TÜRKİSTAN

(تركستان)

Orta Asya’nın büyük kısmı için kullanılan tarihî bir terim.

İran’ın Horasan bölgesinden başlayarak Kuzey Afganistan dahil Pamir ve Hindukuş-Kunlun (Karanlık) dağlarının kuzey eteklerinden Çin’in Tun-huang bölgesine kadar uzanan, oradan Mançurya’nın batısına ulaşan, Moğolistan’la birlikte Güney Sibirya’nın tamamını içine alan, batıda Ural dağları ile Volga ırmağının Hazar denizine ulaştığı noktaya kadar devam eden geniş bir alanı kaplar. Bu alanın tarihî kaynaklardaki adı XIX. yüzyıl ortalarına kadar Türkistan’dır (Türk yurdu). Çoğunluğunu günümüzde Uygur ve Kazak Türkleri ile diğer Türk gruplarının oluşturduğu Çin Halk Cumhuriyeti hâkimiyetindeki bölgeye Doğu (Şarkî) Türkistan, 1924’ten sonra Sovyet hâkimiyetine giren alana Batı (Garbî) Türkistan adı verilmektedir. Doğu Türkistan’ın yüzölçümü 1.828.418 km², Batı Türkistan’ın 3.836.503 km²’dir.

Türkistan adını ilk defa eski İranlılar’ın, daha sonra Araplar’ın Orta Asya’da Türkler’in yaşadığı bölgeleri tanımlamak için kullandıkları bilinmektedir. Ermeni tarihçisi Sebeos’un eserinde de (m.s. VII. yüzyıl) Türkistan’ın Amuderya’dan (Vehrot) başladığı vurgulanır. Arap coğrafyacısı Ya’kūbî, Pamir yaylasının Türkistan denilen yer olduğuna işaret eder. Sâsânîler döneminde ve İslâm fetihleri devrinde Türkistan adı Mâverâünnehir’in doğusundaki dağlara ve kuzeyindeki ülkelere verilmiştir. İslâm öncesinde Sâsânîler dönemini inceleyen Musa Horenaki eserinde Turkastanak kelimesinin eski Yunanlılar’ın Skythia (İskit ülkesi) karşılığı kullanıldığını belirtmiştir. XV. yüzyılda kaleme alınan Timur seferleriyle ilgili eserlerde Türkistan, Mâverâünnehir dışında yaşayan Türkler’in ülkelerini gösteriyordu. Bununla beraber Hazar denizinin kuzeyindeki alanlara İbn Fadlân’ın Seyahatnâme’sinde Bilâdü’t-Türk, Ahmed Tûsî ve diğer Farsça eser yazanlar ise Türkistan demişlerdir. Bazı Batı kaynaklarında 580’lere doğru Orta Asya için Turkhia (Türkiye) adı yer almaktadır.

Müslüman Araplar’ın bölgeye gelmesinden önce Amuderya (Ceyhun) nehrinin kuzeyinde kalan kısımlar Türkistan diye anılmaktaydı. İslâm fetihleriyle birlikte daha ziyade Mâverâünnehir’in kuzey ve doğusundaki bölgeye Türkistan denilmeye başlandı. Ruslar, Türkistan ile Mâverâünnehir’i kastederken İranlılar bölgeyi İran ve Afganistan’ın kuzeyi olarak tanımlıyordu. Türkistan hakkında çeşitli bilgiler veren İslâm coğrafyacıları bu isim altında daha çok müslüman olmamış Türkler’in yaşadıkları bölgeleri ele almaktadır. İstahrî, Türkistan’ı Oğuz ülkesi (Gūziyye), Hazarlar, Kimekler, Karluklar, Bulgarlar ile Cürcân-Fârâb-İsfîcâb arasında kalan yerler olarak nitelemektedir. Yâkūt el-Hamevî’ye göre Türkistan, Fârâb şehrinden başlamakta, kuzeye ve doğuya doğru devam etmektedir. Cend, Hoten ve Şehrikent, Türkistan sınırları içerisinde yer almaktadır. Yâkūt el-Hamevî Türkistan’da Karluklar, Dokuz Oğuzlar, Türgişler, Kimekler ve Oğuzlar’ın ikamet ettiğini kaydetmektedir. Zekeriyyâ


