TEVÂRÎH-i ÂL-i OSMÂN

(تواريخ آل عثمان)

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan başlayarak yazılan bazı tarihlerin ortak adı.

Osmanlı Devleti’nin ilk özgün tarih kaynakları II. Murad devrinde görülmeye başlar. Özellikle Yazıcıoğlu Ali’nin İbn Bîbî’den ilâvelerle yaptığı ve Tevârîh-i Âl-i Selçuk adını verdiği tercüme bu alanda bir ilk olmuş, daha sonra yazılan tevârîh-i (târîh-i) Âl-i Osmân’lara örnek teşkil etmiştir. II. Bayezid zamanında ilk Osmanlı tarihleri olarak “Tevârîh-i Âl-i Osmân” adı altında kuruluştan başlayan ve müellifi bilinmeyen (anonim) veya bilinen çok sayıda eser yazılmıştır. Bu isim o kadar benimsenmiştir ki Keşfü’ž-žunûn (I, 283-285) ve Îżâĥu’l-meknûn’da (I, 211) Heşt Bihişt, Kitâb-ı Cihannümâ, Tâcü’t-tevârîh, Nuhbetü’t-tevârîh ve’l-ahbâr gibi özel adları bulunan eserler bile bu isim altında toplanmıştır. Anonim tevârîh-i Âl-i Osmân’lara dair ilk ciddi çalışmayı yapan Friedrich Giese bu eserleri manzum parçaları olanlar ve olmayanlar diye iki gruba ayırmıştır. Ona göre ilk gruba girenlerin hiçbirinde telif tarihi yer almamakla birlikte genelde II. Bayezid devrinde yazıldıkları kabul edilmektedir. Bu eserlerin telifinde muhtemelen gazâ ve cihad ruhunu canlı tutmak, halkı gazâya teşvik etmek gibi kutsal bir sebep söz konusudur. Zira bunlarda gazâ ideali canlı şekilde anlatılmış, eski oğuznâmelerde görüldüğü gibi alplik, yiğitlik, cesaret ve kahramanlık temaları üzerinde fazlaca durulmuş, başta padişahlar savaşanların her biri gazi diye anılmıştır. O dönem popüler tarihçiliğinin bir ürünü sayılabilecek tevârîh-i Âl-i Osmân yazma geleneğinin XVI. yüzyıl ortalarına kadar, hatta daha sonraki yüzyılda devam ettiği söylenebilirse de yeni fetihlerin


gerçekleşmemesi dolayısıyla bu türün telifine de son verilmiştir.

Muhteva bakımından anonim tevârîh-i Âl-i Osmân’lar tamamlanış yıllarına göre üç grupta ele alınabilir. İlk grup genelde 1494’e kadar gelen ve II. Bayezid devrinde derlenmiş olanlardır. İkinci grup 1555 yılına kadar gelir. Üçüncü grup XVII. yüzyıla sarkan yazmalardan oluşmaktadır. Bitiş yılları ise derleyenlere göre farklılık gösterir. Anonim tevârîh-i Âl-i Osmân’larda Osman Gazi ve Orhan Gazi dönemlerinin olayları biraz muğlak ve karışık verilir. Benzer karışıklık, daha sonra tevârîh-i Âl-i Osmân nüshalarından birinin kullanılmasıyla düzenlenen tarihlerde de görülür. Bu eserlerin genellikle Kutalmışoğlu Süleyman’ın Anadolu’ya gelişiyle başlatılmasında Osmanoğulları’nın soyunu Selçuklular’a bağlama düşüncesi etkili olmuştur. Eserlerin baş tarafında yer alan şecerelerde Osmanlılar’ın soyunun Türkler’in destan kahramanı Oğuz’a dayandırılmak istenmesinde ise II. Murad zamanında Timuroğulları’nın Osmanlılar’ın soyu ile ilgili bazı küçümseyici ifadeler kullanmasının önemli rolü bulunduğu söylenebilir. Daha çok Osmanlı padişah ve şehzadelerinin etrafında gelişen hadiselerin nakledildiği bu eserlerde daha sonra İstanbul’un ve Ayasofya’nın efsanevî tarihine de yer verilir. Son bölüm ise derleyenin ilâvesi şeklinde farklılık gösterir. XVI. yüzyılda bazı tarihçilerin bu anonimlerden birini kendine mal ederek zamanına kadar getirdiği görülmüştür. Oruç b. Âdil ve Rûhî Çelebi’nin Tevârîh-i Âl-i Osmân’ları ile Muhyiddin Mehmed Şah Cemâlî’ye izâfe edilen Târîh-i Âl-i Osmân ve Lutfi Paşa’nın Tevârîh-i Âl-i Osmân’ı bunlardan sadece birkaçıdır.

