TURFAN

Doğu Türkistan’da bir vaha ve aynı adı taşıyan tarihî bölge.

Bugün Çin Halk Cumhuriyeti toprakları içinde kalan bölge tarihî kayıtlarda XIV. yüzyıldan beri bu adla anılır. Son derece verimli olan vahanın en çukur yeri deniz seviyesinden 154 m. aşağıdadır. Kuzeyinde Tanrıdağları’nın 3000 m. yükseklikteki doğu silsileleri Bogdoola ve Kızıldağ yer alır. Turfan çukurluğu aynı zamanda Asya kıtasının en alçak noktasıdır. Turfan bölgesi tarihin eski devirlerinde Ch’ü-shih adlı bir devletin etki alanı içindeydi (m.ö. 206-m.s. 220). Buranın en başlıca özelliği, Çin’den batıya doğru giden kervanların başlangıç noktasına yakın erken konaklama yerlerinden biri olmasıydı; bu sebeple “Garp illerinin kapısı” diye anılırdı. Daha sonra


burada Büyük Hun İmparatorluğu’nun hükümdarı Motun egemenlik kurdu ve bölge uzun süre Hunlar’ın elinde kaldı. Bölgeyi ele geçirmek isteyen Çinliler, Turfan’da ziraat kolonilerinin kurulmasını teklif ettiler. Turfan bölgesi yöneticileri Hun devrinde Çin ve Hunlar arasında denge siyaseti güttüler. Ayrıca Turfan’da Çinliler “kârîz” denen sulama kanalları ve demir işçiliğiyle tanışmışlardı. Milâttan önce I. yüzyılda bölgeyi işgal eden Çin vahanın doğusunda Kao-ch’ang-pi (yüksek görevlinin bulunduğu surlu kale) adlı yerleşim merkezini inşa etti. Daha sonraki dönemlerde Çin kaynaklarında bütün bölgeye Kao-ch’ang adı verildi. Bu isimden hareketle Türkler ve müslümanlar arasında Koço, Kara-Hoca adı yaygınlaştı.

Hunlar’ın ardından Kuzey Çin’de kurulan Hun devletçikleriyle ilgili olaylarda sık sık Turfan bölgesinin adı geçer. 439-460 yılları arasında P’ing-liang Hunları’ndan Chü-ch’ü Meng-hsün bölgede hâkim iken Tabgaç Hükümdarı T’ai-wu tarafından yenilgiye uğratıldı. Hunlar’dan sonra Orta Asya’nın büyük kısmını kaplayan Kao-ch’e (yüksek arabalı/Kanklı) boylarının önemli bir kısmı Turfan civarında yaşıyordu. 460’larda Kanklı kabilelerinin Beşbalık şehrinde bir siyasî birlik kurdukları anlaşılmaktadır. Aynı yıllarda Moğolistan’daki Juan-juan Devleti, Turfan’ı egemenliği altına aldı. 485-492 yıllarında Turfan’a tamamen hâkim olan Kanklılar daha sonra kaynaklarda Töles adıyla anılmaya başlandı.

Göktürkler’in menşeiyle ilgili rivayetlerin birinde Kao-ch’ang adı açıkça geçer ve bölgenin kuzeyi Göktürkler’in çıktığı ilk yer diye gösterilir. Bu bilgi Turfan’ın Türk tarihindeki önemli rolünü ortaya koyar. 552’de bağlı olduğu Juan-juan’ları baskına uğratarak bağımsızlığını kazanan I. Göktürk Devleti daha başlangıçta Turfan vahasını kendine bağladı. 582’de kurulan Batı Göktürk Devleti’nin hükümdarı Tardu kızını bu bölgeyi yöneten hükümdarla evlendirdi. 639’da Çin egemenliğine girinceye kadar Turfan’da Türkler’in kontrolü sürdü. Arkasından Batı Göktürk ülkesinden kopan Ch’u-yüe ve Ch’u-mi Türk boyları Turfan’a geldiler. Beşbalık (Pei-t’ing) ve Kagan Stupa, Türkler tarafından geliştirilen şehirlerdi. Doğu Göktürk Devleti 630’da yıkılınca Kao-ch’ang Kralı Kao Wen-t’ai, Çin sarayına gelip bağlılığını sundu, kendisine ve hanımına Çin unvanları verildi. Ardından Çinliler bölgeye sefer tertip ederek kaleleri birer birer ele geçirdiler. Bu devirde Turfan bölgesinin bir başka özelliği taht mücadelesi yapan Batı Göktürk beylerinin sığınma yeri olmasıdır. 670’ten sonra beliren Tangut tehlikesi Turfan’a kadar uzandı. Bir ara bölgeyi ele geçirdilerse de Türgişler onları geri püskürttü. 692 yılında Çin’deki T’ang hânedanının askerleri bölgeye yerleşti. Daha sonra Türgişler, Çinliler’le bölge için mücadele ettiler. 704’te Koço yine onların elindeydi.

