ŞEYTÂNÜTTÂK

(شيطان الطاق)

Ebû Ca‘fer Muhammed b. Alî b. en-Nu‘mân b. Ebî Tarîfe el-Becelî el-Ahvel es-Sayrafî el-Kûfî (ö. 160/777 [?])

İlk Şiî kelâm âlimlerinden.

Becîle kabilesinin mevlâsı olup gözündeki şaşılık yüzünden “Ahvel” lakabıyla anılır. Kaynaklarda babasının ve dedesinin isimleri farklı şekillerde gösterilmekte, bunların birçoğunda babasının adı Ali, bazılarında ise Nu‘mân diye zikredilmektedir (meselâ bk. Nevbahtî, s. 78; İbnü’n-Nedîm, s. 218; Şeyh Müfîd, s.204; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, el-Fihrist, s. 161-162). Bunun sebebi, küçük yaşta babasını kaybettiğinden dedesi Nu‘mân tarafından yetiştirilmiş olmasıdır (Cezzâr, II, 825). Kûfeli olan Şeytânüt-tâk, Kûfe çarşılarından Tâkulmehâmil’de sarraflık yapıyordu. Mesleğinde altın paraların sahte olup olmadığını bir bakışta anlayabilecek kadar maharet kazandığı için “Tâk çarşısının en zeki insanı” anlamındaki bu lakapla anılmıştır. Ancak bir bakıma yergi niteliği taşıyan bu lakabın mezhepler arası tartışmalar sebebiyle kendi mensuplarınca “Sâhibüttâk”, veya “Mü’minüttâk” lakaplarıyla değiştirilmesine özen gösterilmiştir. Hayatının bir kısmını Medine’de geçirdiği anlaşılan Şeytânüttâk’ın bazı Şiî kaynaklarında Ali b. Hüseyin Zeynelâbidîn, Muhammed el-Bâkır ve Ca‘fer es-Sâdık’la görüştüğü, özellikle Muhammed el-Bâkır’dan ders aldığı ve Ca‘fer es-Sâdık’ın güvendiği öğrencilerinden biri olduğu belirtilir (Ebû Mansûr et-Tabersî, II, 367; Meclisî, XXIII, 6). Ayrıca Mûsâ el-Kâzım’ın yakın dostluğunu kazanmış, Hişâm b. Sâlim el-Cevâlîkī ile birlikte Mûsâ el-Kâzım’ın imâmet makamına gelmesine katkıda bulunmuştur. Şeytânüttâk, 148-183 (765-799) yılları arasında ve büyük ihtimalle 160 (777) yılında vefat etmiştir.

Şeytânüttâk, II. (VIII.) yüzyılın ortalarında kelâmcılığıyla öne çıkan önemli Şiî âlimlerinden biridir. İbnü’n-Nedîm onun zeki ve hazırcevap bir kelâmcı olduğunu belirtirken Şeyh Müfîd, Ca‘fer es-Sâdık tarafından övüldüğünü bildirmiştir. Kelâmla ilgili görüşlerinin olgunlaşmasında Şiî âlimlerinden Zürâre b. A‘yen, Hişâm b. Hakem ve Hişâm b. Sâlim el-Cevâlîkī’den etkilendiği anlaşılmaktadır. Mu‘tezile âlimleri başta olmak üzere Mürciî ve Hâricî âlimleriyle de karşılaşan Şeytânüttâk özellikle imâmet konusunda onlarla tartışmalarda bulunmuş ve bu konuda eserler yazmıştır. Eserleri günümüze ulaşmadığı için görüşleri kaynaklarda zikredildiği kadarıyla öğrenilebilmektedir. Eş‘arî’nin kaydettiğine göre Şeytânüttâk, Allah’ın haddizatında cahil değil âlim olduğunu, nesne ve olayları ise takdir ve murat ettiği zaman bilebileceğini, O’nun takdiri ve dilemesi olmadan “şey” (varlık) teşekkül etmediğinden bilmesinin mümkün görülmediğini ileri sürmüştür (Maķālât, s. 37). Şehristânî ise Şeytânüttâk’ın Hişâm b. Hakem’den etkilendiğini belirtir; ona göre ilâhî takdir irade anında vücut bulur, irade ise Allah’ın fiilinden başka bir şey değildir (el-Milel, I, 190). Şeytânüttâk ile hemşehrisi Ebû Hanîfe arasında önemli tartışmaların cereyan ettiği bilinmektedir.