Çoğu mensur olan anonim tevârîh-i Âl-i Osmân’ların asıl kısmını meydana getiren ilk bölümünün kaynağı tartışmalıdır. Bu kısmın II. Murad zamanında kaleme alınan eski bir kroniğe dayandığı öne sürülür. V. L. Ménage bunun kaynağının Yahşi Fakih’in Menâkıbnâme’si olduğu kanaatindedir. Tevârîh-i Âl-i Osmân’ların kaynaklarından en önemlisi şüphesiz Ahmedî’nin İskendernâme’sinin sonuna kaydedilen Dâstân-ı Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osmân’dır. Özellikle manzum parçaların bu eserlerden aynen alındığı görülmektedir. Bir başka kaynağı hadiselerin vuku tarihlerini ay, gün, hatta bazan saat olarak veren tarihî takvimlerin teşkil etmesi kuvvetle muhtemeldir. Anonimlerin İstanbul ve Ayasofya’nın tarihine dair kaynağı ise tarih bilen Rumlar ve bazı ruhbanlarla Fâtih Sultan Mehmed zamanında tercüme ve telif edilen eserler olmalıdır. İstanbul ve Ayasofya tarihinin anlatılmasından sonra müellif veya derleyici kendi zamanının hadiselerine yer verir.

Anonim tevârîh-i Âl-i Osmân’lar XVI. yüzyıl Osmanlı tarih müellifleri tarafından kaynak olarak kullanılmıştır. Nitekim bunlardan Âşıkpaşazâde’nin Tevârîh-i Âl-i Osmân’ı ile anonim yazmalar arasında önemli benzerlikler bulunur. Bu benzerliğin ortak kaynak Yahşi Fakih’in Menâkıbnâme’sinden gelmiş olması mümkündür. Neşrî’nin Kitâb-ı Cihannümâ’sı ile bunlar arasındaki paralellik ise onun dayandığı Âşıkpaşazâde’nin eseriyle izah edilebilir. Oruç b. Âdil’in Tevârîh-i Âl-i Osmân’ı da anonimlerle büyük benzerlik gösterir ve Oruç b. Âdil bir anonim derleyicisi sayılabilir. Hadîdî’nin manzum Tevârîh-i Âl-i Osmân’ı da aynı şekilde anonimlerden yararlanılarak kaleme alınmıştır. Yine Kemalpaşazâde’nin Tevârîh-i Âl-i Osmân’ının önemli kaynaklarından birini anonim yazmaların teşkil ettiği kesindir. Sadrazam Lutfi Paşa’nın Tevârîh-i Âl-i Osmân’ının II. Bayezid devri sonlarına kadar gelen kısmının kaynağı da anonimlerden biridir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve kısmen yükseliş dönemleri hakkında vazgeçilmez kaynaklar olan anonim tevârîh-i Âl-i Osmân’ların bilhassa son kısımlarında derleyenin yaptığ ilâveler çok önemlidir. Ayrıca bu eserler dil çalışmaları bakımından dikkate değer kaynaklardır.

Anonim tevârîh-i Âl-i Osmân’ların Türkiye’de ve Türkiye dışındaki kütüphanelerde nüshaları vardır. Friedrich Giese, bunlardan Avrupa kütüphanelerinde bulunan on üç yazmayı karşılaştırıp Die altosmanischen anonymen Chroniken in Text und Übersetzung adıyla yayımlamıştır (Breslau 1922; Leipzig 1925). Bu tenkitli neşirde Viyana Kraliyet Kütüphanesi’ndeki nüsha esas alınmıştır. Nihat Azamat, Giese’nin neşrettiği eserin kaynaklarını tesbite çalışmış ve eserin yeni harflerle yayımını gerçekleştirmiştir (İstanbul 1992). Giese’den sonraki çalışmalar P. Wittek, F. Babinger, Th. Seif tarafından devam ettirilmiştir. Bir başka anonimi Ugo Marazzi, Anonim Cronaca Anonima Ottomana in Trascirizione Ebraica: dal manoscritto Heb. E 63 della Bodleian Library adıyla yayımlamıştır (Napoli 1980). İstanbul kütüphanelerinde de birçok anonim tevârîh-i Âl-i Osmân nüshası mevcut olup bunlardan Giese’nin kullandığı nüshalara benzerlik gösterenler çeşitli kütüphanelerde kayıtlıdır (İÜ Ktp., TY, nr. 587, 3704; TSMK, Mehmed Reşad ve Tiryal


