UMÂRE el-YEMENÎ

(عمارة اليمني)

Ebû Muhammed Necmüddîn Umâre b. Ebi’l-Hasen Alî b. Zeydân el-Hakemî el-Mezhicî el-Yemenî (ö. 569/1174)

Arap şairi ve edibi, Şâfiî fakihi, tarihçi.

515’te (1121) Yemen’in Tihâme bölgesindeki Murtân şehrinde doğdu. Kahtânî asıllı olup bölgenin idaresinde söz sahibi bir aileye mensuptur. İlk tahsilini burada yaptı; Arap dilinin bozulmadığı bu bölgede fasih Arapça ile yetişti. 529’da (1134) Murtân’daki şiddetli kıtlık yüzünden babası onu Zebîd’e gönderdi. Zebîd’de Abdullah b. Abbâr ve diğer âlimlerden Şâfiî fıkhı konusunda dört yıl öğrenim gördü. 535 (1140) yılından itibaren Zebîd’de okuduğu medresede üç yıl ders okuttu ve özellikle Şâfiî fıkhında temayüz etti. Ferâize dair yazdığı, günümüze ulaşmamış kitapları kendi zamanında Yemen’de okutuluyordu. 538’de (1144) ifa ettiği hac sırasında Necâhîler’den devlet adamlarıyla tanıştı. Ardından on yıl kadar Zebîd-Aden arasında saray adına ticarî faaliyetlerde bulundu. Ticaret için gittiği yerlerde âlimlerle ve edebiyat çevreleriyle görüşüp dostluklar kurdu. Ticaretten büyük servet elde eden Umâre, Aden’den Hind’e, Zebîd’den Mekke’ye kadar geniş bir coğrafyada tanınıyordu.

Aden’de hüküm süren İsmâilî eğilimli Zürey‘î Emîri Muhammed b. Sebe el-Muazzam nezdinde itibarı olan Umâre edebiyata düşkünlüğüyle tanınan Mehdî Emîri Ebü’l-Hasan Ali b. Mehdî ile dostluk kurdu. Bu yıllarda bir yandan da mahallî liderleri öven şiirler yazıyordu. Muhammed b. Sebe’den davet alınca Zü Cibl’e onun yanına gittiğinde aralarında Ali b. Mehdî’nin de bulunduğu bir grubun orada olduğunu ve kendisi aleyhine Zebîd halkını kışkırtan mektuplar yazıldığını gördü. Zebîd merkezli Necâhîler’le Aden merkezli Zürey‘îler arasında eskiden beri düşmanlık vardı. Bu mektuplarda, Zebîd’i ele geçirerek Necâhîler’e son vermek isteyen Muhammed b. Sebe ile Ali b. Mehdî arasındaki irtibatı Umâre’nin sağladığı ileri sürülüyor ve onun öldürülmesi talep ediliyordu. Zebîd’e döndüğünde halkın kendisini ortadan kaldırmayı düşündüğünü anlayınca Mekke’ye gitti (549/1155). Bu ikinci haccı sırasında Mekke Emîri Kāsım b. Hâşim tarafından iyi karşılandı ve 550 (1155) yılında Fâtımî Halifesi Fâiz-Binasrillâh’a elçi sıfatıyla gönderildi. Umâre bu ziyareti esnasında devlet erkânı önünde Halife Fâiz-Binasrillâh ile veziri Talâi‘ b. Rüzzîk’i överek onların dostluğunu kazandı ve Fâtımî halifesinin ihsanlarına nâil oldu. Bir müddet Mısır’da kaldıktan sonra Mekke’ye ve ardından Zebîd’e döndü. 551’de (1157) tekrar hac farîzasını eda edip Zebîd’e dönmek üzere iken Mekke emîri tarafından ikinci defa Mısır’a elçi olarak görevlendirildi. Bu gidişinde Mısır’a yerleşti ve bir daha buradan ayrılmadı.

