ÜMMÜ RÛMÂN

(أمّ رومان)

Ümmü Rûmân bint Âmir b. Uveymir b. Abdişems el-Kinâniyye (ö. 6/628 [?])

Kadın sahâbî.

Künyesiyle tanındığı için Zeyneb olduğu rivayet edilen adı unutulmuştur. Hz. Ebû Bekir’in hanımı ve Hz. Âişe’nin annesidir. Hz. Ebû Bekir ile evlenmeden önce Abdullah b. Hâris b. Sahbere el-Ezdî ile evliydi. İslâmiyet’ten önce kocasıyla birlikte Yemen’deki Serat’tan Mekke’ye geldiler ve Hz. Ebû Bekir ile sözleşme yaparak onun himayesinde Mekke’de yaşamaya başladılar. Bu evliliğinden daha sonraları İslâmiyet’i kabul edecek olan Tufeyl adlı oğlu dünyaya geldi. Kocası vefat edince Hz. Ebû Bekir ile evlendi ve ilk müslümanlar arasında yer aldı. Resûlullah’a biat eden kadınlardan olan Ümmü Rûmân’ın Hz. Ebû Bekir ile evliliğinden Abdurrahman ve Âişe adlı çocukları doğdu. Hz. Ebû Bekir, Resûl-i Ekrem ile birlikte hicret ettiği için daha sonra Zeyd b. Hârise ile Hz. Peygamber’in âzatlısı Ebû Râfi‘i Mekke’ye gönderip Ümmü Rûmân ile Âişe’yi Medine’ye getirtti (622). Hz. Âişe’nin İfk Hadisesi dolayısıyla aşırı derecede sarsıldığı günlerde Ümmü Rûmân kızına öncelikle sağlığını düşünmesi gerektiğini söyledi; kendisi gibi güzel, kocası tarafından çok sevilen, üstelik birçok ortağı bulunan bir kadının kıskanılmasının ve hakkında dedikodu yapılmasının tabii olduğunu söyleyerek onu teselli etti (Buhârî, “Tefsîr”, 24/11).

Ümmü Rûmân’ın ne zaman vefat ettiği kesin şekilde bilinmemektedir. Onun 4 (626) veya 5 (627) yılında, İbn Sa‘d’ın belirttiğine göre Zilhicce 6’da (Nisan 628) öldüğü, Resûlullah’ın defin sırasında kabrine inerek dua ettikten sonra, “Allahım! Ümmü Rûmân’ın senin ve peygamberinin uğrunda neler çektiğini en iyi sen bilirsin” dediği (İbn Abdülber, IV, 490), sahâbîlere cenazesini göstererek, “Cennet hûrilerinden birini görmek isteyen Ümmü Rûmân’a baksın” (eŧ-Ŧabaķāt, VIII, 277) buyurduğu rivayet edilmiştir. Ümmü Rûmân’ın 6 yılından (628), hatta Resûl-i Ekrem’in vefatından sonra yaşadığını söyleyenler de vardır (İbn Hacer, el-İśâbe, VIII, 209). Onun Hz. Peygamber’den bir hadis rivayet ettiği bilinmekte, tâbiînden Mesrûk b. Ecda‘ın ondan naklettiği rivayetinin ise mürsel olduğu belirtilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, V, 251; VIII, 276-277; Buhârî, et-Târîħu’l-evsaŧ (nşr. Muhammed b. İbrâhim el-Lahîdân), Riyad 1418/1998, I, 116-117; Kelâbâzî, Ricâlü Śaĥîĥi’l-Buħârî, II, 858; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, IV, 448-452, 490; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (nşr. Halîl Me’mûn Şîhâ), Beyrut 1418/ 1997, V, 446-447; İbn Hacer, el-İśâbe (Bicâvî), VIII, 206-210; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, XII, 467-469; Hazrecî, Ħulâśatü Teźhîb, s. 498.

İshak Emin Aktepe