ŞUĞUL

(شغل)

Türk dinî mûsikisinde bir form.

Şuğl, Türk dinî mûsikisinde bestekârların Türk mûsikisi makam ve usulleriyle besteledikleri Arapça güfteli ilâhilere verilen isimdir. Günümüze ulaşan örneklerden XVII. yüzyıldan beri şuğul bestelendiğini söylemek mümkündür. Sadettin Nüzhet Ergun XIX. yüzyılın sonlarına doğru şuğullerin tekkelerde büyük bir revaçla okunduğunu ifade eder. Şuğullerin büyük kısmı kolay anlaşılır ifadelerden meydana gelir, beste itibariyle de hareketli eserlerdir. Ağızdan ağıza nakledilmesi esnasında zamanla bazılarının güftesi bozulduğundan pek azının güfte yazarı bilinmektedir. Bazı şuğuller Hz. Ebû Bekir, İmam Bûsîrî, Bilâl-i Habeşî, Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Ahmed er-Rifâî ve Ahmed el-Bedevî’ye nisbet edilmektedir. Şuğuller tekkelerde zikir esnasında okunduğu için ritme uygun olması yönünde daha çok nîm-sofyan, sofyan, düyek gibi küçük usullerle bestelenmiştir. Özellikle bayramlarda ve kandil gecelerinde icra edilen ve daha çok Rifâî, Kādirî, Bedevî, Desûkī, Sa‘dî tarikatlarına has bir tören olan nevbe merasimlerindeki kıyam zikri esnasında vurulan halîle, mazhar, kudüm gibi çalgılar eşliğinde ilâhilerle beraber okunan şuğullerde ağırdan başlayıp giderek süratlenen bir seyir takip edilir.

El yazması güfte mecmualarında fazla şuğul yer almamakta, şuğul güftelerinin derlendiği mecmualara kütüphanelerde pek fazla rastlanmamaktadır. Bunların arasında İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde kayıtlı bulunan (TY, nr. 4116) Ebhe’n-naġamât fî terennümâtı ilâhiyyât adlı eser en geniş şuğul mecmualarından biridir. Günümüz dinî mûsiki repertuvarında da sayıları fazla olmayan şuğullere dinî mûsiki icralarında pek az yer verilmektedir. Zamanımıza ulaşan elli civarındaki şuğul repertuvarının büyük bir kısmı Zekâî Dede’ye aittir. Bunların içinde bestesi Zâkirî Hasan Efendi’ye ait, “ŞefîǾu’l-ħalķı fi’l-maĥşer Muĥammed śâĥibü’l-minber” mısraıyla başlayan pençgâh; Hacı Fâik Bey’in, “Cûd bi-lütfik yâ ilâhî” mısraıyla başlayan sabâ; Zekâî Dede’nin, “TaǾaşşaķtü bi-envâri cemâlik” mısraıyla başlayan hicaz, “İn nilte yâ rîĥa’ś-śabâ” mısraıyla başlayan sabâ; Sadettin Kaynak’ın, “Yâ śâĥibe’l-cemâl ve yâ seyyide’l-beşer” mısraıyla başlayan hüzzam şuğulleri en meşhurlarındandır.

BİBLİYOGRAFYA:

Sadettin Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, İstanbul 1942-43, I, 123; II, 401, 404; Suphi Ezgi, Nazarî-Amelî Türk Musikisi, İstanbul, ts., III, 85; Kâzım Uz, Musiki Istılâhatı (nşr. Gültekin Oransay), Ankara 1964, s. 68; M. Ekrem Karadeniz, Türk Mûsikîsinin Nazariye ve Esasları, Ankara, ts. (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları), s. 167; Nuri Özcan, On Sekizinci Asırda Osmanlılar’da Dînî Mûsikî (doktora tezi, 1982), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 38; Mehmet Emin Altıntop, Türk Din Mûsikîsinde Arapça Güfteli İlâhîler (Şuğuller) (yüksek lisans tezi, 1994), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Mustafa İsmail Rızvanoğlu, Eyyûbî Mehmet Zekâî Dede (1824-1897) Hayatı ve Dînî Eserleri (yüksek lisans tezi, 1997), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 34-35; Öztuna, BTMA, II, 363; Süreyya Ağayeva, “Nevbe”, DİA, XXXIII, 37-38.

Erdoğan Ateş