Hanım, nr. 700; Süleymaniye Ktp., Vehbi Efendi, nr. 1223, Ayasofya, nr. 3018) (Anonim Tevârîh-i Âl-i Osman, haz. Nihat Azamat, s. XXII-XXIII; Anonim Osmanlı Kroniği, haz. Necdet Öztürk, s. XLII-XLVIII). Bu nüshalardan Mehmed Reşad ve Tiryal Hanım bölümündeki yazma Necdet Öztürk tarafından Anonim Osmanlı Kroniği adıyla neşredilmiştir (İstanbul 2000). Ahmed Refik (Altınay), Giese’nin esas aldığı nüshalardan daha ayrıntılı bir yazmanın Târîh-i Osmânî Encümeni Kütüphanesi’nde bulunduğunu belirtir (TTEM, XIV/91 [1926], s. 70). Sadettin Buluç, Paris Bibliothèque Nationale’de kayıtlı iki anonim üzerinde bir tez çalışması yapmış (bk. bibl.), son yıllarda yurt içindeki anonim tevârîh-i Âl-i Osmân’lara dair gerçekleştirilen akademik çalışmalar artmıştır (Adalıoğlu, VIII, 288-289). Günümüzde XVI, XVII ve XVIII. yüzyıllarda yazılıp müellifi bilinmeyen tarih kaynaklarının “anonim Osmanlı tarihi” şeklinde adlandırılması âdet olmuştur. Nitekim XVI. yüzyılda yazılmış Grekçe bir eser Şerif Baştav, XVIII. yüzyılda kaleme alınmış müellifi meçhul bir başka eser Abdülkadir Özcan tarafından bu isim altında yayımlanmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

İstanbul’un Fethinden Önce Yazılmış Tarihî Takvimler (nşr. Osman Turan), Ankara 1954; Osmanlı Tarihine Ait Takvimler (nşr. Nihal Atsız), İstanbul 1961; Anonim Tevârîh-i Âl-i Osman (nşr. F. Giese, haz. Nihat Azamat), İstanbul 1992; Anonim Osmanlı Kroniği: 1299-1512 (haz. Necdet Öztürk), İstanbul 2000; Keşfü’ž-žunûn, I, 283-285; F. Giese, “Einleitung zu Meiner Textausgabe der Altosmanischen Anonymen Chroniken Tewārīh-i Âl-i ǾOŝmān”, MOG, I, 50-60; Îżâĥu’l-meknûn, I, 211; Babinger (Üçok), s. 11, 16, 25, 44-47, 69, 71, 81-82, 93, 110, 138; Hasan Hüseyin Adalıoğlu, “Osmanlı Tarih Yazıcılığında Anonim Tevârih-i Âl-i Osman Geleneği”, Osmanlı, Ankara 1999, VIII, 286-291; Necib Âsım, “Osmanlı Târihnüvisleri ve Müverrihleri”, TOEM, I/1 (1326/1910), s. 41 vd.; Ahmed Refik, “Tevârîh-i Âl-i Osmân”, TTEM, XIV/91 (1926), s. 70-71; Köprülüzâde Mehmed Fuad, “Lutfi Paşa”, TM, I (1925), s. 149; Sadettin Buluç, “İki Yazma Anonim Tevârîh-i Âl-i Osman Hakkında”, TTK Bildiriler, III (1948), s. 230-243; V. L. Ménage, “The Menaqib of Yakhshi Faqih”, BSOAS, XXVI (1963), s. 50 vd.; a.mlf., “Osmanlı Tarihçiliğinin Başlangıcı” (trc. Salih Özbaran), TED, sy. 9 (1978), s. 229 vd.; Şehabettin Tekindağ, “Osmanlı Tarih Yazıcılığı”, TTK Belleten, XXXV/140 (1971), s. 655 vd.; Th. Menzel - [Bekir Kütükoğlu], “Muhyiddin Mehmed”, İA, VIII, 555-556.

Abdülkadir Özcan