SIRRI PAŞA

(1844-1895)

Osmanlı devlet adamı, edip, şair ve âlim.

Girit’in Kandiye şehrinde doğdu. Asıl adı Selim Sırrı’dır. Kaynaklarda Sırrî-i Girîdî, Giritli Sırrı Paşa ve Selim Sırrı Paşa olarak da anılır. Babası, Konya’dan göç ederek Girit’e yerleşmiş ailelerden birine mensup olan Helvacızâde Tosun Efendi’dir. On iki yaşındayken babasını kaybetti. İlk tahsil ve gençlik yıllarını dedesinin yanında geçirdi. On altı yaşında memuriyete başladı ve Kandiye Mahkeme-i Şer‘iyyesi’nde kâtip oldu. Ardından Hanya’da evkaf kâtipliğine geçti (1860). Bir süre İstanbul’da kaldıktan sonra o dönemde Teselya’nın en önemli yerleşim merkezi olan Yenişehr-i Fener’e (Larissa) gitti. Önce bu şehrin Merkez-i Meclis Kitâbeti’nde çalıştı, daha sonra Vezir Tepedelenli İsmâil Paşa ile Hasan Tahsin Paşa’nın divan efendiliklerinde bulundu. Tepedelenli İsmâil Paşa’nın Hudâvendigâr (Bursa) valiliği sırasında bu defa Bursa’da onun divan efendiliğini yürüttü. Sadrazam İbrâhim Edhem Paşa Yanya valisi iken onun Kalem-i Mahsûs’unda çalıştı (1867). Aynı yıl bu vilâyetin mektupçu muavinliğine getirildi. İbrâhim Edhem Paşa tarafından dönemin İzmir valisi Hekim İsmâil Hakkı Paşa’ya takdim edilen Sırrı Efendi, Aydın vilâyetinin mektupçu muavinliği görevine tayin edildi (1868). Bu sırada Hekim İsmâil Hakkı Paşa’nın küçük kızı şair ve mûsikişinas Leylâ (Saz) Hanım ile evlendi. Bu evlilikten Yusuf Razi (Bel), (Mimar) Vedat (Tek), Nezihe (Beler) ve Feride (Ayni) adlarını taşıyan dört çocuğu oldu. Ardından Prizren vilâyetinin teşkili sırasında burada mektupçu unvanıyla birkaç yıl görev yaparak İstanbul’a döndü. 1872’de Tuna vilâyeti mektupçuluğu görevine getirilen Sırrı Paşa sırasıyla Rusçuk, Bihke (Bihaç), Banyaluka, İzvornik ve Vidin’de mutasarrıflık yaptı. Doksanüç Harbi’nin sonunda Rusya ile imzalanan Ayastefanos Antlaşması’nın bazı hükümlerini icra etmek üzere Şumnu-Varna komiseri unvanıyla görevlendirildi. Ardından Karesi (Balıkesir) mutasarrıflığına tayin edildi. Daha sonra Trabzon, Kastamonu, tekrar Trabzon, Ankara, Sivas, Diyarbekir, Adana ve Bağdat’ta valilik yaptı. Birinci rütbe Osmânî ve Mecîdî nişanlarına sahip olan Sırrı Paşa, vezir rütbesiyle yürüttüğü Bağdat valiliğinin ardından yeniden Diyarbekir valiliği görevine becayiş suretiyle getirildi (1892).


Sırrı Paşa’nın Diyarbekir ve Bağdat valilikleri sırasında ikinci bir evlilik yaptığı, bu evlilikten de çocuklarının olduğu, kızı Feride Ayni’nin torunu olan Nezih Halim Neyzî tarafından kaydedilmektedir. Sırrı Paşa, Diyarbekir valisi iken tedavi görmek üzere geldiği İstanbul’da uzun süreden beri mustarip olduğu kalp hastalığından kurtulamayarak öldü (12 Aralık 1895). II. Abdülhamid’in irâde-i seniyyesi gereğince II. Mahmud Türbesi hazîresine defnedildi (M. Ali Ayni, s. 29; Ali Kemalî Aksüt, s. 67).

