SEYYİD HASAN PAŞA KÜLLİYESİ

İstanbul’da XVIII. yüzyılın ortalarında yaptırılan külliye.

Sadrazam Seyyid Hasan Paşa tarafından inşa edilmiş olan külliye iki ayrı yapılar topluluğundan oluşmuştur. Beyazıt (II.) Hamamı’nın arkasında Vezneciler’de yer alan medresenin meydana getirdiği grupta sıbyan mektebi, sebil, çeşme ve dükkânlar bulunmaktadır. Güneyde Ordu caddesinin üzerinde ise hanın oluşturduğu grupta iki çeşme, fırın ve dükkânlar yer almıştır. Külliye Mimarbaşı Mustafa Ağa tarafından inşa edilmiştir. Medrese, sebil ve çeşme üzerinde yer alan kitâbelere göre külliyenin bu bölümünün inşası 1158 (1745) yılında tamamlanmıştır. Esasını hanın oluşturduğu diğer yapı grubunun inşası bânisinin sadrazamlık görevinden azliyle yarım kalmış ve I. Mahmud tarafından 1160 (1747) yılında tamamlatılarak padişahın kendi vakfına alınmış, fakat Hasan Paşa Hanı adı değiştirilmemiştir.

Hafif eğimli bir arsa üzerinde fevkanî olarak ele alınan medrese bir sıra taş, iki sıra tuğla malzemeyle inşa edilmiş almaşık örgülü duvarlara sahiptir. Cephelerde dışa açılan dikdörtgen pencereler tuğladan sivri kemerli alınlıklı olup kesme taş sövelidir. Yapı üstte tuğladan iki sıra kirpi saçakla çevrelenmiştir. Batıya bakan ön cephede eğimden kazanılan alt kat kesme taş kaplanmıştır. Eksenden sağa kaymış kapı yuvarlak kemerli açıklığa sahiptir. Kapı üzerinde 1158 (1745) yılını veren şair Ni‘met’e ait dokuz beyitlik ta‘lik hatlı mermer kitâbe Hocazâde Seyyid Ahmed tarafından yazılmıştır. Üzeri beşik tonoz örtülü bir koridordan sonra merdivenlerden çıkılarak medresenin fevkanî avlusuna ulaşılır. Girişin üzerinde yer alan ve önü iki sütuna oturan kemerle avluya açılan bir eyvan gibi ele alınmış olan bu birimin zemini medresenin diğer birimlerinden yüksek tutulmuş olup üzeri aynalı tonozla örtülmüştür. Batı yönünde cepheye açılan iki pencereli bu birimden güneyde yer alan dershane / mescid mekânına yuvarlak kemerli bir kapı ile geçilmektedir. Kapının üstünde iki satırlık bir kitâbe mevcuttur. Kare planlı dershane / mescidin üzeri içten yivli tromplarla geçişi sağlanan, dıştan sekizgen kasnaklı kubbe ile örtülüdür. Üç yöne ikişer pencere, batı yönünde ise üç pencere ile dışa açılan mekân cephede kesme taş konsollarla hafif öne çıkarılmıştır. Köşeye yerleştirilmiş olan mihrabın üzerinde tromplarda, kubbede kalem işi süslemeler bulunmaktadır. Kubbe göbeğinde İhlâs sûresi, kubbe eteğinde Nûr sûresi, trompların köşelerinde oluşturulan pandantiflerde de Allah, Muhammed, dört halifenin adı, Hasan ve Hüseyin yazılıdır. Trompları oluşturan kemerlerin altı bitkisel formlu zarif konsollarla dolgulanmıştır. Kalem işleri yenilenmiş olmakla birlikte dönemin sanat üslûbunu aksettirmektedir. Dershane / mescidin eskiden namaz vakitlerinde dışarıdaki cemaate açık olduğu bilinmektedir. Dershane / mescid mekânının güney cephesinde köşeye yakın bir konumda iki yanı minareli ve iki kademe konsollarla çıkma yapan zarif bir kuş köşkü yerleştirilmiştir.

