SÜV‘

(سواع)

Kur’ân-ı Kerîm’de Nûh kavminin taptığı belirtilen ve Câhiliye döneminde de tapınılan putlardan biri.

Kur’an’da Nûh kavmiyle ilgili olarak bahsi geçen Ved Yegūs, Yeûk ve Nesr isimli putlarla birlikte Süvâ‘ da anılır ve toplumda ileri gelenlerden bazı kimselerin, “Sakın ilâhlarınızı, hele Ved, Süvâ‘, Yegūs, Yeûk ve Nesr’i hiç bırakmayın” diyerek halkı Hz. Nûh’a karşı kışkırttıkları vurgulanır (Nûh 71/23). Kaynaklarda bu putlara Câhiliye Arapları’nca da tâzim edildiği nakledilmektedir (Buhârî, “Tefsîr”, Nûh, 1; İbnü’l-Kelbî, Putlar Kitabı, s. 50-51). Kadın sûretinde tasvir edilen ve Mekke ile Tâif arasındaki Batn-ı Nahle’de Ruhât denilen yerde bulunan Süvâ‘a Hüzeyl, Kinâne, Müzeyne ve Hemdân kabileleri tarafından tapınılmaktaydı. Süvâ‘ kültünün bekçiliğini Lihyânoğulları üstlenmişti. Süvâ‘a tapınanlar onun için hac ziyareti düzenlerler ve değerli hayvanlarını kurban ederlerdi (Şehristânî, II, 237). Mekke’nin fethine kadar varlığını sürdüren Süvâ‘ 8. (630) yılda Amr b. Âs tarafından yıkılmıştır.

Süvâ‘ isminin se‘a köküyle ilişkili olduğu ifade edilir; “seatü’l-ibil” sözü “develer başı boş meraya gitti” anlamındadır (Lisânü’l-ǾArab, “seveǾa” md.). Bu da Süvâ‘ kültünün çöl yaşamı ve deve çobanlığıyla ilişkili olduğunu akla getirmektedir. Diğer taraftan Süvâ‘ın bir kadın şeklinde tasvir edilmesi


ve erkek sûretinde temsil edilen Ved ile peş peşe anılması, onun, Sâmî geleneğinde çeşitli isimlerle tapınılan verimlilik tanrıçasının Hicaz bölgesindeki bir karşılığı olduğunu düşündürmektedir. Bu durumda ona Vedd’in eşi olarak tâzimde bulunulmuş olması muhtemeldir.

İbn Abbas’tan gelen bir rivayette bu beş put isminin aslında Nûh dönemi öncesinde yaşamış sâlih kimselere ait olduğu ve ölümlerinden sonra şeytanın aldatmasıyla onların hâtırasına bazı heykellerin dikildiği, nesiller değiştikçe bu heykellere tapınılmaya başlandığı anlatılır (Buhârî, “Tefsîr”, Nûh, 1). Benzer bir rivayet İbnü’l-Kelbî tarafından da aktarılmıştır. Buna göre Nûh dönemi öncesinde yaşamış olan bazı sâlih insanların heykelleri dikilmiş, önceleri yalnızca saygı amaçlı olarak yapılan ziyaretler zamanla tapınmaya dönüşmüş ve bu durum Nûh dönemine kadar devam etmiştir (Putlar Kitabı, s. 48).

Kaynaklar, diğer pagan kültleri gibi Süvâ‘ kültünün de Hicaz bölgesine Amr b. Lühay tarafından getirildiğini aktarmaktadır. Onun bu putu Benî Hüzeyl’den Hâris b. Temîm b. Sa‘d’a verdiği rivayet edilmektedir. Tapındıkları varlıkları genellikle dikili taş ve kaya ya da ağaç gibi temsilî olmayan unsurlarla sembolize eden Câhiliye Arapları’nın Ved ve Süvâ‘ı insan sûretli putlarla temsil etmeleri dikkat çekicidir. Hicaz bölgesi ve civarında genellikle tanrı ve tanrıçalarla ilgili kesme taş veya ağaç gibi soyut figürler hâkim unsur olduğuna göre insan sûretindeki bir figürle temsil edilen Hübel putu gibi. Ved ve Süvâ‘ın da yöreye dışarıdan getirilmesi mantıklı görünmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Kelbî, Putlar Kitabı: Kitâb al-Asnâm (trc. Beyza Düşüngen), Ankara 1969, s. 28-29, 36, 48, 50-51; İbn Hişâm, es-Sîre, I, 78; Taberî, CâmiǾu’l-beyân, XXIII, 303-304; Zemahşerî, el-Keşşâf (nşr. M. Mürsî Âmir), Kahire 1397/1977, VI, 162; Şehristânî, el-Milel, Beyrut 1975, II, 237; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, III, 181-182; Âlûsî, Rûĥu’l-meǾânî, XVI, 133; W. R. Smith, The Religion of the Semites, London 1894, s. 37, 226; Elmalılı, Hak Dini (s.nşr. M. Nur Çetin v.dğr.), Ankara, ts. (Akçağ Yayınları), VIII, 102; Neşet Çağatay, İslâm Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı, Ankara 1971, s. 105; Şevkī Dayf, Târîħu’l-edeb, I, 91; I. Eph’al, The Ancient Arabs: Nomads on the Borders of the Fertile Crescent 9th-5th Centuries B.C., Jerusalem 1982, s. 121; Şemseddin Günaltay, İslam Öncesi Araplar ve Dinleri (s.nşr. M. Mahfuz Söylemez - Mustafa Hizmetli), Ankara 1997, s. 71; Şinasi Gündüz, Mitoloji ile İnanç Arasında: Ortadoğu Dinsel Gelenekleri Üzerine Yazılar, Samsun 1998, s. 66-67; T. Fahd, “SuwāǾ”, EI² (İng.), IX, 908-909; A. Allouche, “Arabian Religions”, ER, I, 444.

Şinasi Gündüz