SÎRETÜ’n-NEBÎ

(سيرت النبى)

Darîr’in XIV. yüzyılda kaleme aldığı ilk Türkçe siyer kitabı.

Güçlü hâfızası, geniş bilgisi, konuşmasının tatlılığı ve çekiciliğiyle çevresince takdir edilen Erzurumlu Mustafa Darîr, Mısır’a gittiği dönemde atabek olan Berkuk’un isteğiyle geceleri sultanların meclisinde Hz. Peygamber’in, sahâbelerin, melik ve emîrlerin hayatlarını, gazâlarını, Şam, Mısır, Irak fetihlerini ve çeşitli tarihî kıssaları anlatmakla görevlendirilmişti (Sîretü’n-nebî, TSMK, Koğuşlar, nr. 1001, vr. 6b). Âmâ olan Darîr, İbn Hişâm’ın es-Sîretü’n-nebeviyye’sini halkın zor anlayacağını düşünerek, dönemin Mısır müftüsü Şeyh Ekmeleddin el-Bâbertî’nin tavsiyesi üzerine İslâmiyet’in ilk yıllarına dair hayalî unsurlarla karışmış hikâyelerle kaleme alınan Ebü’l-Hasan el-Bekrî el-Kasasî’nin (ö. 694/1295 civarı) Arapça siyerini sultanların huzurunda okutuyor ve Türkçe’ye tercüme ederek anlatıyordu (TSMK, Koğuşlar, nr. 1001, vr. 7a-b). Mısır Memlük saltanatındaki değişiklikler yüzünden bir müddet meclislerden uzak kalan Darîr, bu sürede İbn Hişâm’ın es-Sîretü’n-nebeviyye ve Vâkıdî’nin Fütûĥu’ş-Şâm adlı eserlerini dinleyerek inceleme fırsatı buldu (TSMK, Hazine, nr. 1221, vr. 11). Beş yıl boyunca sultanların sohbetinde anlattığı ve hâfızasına aldığı konuları yeniden düzenledi. 790’da (1388) tamamlayıp Tercümetü’d-Darîr adını verdiği eserini (TSMK, Koğuşlar, nr. 1001, vr. 8b) muhtemelen Sultan Berkuk’a takdim etti.

Aslı altı ciltten oluşan eserdeki manzum kısımlar bir cilt oluşturacak hacimdedir. Bazan fasıl, bazan konu başlıkları altında yazılan kitabın ciltlerinde şu bahisler yer almaktadır: I. cilt tevhid, na‘t, dört halife ve Hz. Hasan’la Hüseyin’in methiyle başlar. Ardından kitabın tercüme sebebi, Hz. Muhammed’in soyu, isimleri, nübüvvet nurunun intikali, Zemzem Kuyusu’nun açılması, Abdullah’ın doğumu, Hz. Âmine’nin nikâhı, Fil Vak‘ası, Hz. Muhammed’in doğumu, çocukluğu, Meysere ile Şam’a ticarete gitmesi gibi hususlar işlenir. II. ciltte Hz. Muhammed’in bazı mûcizeleri, Hz. Hatice ile evlenmesi, Kâbe’nin yeniden imarı, Hz. Muhammed’e risâletin gelmesi, ilk vahiy, ilk müslüman olanlar, İslâm’ın açıklanması ve Resûl-i Ekrem’in akrabalarını dine davet etmesine yer verilir. III. ciltte mi‘rac hadisesi, Resûl-i Ekrem’in Tâif seferi, Hz. Âişe ile nikâhlanması,


