TAHTACILAR

Batı ve Güney Anadolu’da bulunan Alevî inançlı Türkmen topluluğu.

Günümüzde büyük çoğunluğu Batı Anadolu’da yaşayan Tahtacılar’ın XIII. yüzyılın ilk yarısında yazılı kaynaklarda zikredilen Ağaçeri Türkmenleri’nin bir devamı olduğu


ileri sürülmektedir. Bunların Anadolu’daki yerli bir kavmin veya hıristiyan bir topluluğun kalıntıları olduğu veya XVI. yüzyılın sonlarında İran’dan geldiği yolundaki görüşler inanılır bulunmamaktadır. Bu topluluğun, Oğuzlar’ın Anadolu’ya göçleri sırasında ormanlık alanlara yerleştiği için “ağaç eri” (orman adamı) denilen gruba mensup olduğu genel kabul görmüştür. Muhtemelen ağaç kesip tahta işiyle uğraşmalarından dolayı Osmanlı döneminde bu adla anılmışlardır. Nitekim bazı yörük topluluklarının birtakım hizmetler karşılığı vergi muafiyeti kazandıkları ve bu hizmetin adının daha sonra bu topluluklara verildiği, resmî belgelerde ellici, yaycı/yağcı, buğurcu vb. ekonomik işlevleri dolayısıyla tanımlandıkları bilinmektedir.

Tahtacılar esas itibariyle Türkmen asıllı olup Türkçe’den başka bir dil bilmezler, dinî âyinlerini de Türkçe yaparlar. Tahtacı oymakları hakkında verilen listelerde adı geçen on iki oymak arasında Beydili adı da bulunur. Beydili bir Oğuz/Türkmen boyudur. Tahtacılar’ın Çaylaklı, Tomaklı, Nacarlı gibi öz oymaklarının “Üsküdarlı” sayılması onların Osmanlılar döneminde Üsküdar’daki Mihrimah Sultan Camii evkafına bağlı Yeni İl bölgesi Türkmenleri’nden geldiğine delâlet eder. Bunların merkezi Sivas Kangal olan Yeni İl bölgesi Türkmenleri’ne mensubiyetleri, XIII ve XIV. yüzyıllarda Türkiye’de görülen Ağaçeri topluluğundan geldikleri ihtimalini ortadan kaldırmaz. XVI. yüzyılda tahrir kayıtlarında “Cemâat-i Tahtacıyân” adı altında zikredilen topluluk içinde Çobanlı, Nacarlı, Çaylak, Aydınlı, Enseli/Eseli, Sivrikülâhlı, Kokluca, Cingöz, Tomaklar, Evci, Çiçili, Mazıcı, Alçı, Gökçeli, Kahyalı gibi adlar taşıyan gruplar vardır. Tahtacılar’ın Batı bölgelerine XVIII. yüzyılda geldikleri düşünülmektedir. XVIII. yüzyıla ait kayıtlarda Tahtacı cemaati adı altındaki grupların Teke, Menteşe, Hudâvendigâr ve Aydın’da bulunduğu dikkati çeker. Bu aşiretler, aslında bir dinî merkez olarak Hacıbektaş ocağına bağlı olmayıp iki ayrı bağımsız dede-ocağını tanırlar. Bunlardan ilki İzmir Narlıdere’deki Yanınyatır, diğeri Aydın Reşadiye’de Hacı Emirli ocağıdır. İlkine bağlı on iki oymaktan Çobanlı İzmir ve yöresindeydi; Çaylaklar, Aydın Çine’de Köyceğiz ve Madran dağlarında yaylamaktaydı. Üsküdarlı denilen gruba dahil olanlar Kütahya-Balıkesir yöresinde toplananlardır; Edremit’te Kazdağı’ndaki köylerde oturmaktadırlar. Bir bölümü daha önce Manisa, Bergama ve Menemen dolayına inmiştir. Eseliler Finike-Antalya, Alaabalılar Adana, Saimbeyli, Çiçililer Çanakkale, Gökçeliler Çukurova’da bulunmaktadır. Hacı Emirli ocağına bağlı olanlardan Şehepli/Şihaplı İzmir dolayında, Osmaniye Antalya ve Pozantı’da, Kabakçı Islahiye’de, Aydınlı ise Çukurova’da idi. Bu iki ocak Tahtacı dedelerinin mensubu bulunduğu sülâleler olup bunlardan sayılmayanlar onlara dedelik yapamamaktadır. Tahtacılar’ın en önemli ziyaret yerleri Durhasan Dede ile (Ceyhan) İbrâhîm-i Sânî (Islahiye) olup bunları kendi ataları sayarlar. Günümüzde Türkiye’de yoğun biçimde Adana, Mersin, Antalya, Aydın, Balıkesir, Isparta, Muğla, Denizli, İzmir, Gaziantep bölgelerinde yaşamaktadırlar.

Tahtacılar kendilerini genellikle Ca‘ferî mezhebine bağlı kabul eder ve Bektaşîler’den ayrı bir topluluktur. On iki imam Şiîler’i gibi hareket ederler. Hz. Ali’ye aşırı bir sevgi duyarlar. Kapalı bir topluluk durumundadır, aralarına dışarıdan yabancı almazlar. Menâkıbü’l-esrâr adlı kitaplarına göre mezheplerinde üç sünnet, yedi farz mevcuttur. Bunlar namaz, oruç gibi ibadetlerle alâkalı değildir. Tahtacı cemaatinin başı dede olup cemaat üzerindeki nüfuzu mutlaktır. Bunlar ocakzade kabul edilir ve Hz. Peygamber soyundan geldiklerine inanılır. Dedenin yardımcıları mürebbi, rehber, musâhib, tâlip, pervane, kuyucu, süpürgeci, delilci/çerağcı, şemsî/sâki, sazcı gibi görevlilerdir. Kendilerine göre kutsal kitapları Eğribozlu Yemînî’nin Faziletnâme’si (nşr. Ahmed Hızır Ali Haydar, İstanbul 1325-1327), Menâkıbü’l-esrâr, Behcetü’l-ahbâr, Salnâme-i Sadreddin, Kumrunâme ve Hutbetü’l-beyân’dır.

BİBLİYOGRAFYA:

Taha Toros, Toroslarda Tahtacı Oymaklar, Mersin 1938; A. Yılmaz, Tahtacılarda Gelenekler, Ankara 1948; J. P. Roux, Les traditions des nomades de la Turquie méridionale, Paris 1970, s. 85-86; Ali Rıza Yalman (Yalkın), Cenupta Türkmen Oymakları (haz. Sabahat Emir), Ankara 1977, II, 511; Rıza Yetişen, Tahtacı Aşiretleri, İzmir 1986; K. Kehl, Die Tahtaci: Vorlaeufiger bericht über eine ethnisch-religiöse gruppe traditioneller holzarbeiter in Anatolien, Berlin 1988; Murat Küçük, Horasan’dan İzmir Kıyılarına Cemaat-ı Tahtacıyan, İstanbul 1995; Yusuf Ziya Yörükân, Anadolu’da Alevîler ve Tahtacılar (haz. Turhan Yörükân), Ankara 1998; İsmail Engin, Tahtacılar: Tahtacı Kimliğine ve Demografisine Giriş, İstanbul 1998; Ali Selçuk, Tahtacılar, İstanbul 2004; Faruk Sümer, “Ağaçeriler”, TTK Belleten, XXVI/103 (1962), s. 521-528; Altan Gökalp, “Taқћtaғјi”, EI² (İng.), X, 125-126.

Faruk Sümer