ŞİGĀR

(الشغار)

İki erkeğin birbirlerinin velâyeti altındaki kadınlarla karşılıklı olarak mehirsiz evlenmesi anlamında bir fıkıh terimi.

Sözlükte “kaldırmak, boş ve tenha olmak” anlamına da gelen şigār kelimesi, Câhiliye döneminde iki erkeğin -kızları ve kız kardeşleri gibi- velâyetleri altında bulunan kadınları karşılıklı olarak mehirsiz alıp vermek suretiyle yaptıkları nikâh akdini ifade ediyordu. Bu tür nikâhta mehir kaldırıldığı yahut mehir açısından boşluk meydana geldiği için söz konusu akdin bu şekilde isimlendirildiği belirtilir. Günümüzde genellikle ekonomik yönden zayıf bazı müslüman ülkelerle Türkiye’nin bazı bölgelerinde bu tarz evlenmelere rastlanmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da daha çok başlık sorununu aşmak için hem kızı hem oğlu bulunan iki ailenin çocuklarını karşılıklı evlendirmelerine berdel adı verilmektedir.

Hz. Peygamber şigār ve müşâgara lafızlarıyla değindiği bu tür nikâhı kesinlikle yasaklamıştır (Müsned, IV, 134; Buhârî, “Nikâĥ”, 28; Müslim, “Nikâĥ”, 57-62). Bu rivayetlerin bir kısmında yer alan, “Şigār iki adamın birbirlerinin kızları veya kız kardeşleriyle mehir vermeden evlenmesidir” şeklindeki tanımın (Buhârî, “Nikâĥ”, 28; Müslim, “Nikâĥ”, 61) Resûl-i Ekrem’e aidiyeti tartışmalıdır (İbn Hacer, IX, 162-163); zira başka rivayetlerde bunun hadisin râvilerinden tâbiî âlimi Nâfi‘e ait olduğu görülmektedir (Buhârî, “Ĥiyel”, 4). Şigārın anlamı ve yasaklandığı hususunda fikir birliği bulunmakla birlikte bu konudaki yasaklama ifadelerinden Hanefîler mekruh, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelîler ise haram olduğu sonucuna ulaşmış ve yasağın illetiyle alâkalı farklı değerlendirmeler yapmıştır. Ayrıca nehyin fesadı gerektirip gerektirmeyeceğiyle ilgili Hanefîler ve diğerleri arasındaki tartışma da buradaki görüş ayrılığında etkili olmuştur.

Şigārı mekruh sayan Hanefîler’e göre evlenilen kadınların birbirleri için mehir sayılması fâsid bir şarttır; ancak nikâh akdi bu fâsid şart sebebiyle geçersiz olmayıp her bir kadına mehr-i misil ödenmesi gerekir. Çünkü yasaklanan bizâtihi nikâh değil tıpkı şarap veya domuzun mehir diye verilmesi örneğinde görüldüğü gibi mehir olamayacak bir şeyin mehir yerine konularak şart koşulmasıdır. Ayrıca böyle bir nikâhı feshetmemenin dinî-dünyevî bazı yararları olabilir. Hanefîler’e göre kadınların mehir sayılmayıp sadece karşılıklı evliliğin şart koşulması şigār olarak nitelenmez. Mâlikîler’e göre iki kadının mehirsiz evlendirilmesinin şart koşulması bâtıldır; zifaf gerçekleşmiş olsun veya olmasın bu nikâhın feshedilmesi ve fesih zifaftan sonra ise mehr-i misil ödenmesi gerekir. Kadınlar için mehir belirlenmişse bu açıdan şigāra benzemese bile karşılıklı evlilik şart koşulduğu için şigāra benzediğinden bu nikâh zifaftan önce feshedilmelidir; ancak


