SİLKÜ’d-DÜRER

(سلك الدرر)

Muhammed Halîl el-Murâdî’nin (ö. 1206/1791) XII. (XVIII.) yüzyılın tanınmış kişilerine dair eseri.

Müellifin tam adı Ebü’l-Fazl Muhammed Halîl b. Ali b. Muhammed el-Murâdî el-Hüseynî el-Buhârî’dir. Osmanlı kaynaklarında Muradzâde Seyyid Halil Efendi şeklinde geçer (Taylesanizâde Hâfız Abdullah Efendi Tarihi, s. 263). 1173’te (1759-60) Dımaşk’ta doğdu. Hüseynî nisbesini Hz. Hüseyin’in neslinden gelmesi, Murâdî ve Buhârî nisbelerini de babasının dedesi Nakşibendî-Müceddidî şeyhi Murad Buhârî dolayısıyla aldı. Kudüs kadılığı ve Dımaşk müftülüğü görevlerinde bulunan babası Ali el-Murâdî’nin gözetiminde yetiştikten sonra Süleyman el-Mısrî’den Kur’an okumayı öğrendi. Mustafa el-Ulvânî, Kemâleddin el-Bekrî, Halîl el-Kâmilî gibi hocalardan dinî ilimler, edebiyat ve inşâ öğrenimi gördü, bu arada Türkçe öğrendi. Önce Emeviyye Camii nâzırlığına getirildi (1191/1777). İstanbul’da bulunduğu sırada amcasının oğlu Abdullah b. Tâhir el-Murâdî’nin azledilmesi üzerine onun yerine Dımaşk Hanefî müftülüğüne tayin edildi (7 Şâban 1192 / 31 Ağustos 1778). Ardından Dımaşk nakîbüleşraflığı görevi de kendisine verildi (1200/1786). 1202 Cemâziyelevveli (Şubat 1788) sonlarında yeniden Şam müftülüğüne getirildi. 1205’te (1790) Halep’e gitti ve 1206 yılı Safer ayında (Ekim 1791) orada vefat etti. Gerek âlimler gerekse halk arasında itibarlı ve saygın bir konuma sahip olan Murâdî hakkında dönemindeki birçok şair methiye kaleme almış, biyografisini veren müellifler ilmî ve ahlâkî meziyetlerini dile getirmiştir.


Çeşitli biyografi kitapları kaleme alan Murâdî’nin Yavuz Sultan Selim döneminden itibaren Dımaşk müftülüğü yapmış kişilerin hayatından oluşan, sonunda kendi hal tercümesinden bahsettiği ǾArfü’l-beşâm fîmen veliye fetvâ Dımaşķı’ş-Şâm adlı eserinin yanı sıra bazı Halep âlimlerinin biyografilerini içeren bir risâlesi, görüştüğü âlimler hakkında bilgileri topladığı bir mu‘cemi ve İtĥâfü’l-aħlâf bi-evśâfi’l-eslâf adlı bir başka eseri bulunmaktadır. Murâdî’nin en önemli ve meşhur eseri Silkü’d-dürer olup tam adı Aħbârü’l-aǾśâr fî aħyâri’l-emśâr’dır (Silkü’d-dürer fî aǾyâni’l-ķarni’ŝ-ŝânî Ǿaşer). Ancak eser ikinci ismiyle tanınmış olup ayrıca Târîħu’l-Murâdî olarak da anılır. Kitapta XII. (XVIII.) yüzyılda Dımaşk şehri başta olmak üzere Suriye, Hicaz, Mısır ve Anadolu’da yaşayan 765 kadar âlim, sûfî, kadı, müftü, kâtip, edip ve şairin biyografileri yer almaktadır. Muhibbî’nin Ħulâśatü’l-eŝer’i örnek alınarak yazılan kitap alfabetik biçimde düzenlenmiş olup İbrâhim el-Halvetî’nin biyografisiyle başlamakta ve Şeyh Yûnus el-Mısrî’nin biyografisiyle sona ermektedir. Circîs el-Erbîlî’nin biyografisinde de görüldüğü gibi onun kırk yaşına yakın olduğundan bahsedilmesi, telif esnasında hayatta olan bazı kişilere de eserde yer verildiğini göstermektedir. Kitapta ele alınan kişilerin isimleri, nisbeleri, künyeleri, doğum ve ölüm tarihleriyle bunların yerleri, ihtisas sahibi oldukları ilim ve sanat dalları, hocaları, okudukları medreseler ve eserleri belirtilmiş, ayrıca ilmî seviyelerinden, kişisel ve ahlâkî özelliklerinden bahsedilmiştir. Bunun yanında şiirlerinden alıntılar yapılmış ve edebî nesirlerine örnek olarak bazı mektupları aktarılmıştır. Ayrıca birçok şahsın bulunduğu şehirler, devlet tarafından verilen görev ve mansıpları, ilişki kurdukları devlet adamları, âlim ve sûfîler, hocalarından okudukları kitaplar, bazı şairler arasındaki atışmalar gibi konularda bilgiler verilmiştir. Kitap, İbn Hacer el-Askalânî’nin ed-Dürerü’l-kâmine fî aǾyâni’l-miǿeti’ŝ-ŝâmine, Şemseddin es-Sehâvî’nin eđ-Đavǿü’l-lâmiǾ li-ehli’l-ķarni’t-tâsiǾ, Necmeddin el-Gazzî’nin el-Kevâkibü’s-sâǿire bi-aǾyâni’l-miǿeti’l-Ǿâşire ve Muhammed Emîn el-Muhibbî’nin Ħulâśatü’l-eŝer fî aǾyâni’l-ķarni’l-hâdî Ǿaşer adlı eserlerinin XII. (XVIII.) yüzyıldaki takipçisi konumundadır.