Celâl Nûri İleri’nin amcası ve Mehmet Ali Ayni’nin kayınpederi olan Sırrı Paşa’nın titiz ve sinirli bir mizaca sahip olmasına ve sıkıntılı bir dönemde görev yapmasına rağmen görevlerinin hiçbirinden azledilmeyişi onun başarılı bir devlet adamı olduğunu göstermektedir. Görev yaptığı yerlerde birçok yararlı hizmetler gerçekleştirmiştir. Bağdat valiliği sırasında günümüzde hâlâ kullanılan ve kendi adıyla anılan Sırrıye Barajı ile Hindiye Seddi’ni onun inşa ettirdiği, Hille Kanalı’nın açılmasında önemli katkılarının bulunduğu bilinmektedir (Mektûbât, II, 46-51, 78-79; III, 250-254). Ayrıca görevli bulunduğu yerlerde âlimlere saygı gösterdiği, ihtiyaç sahiplerini koruyup sıkıntılarını giderdiği kaydedilmektedir. Arapça ve Farsça’ya vâkıf olan, nesirde bir edebî üslûba sahip olduğu bilinen Sırrı Paşa yazılarında tasavvufî konulara ağırlık vermiş, “Sırrî” mahlasıyla yazdığı şiirleri dolayısıyla dönemindeki edipler tarafından başarılı bir şair, rik‘a hattında kullandığı üslûp sebebiyle iyi bir hattat olarak nitelendirilmiştir (İbnülemin, Son Sadrıazamlar, I, 1194; Son Asır Türk Şairleri, IV, 2192).

Eserleri. Tefsir. 1. Sırr-ı Kur’ân (İstanbul 1302-1303). Fahreddin er-Râzî’nin Mefâtîĥu’l-ġayb adlı tefsirinin mukaddime, istiâze ve besmele ile Fâtiha sûresinin tefsirini içeren bölümünün tercümesi olup bir cilt içinde üç cüz halinde yayımlanmıştır. 2. Ahsenü’l-kasas (Tefsîr-i Sûre-i Yûsuf aleyhisselâm; İstanbul 1309). Yine üç cüz halinde neşredilen eser Tahir Galip Seratlı tarafından Hikâyelerin En Güzeli, Ahsenü’l-Kasas, Güzel İnsan Yusuf, Yusuf Sûresi Tefsiri başlığıyla kısaltılıp sadeleştirilerek yayımlanmıştır (İstanbul 2005). 3. Sırr-ı Furkān (Tefsîr-i Sûre-i Furkān; İstanbul 1309, 1312). 4. Sırr-ı İnsân (Tefsîr-i Sûre-i İnsân; İstanbul 1312). 5. Sırr-ı Meryem (Tefsîr-i Sûre-i Meryem). Eserde bazı peygamberlerin kıssaları ve öğütleri yanında Hz. Zekeriyyâ’nın eşinin mûcizevî bir doğumla oğlu Yahyâ’yı dünyaya getirişine değinilmekte, ardından Îsâ’nın doğumuna ve hayatına yer verilmektedir. Sırrı Paşa’nın iki cilt olarak hazırladığı eserin sadece I. cildine ulaşılabilmiştir (Âmid 1312). Bu cildin, müellifin önsözüyle geniş bir mukaddimesinden sonra sûrenin 33. âyetine kadar olan kısmının tefsirinden ibaret olduğu görülmektedir. Sırrı Paşa eserin mukaddimesinde “İlm-i Tefsîr”, “Tabakāt-ı Müfessirîn” ve “Âdâb-ı Müfessirîn” başlıkları altında tefsir ilmiyle ilgili bazı bilgiler vermektedir. Mukaddime, Sırr-ı Meryem’in yayımlanmasından önce M. Ali Ayni tarafından müstakil bir risâle halinde Tabakāt ve Âdâb-ı Müfessirîn adıyla neşredilmiş (İstanbul 1312), risâlenin sonuna da “Sâhib-i Eserin Terceme-i Hâli” başlıklı bir bölüm eklenmiştir. 6. Sırr-ı Tenzîl (Diyarbekir 1313). Müellifin Ahsenü’l-Kasas, Sırr-ı Furkān ve Sırr-ı İnsân adlı tefsirlerinden özetlenerek oluşturulmuştur.