zifaftan sonra nikâhın feshi gerekmeyip mehr-i müsemmâ ile mehr-i misilden hangisi çoksa ödenip evlilik sürdürülür. Kadınlardan yalnız biri için mehir belirlenmişse mehri belirlenenin nikâhı zifafın ardından geçerlidir; belirlenmeyeninki ise gerek zifaftan önce gerek sonra feshedilmelidir. Şâfiîler’e göre iki kadının cinselliğinden yararlanma hususu açık biçimde birbirine karşılık kılınarak yapılan nikâh şigār olup bâtıldır. Bu durumda mehir belirlenmiş olsa bile tercih edilen görüşe göre hüküm aynıdır. Fakat bu husus zikredilmezse nikâh sahih sayılır ve her bir kadına mehr-i misil ödenir. Hanbelîler’e göre de mehir olmadan iki kadının karşılıklı evlendirilmesi şigār sayılır ve bâtıl olur. Fakat her bir kadın için mehir belirlenirse nikâh sahih, şart bâtıl olur ve mehr-i müsemmâ ödenir. Kadınlardan sadece biri için mehir belirlenirse onun nikâhı sahih, diğerininki bâtıldır.

Mezhepler arasındaki görüş ayrılığı, şigārın yasak olmasının illeti hakkında farklı değerlendirmeler yapılmasından kaynaklanmaktadır. Yasağın illetini mehrin ortadan kaldırılmasına bağlayanlar mehr-i misil takdir etmek suretiyle akdin sahih duruma geleceği, yasağı mehrin bulunmamasıyla değil bizâtihi şer‘an yasaklanmış olmasıyla açıklayanlar ise bu tür nikâhın mutlaka feshedilmesi gerekeceği sonucuna ulaşmıştır. Şâfiîler’ce dile getirilen iki kadının cinselliğinden yararlanmanın birbirine karşılık kılınması şeklindeki gerekçe İbn Teymiyye tarafından eleştirilmiş, ayrıca şigārda kadının rıza ve iradesinin zedelendiği düşüncesine dikkat çekilmiştir (Serahsî, V, 105, 107; İbn Teymiyye, XXIX, 343; XXXII, 40; Şirbînî, III, 142). Şigārdan sonra zifaf gerçekleşmiş ve akid bâtıl sayıldığı için ayrılma meydana gelmişse mezhepler arasında akdin butlânı konusunda ihtilâf bulunması sebebiyle bu nikâha sıhrî hısımlık, mirasçı olma ve iddetle ilgili hükümler bağlanır. Öte yandan nikâhın bâtıl oluşuyla ilgili ictihad farklılığı cezayı düşüren bir şüphe teşkil ettiği için şigār nikâhından sonra gerçekleşen birleşme sebebiyle taraflara had cezası uygulanmayacağına hükmedilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, II, 482-483; Lisânü’l-ǾArab, “şġr” md.; Müsned, IV, 134; Şâfiî, el-Üm (nşr. M. Zührî en-Neccâr), Beyrut 1393, V, 76, 174; Sahnûn, el-Müdevvene, II, 152-153; Kudûrî, el-Muħtaśar (Abdülganî b. Tâlib el-Meydânî, el-Lübâb içinde, nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1383/1963, III, 18; İbn Abdülber en-Nemerî, el-Kâfî fî fıķhi ehli’l-Medîneti’l-Mâlikî, Beyrut 1407/1987, s. 236-238; Serahsî, el-Mebsûŧ, V, 105, 107; Zemahşerî, Esâsü’l-belâġa, Beyrut 1385/1965, s. 332; Kâsânî, BedâǿiǾ, II, 278; Muvaffakuddin İbn Kudâme, el-Muġnî, Beyrut 1405, VII, 134-136; IX, 55; Nevevî, Şerĥu Müslim, IX, 200-201; İbn Teymiyye, MecmûǾu fetâvâ, XXIX, 343; XXXII, 40; İbn Hacer, Fetĥu’l-bârî (Hatîb), IX, 162-164; Bedreddin el-Aynî, ǾUmdetü’l-ķārî, Kahire 1348, XIV, 108; XX, 108-109; Şirbînî, Muġni’l-muĥtâc, III, 142-143; Cevâd Ali, el-Mufaśśal, V, 537-538; Abdülazîz b. Abdullah b. Bâz, Ĥükmü’s-süfûr ve’l-ĥicâb ve nikâĥi’ş-şiġār, Riyad 1405/1985, s. 4-10; Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıķhü’l-İslâmî ve edilletüh, Dımaşk 1409/1989, V, 261; VII, 116-117, 118-119, 120-121; “Şiġār”, Mv.F, XXVI, 126-130.

Hasan Güleç