TÜRK CAMİİ

(جامع الترك)

Cerbe adasında Osmanlı döneminde yapılan cami.

Tunus’un Cerbe adasında Hûmetüsûk diye adlandırılan kasabanın merkezindeki Cezayir Meydanı’nda yer almaktadır. Kitâbesi bulunmayan Türk Camii’nin (Câmiu’t-Türk) inşa tarihi konusunda kaynaklarda bir kayda rastlanmamıştır. Yapı Tunus’ta inşa edilen yapılardan ziyade Libya’da Osmanlı devrinde inşa edilen camilere benzemektedir. Bu sebeple, Cerbe adasının Osmanlılar’ın eline kesin olarak geçişinden (1560) itibaren Trablusgarp beylerbeyiliğine idarî yönden bağlandığı 1626 yılına kadarki dönemde inşa edilmiş olmalıdır. Günümüzden yaklaşık yüzyıl önce yapılan onarım sırasında genişletilen camiye son dönemde kıble yönündeki mekânlar kaldırılarak üç sıra halinde yirmi dört kubbe ile örtülmüş bir bölüm eklenmiştir. Bugün bakımlı durumda bulunan camide onarımlar devam etmektedir. Geniş bir meydanın ortasında yer alan cami beyaza boyanmış beden duvarları üzerinde kasnaksız olarak yükselen, genişlikleri farklı kubbelerle örtülü, yuvarlak gövdeli, tek şerefeli ve sivri külâhlı minaresiyle dıştan dikkat çekicidir. Cami kıble yönünden ve güney tarafından alçak tutulan duvarların sınırlandırdığı bir dış avlu ile kuşatılmıştır. Dış avluya yuvarlak kemerli üç kapı ile girilmektedir. Avlu duvarları oldukça sadedir. Dış avludan caminin revaklı avlusuna düz açıklıklı basit iki kapı ile geçilir. Ayrıca kuzey yönündeki ana caddeye açılan bir kapıdan ulaşılan avlunun batısında ayrı küçük bir avlusu bulunan üçgen biçiminde helâ ve abdest alma mekânları vardır. Buraya caddeye açılan kapılardan girilir. Dikdörtgen açıklıklı kapı ve pencerelere sahip caminin beden duvarları da sadedir.

İlk inşasından kalan kısımla buna yapılan ilâveden meydana gelen harim yatık dikdörtgen planlıdır. İbadet mekânının 14,50 × 11,40 m. ölçülerindeki ilk bölümü, birbirine ve duvar pâyelerine yuvarlak kemerlerle bağlı on iki ayakla taşınan yirmi kubbenin örttüğü çok destekli plan şemasına sahiptir. Daha sonra bu mekânın kuzey yönüne yine aynı plan düzenine göre on bölümlü bir mekân eklenerek harim, 24,10 × 11,40 m. boyutlarına ulaşmıştır. İlâve mekânın kıble yönü üç kubbe ile, diğerleri mihraba paralel uzanan beşik tonozlarla kapatılmıştır. Mihrap nişinin iki yanında küçük odalar bulunmaktaydı. Dışa çıkıntı yapan bu mekânlar son yıllarda kaldırılmıştır. Kıble yönünde enlemesine üç nef daha eklenerek harim genişletilmiştir. Örtü sisteminde görülen farklı uygulamalar, ibadet mekânının kuzey cephesinden taşıntı yapan ve 1 m. derinliğindeki eyvan biçiminde içe açılan mekânla ayrı formlardaki pâyeler yapıda çok fazla onarım ve eklemelerin yapıldığını göstermektedir. İç mekândaki taşıyıcılar farklı biçimlerde ele alınmıştır. Beyaz boyalı taş pâyelerin üzerinde iki kalın konsol ve silmelerle


zenginleştirilen başlıklar yer almaktadır. Yapının duvarlarına az sayıda pencere açıldığından iç mekân yeterince aydınlatılamamıştır. Caminin yeni olan at nalı kemerli mihrabı ve ahşap minberi sanatsal özellik taşımaktadır. Camide süsleme bulunmamaktadır.

Revaklı avluya caminin kuzey yönündeki sokağa ve dış avluya açılan kapılarla ulaşılmaktadır. Yol durumuna uydurabilmek için avlunun batı cephesi iki kademe halinde içe çekilmiş, zemini taş malzeme ile kaplanan avlu “U” şeklinde iki sıra revaklarla çevrilmiştir. Kare pâyeler üzerindeki yuvarlak kemerlerle ortaya açılan revaklar düz çatı ile örtülmüştür. Avludaki revakların kemer alınlıkları ve bunun üzerindeki yüzeyler tamamen sade bırakılmıştır. Minarenin bulunduğu yönde dış avlu duvarına yakın revakların kemer araları günümüzde kapatılmış ve avluya birer kapı ile açılan mekânlar haline getirilmiştir. Minare harimin batı köşesinde 3 m. genişliğinde kare bir kaide üzerinde yükselmektedir. Revaklı avluya açılan basık kemerli kapıdan girilen minarenin oldukça kalın tutulan silindirik gövdesinden düz bir silme ile şerefeye geçilmektedir. Gövdeye göre daha kısa ve ince olan petek bölümünün üzeri konik biçimde külâhla örtülmüştür.

Osmanlı döneminde Tunus’ta inşa edilen camilerin büyük bölümü üst örtünün çok destekle taşındığı yatık dikdörtgen plan şeması göstermektedir. Bunların önemli bir kısmını mihrap önünün kubbe, diğer bölümlerin tonozlarla örtüldüğü yapılar oluşturmaktadır. Aynı grup içinde değerlendirilebilecek olan Türk Camii’nde ilk yapımdan kalan harim diğerlerinden farklı şekilde kubbelerle kapatılmıştır. Enlemesine gelişen eserler arasında bu yönüyle Türk Camii, Tunus’ta tek örnek durumundadır. İbadet mekânının kuzeyinde üç yönden revaklarla çevrilen avlu, harimle avlu duvarının kesiştiği yerde minareye yer verilmesi Osmanlı döneminde benzerlerine oldukça sık rastlanan bir uygulamadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, Ankara 1989, II, 478; P. Cuneo, “The Multi-Domed Mosque Architecture of Tripoli, Libya, Between Regional Tradition and Ottoman Influence”, 9. Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi: Bildiriler, Ankara 1995, I, 511-519; Kadir Pektaş, Tunus’ta Osmanlı Mimari Eserleri, Ankara 2002, s. 36-37; C. Canavate-P. Roussel, “L’architecture de Djerba”, Echanges, I, Tunus 1978, s. 1-124; G. Yver, “Cerbe”, İA, III, 107; R. Mantran, “Ғјarba”, EI² (Fr.), II, 473.

Kadir Pektaş