TEKÂMÜL NAZARİYESİ

Canlıların oluşumunu ve gelişimini evrimleşme süreciyle açıklamaya çalışan ve yaratılışa karşı çıkan felsefî görüş, evrim teorisi.

Sözlükte “tamamlanmak, mükemmelleşmek” anlamındaki kemâl kökünden türeyen tekâmül, günümüz bilim ve felsefe dilinde Batı dillerindeki “évolution” karşılığı


olarak kullanılmaktadır. Modern Arapça’da istihâle, tahavvül, tatavvur, tebeddül gibi kelimelerle de ifade edilir. Tekâmül nazariyesi, canlılar dünyasında basitten karmaşığa veya ilkel olandan mükemmele doğru bir oluşum ve gelişim meydana geldiğini kabul eden ekol tarafından ileri sürülmüştür (Cemîl Salîbâ, I, 295, 556; Akarsu, s. 64-65; Bolay, s. 136-137). XIX. yüzyılda bilimin gelişmesiyle birlikte gerek yoktan yaratma fikrini gerekse -R. Chambers’in The Vestiges of the Natural History adlı eserinde (1844) savunulduğu gibi- yaratmanın evrimsel bir süreçte gerçekleştiğini kanıtlamaya yönelik çabalar karşısında canlıların ortaya çıkış ve türeyişinin Tanrı’nın değil tabiatın bir eseri olarak göstermeye çalışan araştırmalar hız kazanmıştır. Ludwig Büchner’in Kraft und Stoff (1855) ve Charles R. Darwin’in The Origin of Species (1859) adlı eserlerinde görüldüğü üzere yaratılışçılığa karşı çıkan bu tepkiler zamanla bilimsel faaliyetlerin ötesinde ideolojik bir boyut kazanmış ve tekâmül nazariyesi adı altında sistematik hale getirilmiştir. Darwin yanında Alfred Russell Wallace ve Thomas Henry Huxley’in düşünceleri bu evrim teorisinin esasını teşkil etmiştir. Darwin, en eski dönemlerinden itibaren insanların yabani hayvanları çiftleştirdiği ve evcilleştirdiği, bunun neticesinde söz konusu hayvanlarda fiziksel ve fizyolojik değişmeler gözlemlendiği düşüncesinden hareketle tabiatta doğal bir evcilleştirme fikrine ulaşmış, Galapagos adalarında bitkiler ve hayvanlar üzerinde yaptığı araştırmalar sonucunda doğal seçim, çevreye uyum, kalıtım ve cinsel ayıklama gibi etkenler altında bütün canlı türlerinin az sayıdaki ilkel canlı şekillerinden türeyerek yeni türlerin ortaya çıktığını varsaymıştır. Onun The Descent of Man adlı eserinde (1871) biyolojik açıdan insanın menşeini araması ve insanın bugünkü halinden çok daha ilkel olan maymunumsu bir varlıktan türediğini söylemesi Darvinizm diye adlandırılan evrim teorisinin özünü belirlemiştir.

Darwin’in ateist olmadığı, bu teorinin ideolojik hale gelmesinde büyük payı bulunan Thomas H. Huxley’in ise Tanrı’nın varlığı ve yaratıcılığı konusunda agnostik bir tutum takındığı bilinmektedir. Yeni Darvinciler’le bazı hücre bilimciler evrim fikrini ilmî açıdan kabul etmekle beraber dinî inançlarla ilişkilendirmemiştir. Richard Dawkins, Edward O. Wilson, Stephan Jay Gould ve Richard Lewontin gibi biyolog ve paleontologlarla Daniel C. Dennett gibi düşünürler evrim teorisini maddeciliğin gereği olarak görmüş ve yaratılışa dair dinî kabulleri reddetmiştir. Osmanlı düşünürlerinden Bahâ Tevfik, Beşir Fuad, Suphi Edhem ve Hüseyin Cahit (Yalçın) gibi isimlerle modern Arap yazarlarından Şiblî Şümeyyil, Selâme Mûsâ ve İsmâil Mazhar da bu sınıfa dahil edilebilir. Paleontolog P. Teilhard de Chardin, Henry Bergson, E. Sober, P. Briggs ve Alman zoologu W. Haeke gibi şahsiyetler, tekâmül nazariyesini tabiatta sürekli değişmeler olduğu fikrine dayandıran ve bu teoriyi Tanrı’nın hikmetiyle ilişkilendiren Lamarckçı anlayıştan hareketle evrimi bilimsel bir gerçeklik kabul etmiş ve bunu yaratıcı Tanrı inancına aykırı bulmamıştır. Âkil Muhtar, Seyyid Ahmed Han, Ferîd Vecdî ve Hüseyin el-Cisr gibi müslüman âlimler de evrimin Tanrı inancıyla ters düşmeyeceği kanaatindedir. Yoktan var etmeye inandığı halde yaratmanın ilâhî hikmet ve inâyet neticesinde evrimsel bir süreç izleyebileceğini, bunun akla aykırı olmadığını ifade eden İzmirli İsmail Hakkı, Ömer Nasuhi Bilmen ve Süleyman Ateş gibi müslüman fikir adamları bulunmaktadır. Ancak bunların sonuçta yaratıcıyı kabul etmeyen bir evrim anlayışını benimsemedikleri açıktır.