el-Kazvînî, Türkistan’ı doğuda birinci iklimle yedinci iklim arasında genişliğine konumlandırır; bölge halkını çadırlarda oturan göçebeler diye niteler. Sonraki asırlarda Timurlular ve Özbekler açısından Türkistan, Kazakistan ve Kırgızistan demekti. Türkistan’ın güney sınırı olarak bazı seyyahlar Bâmyân’ın kuzeyindeki Akrabat geçidini, bazıları Hilmend ile Amuderya arasındaki su dağıtım hattının güneyinde Hacikak geçidini gösterir. Daha batıda Murgāb ile Âbımeymene arasındaki yörede Bend (Tirbend) silsilesi Türkistan sınırı şeklinde düşünülmektedir. Afganistan’da Türkler’in yaşadığı Mezârışerif ve Bedâhşan taraflarına Türkistan deniliyordu. İran’ın kuzeydoğusunda Horasan vilâyetindeki Türkmenler’le meskûn sahaya da Türkistan adı verilmişti. Ruslar, Türk ülkelerini işgale kalkıştıkları dönemde Türkistan kelimesini Kazaklar’dan öğrenerek kullanmaya başladılar. Bu sebeple bazı Batılı araştırmacıların Türkistan isminin bölgeye Ruslar tarafından verildiği yolundaki iddiaları yanlıştır. Ayrıca İran ve Afganistan’da halk dilinde Türkistan kelimesi söz konusu ülkelerin kuzeyini gösteriyordu. Erken Ortaçağ devirlerinde Afganistan’daki Belh ve Mezârışerif yöresiyle Tohâristan zamanla Türkleşme sürecine girince Türkistan adıyla anılmaya başlandı. XVI. yüzyılda Özbek Hanlığı’nın kuruluş devirlerinde onların işgaliyle Amuderya’nın güneyinde yeni bir Türkistan doğdu. Buna Afganistan’ın Güney Türkistan eyaleti dendi. Günümüzde bu bölgede Türkmen ve Özbek gibi Türk kökenli boylar yaşamaktadır. XVIII. yüzyıl sonunda Afgan hükümeti burası için Türkistan vilâyeti adını kullanmıştı. 1869’da Rus işgali sonrası resmen Amuderya’nın kuzeyi için Rus Türkistanı, güneyi için Afgan Türkistanı tabirleri ortaya çıktı. XIX. yüzyılda literatüre Çin ve Rus hâkimiyetindeki alanlara göre Doğu ve Batı Türkistanı adları yerleşti.

Batı Türkistan. Kuzey taraflarında fazla yüksek dağlar bulunmamakla birlikte Tarbagatay ve Uludağ silsileleri burada yer alır. Tarbagatay dağları Altay dağları ile Tanrıdağları arasında bir halka vazifesi görür. Batısında Uludağlar uçsuz bucaksız bozkırların içinde uzanır. Hazar denizinin doğusunda Küpet dağ ve Hindukuş dağlarının kuzeyinden itibaren ortalama rakımı 25-35 m. olan düzlükler vardır. 160.000 km² genişliğinde bir alanı kaplayan Aral gölü ile Hazar denizi arasındaki Üstyurt yarı çıplak toprak ve çoraklıklardan ibarettir. Bölgenin batısı Mangışlak (Ming Kışlak) adıyla bilinir. Güneyinde Balkan dağları, Aral ve Üstyurt’un güneyinde Kızılkum, Karakum çölleri bulunur. Batı Türkistan’da sulama sayesinde tarihin ilk devirlerinden beri zenginliği anlatılan Hârizm (Hîve) ayrı bir yere sahiptir. Çok çeşitli tarım ürünleri yetiştirilir ve yerleşime uygun alanlar mevcuttur. “Kazak dalası” adını alan Kuzey Türkistan bozkırları üç parçaya ayrılır: Turgay su hattının batısındaki bölüm Turgay-Yayık düzlüğü, Kırgız Kazak Buruşuk ülkesi, Çu-Balkaş bozkırları. Mâverâünnehir ve Fergana en önemli tarihî bölgelerdir. Türkistan denilen geniş alanın siyasal, ekonomik ve kültürel açılardan eski çağlardan beri en merkezî kesimini oluşturur.