751’de Talas Savaşı’nın ardından Çinliler Doğu Türkistan’dan uzaklaştırıldı. Esasen 745’te kurulan Büyük Uygur Kağanlığı, Turfan’ı da hâkimiyeti altına almıştı. VII. yüzyılın sonlarından itibaren bölgede Uygur yazısına rastlanır. Uygur döneminde bölgede gelişen Budist ve Maniheist kültürü Türkler’i etkilemeye başladı. 767 yılı dolaylarında Koço, Ötüken Uygurları’na bağlı bir “balık beyi” (vali) yönetiminde görünmektedir. Bölgenin kuzeyindeki Buda ve Mani dinine ait anıtlar Türk kökenli sanatçılar tarafından yapılıyordu. Koço, Beşbalık, Yar Hoto ve bunların etrafındaki Astane, Bezeklik-Murtuk, Toyuk gibi din merkezleri yeniden imar edildi.

Ötüken’deki Uygur Kağanlığı’nın 840’ta yıkılmasının ardından Turfan bölgesi yoğun bir Uygur göçüne sahne oldu. 850 dolaylarında Çinliler’in Hsi-chou adını verdikleri bir Uygur Devleti mevcuttu. 982 yılına gelindiğinde Turfan Uygurları’nın başındaki Arslan Han’ın yazlık başkent Koço, kışlık başkent Beşbalık olmak üzere Türk geleneğine uygun iki başkenti mevcuttu. Beşbalık’ta elli kadar tapınak ve çok sayıda kule vardı. Turfan Uygurları mimari sahada çok eser vermişlerdir. Bu eserlerde Türk otağ ve ordu geleneği, eski bozkır kültürü özellikleri görülmektedir. Uygur mimarisinde dikkati çeken bir gelişme Budist külliyelerinin Türk ordu-balık yapısı gibi iç içe iki surla çevrili olmasıdır. Dört köşede büyük dağları temsil eden kuleler ve müstakil inşa edilen işaret kalesi vardı. Pagoda mimarisinin özelliklerini taşıyan bu kuleler zamanla Uygur sanatının incelikleriyle değişti, inceldi, Türk minaresine dönüştü.

Turfan civarındaki Uygur Devleti 1209 yılına kadar bağımsız kalmayı başardı. Ardından Moğol İmparatorluğu’na bağlanarak 1550’lere kadar bir şekilde varlığını sürdürdü. Uygurlar Turfan koleksiyonu adı verilen, Avrupa’daki birçok müzeyi dolduran eserler meydana getirdiler. Buda ve Mani dinlerinin yanında İslâm dini ve kültürü de bölgede yayıldı. Mâverâünnehir müslümanlarının kâğıt imalini Uygur esirlerinden öğrendiği rivayet edilse de aslında kâğıttan Talas Savaşı’ndan sonra haberdar oldukları ve buradan dünyaya yaydıkları bilinmektedir. Hatta Çin usulünde tahta basma tekniğinin yanında ilk defa Türkçe hecelerden oluşan bir monotip baskı da Uygurlar tarafından icat edilmişti.

Karahanlılar döneminde Turfan’ın bu devletin himayesi altına girdiği ve medenî bakımdan onları etkilediği kabul edilmektedir. Bazı Maniheist Uygur sanatkârlarının Gazne’ye gittiği ve Dehli Türk Sultanlığı’na kadar etkilerinin yayıldığı bilinmektedir. XII. yüzyılda Karahıtaylar’a bağlanan Turfan’daki İdikutlar 1209’da Cengiz Han’a Barçuk İdikut önderliğinde itaat ettiler. Onun oğulları Kesmes ve Salındı Moğollar’ın müttefiki oldular. 1248’de Büyük Moğol Hanı Güyük Beşbalık’ta öldü. Buradaki Uygurlar, Çin’deki Moğol hânedanına bağlı olarak buğra damgasını kullanıyorlardı. 1286 yılı civarında Cengiz Han’ın torunu Duva, Koçkar Tegin adlı İdikut’u kendisine bağlamak için Beşbalık’ı kuşattı. İdikut’un kızının Duva’ya verilmesi sonucu kuşatma kaldırıldı. İdikutlar ile Cengizoğulları arasında birçok evlenme gerçekleşti. Çin’deki yüksek görevlere getirilen İdikutlar ülkelerinden uzaklaşıyor ve bir daha geri dönmüyorlardı. 1353’te İdikut olan