Kelâm, Dinler ve Mezhepler Tarihi, Mantık. 1. Şerh-i Akāid Tercümesi (Rusçuk 1292). Necmeddin en-Nesefî’ye ait ǾAķāǿidü’n-Nesefî adlı risâleye Teftâzânî tarafından yazılan şerhin (Şerĥu’l-ǾAķāǿid) tercümesi olup Sırrı Paşa’nın Tuna vilâyeti mektupçusu iken yayımladığı eser onun ilk ilmî çalışmasıdır. 2. Rü’yetullah’a Dâir Risâle (Rusçuk 1293). Şerh-i Akāid Tercümesi’nde rü’yetullah konusunda kelâm ekolleri arasında yapılan tartışmalara ayrılmış bölümün müstakil neşridir. 3. Nakdü’l-kelâm fî akāidi’l-İslâm (İstanbul 1302, 1310, 1324). Müellifin Trabzon valiliği sırasında Şerh-i Akāid Tercümesi’nden bazı kısaltmalar ve alıntılar yapmak suretiyle kısmen tercüme, kısmen telif tarzında düzenlediği eseridir. Birçok baskısı yapılan kitap Kâzım Albayrak tarafından seçme usulüyle sadeleştirilerek İlm-i Kelâm’ın Özü adıyla yayımlanmıştır (İstanbul 1987). 4. er-Rûh (İstanbul 1303, 1305). Müellifin Ankara valiliği esnasında telifini tamamladığını bildirdiği eserde İsrâ sûresinin ruhla ilgili 85. âyeti üzerinde durulmaktadır. Ruh konusunun düşünce tarihinin çok geniş bir meselesi olduğunu vurgulayan müellif zaman zaman kendi şiirlerinden örnekler verdiği eserini İbn Sînâ’ya atfettiği “Kasîde-i Rûhiyye” başlıklı yirmi beyitle bitirmektedir. 5. Ârâü’l-milel (İstanbul 1303). Derleme niteliğinde küçük çapta bir kelâm ve mezhepler tarihi çalışması olup kelâm ilminin çok kısa bir tarihçesi yapıldıktan sonra müslümanlar arasında ortaya çıkan fikrî ihtilâflara değinilmekte; ardından Mu‘tezile, Gulât, Bâtıniyye, İsmâiliyye, Zeydiyye, İmâmiyye, Havâric, Mürcie ve Cebriyye fırkaları hakkında kısa bilgiler verilmektedir. Eserin sonlarında “fırka-i nâciye” kavramı üzerinde durulmuş, Eş‘ariyye ve Mâtürîdiyye mezheplerine temas edilmiş, ardından Ehl-i sünnet akîdesi özetlenmiştir. 6. Mi‘yârü’l-makāl (İstanbul 1303). Bir mukaddime ile dokuz başlıktan oluşan eser, medreselerde ders kitabı olarak okutulmak üzere Arapça’sı verilen bir mantık metninin Türkçe tercümesi ve kısmî açıklamasından ibarettir. 7. Nûrü’l-hüdâ li-men’istehdâ (Diyarbekir 1310). Müellifin hıristiyan misyonerlerinin faaliyetleri karşısında Hıristiyanlığı eleştirmek amacıyla kaleme aldığı reddiye türünde bir eserdir. Eserde dönemin Diyarbekir Keldânî Kilisesi Başpiskoposu Abdi Yesû‘ Efendi ile Sırrı Paşa arasında geçen münazaralara da yer verilmektedir.

Dil ve Edebiyat. 1. Galatât (2. bs., İstanbul 1301; İstanbul 1305). İbn Kemal’e ait olup et-Tenbîh Ǿalâ ġalaŧi’l-ħâmil (câhil) ve’n-nebîh adını taşıyan ve daha çok Ġalaŧâtü’l-Ǿavâm diye bilinen risâle esas alınarak yazılmıştır. Müellif, Kastamonu valisi iken kaleme aldığı bu eserinde Türkçe’de yanlış kullanıldığını düşündüğü 103 Arapça kelimeyi incelemektedir. 2. Mektûbât-ı Sırrı Paşa. Müellifin valilik görevleri sırasında yaptığı resmî yazışma ve konuşmalarla (nutuk) birçok şahsî mektup ve yazılarını ihtiva etmektedir. Tamamı üç cilt olan ve çeşitli tarihlerde basılan Mektûbât’ın ilk cildi, Trabzon Vâlisi Sırrı Paşa Hazretlerinin Bazı Âsâr-ı Hâmesini Hâvî Mecmuadır başlığı ile Trabzon’da (1301), II ve III. ciltleri İstanbul’da (1315-1316) basılmıştır. Çeşitli yerlerde mektupçu ve vali olarak görev yapan Sırrı Paşa’nın özellikle vilâyet gazetelerine ilişkin görüş, faaliyet ve uygulamaları onun bu eserinde yer almaktadır (Yazıcı, XXXVI [1997], s. 224).