İslâm öncesi devrede Türkistan sahasında Hun, Akhun, Göktürk, Uygur gibi büyük imparatorluklar kuran Türkler, ayrıca çok eski dönemlerden itibaren boylar halinde bölgede yaşadılar. Karahanlılar’ın müslüman olması Türkler’in İslâm kültür dairesine girmesine yol açtı. Selçuklular ile birlikte Türk nüfusunun önemli bir kısmı Ön Asya’ya göç etti. Buna rağmen Türkistan’da Türk kökenli toplulukların varlığı günümüze kadar sürdü. Bölgede Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan gibi bağımsız Türk cumhuriyetlerinin yanında Tacikistan’da da önemli bir Türk nüfusu mevcuttur. XIII. yüzyıldaki Moğol istilâsı döneminde büyük sıkıntılar çeken Batı Türkistan, Timurlular zamanında gelişme imkânı buldu. Altın Orda Devleti’nin çöküşünün ardından gelen Özbekler, Timurlular’ı ortadan kaldırdı. Fakat kendileri birlik haline gelemeden Rus istilâsına kadar üç hanlık durumunda varlıklarını sürdürebildi. Buhara Hanlığı 1500’de, Hîve Hanlığı 1512’de, Hokand Hanlığı 1710’da kuruldu. Buhara’nın 3 milyon, Hîve’nin 2 milyon, Hokand’ın 1 milyon civarında nüfusa sahip olduğu tahmin edilmektedir. XIX. yüzyılın ortalarında Rus istilâsı sırasında Türkistan hanlıklarından Buhara Emirliği Zerefşan vadisi, Kaşkaderya, Surhanderya, Karategin, Andican, Semerkant, Buhara, Karşi, Hisar, Kerki ve Çizak’ı içine alıyordu. Hokand Hanlığı, Fergana vadisi merkez olmak üzere doğuda Isık Göl, batıda Siriderya’ya, güneyde Pamir dağlarından kuzeyde Kazakistan bozkırlarına kadar uzanıyor, Hîve Hanlığı başta Hârizm Aral gölünün güneyinden Merv’e kadar olan sahayı kapsıyordu. Hokand 1865’te, Buhara 1868’de, Hîve 1873’te Ruslar tarafından işgal edildi. Ruslar 1867’de başşehri Taşkent olan Türkistan Umumi Valiliği’ni kurdu. İlk vali General K. P. Kaufman idi. Bu valiliğe Siriderya havzası, Fergana ve Mâverâünnehir dahil edilmişti. 1869-1884 yılları arasında işgal edilen Türkmenistan Hazar Ötesi Vilâyeti (Zakaspiskaya Oblast) buraya bağlandı. 1898’de Türkmenistan ve Yedisu valiliğe katıldı ve Türkistan daha geniş bir anlam kazandı. 1886’da I. Muşketov yaptığı çalışmalarla Türkistan adına idarî değişikliklere rağmen coğrafî anlam kazandırmaya gayret etti. Buna göre Hazar denizi, İran yaylası ve Buz denizi arasındaki saha Türkistan olarak adlandırılmalı, Hindukuş dağları Rusya ile İngiltere arasında sınır kabul edilmeliydi.

Çarlık döneminde Buhara ve Hîve hanlarının umumi valiliğin içinde sayılmadığı Türkistan bölgesi Yedisu, Siriderya, Fergana, Semerkant ve Zakaspi (Hazar ötesi) diye beş idarî birime ayrıldı. 1911’de Türkistan Umumi Valiliği’nin nüfusu 9.838.100 idi. Bolşevik devrimi esnasında Türkistan’da Türkistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (30 Nisan 1918), Buhara Sovyet Halk Cumhuriyeti ve Hârizm Sovyet Halk Cumhuriyeti gibi yerel kuruluşlar ortaya çıktı. Bunlar bağımsızlık taraftarlarına karşı Bolşevik Ruslar’la iş birliği yaparak komünizmin Türkistan’da yerleşmesine katkı sağladılar. Fakat Sovyet yönetimi herhangi bir etnik ve kabilevî oluşuma izin vermiyordu. Türk kökenli topluluklar arasında bölücü faaliyetler yürüterek kabileleri ayırmayı başardı. Türkmenler’i, Kırgızlar’ı, Kazaklar’ı ve Özbekler’i ayrı ayrı cumhuriyetler haline getirip Türkistan birliğini dağıttı. 16 Eylül 1924’te alınan kararla Türkistan adı tamamen ortadan kaldırıldı. Bolşevikler, Türkistan’ın idarî yapılanmasını değiştirdi; valiliğin merkezi yine Taşkent’ti, ancak adı Orta Asya bölgesi (Sredniy Azii Kray) oldu. Türkistan valiliğinin Yedisu, Carkend, Lepse ve Zakaspi bölgesinin Kazaklar’la meskûn yerleri, ayrıca Karakalpaklar’ın yaşadığı saha Kazakistan’a katıldı.

