TÂHERT

(تاهرت)

Cezayir’in kuzeyinde tarihî bir şehir.

Kaynaklarda, birincisi İslâmî dönemde Tâhertülkadîme diye adlandırılan ve eski bir Roma yerleşim merkezi olan Tingartia, ikincisi bu şehrin yaklaşık 10 km. batısında Abdurrahman b. Rüstem tarafından kurulan Tâhertülhadîse olmak üzere Tâhert (Tîhert, Tiaret) adını taşıyan iki şehirden bahsedilmektedir. Rüstemîler’in kurucusu İbâzî/Hâricî imamı Abdurrahman b. Rüstem, Abbâsî ordusunun 144’te (761) Kayrevan’a girmesi üzerine bir grup İbâzî ile birlikte Cezayir’in kuzeyine çekilerek Cebelicezzûl’e geldi ve Tâhertülkadîme civarına yerleşti. Buradaki faaliyetleriyle binlerce Hâricî’yi etrafına topladı. Kendisi için Cebelicez-zûl’ün güney eteklerinde 1100 m. yükseklikte müstahkem bir mevkide yeni bir şehir kurdu. İslâm şehirlerinin bilinen planına göre merkezde caminin yer aldığı şehre Tâhertülhadîse adı verildi. Onun bu şehri 148 (765) veya 161 (778) yıllarında tesis ettiğine dair rivayetler de aktarılmıştır. İbn İzârî, Abdurrahman’ın bu şehri 161’de (778) başşehir olarak kurduğunu söylemektedir (el-Beyânü’l-muġrib, I, 196).

Sürekli bir dış tehdit altında bulunan İbâzî imamının oturacağı bir üs ve karargâh şeklinde düşünülen şehir bu sebeple yüksek bir noktada kuruldu, ayrıca sağlam surlarla çevrildi. Dört kapısı olan şehirde çarşıya hâkim bir mevkide Ma‘sûme adıyla bir iç kale inşa edildi. İkisi şehrin içinden akan üç nehrin suladığı, ayrıca bol yağış alan verimli topraklarda yer alan Tâhertülhadîse, Tel Atlas’ın sonunda Şelif vadisi üzerinden kuzey-güney, doğu-batı arasındaki ulaşımın kesişme noktasında Büyük Sahrâ istikametinde altın kapısı diye bilinen Sicilmâse güzergâhında bulunuyordu. Bu konumu dolayısıyla şehir Atlas dağları ile bozkırın birleştiği yerde önemli bir pazar işlevi görüyordu. Kuruluşundan itibaren İbâzîler’in toplandığı merkez haline gelmesinin yanı sıra verimli toprakları ve işlek ticareti sayesinde Tâhertülhadîse büyük göçler aldı ve kısa sürede büyüdü. Tunus ve Trablus’tan gelen Arap kabileleri Tâhert civarına yerleştirildi. Daha sonra Levâte, Hevvâre, Zevâga, Matmâta, Zenâte ve Miknâse kabilelerine mensup gruplar Tâhert çevresine geldi. Böylece Tâhert halkının çoğunu Berberîler’in teşkil ettiği bir şehir oldu. Ayrıca bu göç bölgeyle sınırlı kalmadı, Abdurrahman b. Rüstem’in İran asıllı olması dolayısıyla Irak ve İran’dan pek çok Fars kökenli aile buraya gelip yerleşti. Kaynaklarda başta Basra Hâricî-leri olmak üzere Irak bölgesinden çok fazla göç aldığı için Tâhert’e Irâku’l-Mağrib isminin verildiği bildirilmektedir. Yâkūt ayrıca Mu‘tezîle’ye (Vâsıliyye) mensup, göçebe hayatı yaşayan 30.000 civarında kişinin Tâhert’e yakın bir bölgede bulunduğunu kaydeder (MuǾcemü’l-büldân, II, 8).


Şehirdeki bazı camilerin Mescidü’l-Karaviyyîn, Mescidü’l-Basriyyîn, Mescidü’l-Kûfiyyîn vb. adlar taşıması Tâhert’e yapılan bu göçleri göstermektedir.

Zamanla bölgenin en önemli ticaret merkezlerinden biri haline gelen, büyüyen ve gelişen Tâhert’te çok sayıda cami, çarşı, han ve hamam mevcuttu. Özellikle Ma‘sûme çarşısının yaygın bir şöhreti vardı. Tarım ve hayvancılık da giderek gelişti. Tâhert safkan Arap atlarının yetiştirildiği önemli bir merkezdi. Şehir ve çevresinde elde edilen ürünler Akdeniz sahillerinden dış pazarlara satılıyordu. Rüstemîler, Endülüs’le Doğu Sudan arasındaki ticarî ilişkilerde bir köprü vazifesi gördü ve en parlak dönemleri olan III. (IX.) yüzyılda Kuzey Afrika ticaretinde önemli rol oynadı. Ya‘kūbî, III. yüzyılın sonlarında şehrin büyüklüğü yanında Akdeniz sahilinde Tâhert gemilerinin demirlediği Mersâ Ferruh adlı limana sahip müstahkem bir kaleden de bahseder (el-Büldân, s. 192).