Sırrı Paşa’nın Numûne-i Adâlet ve Sırr-ı İstivâ adlı matbu iki risâlesinin daha bulunduğu kaydedilmekteyse de bunlara ulaşılamamıştır. Sırrî-i Girîdî’nin iyi bir şair olduğunu belirten İbnülemin ona ait bazı şiir örnekleri vermektedir. Dîvançe-i Sırrî adlı bir şiir mecmuası ile Giritli Şairler başlıklı bir çalışmasının bulunduğu da kaydedilen Sırrı Paşa’nın özellikle Mektûbât’ına ve çeşitli eserlerine serpiştirilmiş şiirleri Cemal Kurnaz tarafından yayımlanmıştır (bk. bibl.). Sırrı Paşa’nın basılı eserleri arasında adı geçen, Arnavutlar’ın ahlâkı ve âdetleriyle ilgili bazı kanun ve kuralların anlatıldığı kaydedilen Lek Dukakin adlı esere de (M. Ali Ayni, s. 30) ulaşılamamıştır (Lek Dukakin Kanunları için bk. İA, I, 577-578; Shtjefen Gjeçovi, Kanuni i Lekë Dukagjinit, Gusht 2001;


Tonin Çobani, Princi i Përfolur Lekë Dukagjini, Tirane 2003). Sırrı Paşa’nın tefsir çalışmalarıyla ilgili yüksek lisans tezleri hazırlanmıştır: Abdülhalim Koçkuzu, Giritli Sırrı Paşa ve Tefsirdeki Metodu (1992, SÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü); Ekrem Gülşen, Giritli Sırrı Paşa ve Tefsir İlmindeki Yeri (1992, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü); İsmail Borlak, Giritli Sırrı Paşa ve Tefsir İlmindeki Yeri (1994, AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; ayrıca bk. Abay, sy. 6 [1999], s. 293).

BİBLİYOGRAFYA:

Sırrı Paşa, Mektûbât, İstanbul 1315-16, II-III, tür.yer.; a.mlf., Tabakāt ve Âdâb-ı Müfessirîn, İstanbul 1312, Mehmed Ali Ayni’nin biyografi yazısı, s. 26-30; Sicill-i Osmânî, III, 15-16; Osmanlı Müellifleri, II, 246-248; Ali Kemalî Aksüt, Profesör Mehmed Ali Aynî, Hayatı ve Eserleri, İstanbul 1944, s. 55-67; Gövsa, Türk Meşhurları, s. 356; İbnülemin, Son Sadrıazamlar, I, 1194; a.mlf., Son Hattatlar, s. 755-756; a.mlf., Son Asır Türk Şairleri (haz. İbrahim Baştuğ), Ankara 2002, IV, 2189-2195; Leylâ Saz, Harem’in İçyüzü (haz. Sadi Borak), İstanbul 1974, tür.yer.; Mehmet Aydın, Müslümanların Hıristiyanlığa Karşı Yazdığı Reddiyeler ve Tartışma Konuları, Konya 1989, s. 103-104; Nezih Neyzi, Kızıltoprak Hatıraları, İstanbul 1993, s. 49-56, 70-72, 97; Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, II, 689-692; Nesimi Yazıcı, “Sırrı Paşa ve Vilâyet Gazeteleri”, AÜİFD, XXXVI (1997), s. 223-231; Selim Özarslan, “Sırrı Girîdî ve Nakdü’l-kelâm’ı”, Fırat Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sy. 3, Elazığ 1998, s. 237-264; Muhammed Abay, “Osmanlı Döneminde Yazılan Tefsir ile İlgili Eserler Bibliyografyası”, Dîvân: İlmî Araştırmalar, sy. 6, İstanbul 1999, s. 293; Cemâl Kurnaz, “Giritli Sırrı Paşa, Hayatı, Eserleri, Şiirleri”, İlmî Araştırmalar, sy. 9, İstanbul 2000, s. 133-160; Mustafa Özel, “Son Dönem Osmanlı Tefsir Tarihinden Bazı Portreler II”, DÜİFD, XVI (2002), s. 122-123; K. Süssheim, “Arnavutluk”, İA, I, 577-578; İsmet Parmaksızoğlu, “Sırrı Paşa”, TA, XXVIII, 534; Mustafa S. Kaçalin, “Galat”, DİA, XIII, 302; İlyas Çelebi, “Kemalpaşazâde”, a.e., XXV, 246; Nuri Özcan, “Leylâ Hanım”, a.e., XXVII, 158.

Cemal Kurnaz