Semitik dine mensup düşünürlerin pek çoğu savunmacı veya uzlaştırmacı yaklaşımlara karşı çıkarak evrimi kökten reddetmiş ve her şeyin Tanrı tarafından ortaya çıkarıldığını savunmuştur. Natural Theology adlı eserinde saat örneğini vererek tabiatta raslantının bulunmadığını ve kendi kendine meydana gelişin mümkün olmadığını ileri süren William Paley bu anlayışın öncüleri arasındadır. Sadece ilâhiyatçılar veya Tanrı’ya inanan bilim adamları değil bazı biyologlar da evrim teorisine eleştirel yaklaşmışlardır. Evrim çalışmalarıyla ünlü Alman biyologu August Weismann canlılardaki tohum (irsiyet) plazmasının sürekliliğini ileri sürmüş, içerisindeki öz sayesinde hücrenin kendini dış faktörlerin etkisine karşı sürekli koruduğunu ve bozulmadan ileriki kuşaklara nitelikleriyle birlikte geçtiğini belirtmiştir. Yine Darwin’in çağdaşlarından jeolog Sir Charles Lyell türlerin sabit olup değişmediğini savunmuştur. Diğer taraftan fizikçi William Thomson, dünyanın yaşının tekâmüle elverişli olmadığı fikrinden hareketle tekâmülün hem bilimsel hem dinî açıdan kabul edilemeyeceğini söylemiştir.

1960 yılından itibaren Amerika’da Yaratılışçı Enstitü adıyla açılan kurumlara bağlı, çoğu Evangelist kiliselere mensup din ve bilim adamları evrim teorisine karşı ciddi eleştirilerde bulunmuştur. Mühendis Henry Morris ve Protestan teolog John C. Witcomb’un birlikte yazıp 1961’de yayımladıkları Genesis Flood adlı çalışma yaratılış fikrini işleyen en etkili eserlerden biridir. Eserde jeoloji ve fosiller açısından bir tekâmülün gerçekleşmediği, aksine bunların kutsal kitapta anlatılan yaratılışı doğruladıkları vurgulanmıştır. Evrim teorisine karşı ileri sürülen ve tabiatta Tanrı’nın düzenini gösteren “akıllı tasarım” kavramı biyolog Dean H. Kenyon ile Percival Davis’in ortaklaşa yazdıkları Of Pandas and People adlı kitapta (1989) önemle ele alınmıştır. Biyokimyacı Michael Behe de mikrobiyoloji ve hücre bilimi yönünden Darwin’in fikirlerinin yanlış olduğunu, hücredeki karmaşık yapıların bir teoriye indirgenerek açıklanamayacağını ifade etmektedir. İslâm dünyasında er-Red Ǿale’d-Dehriyyîn adlı eseriyle Cemâleddîn-i Efgānî, Huzûr-ı Akl ü Fende Maddiyyûn Meslek-i Dalâleti’yle Şehbenderzâde Ahmed Hilmi, Maddiyyûn Mezhebinin İzmihlâli isimli kitabıyla İsmail Fenni (Ertuğrul) ve Mehmet Ali Ayni evrim teorisini reddedenler arasındadır. XX. yüzyılda Yeni Darvinciler diye adlandırılan ilim adamlarınca evrim teorisi sadece canlıların değil sosyal hayatın oluşumunun açıklandığı genel bir nazariyeye dönüştürülmüş, tarih, sosyal hayat ve dinlerin ortaya çıkışı bu nazariye çerçevesinde açıklanmaya çalışılmıştır (sosyal evrim, sosyal Darvinizm). Herbert Spencer, Gustave Le Bon, Jean Deny, A. Ploetz ve A. Tille gibi düşünürlerin benimsediği bu yaklaşım Âsaf Nefî, Rıza Tevfik, Ahmed Şuayb ve Bedii Nuri gibi Türk aydınlar arasında da kabul görmüştür.