Avlu, güney hariç diğer üç yönde yivli başlıklı mermer sütunlara oturan tuğla örülü, sivri kemerli açıklıklara sahip revaklarla çevrelenmiştir. Revakların üzeri doğu ve batı yönünde aynalı tonoz, kuzey yönünde ise pandantiflerle geçişi sağlanan kubbelerle örtülüdür. Revakların arkasında doğu, batı ve kuzey yönünde sıralanmış medrese odaları yer almıştır. Bu odalardan kuzey ve doğudakiler pandantiflerle geçilen kubbelerle örtülmüştür. Batıda ön cephede yer alan iki oda ise aynalı tonozludur. İçeride dolap ve ocak nişleri bulunan odalar yuvarlak kemerli kapı ve dikdörtgen açıklıklı birer pencere ile avluya


açılmaktadır. Bu kapı ve pencerelerin çoğunun üzeri sivri kemerli alınlıklı olup içlik denilen camlarla dekorlanmıştır. Odaların dışa açılan pencereleri vardır. Kuzeydoğu köşesinde yer alan ve helâ olarak düzenlenmiş olan dikdörtgen planlı birim kuzey ve doğu yönünde iki kare pencereli olup üzeri filgözü denilen açıklıklara sahip aynalı tonozla örtülmüştür. Avluda var olduğu bilinen şadırvan günümüze ulaşmamıştır. 1892’de tamir gören medresenin 1914 yılında şadırvan, çamaşırhane, gusülhâne ve abdesthanelerinde tamire ihtiyaç duyulduğu yapılan teftiş heyeti raporunda belirlenmiştir. 1949 yılında Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından esaslı bir onarım geçiren yapıda avlunun güney yönündeki üç pencere açılmıştır. Daha sonra 1990’da tekrar tamir gören yapı şimdi İstanbul Üniversitesi Avrasya Araştırmaları Enstitüsü olarak faaliyetini sürdürmektedir.

Medresenin kuzeybatı köşesinde yer alan sıbyan mektebi simetriğindeki dershane / mescid mekânı gibi kubbe ile örtülmüştür. İçten pandantiflerle geçiş sağlanan kubbe dıştan sekizgen kasnaklıdır. Sıbyan mektebi batıda üç, kuzeyde bir pencere ile dışa açılmıştır. Mektebin doğusunda yuvarlak kemerli kapı ile geçilen bir sahanlık mevcuttur. Kuzeyde küçük pencereden ışık alan bu sahanlıktan yuvarlak kemerli bir kapı ile medresenin avlusuna bağlantı olmakla birlikte mektebin asıl kapısı ön cephede altta sebil ile çeşme arasında yer almıştır. Yuvarlak kemerli açıklıklı olan kapının üzerinde etrafı bitkisel motifli bir çerçeve ile sınırlanan üç kartuş halinde düzenlenmiş celî kitâbeler bulunmaktadır. Aynı zamanda sebile de geçiş sağlayan kapıdan bir koridorla ulaşılan merdivenlerle üst katta mektep önünde yer alan sahanlığa varılmaktadır.

Sıbyan mektebinin altında yer alan sebil ve yanındaki çeşme devrin barok anlayışını yansıtan itinalı örnekler olarak dikkat çekicidir. Mermer malzemenin kullanıldığı cephede sebil dışa taşkın beş cepheli olarak ele alınmıştır. Kademeli yuvarlak kemerli pencereler arasında yer alan akantus yapraklı başlıklara sahip sütunlar altta ve üstte köşeli pilastırlar olarak devam ettirilmiş, her bir cephe iki yanda içbükey, ortada dışbükey olarak dalgalandırılmıştır. Bu düzenlemeye uygun şekilde ele alınan dalgalı formlu madenî şebekeler girift bitkisel kompozisyonludur. Altta sütunlu ve kemerli formda beşer su verme açıklığı vardır. İki yanda duvarla birleşen kenarlar sebil yüksekliğinde bir niş gibi içbükey hareketle ele alınmıştır. Cephelerde dörder satır halinde düzenlenmiş talik hatlı on beyitlik kitâbe 1158 (1745) tarihini verir. Aralarda yer alan pilastırların üzerine şemse motifleri işlenmiştir. Sebilin yanındaki kapıdan sonra sola dönülerek sebilin içine geçilmektedir. İçeride basık bir kemerle ikiye bölünmüş olan mekânda öndeki sebil çıkıntısının arkasında aynalı tonozlu bir birim oluşturulmuştur. Duvarda sivri kemerli niş içinde ele alınmış barok bir çeşme vardır. Çeşme aynası iri yaprak formu altında etrafı “C-S” kıvrımlı, ortası oval madalyonlu arma benzeri bir motifle süslenmiştir. Nişin üzerinde basık bir alem formu içinde üç satır halinde düzenlenmiş zarif kitâbe yer almıştır. Sebilin sağında cephede yer alan çeşme iki yanda yivli başlıklara sahip birer sütunla sınırlanmış niş şeklinde ele alınmıştır. İçte ikinci bir sütunlu düzenleme bulunmaktadır. Sütunlar üstte köşeli pilastır olarak devam etmiştir. Cephede “C-S” kıvrımlı dalgalı kemerin içi iri bir istiridye kabuğu ile dolgulanmıştır. Çeşmenin üzerinde üstte 1158 (1745) tarihini veren “mâşâallah” yazısı ile altta bânisinin adını veren iki satırlık kitâbe yer almıştır. Medresenin cephesinde ikisi kapının sağında, üçü de solda olmak üzere beş adet yuvarlak kemerli açıklığa sahip dükkân bulunmaktadır. Dikdörtgen planlı olan bu birimlerin üzerleri beşik tonoz örtülüdür.