VI. (XII.) yüzyılın güvenilir tarihçilerinden biri olan Umâre, mutaassıp bir Sünnî olmasına rağmen başta Şiî Fâtımî halifelerinden ve devlet adamlarından büyük ilgi gördü. Bundan rahatsızlık duyan bazı çevreler, Umâre’yi gözden düşürmek için onun İmâmiyye mezhebi aleyhine faaliyette bulunduğunu söyledi. Bu yüzden Fâtımî Veziri Talâi‘ b. Rüzzîk ile aralarına soğukluk girdiyse de daha sonra ilişkileri düzeldi. Umâre’nin Fâtımî sarayında ulaştığı bu mevki vezirin ölümünden sonra oğulları Mecdülislâm ve Nâsır zamanında da sürdü; Umâre onlar hakkında kasideler yazdı. Şâver b. Mücîr’in vezirlik döneminde şiir yazmaya devam etti; evinin yandığı ve yağmalandığı sırada ondan büyük yardım gördü. Şâver’in kardeşi Rüknülislâm da Umâre’yi destekledi.

Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin Fâtımî idaresine son vermesi üzerine bir mersiye kaleme alan Umâre, yeni yönetimle de iyi geçinmek amacıyla Kādî el-Fâzıl’a ve Eyyûbîler’e dair methiyeler yazdı. Ancak maddî durumu kötüleşince bu defa Eyyûbîler aleyhinde şiirler yazmaya başladı. Daha sonra kendisi gibi gelir kaynakları kesilen Fâtımî taraftarı muhaliflerle bir araya gelip görünürde Fâtımî idaresini yeniden ihya etmek, gerçekte ise eski konumlarına kavuşmak için bir isyan planladılar. Eyyûbîler’in bölgedeki düşmanları olan Kudüs Haçlı Krallığı, Sicilya Normanları ve İsmâilîler’le irtibata geçip Eyyûbîler’e karşı ortak bir harekete teşebbüs ettiler. Bu tertibi haber alan Selâhaddîn-i Eyyûbî onları yakalatarak Umâre’nin de aralarında bulunduğu sekiz kişiyi idam ettirdi (2 Ramazan 569 / 6 Nisan 1174). Onun ölümüyle ilgili başka rivayetler de zikredilir. Kabri Kahire’de Benî Münteceb Türbesi’ndedir. Önceleri Kadı Umâre olarak tanınırken daha sonra Umâre el-Farazî, San‘a ve Aden’de Umâre el-fakīh ve’ş-şâir diye anılmıştır. İsmâilî düşünceyi hiçbir zaman benimsemeyen Umâre’nin Fâtımiler’i methetmesi veya onlar için mersiye yazması çıkarlarını ön plana aldığı şeklinde yorumlanmıştır. Son dönem Abbâsî şiir geleneğinin temsilcilerinden sayılan Umâre, Mütenebbî yanında Beşşâr b. Bürd, Mihyâr ed-Deylemî ve Buhtürî gibi şairleri örnek almıştır. Kaside ve mersiyelerinde Kur’an terminolojisini ve tasvir öğelerini geleneğin dışına çıkarak Fâtımî halifeleriyle vezirleri için kullanması yüzünden eleştirilmiştir. Umâre’nin hayatı ve şiirleri hakkında pek çok çalışma yapılmış, Ali Cârim, onunla ilgili Seyyidetü’l-ķuśûr, âħiru eyyâmi’l-Fâŧımiyyîn bi-Mıśr adlı bir roman yazmıştır (Kahire, ts.).

