ŞÜŞTERÎ

(الششتري)

Seyyid Ziyâüddîn Nûrullāh b. Şerefiddîn Abdillâh b. Nûrillâh b. Muhammed Şâh el-Mar‘aşî eş-Şüşterî (ö. 1019/1610)

Mecâlisü’l-müǿminîn adlı eseriyle tanınan Şiî âlimi.

956’da (1549) İran’ın Hûzistan eyaletinin merkezi Şüşter’de (Şûşter) doğdu ve burada yetişti. Hz. Hüseyin’in oğlu İmam Ali Zeynelâbidîn’in soyundandır. Kadı Ziyâeddin, Kadı Nûrullah, “Üçüncü Şehid” lakaplarıyla ve Şüşter’in Arapça’ya Tüster şeklinde geçmesinden dolayı Tüsterî nisbesiyle de anılır. Mar‘aşî nisbesi ecdadından Hüseyin el-Asgar’ın torununun oğlu, Mar‘aş lakaplı Ali b. Abdullah ile ilişkili olup bazı kaynaklarda ileri sürüldüğü gibi Maraş şehrinden kaynaklanmamaktadır. Bununla birlikte Ali b. Abdullah’ın bu lakabı Maraş şehriyle ilgisi dolayısıyla aldığı, daha sonraki dönemlerde Şîa muhitinde Mar‘aşî nisbesiyle şöhret bulan ulemânın onun soyundan geldiği belirtilmektedir.

Çocukluk döneminde babasından ve Abdürrahîm eş-Şüşterî’den ders alan Şüşterî 979’da (1571) ilim tahsili için Meşhed’e gitti. Burada on yılı aşkın bir süre Abdülvâhid b. Ali et-Tüsterî ve diğer âlimlerin derslerini takip etti. Şehirde meydana gelen karışıklıklar yüzünden 990 Şevvalinde (Kasım 1582) Hindistan’a geçerek Bâbürlü Hükümdarı Ekber Şah’ın hizmetine girdi. Ekber Şah kendisine kazaskerlik ve vezirlik görevleri verdi. Oğlu Alâülmülk Muhammed Ali’nin kaydettiği bilgiye karşılık (eś-Śavârimü’l-mühriķa, neşredenin girişi, s. y-b) Sünnî müelliflerin kitaplarında bu konuda farklı rivayetler bulunmaktadır. Mahallî Hindistan kaynaklarından faydalandığı anlaşılan Abdülhay el-Hasenî’nin naklettiğine göre Şüşterî önce tabip


Ebü’l-Feth b. Abdürrezzâk el-Geylânî ile yakınlık kurmuş, onun aracılığıyla Ekber Şah tarafından Lahor’a kadı tayin edilmiş ve oğlu Cihangir Şah zamanına kadar bu görevde kalmıştır. Abdülhay el-Hasenî ayrıca Şüşterî’nin gizli tuttuğu Şîa mezhebine göre hüküm verdiği halde güçlü kabul ettiği delile göre dört Sünnî mezhepten biriyle hükmettiğini ileri sürdüğünü, eserlerini halktan gizlediğini, İĥķāķu’l-ĥaķ ve Mecâlisü’l-müǿminîn’de Eş‘ariyye hakkında ağır ithamlarda bulunduğunu, Mecâlisü’l-müǿminîn adlı eserini elde eden bir âlimin kitabı Cihangir Şah’a arzetmesi üzerine çok hiddetlenen sultanın emriyle kendisine dayak cezası uygulanırken Agra’da öldüğünü kaydeder. Şiî müelliflerinden Muhsin el-Emîn, Şüşterî’nin Hindistan’da kendisini Şâfiî olarak tanıttığını, şöhreti yayılınca Ekber Şah’ın onu çağırıp kadı tayin etmek istediğini, onun da dört mezhebin görüşlerinden dilediğiyle hüküm vermesine müsaade edilmesi şartıyla bu teklifi kabul ettiğini söyler. Cihangir sultan olunca Şüşterî’nin aslında Şiî olduğu ve dört mezhepten birinin görüşüne uydurarak Ca‘feriyye’ye göre hüküm verdiği yolunda kendisine bilgi verildiği, sultanın buna inanmaması üzerine Mecâlisü’l-müǿminîn adlı kitabının getirildiği, sonunda kararlaştırılan dayak cezası sırasında Şüşterî’nin Ekberâbâd’da öldüğünü, kabrinin bir ziyaretgâh sayıldığını bildirir (AǾyânü’ş-ŞîǾa, X, 229). Celâleddin el-Hüseynî, Ekber Şah zamanında saray imamı olan tarihçi Abdülkādir el-Bedâûnî’nin Şüşterî’den övgüyle söz etmesini ve onun Şiî olduğunu belirtmesini (Muntakabu-t-tawâriқћ, III, 193) delil göstererek Şüşterî’nin Şiîlik’ten dolayı değil kendisini çekemeyenlerin iftirası yüzünden öldürüldüğünü kaydeder (eś-Śavârimü’l-mühriķa, neşredenin girişi, s. lâm). Bazı Şiî müellifleri, Şüşterî’nin tasavvufa meylini gösteren bir kısım ifadelerinin onun tasavvufu bütünüyle kabul ettiği şeklinde anlaşılamayacağını, Şîa akaidine dair düşünceleri göz önüne alındığında buna aykırı tasavvufî yaklaşımları kabul etmesinin söz konusu olamayacağını belirtmişlerdir. Muhsin el-Emîn, Şüşterî’nin ölüm yeri olarak Ekberâbâd’ı, İsfahânî Lahor’u gösterirken (Riyâżü’l-Ǿulemâǿ, V, 265) oğlu Alâülmülk Muhammed Ali babasının 26 Rebîülâhir 1019 (18 Temmuz 1610) tarihinde saltanat merkezi Agra’da öldüğünü belirtir (eś-Śavârimü’l-mühriķa, neşredenin girişi, s. y-t). Abdülhay el-Hasenî ve Âgā Büzürg-i Tahrânî de Agra’da öldüğünü kaydeder. Ekberâbâd, Agra’nın diğer adı olduğuna göre Lahor’da öldüğüne dair bilgi yanlıştır.