Sangga ve Budashri’nin ardından Hos-hang devrinde İdikut sülâlesi sona erdi.

İdikutlar’ın ardından Turfan vahasını Çağataylar kendilerine bağladılar. Burada bu dönemde ipek böceği yetiştiriliyor, ipekli kumaşlar imal ediliyordu. 1377’den sonra Yar Hoto’nun 20 km. doğusu ve Kara-Hoca’nın 45 km. kadar batısında yeni inşa edildiği anlaşılan Turfan şehri ve idarecisinden bahsedilmektedir. Kâşgar Hükümdarı Hızır Hoca (1389-1399) Kara-Hoca ve Turfan’ı işgal edip halka İslâmiyet’i benimsetmek istedi ve burayı ikinci merkez yaptı. 1408’lerden itibaren Çin ile gerçekleşen elçilik teatilerinden Turfan’da hâlâ Budizm’in çok etkili olduğu anlaşılmaktadır. Bu dönemde Turfan’ı ziyaret eden Timur’un elçileri, buranın tamamen Budizm’in etkisinde tapınaklarla dolu bulunduğunu ve Tirmizli hocaların Hami taraflarında bir Budist manastır külliyesinin yanında cami inşa ettiklerini görmüşlerdi. Bu dönemlerde Çağataylılar’dan Veys Han’ın baskıları karşısında yerel idareci İn-ghi-chan şehirden ayrılmak zorunda kaldı. 1473’te Turfan’da Ali adlı bir hükümdarın hüküm sürmesinden hareketle müslümanların bölgede tamamen hâkimiyet kurdukları sonucuna ulaşılmıştır. Bu hükümdar Hami ve Küsen’i işgal etti, o devrin yükselen gücü Oyratlar’ı bozguna uğrattı. 1478’de Ali’nin yerini alan oğlu Ahmed, Aksu ve Turfan sultanı oldu. Alaça (öldürücü) unvanını alan Sultan Ahmed, Hindistan’ı fetheden Bâbür’ün yeğeniydi. 1504’te Şah Beg Şebânî Han tarafından mağlûp edilince üzüntüsünden öldü. Ardından Ahmed’in oğlu Mansûr ve 1545’te onun oğlu Şah Han, Turfan sultanı oldular.

Kalmuklar XVII. yüzyılın ikinci yarısında Turfan, Urumçi ve İli’yi kapsayan Cungarya Devleti’ni kurdular. Bu dönem hocaların vali olarak hüküm sürmesinden dolayı Hocalar dönemi adıyla anılır. XVIII. yüzyılda Turfan hocaların egemenliği altına girdi. 1731’de Turfan müslümanları adına Emin Hoca, Çin hâkimiyetini tanımak zorunda kaldı. 1760’ta Emin Hoca tarafından inşa edilen mescid önemli bir tarihî eser sayılmaktadır. Kalmuk istilâsı sırasında bütün Türkistan gibi Turfan da zarar görmüştü. Burası 1754-1758 yılları arasında Çin tarafından ilhak edildi. 1756’da Aksu’nun batısındaki Uc şehrinin halkı isyan ettiği gerekçesiyle Çinliler tarafından öldürüldü. Yeni bir şehir kurmak üzere Turfan ahalisi buraya getirildi. Kurulan şehrin adına Uc Turfan denildi. Asıl Turfan’a ise Köhne Turfan adı verildi. 1760’ta Emin Hoca’nın oğlu Süleyman bölgeyi idare ediyordu. 1820’de Turfan Beyi Ebû Ahmed’in Çin’deki Ch’ing hânedanının imparatoruna hediyeler yolladığı kaydedilmektedir.