Beyazıt Hamamı’nın karşısında Ordu caddesi üzerinde yer alan han bugün çok harap durumdadır. Vaktiyle bir bodrum kat üzerinde iki katlı revaklı avlulu olarak inşa edilmiş olan hanın eski fotoğrafları Cornelius Gurlitt tarafından yayımlanmıştır. Buna göre ön cephesi alt katta kesme taş, üstte bir sıra taş, iki sıra tuğla dizilerinden oluşan almaşık örgülüdür. Alt sırada yer alan yuvarlak kemerli dükkânların iki katlı düzenlendiği ve bazılarının kemer içlerinin daha sonra örülerek doldurulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Hanın kuzeye bakan cephesinde eksende yer alan kapının iki yanında kitâbelerinde I. Mahmud’un adını veren birer zarif barok çeşme yer almıştır. Üst katta kapının üzerindeki mekân taş konsollarla öne doğru çıkma yapmıştır. Yapının iki yan cephesi arkaya doğru açılarak devam etmektedir. Doğudaki cephe arkada kırılarak daralmakta, güney cephesi ise içbükey bir kırılma ile kavis yapmaktadır. Açı yaparak genişleyen veya daralan cephelerde üst katlar taş konsollarla desteklenen kademeli üçgen çıkmalarla hareketlendirilmiştir. Böylece içerideki mekânların giderek büyüyen dörtgen planları muhafaza edilmiştir. Avluya göre genişleyen planda güney ve batı yönünde iç koridorlar oluşmuştur. Almaşık örgülü cephelerden batıdakinde ön cephedeki gibi alt sıra dükkânlarda farklı müdahaleler olmuştur. Dikdörtgen planlı avlunun ortasında bir şadırvan yer almaktadır. Kesme köfeki taşı pâyelere oturan tuğladan yuvarlak kemerli iki katlı revaklar taş korkuluklu olup beşik tonoz örtülüdür. Odalar dikdörtgen açıklıklı pencere ve yuvarlak kemerli kapılarla revaka açılmaktadır. Mekânların dışa açılan


pencereleri tuğladan sivri kemerli alınlıklı ve dikdörtgen açıklıklı sövelidir. 1894 depreminde üst katı kısmen hasar gören yapının önce bu katı yıktırılmış, 1956-1957 yıllarında caddenin genişletilmesi esnasında ön cephe ile birlikte yapının yarısına yakın kısmı yıktırılarak yok edilmiştir. Yakın zamana kadar süpürgeci esnafının kullandığı han yangın ve ihmallerle iyice harap olmuştur. İnşa edildiği yıllarda içerisinde yer alan fırın ürünlerinin lezzetiyle İstanbul’da ün salmıştır. 1956-1957 yıkımlarından sonra yakın bir yere taşınmış olan bu fırın şehrin en eski ticarî müessesesi olarak 1980’li yılların sonuna kadar faaliyetini sürdürmüştür.

BİBLİYOGRAFYA:

Hüseyin Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘: İstanbul Câmileri ve Diğer Dînî-Sivil Mi‘mârî Yapılar (haz. Ahmet Nezih Galitekin), İstanbul 2001, s. 133; C. Gurlitt, Die Baukunst Konstantinopels, Berlin 1907, s. 52; Ayda Arel, Onsekizinci Yüzyıl İstanbul Mimarisinde Batılılaşma Süreci, İstanbul 1975, s. 53; Ceyhan Güran, Türk Hanlarının Gelişimi ve İstanbul Hanları Mîmârisi, İstanbul 1976, s. 120-122; Ali Rıza Atasoy - Mehmet Celâlettin Atasoy, Tokat, Reşadiye’li Sadrazam Seyyid Hasan Paşa: Hayat Hikâyesi ve Eserleri 1679-1748, İstanbul 1990, tür.yer.; Mübahat S. Kütükoğlu, XX. Asra Erişen İstanbul Medreseleri, Ankara 2000, s. 146-147; Gönül Cantay, “Hasan Paşa Hanı”, DBİst.A, IV, 566-567; Doğan Yavaş, “Seyyid Hasan Paşa Külliyesi”, a.e., VI, 543-544.

Ahmet Vefa Çobanoğlu