UMEYR b. VEHB

(عمير بن وهب)

Ebû Ümeyye Umeyr b. Vehb b. Halef el-Cumahî el-Kureşî (ö. 24/645 [?])

Sahâbî.

Annesi Ümmü Sühayle bint Hâşim’dir. Önceleri İslâm’a şiddetle karşı çıktığı ve müslümanlara eziyet ettiği için “Kureyş’in şeytanlarından biri” diye şöhret bulmuştu. Dârülerkam’da müslüman olan ve Habeşistan’a hicret eden oğlu Tuleyb, Bedir’e müslümanların safında katılırken kendisi ve diğer oğlu Vehb müşrik ordusunda yer aldı. Zeki ve ileri görüşlü, aynı zamanda bir savaş dehası olarak tanınan Umeyr, Bedir’de İslâm ordusunun çevresinde dolaşıp onların sayısını ve yardımcı kuvvet gelip gelmediğini tesbit etmekle görevlendirildi. Yaptığı inceleme sonunda müslümanların kararlılığını, Mekkeliler’in savaşı kazansalar bile çok sayıda kayıp vereceklerini edebî bir üslûpla ifade ederek onları vazgeçirmeye çalıştı. Bu sözleri üzerine müşrik ordusu savaştan vazgeçmek üzereyken Ebû Cehil’in kışkırtmalarıyla müşrikler yeniden gayrete geldiler ve savaşa devam etme kararı alındı. Umeyr bu kararın ardından müslümanlara ilk hücum eden kişi oldu.

Bedir Savaşı’ndaki yenilginin arkasından müşrikler çok sayıda kayıp verdi, ayrıca geride pek çok esir bırakarak Mekke’ye döndü. Bu savaşta Umeyr’in oğlu esir alınmış, kendisi de yaralanmıştı. Kâ‘b b. Eşref onu Bedir’de gerektiği gibi savaşmamak ve kendilerine yardım etmemekle suçlayınca İslâm’a düşmanlığını ispatlamak için Hz. Muhammed’i öldüreceğini söyledi. Babası Ümeyye b. Halef ve kardeşi Ali’yi savaşta kaybeden amcasının oğlu Safvân b. Ümeyye ile Kâbe’nin yanında bulaşarak onunla gizlice anlaştı. Buna göre Umeyr, oğlu Vehb’in fidyesini ödeme bahanesiyle Medine’ye gidecek ve bir fırsatını bulup Hz. Muhammed’i öldürecekti; Safvân da onun borçlarını karşılayacak ve ailesinin bakımını üstlenecekti. Kılıcına zehir sürüp yola çıkan Umeyr bir sabah vakti Medine’ye ulaştı. Mescide gireceği sırada kendisini gören Hz. Ömer çevredeki sahâbîleri yardıma çağırdı; ancak Resûl-i Ekrem müdahale etmemelerini istedi ve Umeyr ile konuştu. Rivayete göre önce gerçek niyetini gizleyen Umeyr, Hz. Peygamber’in onun Safvân ile yaptığı anlaşmayı kendisine bildirmesi üzerine müslüman oldu. Resûlullah Umeyr’e Kur’an öğretilmesini emretti ve oğlunu serbest bıraktı.

Müslümanlara yaptığı eziyetlerden pişmanlık duyan Umeyr, bir süre sonra Mekke’ye dönüp insanları gerekirse zor kullanarak dine çağırmak için Resûl-i Ekrem’den izin istedi ve Müslümanlığı kabul eden oğlu Vehb’i de yanına alıp Mekke’ye döndü. Şehre vardığında Safvân’ın yanına uğramadan evine gidince Safvân onun müslüman olduğunu anladı ve kendisine ağır hakaretlerde bulundu. Mekkeliler’i İslâm’a davet eden Umeyr kendisini engellemek isteyen şehrin ileri gelenlerine çok sert şekilde karşılık verdi, onun sayesinde pek çok kişi İslâm’a girdi. Müslümanlığına vesile olduğu kişilerle birlikte Uhud Gazvesi’nden önce Medine’ye hicret etti. Fetih günü Mekke’ye geldi; kendisiyle konuşmamaya yemin eden Safvân b. Ümeyye’nin İslâmiyet’i kabul etmesini istiyordu. Ancak Safvân can korkusuyla Mekke’den kaçmıştı. Resûl-i Ekrem, Mekke’ye girerken giydiği sarığı veya bir hırkasını Umeyr’e teslim etti ve Safvân’a eman verildiğini bildirmek üzere onu arkasından gönderdi. Umeyr, Şuaybe Limanı’nda gemiye binmekte iken Safvân’a yetişti, onu ikna edip Mekke’ye götürdü, affedilmesine ve bir süre sonra İslâm’ı benimsemesine vesile oldu.

Huneyn Gazvesi’nin ardından Hz. Peygamber, müellefe-i kulûba ganimetten büyük miktarda bağışta bulunurken Umeyr’e de bir miktar deve verdi. Umeyr ertesi yıl Tebük Gazvesi’ne katılma hususunda ağır davrandı, ancak on gün sonra Ebû Hayseme el-Ensârî ile birlikte orduya yetişti. Hz. Ömer döneminde Amr b. Âs’a gönderilen yardımcı kuvvetlerden birine kumandanlık yaptı; İskenderiye fethinde büyük yararlıklar gösterdi; diğer bazı şehirlerin fethine de katıldı. Hz. Osman’ın hilâfetinin ilk yıllarında vefat etti. Resûlullah’ın halası Ervâ bint Abdülmuttalib ve Rukayka bint Kelede ile evlenen Umeyr’in Tuleyb, Vehb, Ümeyye, Übey ve Fâtıma adlı beş çocuğu vardı. Resûl-i Ekrem, Umeyr’in oğlu Vehb için tıpkı Ebû Hüreyre’ye yaptığı gibi ridâsını yayıp hayır duada bulunmuştur.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Hişâm, es-Sîre2, II, 661-662, 702-705; IV, 1260, 1344-1348, 1372-1373; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, IV, 199-201; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, VI, 378; İbn Hibbân, eŝ-Ŝiķāt, I, 163-166; III, 205; İbn Abdülber, el-İstîǾâb (Bicâvî), III, 1221-1223; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (Bennâ), IV, 300-301; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, II, 272; İbn Hacer, el-İśâbe, III, 36-37, 643; Köksal, İslâm Tarihi (Medine), II, 217-220.

İbrahim Hatiboğlu