Eserleri. 140’a yakın kitap ve risâle kaleme aldığı belirtilen Nûrullah Şüşterî’nin başlıca eserleri şunlardır: 1. Mecâlisü’l-müǿminîn. Şîa mezhebinin Safevîler’le birlikte doğduğuna dair iddialara karşı kaleme alınan bu Farsça eser, başlangıçtan müellifin zamanına kadar bazı Şîa âlimleri, râvileri, İmâmiyye’ye mensup meşhur sultan ve emîrler, mutasavvıf ve şairler hakkında önemli bilgiler içermektedir (Tahran 1268, 1299, 1326, 1335 hş.; nşr. Seyyid Ahmed - Abdümenâfî, I-II, Tahran 1365 hş.; Tebriz, ts.). 2. İĥķāķu’l-ĥaķ ve izhâķu’l-bâŧıl. Şâfiî âlimi Fazlullah b. Rûzbihân el-Huncî’nin Şiî ulemâsından İbnü’l-Mutahhar el-Hillî’nin imâmete dair Nehcü’l-ĥaķ ve keşfü’ś-śıdķ ve’ś-śavâb adlı kitabını tenkit için kaleme aldığı İbŧâlü nehci’l-bâŧıl ve ihmâlü keşfi’l-Ǿâŧıl’a reddiye olarak yazılmıştır (I-IV, Tahran 1273; Kahire 1326; Âyetullah Seyyid Şehâbeddin el-Hüseynî el-Mar‘aşî en-Necefî’nin ta‘likatıyla, I-XXXVI, Kum 1376-1421). Muhammed Hasan b. Muhammed el-Muzaffer en-Necefî bu esere Delâǿilü’ś-śıdķ li-nehci’l-ĥaķ adıyla bir tekmile yazmıştır (I, Tahran 1369; I-VI, Kum 2004). 3. Meśâǿibü’n-nevâśıb. Müellifin çağdaşı Mirza Mahdûm eş-Şerîfî’nin İmâmiyye’yi eleştiren Nevâķıżu’r-Revâfıż adlı eserine reddiyedir. Safevî Hükümdarı Şah I. Abbas’a sunulan eser, Mirza Muhammed Ali Müderris el-Cehârdehî er-Reştî’nin Farsça tercümesiyle birlikte basılmış (Tahran 1369 h.), ayrıca Muhammed Kutubşah’ın emriyle müellifin oğlu Alâülmülk Muhammed Ali tarafından Farsça’ya çevrilmiştir (Âgā Büzürg-i Tahrânî, XXI, 76-77). Eserin daha sonra çeşitli baskıları yapılmıştır (I-II, Kum 1426/2005). 4. eś-Śavârimü’l-mühriķa fî reddi (naķdi/cevâbi)’ś-Śavâǿiķi’l-muĥriķa. İbn Hacer el-Heytemî’nin Şîa’nın imâmetle ilgili görüşlerini tenkit için kaleme aldığı eserine reddiyedir (nşr. Celâleddin el-Hüseynî, Tahran 1367 h./1326 ş.). 5. Ĥâşiye Ǿalâ Tefsîri’l-Beyżâvî (Brockelmann, GAL Suppl., I, 739-740). 6. Ĥâşiye Ǿalâ Şerĥi’l-Kâfiye. Cemâleddin İbnü’l-Hâcib’in kitabına Şehâbeddin Devletâbâdî’nin yazdığı şerhin hâşiyesidir (a.g.e., I, 533). 7. Ĥâşiye Ǿalâ Şerĥi Tehźîbi’l-manŧıķ. Teftâzânî’nin eserine Şehâbeddin Abdullah b. Hüseyin el-Yezdî’nin yazdığı şerhin hâşiyesidir (a.g.e., II, 303). 8. es-Seĥâbü’l-muŧîr fî tefsîri âyeti’t-taŧhîr. Ehl-i beyt’le ilgili âyetin (el-Ahzâb 33/33) tefsirine dair bir risâledir (nşr. Hüdâ Câsim Muhammed Ebû Tabre, Türâŝünâ, X/38-39 [Cemâziyelâhir] 1415, s. 401-459; Şüşterî’nin eserlerinin bir listesi için bk. Abdullah Efendi el-İsfahânî, V, 266-268; M. Ali Müderris, III, 385-386; AǾyânü’ş-ŞîǾa, X, 229; Kays Âl-i Kays, III, 380-389).