bazı kabilelerin müslüman oluşu, Akabe biatları, Medine’ye hicret, Kubâ ve Medine mescidlerinin yapılması, muhacir ve ensarın kardeşliği, Medine rahiplerinden Ebû Âmir’le Hz. Muhammed’in hak din konusundaki tartışması anlatılır. IV. ciltte Hz. Fâtıma’nın doğumu, Hz. Hatice’nin vefatı, Bedir Gazvesi, Benî Kaynukā‘ Gazvesi, Hz. Fâtıma ile Hz. Ali’nin evlenmesi, Uhud Gazvesi, Bi’rimaûne olayı, Benî Nadîr Gazvesi gibi konulardan bahsedilir. V. ciltte Benî Mustaliķ Gazvesi, Hendek Gazvesi, Benî Kurayza Gazvesi, Umre seferi, Hudeybiye Antlaşması, Hz. Peygamber’in hükümdarlara İslâm’a davet mektupları göndermesi, Hayber’in fethi, Umretü’l-kazâ, Mûte Savaşı ve Mekke’nin fethi gibi hususlar işlenir. Eser VI. ciltte yer alan Huneyn Gazvesi, Tâif Muhasarası, Tebük Gazvesi, haccın farz kılınması, Vedâ haccı, Resûlullah’ın hastalanması ve vefatı gibi konularla sona ermektedir.

Sîretü’n-nebî, Mısır Memlük sahasında yazıldığından Âzerî Türkçesi unsurları ihtiva etmekle birlikte esas itibariyle Eski Anadolu Türkçesi özellikleri taşımaktadır. Darîr’in kaleme aldığı eserlerle Memlük Türkçesi’nin Oğuzcalaşmasında etkili olduğunu söylemek mümkündür (Korkmaz, s. 267). Hüner gösterme endişesinden uzak, sade ve tabii bir dili olan eserin mensur kısımları halk söyleyişine yakın bir dille yazılmışken manzum kısımlarında daha ağır bir dil kullanılmıştır. Kitap, içindeki Türkçe kelimeler, deyimler, atasözleri vb. bakımından Türk dili için zengin bir kaynak durumundadır.

Osmanlı saray çevresinde ve halk arasında büyük itibar gördüğü anlaşılan eser Umur Bey’in vakfettiği kitaplar arasında bulunmaktadır. Ayrıca altı ciltlik bir takımı III. Murad’ın emriyle Nakkaş Hasan (Paşa) yönetiminde bir nakkaşlar ekibi tarafından minyatürlerle süslenmiştir. 814 minyatürün yer aldığı bu nüsha Hattat Mustafa oğlu Ahmed Nûri tarafından istinsah edilerek 1595’te III. Mehmed’e sunulmuştur. Bu nüshanın I, II ve VI. ciltleri Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde, III. cilt New York Public Library Spencer Koleksiyonu’nda, IV. cilt Dublin Chester Beatty Library’de, bu cildin bir kopyası Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Kütüphanesi’nde olup V. cilt kayıptır (Tanındı, s. 32). Eserin ayrıca Türkiye’de ve Türkiye dışında çeşitli nüshaları bulunmaktadır (Süleymaniye Ktp., İsmihan Sultan, nr. 301; Çelebi Abdullah, nr. 251; TSMK, Koğuşlar, nr. 991, 992, 993, 1001; Revan Köşkü, nr. 1352; Hazine, nr. 1221, 1222, 1223, 1306; İÜ Ktp., TY, nr. 165, 1552, 2384, 3380). Bunlardan altmış dokuz cildin tavsifi eser hakkında yapılan doktora çalışmasında (1986, AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) Mustafa Erkan tarafından verilmiştir (Siretü’n-Nebî, s. XXII-LV). Eser M. Faruk Gürtunca tarafından sadeleştirilerek yayımlanmıştır (Kitâb-ı Siyer-i Nebî: Peygamber Efendimizin Hayatı, I-III, İstanbul 1977). Emine Kırcı siyerin dinî ve tasavvufî yönünü ele alan bir yüksek lisans tezi hazırlamış (1991, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), Zeren Tanındı minyatürlerini yayımlamıştır. Kenan Acar’ın bir stilistik sentaks denemesi yaptığı eser üzerinde (bk. bibl.), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde çeşitli mezuniyet tezleri yapılmıştır.