Tekâmül nazariyesini benimseyenler bunu doğrulamak için Antikçağ’a kadar geri gitmeye ve özellikle tabiatla ilgili düşüncelerinde oluşum, gelişim, değişim vb. kavramlara yer veren Anaximandros, Hipokrat, Empodokles, Aristo gibi düşünürleri Darwin’in öncüleri diye göstermeye çalışmışlarsa da bu yaklaşımı doğru saymak mümkün değildir. Nitekim Aristo’nun, felsefesindeki maddeye form ve hareket kazandıran etken sebep (Tanrı) kavramıyla evrimci teori bağdaştırılamaz. Bazı Batılı tarihçiler tekâmül, tatavvur, tebeddül, hayat mücadelesi ve tabiata uyum gibi kavramlara yer veren Nazzâm, Câhiz, İhvân-ı Safâ, Bîrûnî ve İbn Miskeveyh gibi müslüman düşünürleri de evrim teorisinin öncüleri arasında saymıştır. Friedrich Dieterici, 1878’de yayımladığı Der Darwinismus im Zehnten und Neunzehnten


Jahrhundert adlı eserinde İhvân-ı Safâ’yı Darwin’in habercisi kabul ederken Eilhard Wiedemann, Câhiz’i örnek göstermektedir. Yine evrim teorisine ilgi duyan yazarlar Fârâbî’den İbn Sînâ’ya, Muhyiddin İbnü’l-Arabî’den Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’ye kadar birçok filozof ve sûfînin Darwin’in öncüleri kabul edilebileceğini düşünmüşlerdir. Ancak bunların Yeni Eflâtunculuk’a dayanan sudûr nazariyesinden hareketle oluşturdukları varlık mertebelerini veya insan ruhunun Tanrı’ya ulaşıncaya kadarki süreçte yaşadığı mânevî ve ahlâkî kemali ifade etmek üzere ileri sürdükleri devriye nazariyelerinin yaratıcıya karşı çıkan günümüzün evrim teorisiyle bağdaştırılması mümkün değildir.

BİBLİYOGRAFYA:

Câhiz, Kitâbü’l-Ĥayevân, IV, 24-26, 68-71, 73-74; VI, 133-134; VII, 77; C. Darwin, The Descent of Man and Selection in the Relation to Sex, Princeton 1981; a.mlf., On the Origin of Species, Cambridge 2000; A. Weismann, Essays upon Heredity and Kindered Biological Problems, Oxford 1889, s. 81, 166-170; H. de Vries, Die Mutationstheorie, Amsterdam 1901; Sarton, Introduction, III, 1640; Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelâm, İstanbul 1959, s. 38-39, 145-146; M. Ahmed Bâşümeyyil, el-İslâm ve nažariyyetü Dârvîn, Kahire 1384/1964; Cemîl Salîbâ, el-MuǾcemü’l-felsefî, Beyrut 1982, I, 295, 556; Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, Ankara 1984, s. 64-65; Süleyman Hayri Bolay, Felsefi Doktrinler ve Terimler Sözlüğü, Ankara 1996, s. 136-138; M. J. Behe, Darwin’in Kara Kutusu: Evrim Teorisine Karşı Biyokimyasal Zafer (trc. Burcu Çekmece), İstanbul 1998, s. 14-25; Mehmet Bayrakdar, İslâm’da Evrimci Yaratılış Teorisi, Ankara 2002, s. 122-155; L. A. Witham, Where Darwin Meets the Bible: Creationists and Evolutionists in America, Oxford 2002; A. C. Ronan, Bilim Tarihi (trc. Ekmeleddin İhsanoğlu - Feza Günergun), Ankara 2003, s. 73; Teoman Duralı, “Canlılar Bilimi ve Evrim Sorununun Teşrihi”, Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay Armağan Kitabı, Ankara 2005, s. 179-191; Atila Doğan, Osmanlı Aydınları ve Sosyal Darwinizm, İstanbul 2006; B. Forrest, Understanding the Intelligent Design Creationist Movement, Washington 2007, s. 7; M. J. S. Hodge, Before and After Darwin: Origines, Species, Cosmogonies and Ontologies, London 2008; Caner Taslaman, Evrim Teorisi Felsefe ve Tanrı, İstanbul 2009; Hüsâm Muhyiddin el-Âlûsî, “Nažariyyetü’t-teŧavvür fî iŧârihe’t-târîħî ve’n-naķdî: Dirâse min vicheti nažarin felsefiyye”, Mecelletü Külliyyeti’l-âdâb ve’t-terbiye, sy. 3-4, Küveyt 1973, s. 315-328; E. Wiedmann, “Darwinistiches bei Gâhiz”, Sitzungberichte der physikalisch-medizinischen Sozietät zu Erlangen, XLVII, Erlangen 1915, s. 47; Muhammed Hamîdullah, “el-Meśâdirü’l-İslâmiyye li-Darvîn fî nažariyyetihî Ǿan aśli’l-envâǾ ve’t-teŧavvür”, ed-Dirâsâtü’l-İslâmiyye, XVI/4, İslâmâbâd 1981, s. 34-58; Mehmet Ö. Alkan, “Osmanlı’da Darwinism ve Evrim Kuramlarına İlgi Üzerine”, Toplumsal Tarih, sy. 187, İstanbul 2009, s. 20-27.

Mehmet Bayrakdar