1926’daki taksimata göre eski Türkistan valiliği beşe ayrıldı. En batıda Türkmenistan Cumhuriyeti kuruldu. Merkezi Aşkābâd olurken Zakaspi idarî bölümünde bulunan Merv çevresi, eskiden Hîve Hanlığı’na bağlı olan Taşavuz (Taşauz/Daşoğuz) bölgesi, Buhara Hanlığı’ndan Çarcuy ve Kerki bölgeleri buraya dahil edildi. Özbekistan Cumhuriyeti’nin merkezi Taşkent’ti. Mâverâünnehir, Semerkant ve Fergana vilâyetlerini, Buhara ve Hîve hanlıklarının Özbekler’le meskûn yerlerini kapsıyordu. Başşehri Duşanbe olan Tacikistan Cumhuriyeti’ne ise Hisar (Duşanbe), Kurgantepe,


Gharm (Karategin), Külâb, Ura-Tepe vb. alanlar bağlandı. 1924’te özerk olan Kırgızistan Cumhuriyeti 1936’da tamamen teşekkül etti. Yedisu valiliğinden Çu, Talas, Narin ırmaklarının yukarı mecralarının sahaları, Isık Göl havzası, Fergana’dan Altay ve Pamir sırtları, ayrıca Celâlâbâd ve Oş bölgeleri buraya katıldı. Kazakistan’a Yedisu, Üstyurt, Karakalpakistan, Siriderya’nın aşağı mecrası Çimkent, Kızılorda, Tarâz/Tırâz (Talas) şehirleri eklendi.

Doğu Türkistan. Altay dağı, Tanrıdağı ve Karanlık gibi yüksek sıradağlara sahip olsa da iç ve doğu tarafı kum çölüyle kaplıdır. Tarım deryası, İli, İrtiş, Manas, Ulungur, Karaşeher başta gelen nehirlerdir. İki büyük gölü Sayram ile Buğda’dır. Buradaki Taklamakan çölü yaklaşık 500.000 km²’dir. Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan cumhuriyetleriyle Pakistan, Hindistan, Keşmir, Tibet, Moğolistan ve Çin ülkelerine komşudur. Tarihî İpek yolunun önemli bir kısmı günümüzde yenilenmiştir. Kâşgar, Hoten, Yarkent, Aksu, Kuça ve Üç-Turfan Altı Şehir diye anılan şehir ve bölgeleri tarihî öneme sahiptir. Burası Hun Türkleri ve Büyük Göktürk İmparatorluğu’nun da hudutları dahilinde yer alıyordu. Göktürkler’in içindeki Uygurlar 744’te Orhon nehri kıyısında Ordubalık şehrinde müstakil bir devlet kurdular. Bu devlet 840’ta Kırgızlar tarafından yıkıldı. On üç Uygur boyu Karabalasagun civarında yenildikten sonra Kâşgar, Beşbalık, Tanrıdağı’nın güneyi, Kuça ve Hoten bölgesine göç etti. Turfan merkez olmak üzere yeni bir Uygur Devleti kuruldu. 856’da Mengli Kağan, Alp Kutluk Bilge unvanıyla tahta çıktı. Bu devlet yaklaşık üç buçuk asır yaşadı ve XIII. yüzyılın başlarında Moğol istilâsı ile ortadan kalktı.

840’ta kurulup 1212’de Hârizmşahlar Devleti’nin darbesiyle varlığını kaybeden Karahanlılar, İslâmiyet’ten sonra önemli bölümü Doğu Türkistan’da olan ilk büyük Türk devletidir. Doğu Türkistan, Karahıtay Devleti’ne son veren Cengiz Han’a bağlandı. Ardından Çağatay Hanlığı’nın topraklarına dahil edildi. Timur 1365’te Batı Türkistan’da hâkimiyet kurunca Doğu Türkistan’daki Çağatay hânedanından gelen küçük hanları himayesi altına aldı. Timur Devleti’nin zayıflaması üzerine Çağataylılar yeniden mücadeleye başladı. Burası II. İsen Buka’dan sonra tahta geçen Yûnus ve oğlu Ahmed tarafından idare edildi. Ahmed Han (1487-1514), o sırada Bâbür’ü yenilgiye uğratıp Batı Türkistan’a hâkim olan Şeybânî Han’ın üstünlüğünü kabul etti. Onun 1514’te ölümüyle yerine geçen Seyyid Han zamanı (1514-1533) Doğu Türkistan’da Çağataylılar neslinin son parlak dönemini teşkil etti. Bâbür’ün dayısı Ahmed Alca Han’ın oğlu Seyyid Han, Bâbür ile iş birliği yaparak Kâşgar, Yarkent, Hoten şehirlerini ele geçirdi ve Seidiye (Seyyidiyye) Hanlığı’nı kurdu. Devletini güçlendirmek amacıyla birtakım ıslahat girişimlerinde bulundu. Başşehir önce Kâşgar, ardından Yarkent idi. Bundan dolayı devlet Yarkent Hanlığı veya kurucusunun adıyla Seidiye Hanlığı diye bilinmektedir. Hanlık üzerinde kuruluşundan itibaren hocaların etkisi vardı. Zira mânevî havasına tasavvuf hâkim olduğu için hanların ve devlet adamlarının askerî ve siyasî fikirleri sınırlı kaldı. Siyasal gelişmeleri takip edemediklerinden Seidiye Hanlığı komşuları ile rekabet edemedi.