Sünnî kaynakları Şeytânüttâk’ı özellikle teşbih konusundaki görüşleri sebebiyle ele alır. Allah’ın cisim değil insan sûretinde bir nur olduğunu iddia eden Şeytânüttâk bunun, “Allah Âdem’i sûreti üzere yarattı” ve, “Allah Âdem’i rahmânın sûreti üzere yarattı” meâlindeki hadislerde bildirildiğini (Buhârî, “İstiǿźân”, 1; Müslim, “Birr”, 115, “Cennet”, 28) ve bu haberlerin tasdik edilmesi gerektiğini söyler. Ancak Şehris-tânî onun bu teşbih anlayışından döndüğünü nakleder (a.g.e., I, 190-191). Ayrıca Şeytânüttâk İmâmiyye Şîası’nın imâmet doktrininin şekillenmesinde belirleyici rol oynamış, “bizzat nas ile tayin edilmiş Ehl-i beyt’ten bir imamın varlığı” şeklindeki vasiyet doktrinini ortaya koymuş ve bunun sistemleştirilmesinde önemli katkılarda bulunmuştur. Ca‘fer es-Sâdık’ın vefatından sonra oğlu Mûsâ el-Kâzım’ın imam olduğunu kabul etmiş ve farklı görüşlere karşı çıkmıştır. Bazı Sünnî kaynaklarında kendisine Şeytâniyye diye bir fırka nisbet edilmekteyse de Şehristânî onun taraftarlarını Nu‘mâniyye diye isimlendirmiştir (a.g.e., I, 190).

Şeytânüttâk’a nisbet edilen eserler şunlardır: Kitâbü’l-İmâme, Kitâbü’l-MaǾrife, Kitâbü’r-Red Ǿale’l-MuǾtezile fî imâmeti’l-mefđûl, Kitâbü’l-Cemel fî emri Ŧalĥa ve’z-Zübeyr ve ǾÂǿişe, Kitâbü İŝ-bâti’l-vaśıyye, Kitâbü İfǾal lâ tefǾal. Necâşî ayrıca Kitâbü’l-İĥticâc fî imâmeti emîri’l-müǿminîn, Kitâbü Kelâmihî Ǿale’l-Ħavâric, Kitâbü Mecâlisihî maǾa Ebî Ĥanîfe ve’l-Mürciǿe adlı eserleri ona izâfe etmiştir (er-Ricâl, II, 203-204).

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, III, 17; Hayyât, el-İntiśâr (nşr. Muhammed Hicâzî), Kahire 1988, s. 36; Sa‘d b. Abdullah el-Kummî, el-Maķālât ve’l-fıraķ (nşr. M. Cevâd Meşkûr), Tahran 1963, s. 88-89; Nevbahtî, Fıraķu’ş-ŞîǾa (nşr. M. Sâdık Âl-i Bahrülulûm), Necef 1355/1936, s. 78; Eş‘arî, Maķālât (Ritter), s. 37, 51; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (nşr. İbrâhim Ramazan), Beyrut 1415/1994, s. 218-219; Şeyh Müfîd, el-İħtiśâś (nşr. Ali Ekber el-Gaffârî - Mahmûd ez-Zerendî), Beyrut 1414/1993, s. 204; Bağdâdî, el-Farķ (Abdülhamîd), s. 71; Ahmed b. Ali en-Necâşî, er-Ricâl (nşr. M. Cevâd en-Nâînî), Beyrut 1408/1988, II, 203-204; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, el-Fihrist, Beyrut 1403/1983, s. 161-162; a.mlf., İħtiyâru maǾrifeti’r-ricâl (nşr. Hasan Mustafavî), Meşhed 1348 hş., s. 185-191; Şehristânî, el-Milel (nşr. Ahmed Fehmî Muhammed), Beyrut 1413/1992, I, 190-192; İbn Şehrâşûb, MeǾâlimü’l-Ǿulemâǿ (nşr. M. Sâdık Âl-i Bahrülulûm), Beyrut, ts. (Dârü’l-edvâ), s. 95; Ebû Mansûr et-Tabersî, el-İĥticâc (nşr. M. Bâkır el-Mûsevî), Beyrut 1403/1983, II, 367, 379-381; Zehebî, Siyeru aǾlâmi’n-nübelâǿ (nşr. Şuayb el-Arnaût v.dğr.), Beyrut 1997, X, 602-604; Makrîzî, el-Ħıŧaŧ, Kahire 1987, II, 348, 353; İbn Hacer el-Askalânî, Lisânü’l-Mîzân, Beyrut 1390/1971, V, 300-301; Şüşterî, Mecâlisü’l-müǿminîn, Tahran 1365 hş., I, 371-373; Meclisî, Biĥârü’l-envâr, Beyrut 1403/1983, X, 295-296; XXIII, 6; XLVII, 262, 343; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 8; Muhammed b. Ali el-Erdebîlî el-Garavî el-Hâirî, CâmiǾu’r-ruvât, Beyrut 1403/1983, II, 208-209; AǾyânü’ş-ŞîǾa, I, 22; Abdullah Ni‘me, Felâsifetü’ş-ŞîǾa, Beyrut 1987, s. 505-507; Ebü’l-Kāsım el-Hûî, MuǾcemü ricâli’l-ĥadîŝ, Beyrut 1409/1989, XVII, 302-304; Cezzâr, Medâħilü’l-müǿellifîn, II, 825; D. Gimaret, “Ѕћayŧān al-Ŧāķ”, EI² (İng.), IX, 409.

Halil İbrahim Bulut