BİBLİYOGRAFYA:

Şüşterî, eś-Śavârimü’l-mühriķa fî naķdi’ś-Śavâǿiķi’l-muĥriķa (nşr. Celâleddin el-Hüseynî), Tahran 1367/1326, neşredenin girişi; a.mlf., es-Seĥâbü’l-muŧîr fî tefsîri âyeti’t-taŧhîr (nşr. Hüdâ Câsim M. Ebû Tabre, Türâŝünâ, X/38-39 içinde), Kum 1415, neşredenin girişi, s. 407-413; Abdülkādir el-Bedâûnî, Muntakabu-t-tawāriқћ (trc. Sir Wolseley Haig), Delhi 1986, III, 193-196; Hür el-Âmilî, Emelü’l-âmil (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Bağdad 1385/1965, s. 336-337; Abdullah Efendi el-İsfahânî, Riyâżü’l-Ǿulemâǿ ve ĥiyâżü’l-fużalâǿ (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Kum 1401, V, 265-275; Hânsârî, Ravżâtü’l-cennât (nşr. Esedullah İsmâiliyyân), Kum, ts. (Mektebet-i İsmâiliyyân), VIII, 159-161; Brockelmann, GAL Suppl., I, 133, 533, 739-740, 970; II, 207, 303, 607-608, 941; Âgā Büzürg-i Tahrânî, eź-ŹerîǾa ilâ teśânîfi’ş-ŞîǾa, Necef-Tahran 1355-98, I, 290-291; VIII, 251; XV, 93-94; XIX, 370; XXI, 76-77; M. Ali Müderris, Reyĥânetü’l-edeb, Tebriz, ts. (Çâphâne-i Şafak), III, 384-387; Hânbâbâ, Fihrist, IV, 4523-4524, 4771; a.mlf., Fihrist-i Kitâbhâ-yi Çâpî-yi ǾArabî, Tahran 1344 hş., s. 280-281, 423, 554, 593; Zübeyd Ahmed, el-Âdâbü’l-ǾArabiyye, II, 358-359, 426; Sâlihiyye, el-MuǾcemü’ş-şâmil, I, 247-248; AǾyânü’ş-ŞîǾa, X, 228-230; Kays Âl-i Kays, el-Îrâniyyûn, III, 378-390; Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ħavâŧır, Beyrut 1420/1999, V, 658-659; M. Hidayet Hosain, “Nūr Allāh”, EI² (İng.), VIII, 123-124; Şehîdî Sâlihî, “Tüsterî MarǾaşî”, DMT, IV, 251-252.

Ahmet Özel