Seyyid Han’ın yerini alan oğlu Reşîdî Han huzur dönemini devam ettiremedi. Ortaya çıkan en büyük problem, ülkenin Uyguristan olarak bilinen doğu vilâyetleriyle Altışehir olarak bilinen batı vilâyetleri arasındaki rekabetin büyümesiydi. Moğolistan’da hâkimiyeti ellerine geçirerek hem Çin hem Doğu Türkistan yönünde ilerlemek isteyen Kalmuklar (Jungarlar) sık sık Doğu Türkistan’ın doğu vilâyetlerine akınlar yapmaya başladılar. Reşîdî Han’ın 1559’da ölümü üzerine on üç oğlundan biri olan Abdülkerim Han (1559-1591) kardeşlerinin desteğiyle tahta çıktı. Abdülkerim Han, ülkenin yeniden şehir devletleri haline gelmesine ve birbiriyle uğraşarak memleketin ve halkın zarar görmesine mani olamadı. Ülkesinin bütünlüğünü sağlama ümidiyle Batı Türkistan’da yetişmiş büyük din âlimlerinden Mahdûm-ı A‘zam’ın oğullarından Hoca İshak Velî’yi Doğu Türkistan’a davet etti. Hoca İshak Velî şehir şehir, kasaba kasaba bütün Doğu Türkistan’ı dolaşıp müslümanların birlik olması gerektiğini anlatmaya çalıştı ve bunda başarı gösterdi. Ülkenin doğu vilâyetlerinin hâkimi olan Abdüllatif Han’ın Mahmûd-ı A‘zam’ın oğlu Hoca Kalan’ı (Muhammed Emin) Yarkent’e davet etmesi Doğu Türkistan’ın kaderine etki edecek olayların gelişmesine yol açtı. Hoca İshak Velî’nin evlâtları İshâkıyye ve Karatağlık, kardeşi Hoca Kalan’ın evlâtları Âfâkıyye ve Aktağlık adıyla ayrı görüşleri savunan iki gruba ayrıldı ve birbiriyle kıyasıya mücadeleye girdi. Bu döneme (1678-1755) “Hocalar devri” denir. Ardından ülkenin doğu vilâyetleriyle batı vilâyetleri arasındaki gerginlik daha da arttı. Çıkan çatışmalar Abdürrahim Han zamanında Kalmuklar’ın devreye girmesine yol açtı. Abdürrahim Han’ın Kalmuklu eşinden doğan oğlu Abdullah ileride Doğu Türkistan’a son parlak devrini yaşatacaktır.

XVIII. yüzyılda Doğu Türkistan’ın Hami ve Turfan kasabalarını ele geçiren Çinliler 1754’te Kalmuklar’ı yenince 1759’da tam bir karışıklık içindeki Kâşgar ve civarını işgal ettiler. 1760’lı yıllarda Kazaklar’ın