Tâhert, Rüstemîler’in Ağlebîler’le giriştiği mücadeleler yüzünden önemini yitirmeye başladı ve 296 (909) yılında Fâtımî kumandanı Ebû Abdullah eş-Şiî tarafından işgal edildi. Rüstemîler’i ortadan kaldıran Ebû Abdullah, şehri yağmalattığı gibi İbâzî kültürünü yok etmek için Ma‘sû-me Kütüphanesi’ndeki 300.000 ciltten fazla olduğu rivayet edilen dinî eserleri yaktırdı. Matematik, tıp ve astronomiye dair kitapları Mısır’a götürdü. Yakılan eserlerle birlikte bu dönemde yetişen İbâzî âlimlerinin çoğunun isimleri de unutuldu. Şehir bu tarihten itibaren önemini tamamen kaybetti. Tâhert’ten ayrılan İbâzîler Sidrâte’ye göç ettiler, daha sonra da Mizâb’a gittiler.

Fâtımî hâkimiyeti döneminde Tâhert birkaç defa Zenâte Berberîleri’nin saldırısına uğradı. Bir ara Berberîler’in eline geçen şehir 347’de (958) Fâtımî kumandan Cevher es-Sıkıllî’nin Berberî kuvvetlerini bertaraf etmesiyle itaat altına alındı. Bu devirde Tâhertülkadîme’nin yeniden canlandığı ve giderek geliştiği anlaşılmaktadır. Nitekim Ya‘kūbî’nin sadece Rüstemî başşehri Tâhert’ten bahsetmesine karşılık ondan bir asır sonra yaşayan İbn Havkal eski Tâhert’ten de söz etmiş ve şehirde bir caminin bulunduğunu söyleyerek iki şehri karşılaştırmıştır (Śûretü’l-arż, s. 86). VI. (XII.) yüzyıl coğrafyacılarından Şerîf el-İdrîsî, iki Tâ-hert’ten bahsetmekle birlikte sadece Tâhertülkadîme’yi tanıtmış ve surla çevrili şehirde ticaret ve tarımın geliştiğini belirtmiştir (Nüzhetü’l-müştâķ, I, 255-256). Onun verdiği bilgiler, Muvahhidler zamanındaki saldırılar yüzünden Rüstemî başşehrinin büyük oranda boşaldığı ve önemini yitirdiği şeklinde yorumlanmıştır (el-MevsûǾatü’l-ǾArabiyye, V, 872).

Tâhert, Tilimsân’ın alınmasından itibaren Osmanlı egemenliğine girdi. Fransa’nın Cezayir’i işgali yıllarında Cezayir’in millî kahramanı Emîr Abdülkādir el-Cezâirî, Muasker’deki idare merkezini terketmek zorunda kalınca Tâhert civarına çekilip 1835-1841 yılları arasında, Rüstemî Tâherti’nin yakınında kurduğu Tagdemt kasabasını askerî ve idarî merkez olarak kullandı. Fransa işgali döneminde General Lamorcière 1863’te Tingartia’nın yerinde günümüzdeki modern Tihert’i tesis etti. Bu şehir surlarla çevrili olan eski şehrin kuzeyinde kuruldu. Rüstemî Tâherti’nin ise sadece harabeleri kalmıştır. Bugün Cezayir’in aynı adı taşıyan vilâyetinin merkezi olan Tâhert gelişen tarım ve hayvancılığı, safkan Arap atlarının yetiştirildiği haralarıyla ünlü önemli bir merkezdir. İbn Haldûn Üniversitesi’nin bulunduğu şehrin nüfusu 200.000’e yaklaşmıştır (2009 yılının ilk yarısında 194.000).

BİBLİYOGRAFYA:

Ya‘kūbî, el-Büldân (nşr. M. Emîn Dannâvî), Beyrut 1422/2002, s. 192, 195-196; İbnü’s-Sagīr, Aħbârü’l-eǿimmeti’r-Rüstemiyyîn (nşr. Muhammed Nâsır - İbrâhim Behhâz), Beyrut 1406/1986, tür.yer.; İbn Havkal, Śûretü’l-arż, s. 86, 95-96; Makdisî, Aĥsenü’t-teķāsîm, s. 228-229; Şerîf el-İdrîsî, Nüzhetü’l-müştâķ, Beyrut 1409/1989, I, 255-256; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân (Cündî), II, 8-10; İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, I, 196-197; ayrıca bk. tür.yer.; Jamil M. Abu’n-Nasr, A History of the Maghrib in the Islamic Period, London 1987, s. 42-49; Habîb Cenhânî, “Tâhert: ǾÂśımetü’d-devleti’r-Rüstemiyye (161-296/777-909)”, Revue tunisienne de sciences sociales, XII/40-43, Tunis 1975, s. 7-54; Süheyl Zekkâr, “ed-Devletü’r-Rüstemiyye fî Tîhert”, Dirâsât târîħiyye, sy. 12, Dımaşk 1403/1983, s. 74-90; Reşîd Abdullah el-Cemîlî, “er-Rüstemiyyûn fî Tâhert 162-297, İntişârü’l-İbâżıyye fi’l-Maġrib ve eŝeruhû fî ķıyâmi’d-devleti’r-Rüstemiyye”, el-Müǿerriħu’l-ǾArabî, sy. 34, Bağdad 1987, s. 186-200; Georges Marçais, “Tâhert”, İA, XI, 630-631; M. Talbi, “Tāhart”, EI² (İng.), X, 99-101; Necde Hammâş, “Tâhert”, el-MevsûǾatü’l-ǾArabiyye, Dımaşk 2002, V, 872-873.

Nadir Özkuyumcu