ekrem’den naklettiği rivayetlerin sayısı mükerrerler hariç on sekizdir (III, 490-492; IV, 107-108). Kendisinden Şamlı tâbiîlerden Ebû İdrîs el-Havlânî, Mekhûl b. Ebû Müslim, Ebü’l-Melîh b. Üsâme, Büsr b. Ubeydullah el-Hadramî, Ebû Ammâr Şeddâd b. Abdullah el-Kureşî, Ma‘rûf b. Hayyât, Yûnus b. Meysere, Yahyâ b. Hâris ez-Zimârî, İbn Âmir ve Rebîa b. Yezîd el-İyâzî gibi isimlerin yanı sıra kızı Füseyle (Fesîle) hadis rivayetinde bulunmuştur. Vâsile’nin bu kızının adı çeşitli kaynaklarda Huseyle (Hasîle) ve Cemîle şeklinde de kaydedilmiştir (İbn Asâkir, LXIX, 113; LXX, 44; Mizzî, XXXV, 144, 162, 269). Vâsile’nin derslerinde imlâ yöntemini düzenli biçimde kullandığı (Hatîb el-Bağdâdî, II, 55) ve hadislerin mâna ile rivayetine izin verdiği belirtilmektedir (DİA, XXXV, 136).

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, III, 490-492; IV, 107-108; Ahmed b. Hanbel, Feżâǿilü’ś-śaĥâbe (nşr. Vasiyyullah b. Muhammed Abbas), Mekke 1403/1983, II, 577-578, 632-633; Vâkıdî, el-Meġāzî, III, 1028-1029; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 305-306; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, IX, 47; Hatîb el-Bağdâdî, el-CâmiǾ li-aħlâķı’r-râvî ve âdâbi’s-sâmiǾ (nşr. Mahmûd et-Tahhân), Riyad 1403/1983, II, 55; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, III, 643; İbn Asâkir, Târîħu Dımaşķ (Amrî), LXII, 343-366; LXIX, 113; LXX, 44; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, V, 428-429; Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl, XXXV, 144, 162, 269; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, III, 383-387; İbn Hacer, el-İśâbe, I, 36; III, 626; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, XI, 101-102; Mehmet Efendioğlu, “Rivayet”, DİA, XXXV, 136.

Mehmet Görmez