Eserin mukaddimesinde Murâdî, tarih ilminin önemine ve kendisinin bu ilme ve selefin eserlerini toplamaya duyduğu ilgiye temas eder. Ayrıca kitabını kaleme alırken başvurduğu bazı kaynakları zikreder. Bunlar Abdurrahman b. Muhammed ez-Zehebî ve Mustafa b. Fethullah el-Hamevî’nin seyahatnâmeleri, Muhammed Emîn el-Muhibbî’nin Nefĥatü’r-Reyĥâne ve reşĥatü ŧılâǿi’l-ĥâne’si, Şems Muhammed el-Mahmûdî’nin bu eser üzerine zeyli, Muhammed b. Abdurrahman el-Gazzî’nin Leŧâǿifü’l-minne ve Teźkire’si, Abdülganî b. İsmâil en-Nablusî’nin el-Ĥaķīķa ve’l-mecâz fi’r-riĥle ilâ bilâdi’ş-Şâm ve Mıśr ve’l-Ĥicâz (er-Riĥletü’l-kübrâ), el-Ĥađretü’l-ünsiyye fi’r-riĥleti’l-Ķudsiyye (er-Riĥletü’l-vüsŧâ), Ĥulletü’ź-źehebi’l-ibrîz fî riĥleti BaǾlebek ve’l-BiķāǾi’l-Ǿazîz (er-Riĥletü’ś-śuġrâ) adlı seyahatnâmeleridir. Ayrıca biyografileri verirken mukaddimede zikretmediği bazı kaynakları da belirtir. Bunlardan Saîd es-Semmân’ın er-Ravżü’n-nâfiĥ fîmâ verede Ǿale’l-fetĥi mine’l-medâǿiĥ’i dikkat çeker. Müellif, birçok yazılı kaynak kullanmış olmakla birlikte kendi şahsî bilgilerine ve şifahî mâlûmata da eserinde yer vermiştir.

Murâdî, değişik ülkelerdeki bazı önde gelen şahsiyetlere hediyelerle birlikte mektuplar göndererek kendi ülkelerinde yaşamış olan önemli kişiler hakkında bilgilerin kaleme alınıp kendisine gönderilmesini istemiştir. Abdurrahman el-Cebertî, Murâdî’nin bu talebi üzerine hocası Muhammed Murtazâ ez-Zebîdî’den yardım isteyerek bilgi toplamaya başladığını anlatır. Ancak Zebîdî’nin bir süre sonra ölmesi üzerine (Şâban 1205 / Nisan 1791) gerek kendisinin gerekse Cebertî’nin topladığı bilgiler Murâdî’ye ulaştırılamadan kalmıştır. Daha sonra Murâdî durumu öğrenmiş ve bir aracıyla ulaştırdığı hediye ile birlikte Cebertî’den hocasının ve kendisinin derlediği bilgileri göndermesi ricasında bulunmuşsa da Cebertî henüz bu bilgileri gönderemeden Murâdî vefat etmiştir. Cebertî’nin kaleme aldığı ǾAcâǿibü’l-âŝâr fi’t-terâcim ve’l-aħbâr’daki biyografik bilgilerin büyük ölçüde bu notlara dayandığı anlaşılmaktadır. Nitekim kendisi de eseri kaleme almasındaki en büyük tesirin Murâdî’nin bu talebi olduğunu belirtir (Cebertî, II, 141). Abdürrezzâk el-Baytâr, Ĥilyetü’l-beşer fî târîħi’l-ķarni’s-ŝâliŝ Ǿaşer adlı eserini Silkü’d-dürer’in devamı olarak telif etmiş, Muhammed Emîn İbn Âbidîn de esere bir zeyil yazmıştır. Dört cilt olan Silkü’d-dürer’in ilk üç cildi İstanbul’da (1291), IV. cildi Bulak’ta (1301) yayımlanmış, daha sonra Bağdat’ta (ts. [Mektebetü’l-müsennâ]) ve Beyrut’ta (1408/1988) ofset baskıları yapılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Cebertî, ǾAcâǿibü’l-âŝâr, II, 140-141; Taylesanizâde Hâfız Abdullah Efendi Tarihi: İstanbul’un Uzun Dört Yılı: 1785-1789 (haz. Feridun M. Emecen), İstanbul 2003, s. 263; Baytâr, Ĥilyetü’l-beşer (nşr. M. Behcet el-Baytâr), Beyrut 1413/1993, III, 1393-1405; M. Cemîl eş-Şattî, Ravżü’l-beşer fî aǾyâni Dımaşķ fi’l-ķarni’ŝ-ŝâlis Ǿaşer, Dımaşk 1365/1946, s. 87-94; Îżâĥu’l-meknûn, II, 23; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 349-350; Ahmet Özel, “Acâibü’l-âsâr”, DİA, I, 314.

Sedat Şensoy