1865’te Hokand valisini devirerek bağımsızlığını ilân eden Yâkub Beg 1866’da Hoten’i, 1867’de Kuça’yı ele geçirdikten sonra 1868’de Turfan ve Kumul’u kendine bağladı. 1877’de Turfan’ı yeniden işgal eden Çinliler’in Mançu hânedanı Köhne Turfan’ı 1879-1898 yılları arasında tamamen yıktı. Köhne Turfan’ın yerine Çince adla anılan bir yerleşim yeri kurulduysa da şehrin batısında müslüman Türkler’in kurduğu mahalleye yine Turfan denildi. Ocak 1933’te Turfan’da Mahmud Muhiti liderliğinde ayaklanma başlatıldı. Bütün mücadelelere rağmen Çinliler’e karşı kesin bir sonuç elde edilemedi. II. Dünya Savaşı neticesinde Çin’de Kuo-min-tang taraftarları (milliyetçiler) iç savaşı kaybettiler ve Tayvan’a sığınmak zorunda kaldılar. İktidarı tam anlamıyla ele geçiren komünistler kontrolü sağladılar. Eylül 1949’da Doğu Türkistan, Çin Halk Cumhuriyeti tarafından işgal edildi.

BİBLİYOGRAFYA:

Atâ Melik el-Cüveynî, The History of the World-Conqueror (trc. J. A. Boyle), Manchester 1958, I, 44-53; Chen Yüan, Western and Central Asians in China under Mongols, Los Angeles 1960, s. 17, 191, 204, 216; A. von Gabain, Das Uigurische Königreich Chotscho, Berlin 1961, s. 20; Bahaeddin Ögel, Sino-Turcica: Çingiz Han ve Çindeki Hanedanının Türk Müşavirleri, Taipei 1964, s. 14-27; a.mlf., Büyük Hun İmparatorluğu, Ankara 1981, I, 447-450; II, 11-23, 367, 368, 428-435, 473-475; a.mlf., İslâmiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara 1984, s. 156, 168, 213, 349, 351, 357, 360-362, 366; A. Kollautz-H. Miyakawa, Die Jou-jan der Mongolei und die Awaren in Mitteleuropa, Klagenfurt 1970, s. 108, 126-128; A. Zeki Velidi Togan, Bugünkü Türkili Türkistan ve Yakın Tarihi, İstanbul 1981, s. 3, 4, 13, 56, 78; B. A. Litvinski, Vostoçniy Turkestan i Sredneyaya Aziya, Moskva 1984, s. 4-29, 30-54, 61-96, 156-164, 165-179, 180 vd.; W. Eberhard, Çin Tarihi, Ankara 1987, s. 281, 292, 306; Özkan İzgi, Uygurların Siyasi ve Kültürel Tarihi: Hukuk Vesikalarına Göre, Ankara 1987, s. 41-47; Mehmed Emin Buğra, Şarki Türkistan Tarihi, Ankara 1988, s. 541-552; O. Lattimore, Inner Asian Frontiers of China, Oxford 1988, s. 179-181; K. Baypakov-Rakip Nasırov, Po Velikomu Şelkovomu Puti, Almatı 1991, s. 10-13, 70-72, 77; Hüseyin Salman, Türgişler, Ankara 1998, s. 7, 17, 52, 90; D. Christian, A History of Russia, Central Asia and Mongolia, London 1998, s. 72, 190, 197, 200, 210, 217, 237, 249, 254, 267, 268; Koyşıgara Salgarulı, Siungnu-Han Kitabınnan, Almatı 1998, s. 32-43; Erken İç Asya Tarihi (der. Denis Sinor), İstanbul 2000, s. 38, 58, 186, 209, 414, 415, 416, 515; S. G. Klyaştorny, “Tsentralnaya Aziya v Epohu Antiçnosti”, İstoriya Kazahstana i Tsentralnoy Azii, Almatı 2001, s. 54-59, 69-70; P. B. Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş (trc. Osman Karatay), Ankara 2002, s. 134, 139-140, 144; Ahmet Taşağıl, Göktürkler, Ankara 2003, I, 9-14, 95; II, 1, 56, 79; a.mlf., Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, Ankara 2004, s. 18, 23, 29, 33, 36, 43, 53, 54, 56, 65, 100; Emel Esin, “Turfan”, İA, XII/2, s. 115-118; S. Soucek, “Turfan”, EI² (İng.), X, 675-677.

Ahmet Taşağıl