Sîretü’n-nebî Türk edebiyatında sonraki yüzyıllarda bir tür olarak gelişecek siyer ve mevlid yazma geleneğinde çığır açmıştır. İçindeki manzumelerin bir kısmı lirik şiirin başarılı örnekleri sayılır. Özellikle Hz. Muhammed’in doğumunun sade bir dille, samimi ve içli duygularla anlatıldığı manzume Türk edebiyatında mevlidlerin öncüsü olmuştur. Mevlid’deki bazı benzerlikler sebebiyle Süleyman Çelebi’nin Darîr’in eserini gördüğü anlaşılmaktadır (Karatay, Uludağ, sy. 35 [1941], s. 15-20). Nitekim siyerde yer alan bazı mısralar Süleyman Çelebi’de hemen hemen aynen yer alır, vezin değişikliğinden başka aralarında bir fark yok gibidir.

BİBLİYOGRAFYA:

Darîr, Sîretü’n-nebî, TSMK, Koğuşlar, nr. 1001, vr. 6b, 7a-b, 8b, Hazine, nr. 1221, vr. 11; a.mlf., Sîretü’n-nebî: Tercümetü’z-Zarîr (haz. Mustafa Erkan, doktora tezi, 1986), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, tür.yer.; a.mlf., Fütûhu’ş-Şâm Tercümesi, Millet Ktp., Ali Emîrî, Tarih, nr. 434, vr. 1b; Osmanlı Müellifleri, III, 137-138; Abdurrahim Şerif Beygu, Erzurum: Tarihi, Anıtları, Kitabeleri, İstanbul 1936, s. 67-75, 167; Karatay, Türkçe Yazmalar, I, 164-165, 334-337; a.mlf., “Bursada Umur Bey Vakfiyesi ve Yeni Bulunan Mühim Bir Vesika”, Uludağ, sy. 35, Bursa 1941, s. 15-20; B. Flemming, Türkische Handschriften, Wiesbaden 1968, 1, 45-54; Emel Esin, “Prof. Necati Lugal’in Tedris Ettiği Tercüme-i Darîri ve Bu Eser İçin Yapılan Resimler”, Necati Lugal Armağanı, Ankara 1968, s. 247-260; A. Bombaci, Storia della letteratura Turca, Milano 1969, s. 205-206; C. Garrett Fisher, “The Pictorial Cycle of the Siyer-i Nebî”, A Late Sixteenth Century Manuscript of the Lifi of Muhammad (doktora tezi, 1981), Michigan State University, s. 397; Zeynep Korkmaz, “Erzurumlu Darîr ve Memlûk Türkçesinin Oğuzcalaşmasındaki Yeri”, Şükrü Elçin Armağanı, Ankara 1983, s. 267-274; Zeren Tanındı, Siyer-i Nebî: İslâm Tasvir Sanatında Hz. Muhammed’in Hayatı, İstanbul 1984, s. 26-27, 32; Leyla Karahan, Erzurumlu Darîr, İstanbul 1995; Necip Âsım, “Mısır’da Yazılmış Türkmence Kitap”, DEFM, I/1 (1332), s. 54-62; İ. Hakkı Konyalı, “Mucize Kitap”, Tarih Hazinesi, II/16, İstanbul 1952, s. 807-812; Kemal Yavuz, “Erzurumlu Mustafa Darîr, Hayatı, Eserleri ve Siyerindeki Manzumelerin Muhtevası”, MK, sy. 46 (1984), s. 37-40; Günsel Renda, “Siyer-i Nebî Minyatürleri ve Osmanlı Sanatındaki Yeri”, TT, II (1984), s. 23- 25; Kenan Acar, “Darîr’in “Siretü’n-Nebî”si Üzerinde Bir Stilistik Sentaks Denemesi”, TDAY Belleten (1997), s. 344-353; G. Hagen, “Some Considerations about the Terğüme-i Darîr ve Taqdimetü’z-Zahîr Based on Manuscripts in German Libraries”, JTS, XXVI/1 (2002), s. 323-337.

Mustafa Erkan