Eserleri. 1. Dîvân. Umâre ve çağdaşlarının hayatına ışık tutan divanın ancak bazı bölümleri günümüze ulaşmış ve Hartwig Derenbourg tarafından en-Nüketü’l-Ǿaśriyye ile birlikte neşredilmiştir (ǾOumāra du Yemen, sa vie et son oeuvre, I-II, Paris 1897-1904). Abdurrahman el-Eryânî ve Ahmed Abdurrahman el-Ma‘melî de divanı yayımlamıştır (I-II, Dımaşk 2000). 2. en-Nüketü’l-Ǿaśriyye fî aħbâri’l-vüzerâǿi’l-Mıśriyye. Müellif, Fâtımî vezirleri için kaleme aldığı methiyelerle birlikte onlar hakkındaki kanaatlerini ve şahit olduğu hadiseleri bir nevi hâtırat-otobiyografi şeklinde anlatmıştır. Özellikle 558-564 (1163-1169) yılları arasında Mısır’da meydana gelen olaylar açısından birinci elden kaynak niteliği taşıyan eser İbnü’d-Deyba‘, İbnü’l-Mücâvir ve Ebü’l-Fidâ gibi tarihçilerin kaynakları arasındadır. Umâre’nin bu eserleriyle dokuz mektubunu (teressülât) H. Derenbourg, Fransızca tercümeleriyle birlikte ǾOumāra du Yemen, sa vie et son oeuvre adlı eseri içinde yayımlamıştır (I-II, Paris 1897-1904; Bağdat 1964; I-II, Kahire 1411/1991). 3. el-Müfîd fî aħbâri ŚanǾâ ve Zebîd (Târîħu’l-Yemen). Özellikle müellifin yaşadığı devirle ilgili güvenilir bilgiler içeren eser İngilizce tercümesiyle beraber Henri Cassels Kay (Yaman: Its Early Medieval History, by Najm ad-Dīn ǾOmārah Al-Ĥakamī, London 1892), sadece Arapça metin olarak Hasan Süleyman Mahmûd (Kahire 1957) ve Muhammed b. Ali el-Ekva‘ (Kahire 1967, 1976; Dımaşk 1979) tarafından neşredilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Umâre el-Yemenî, en-Nüketü’l-Ǿaśriyye fî aħ-bâri’l-vüzerâǿi’l-Mıśriyye (nşr. H. Derenbourg), Kahire 1411/1991, tür.yer.; Muvaffakuddin b. Osman, Mürşidü’z-züvvâr ilâ ķubûri’l-ebrâr (nşr. M. Fethî Ebû Bekir), Kahire 1415/1995, s. 531-534;


İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, XI, 398-402; Bündârî, Sene’l-Berķı’ş-Şâmî (nşr. Fethiye en-Nebrâvî), Kahire 1979, s. 24, 29; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirǿâtü’z-zamân, I/2, s. 302-305; Ebû Şâme el-Makdisî, Kitâbü’r-Ravżateyn (nşr. İbrâhim ez-Zeybek), Beyrut 1418/1997, II, 282-289; İbn Hallikân, Vefeyât, III, 431-436; İbn Vâsıl, Müferricü’l-kürûb, I, 212-216, 238, 243-246, 251-257; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XX, 592-596; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye (nşr. E. Fuâd Seyyid), Beyrut 1992, XII, 294-297; Kalkaşendî, Śubĥu’l-aǾşâ (Şemseddin), III, 570, 603-606; XIII, 306; Makrîzî, es-Sülûk (Ziyâde), I/1, s. 52-55; Brockelmann, GAL, I, 333; Sezgin, GAS, I, 570; Zünnûn el-Mısrî, ǾUmâre el-Yemenî, Kahire 1966; P. Smoor, “Master of the Century: Fatimid Poets in Cairo”, Egypt and Syria in the Fatimid, Ayyubid and Mamluk Eras (ed. U. Venmeulen - D. De Smet), Leuven 1995, s. 139-162; a.mlf., “ǾUmāra al-Yamanī”, EI² (İng.), X, 836; Ramazan Şeşen, Salâhaddin Eyyûbi ve Devri, İstanbul 2000, tür.yer.; Abdülhamîd el-Bakkālî, “ǾUmâre el-Yemenî ve dîvânühü’l-maħŧûŧ”, Âfâķu’ŝ-ŝeķāfe ve’t-türâŝ, V, Dübey 1418/1997, s. 100-106; M. Ahmed el-Âmirî, “İstidǾâǿü’n-naśśi’l-Ķurǿânî fî sûreti’l-medîĥ Ǿinde ǾUmâre el-Yemenî”, Mecelletü CâmiǾati ŚanǾâǿ li’l-Ǿulûmi’l-ictimâǾiyye ve’l-insâniyye, I, San‘a, ts., s. 187-228; Ahmet Subhi Furat, “Umâra”, İA, XIII, 32-34; “Umara al-Yamani”, Encyclopedia of Arabic Literature (ed. J. S. Meisami - P. Starkey), London 1998, II, 792-793.

Mustafa Kılıç