Orta ve Küçük cüzleriyle Hokand hanları da Çin’in üstünlüğünü kabul etmek zorunda kaldılar. 1826’da Sâlih Hoca’nın oğlu Cihangir, Kırgızlar’ın yardımıyla Kâşgar’ı geri aldıysa da iki yıl sonra esir düşüp Pekin’e götürülerek idam edildi. Çin istilâsına karşı 1829 ve 1830’da bazı başarılı hareketler gerçekleştirildi. 1831’de Madali diye tanınan Mehmed Ali Han Kâşgar, Yarkent, Hoten ve Aksu’yu, 1846 ve 1854’te Muhammed Emin (Katta Tora) Kâşgar’ı iki defa kurtardıysa da Çinliler tamamen uzaklaştırılamadı. 1862’de patlak veren Döngen (Çinli müslüman) isyanı Cungarya’ya yayılınca Kâşgar için bir fırsat doğdu. Kırgız kumandanı Sâdık Bey Kâşgar’a girdi ve şehri Cihangir’in oğlu Büzürg’e teslim etti. Çimkent’i Ruslar’a karşı savunan Muhammed Yâkub Bey Kâşgar’a gelince durum değişti. Büzürg Han’la birlikte Çin kuvvetlerini yenerek Kâşgar ve Yarkend’i, arkasından bütün şehirleri aldılar. Yâkub Han 1868’de Turfan’ı ele geçirmeyi başardı. Ancak Ruslar’ın duruma müdahale etmesi üzerine her iki taraf elçi teâtisinde bulundu. İngilizler de Doğu Türkistan’a elçiler yolladı. Ruslar’la 1872’de, İngilizler’le 1873’te antlaşmalar imzalandı. İstanbul’a da Yâkub Han Tora adlı bir elçi gönderildi. Osmanlı Devleti toplardan ve tüfeklerden oluşan askerî yardımla beraber bazı subayları ve bir heyeti Murad Efendi başkanlığında gönderdi. Heyet Kâşgar’a varınca 100 pâre top atışıyla karşılandı ve hutbe Sultan Abdülaziz adına okutulmaya başlandı. Ancak Çinliler, uğradıkları ağır yenilgilerin intikamını almak ve Doğu Türkistan’ı yeniden istilâ etmek için Ruslar’ın da yardımıyla harekete geçtiler. 17 Ağustos 1876’da Urumçi üzerinden ilerlemeye başladılar. Yâkub Han’ın ölümünden sonra oğulları ve ileri gelen beyler arasındaki çekişme Çinliler’in işine yaradı. Beg Kulı iç sükûneti sağlasa da çaresizlik içinde Ruslar’a sığındı. Çinliler Aralık 1877’de Kâşgar dahil bütün Doğu Türkistan’ı işgal ettiklerini bildirdiler. 1882’de Doğu Türkistan’ın adını Hsin-chiang (Xin-jiang) (yeni ele geçirilmiş toprak) olarak değiştirdiler. 1884’te Doğu Türkistan (Sinkiang/Sincan) vilâyetini kurdular (bk. KÂŞGAR).

1932’de Niyaz Hacı ve Sâlih Darga liderliğindeki ayaklanma Musul Maksut, Mahmud Muhiti, Hâfız Beg, Mehmed Emin Buğra, Sabit Damolla, Osman Beg, Şeref Han Töre gibi liderlerin de katılımıyla bütün Doğu Türkistan’a yayıldı. İli vilâyeti ve Urumçi’ye bağlı birkaç kaza dışında bütün Doğu Türkistan kurtarıldı ve Kâşgar’da Şarkî Türkistan Cumhuriyeti ilân edildi (Kasım 1933). Cumhurbaşkanlığına Hoca Niyaz Hacı seçildi, hükümet Sabit Damolla tarafından kuruldu. Çinli müslüman General Ma Chung-yen, Doğu Türkistan üzerine yürüyünce Sovyetler Birliği müdahale etti. Sovyetler’le çarpışmalarda yenik düşen General Ma 21 Mart 1934’te Kâşgar’a girdi, Doğu Türkistan hükümeti Kâşgar’dan çekildi. Hoten’i Çinliler’den kurtaran Mehmed Emin Buğra da Sovyetler karşısında tutunamadı. Sonunda Sovyetler’in barış teklifini kabul etmek zorunda kaldılar. Anlaşmaya göre bağımsızlık taraftarları idarede kalacak, fakat Çin’den ayrılmayacaklardı. Sovyetler Birliği, 1937 yılına kadar hiçbir yerden yardım alamayan bu Türk cumhuriyetine son verdi. Başta Hoca Niyaz Hacı olmak üzere bağımsızlık taraftarları öldürüldü.

Doğu Türkistan Cumhuriyeti, Kulca’da (Yining) Çin’e karşı ayaklananlar tarafından yeniden kuruldu (7 Ağustos 1944). 16 Eylül 1944’te Kazaklar isyan ederek 8 Ekim’de Nilka’yı işgal ettiler. 1945 başında Kazaklar, Altay ve Tarbagatay bölgelerini alıp İli’deki isyana katıldılar. Devlet başkanlığına Ali Han Töre, yardımcılığına Kulcalı Hâkimbeg Hoca ve Buğra Han getirildi. Bir süre sonra Ahmed Can Kasımî duruma hâkim oldu. Yeni kurulan orduda 25.000 asker vardı. Kazaklar’dan Osman Batur’un idaresinde ise 20.000 atlı bulunuyordu. Eylül 1945’te Urumçi’ye doğru ilerleyen ordu ile Kuomintang’ın ordusu Manas yakınlarında karşı karşıya geldi. Kuomintang Sovyetler’e başvurunca Ali Han Töre, Sovyetler Birliği’ne kaçırıldı ve herhangi bir çarpışma meydana gelmedi. 1946’da Sovyetler Birliği’nin baskısıyla Doğu Türkistan Cumhuriyeti ile Hsin-chiang eyalet hükümetleri birleştirildi. Başkanlığa Chang Chih-chung getirildi, Ahmed Can Kasımî yardımcısı oldu. Ancak bu durum uzun sürmedi, Ahmed Can Kasımî kendi bölgesine döndü. 1947’de Mesut Sabri Baykozı’nın başbakanlığını, İsa Yusuf Alptekin’in genel sekreterliğini yaptığı mahallî bir hükümet ilân edildi, fakat bu da uzun ömürlü olmadı. Çin Komünist Partisi, Doğu Türkistan’ı ilhak amacıyla Teng Li-k’un’u görüşme için yolladı. 27 Ağustos 1949 tarihinde Almatı’dan Pekin’e gitmek üzere yola çıkan uçak, içinde Ahmed Can Kasımî, Abdülkerim Abbasov, Delilhan Sugurbayov, İshak Beg Mononov gibi cumhuriyetin önderleri olduğu halde ortadan kayboldu. 20 Ekim 1949’da bu devlet yıkıldı. Aralık ayında Komünist Çin devrimini yapan Çin Kızılordusu tarafından son defa işgal edildi. Doğu Türkistan 1 Ekim 1955’ten beri Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı olarak Hsin-chiang Otonom Cumhuriyeti (Sinkiang/Sincan Uygur Özerk Bölgesi) adıyla anılmakta ve günümüzdeki geniş Çin topraklarının altıda birini kaplamaktadır.


Türkistan ayrıca bugün Kazakistan’da bulunan Yesi şehrinin adıdır. Şehir Güney Kazakistan eyaletinin merkezi Çimkent’e 156 km. uzaklıktadır. XII. yüzyıldan sonra Yesi adıyla kaynaklarda geçerse de kalıntılarından bir ize rastlanmamıştır. Yezdî’nin (XIV. yüzyıl) Žafernâme’sinde adı Türkistan olarak da geçer. Burası Türkler’in İslâmiyet’e geçişini sağlayan Ahmed Yesevî’nin yaşadığı yer olarak ün kazanmıştır. Yeseviyye tarikatının kurucusu Ahmed Yesevî’nin nisbeti Yesi şehrinedir. Özellikle Timur’un 1396’da onun mezarının bulunduğu yerde yaptırdığı türbe sonraki devirlerde şehrin öneminin sürmesini sağlamıştır. Ahmed Yesevî “Hazret-i Türkistan” adıyla anıldığı için şehrin Türkistan adı buna bağlanmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Histoire d’Héraclius par l’évèque Sebéos (trc. F. Macler), Paris 1904, s. 49; İstahrî, Mesâlik (de Goeje), s. 9; Ali b. Hüseyin el-Mes‘ûdî, Mürûcü’z-zeheb: Altın Bozkırlar (trc. Ahsen Batur), İstanbul 2004, s. 39-48, 58, 65-97 vd.; Ĥudûdü’l-Ǿâlem (Minorsky), tür.yer.; Gerdîzî, Zeynü’l-aħbâr (nşr. Abdülhay Habîbî), Tahran 1347 hş., s. 73, 279; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, II, 23-26; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks; Zekeriyyâ b. Muhammed el-Kazvînî, Âŝârü’l-bilâd, Beyrut 1960, s. 514; Reşîdüddin Fazlullāh-ı Hemedânî, CâmiǾu’t-tevârîħ (nşr. Ahmed Ateş), Ankara 1957, II, 5, 6, 8, 46; Mirza Haydar Duglat, Târîħ-i Reşîdî (trc. D. Ross, nşr. N. Elias), London 1895; Á. Vámbéry, Travels in Central Asia, London 1864; E. Schuyler, Turkestan, London 1878, I-II; Mehmed Emin Buğra, Şarki Türkistan Tarihi, Kabil 1940; a.mlf., Doğu Türkistan: Tarihî, Coğrafî ve Şimdiki Durumu, İstanbul 1952; T. T. Rice, Ancient Arts of Central Asia, London 1965; İstoriya Turkmenistana, Aşkabad 1966; A. M. Belenitsky, Central Asia (trc. J. Hogarth), London 1969; Baymirza Hayit, Türkistan: Rusya ile Çin Arasında, Ankara 1975; a.mlf., Islam and Turkestan under Russian Rule, İstanbul 1987; Baykan Sezer, Asya Tarihinde Su Boyu Ovaları ve Bozkır Uygarlıkları, İstanbul 1979, s. 103-105, 156, 160; A. Zeki Velidi Togan, Bugünkü Türkili Türkistan ve Yakın Tarihi, İstanbul 1981; V. V. Barthold, Moğol İstilâsına Kadar Türkistan (trc. Hakkı Dursun Yıldız), İstanbul 1981; a.mlf., “Türkistan”, İA, XII/2, s. 140-142; a.mlf.-[C. E. Bosworth], “Turkistān”, EI² (Fr.), X, 786-787; C. E. Bosworth, “Turkistān”, a.e., X, 787; İbrahim Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, Ankara 1984, tür.yer.; Esir Doğu Türkistan İçin: İsa Yusuf Alptekin’in Mücadele Hatıraları (der. M. Ali Taşçı), İstanbul 1985; A. Bennigsen-S. E. Wimbush, Soviet Muslims, London 1985; Emel Esin, “Türkistan Türk Devlet ve Beylikleri”, Tarihte Türk Devletleri, Ankara 1987, I, 79-111; O. Lattimore, Inner Asian Frontiers of China, Oxford 1988; Thomas J. Barfield, The Perilous Frontier: Nomadic Empires and Chine, Cambridge 1989, tür.yer.; Mehmet Saray, Rus İşgali Devrinde Osmanlı Devleti ile Türkistan Hanlıkları Arasındaki Siyasi Münasebetler(1775-1875), İstanbul 1990; E. Allworth, The Modern Uzbeks, from the Fourteenth Century to the Present: A Cultural History, Stanford 1990, tür.yer.; a.mlf., “Turkestan”, Encyclopedia of Asian History, New York 1988, IV, 149-152; Andrew D. W. Forbes, Doğu Türkistandaki Harp Beyleri (trc. Enver Can), İstanbul 1991; İklil Kurban, Şarki Türkistan Cumhuriyeti (1944-1949), Ankara 1992; Central Asia: Its Strategic Importance and Future Prospects (ed. Hafeez Malik), New York 1994, s. 120, 243; Central Asia and Transcaucasia: Etnicity and Conflict (ed. V. V. Naumkin), Westport 1994, s. 2, 4, 97; Reşat Genç, Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI. Yüzyılda Türk Dünyası, Ankara 1997; D. Christian, A History of Russia, Central Asia and Mongolia, Oxford 1998; Kazakstan Tarihi, Almatı 1998, I-V; S. Madvanov-M. Şalekonov, İstoriya Vzaimootnoşeniy Narodov Turkestana v XVIII-Naçale XX vv., Turkestan 2000; Erken İç Asya (der. Denis Sinor), İstanbul 2000; J. P. Roux, Orta Asya: Tarih ve Uygarlık (trc. Lale Arslan), İstanbul 2001; Abdulvahap Kara, Türkistan Ateşi: Mustafa Çokay’ın Hayatı ve Mücadelesi, İstanbul 2002, s. 118-124; Belgelerle Osmanlı-Türkistan İlişkileri: XVI-XX. Yüzyıllar (haz. Ayhan Özyurt v.dğr.), Ankara 2004; L. Cahun, Asya Tarihine Giriş: Kökenlerden 1405’e Türkler ve Moğollar (trc. Sabit İnan Kaya), İstanbul 2006, s. 80-128; W. Malleson, “The British Military Mission to Turkistan, 1918-20”, As. Af., IX/2 (1922), s. 96-110; E. Teichman, “Chinese Turkestan”, a.e., XXIII/4 (1936), s. 561-573; Catherine Poujol, “Turkistān”, EI² (Fr.), X, 787-789; “Türkistan”, Kazak Sovyet Ansiklopedisi, Almaata 1977, XI, 217-228; “Turkiston”, Özbek Sovet Ensiklopediyası, Taşkent 1978, XI, 365-385; “Turkistan”, Kırgız Sovet Ensiklopediyası, Frunze 1980, VI, 101-107.

Ahmet Taşağıl