ŞEYH ZÂFİR

(الشيخ ظافر)

Muhammed Zâfir b. Muhammed Hasen b. Hamza Zâfir el-Medenî (1829-1903)

Şâzelî-Medenî tarikatı şeyhi.

Şubat 1829’da Trablusgarp’ın yaklaşık 200 km. doğusunda bulunan Mısrâte kasabasında doğdu. Dedesi Medine eşrafından Hamza Zâfir olup babası Muhammed Hasan el-Medenî, ata yurdu olan Mağrib’e giderek Fas’ta Şâzeliyye tarikatının Derkāviyye kolunun kurucusu Mulây el-Arabî ed-Derkāvî’ye intisap etti. Derkāvî’nin 1823’te vefatından sonra Medine’ye dönerken Trablusgarp’a uğradı ve gördüğü ilgi üzerine burada kaldı. Muhammed Zâfir dinî ilimleri babasından tahsil ettikten sonra Tunus ve Cezayir’e gitti. Ardından Mısır üzerinden Medine’ye geçip burada iki yıl ikamet etti. Şâzelî-Derkāvî tarikatının Medeniyye kolunun kurucusu olan babasına intisap ederek hilâfet aldı ve onun ölümünün (1847) ardından Şâzeliyye-Medeniyye tarikatı şeyhi olarak irşad faaliyetine başladı. Bu dönemde Medeniyye Trablus, Tunus, Fizan, Mısır, Suriye ve Hicaz’da yayıldı.

Şeyh Zâfir’in nüfuzu 1860’lı yıllarda giderek artmaya başladı. Trablusgarp valiliği Mart 1860’ta Evkaf Nezâreti’ne başvurup kendisine müderrislik tevcih edilmesi talebinde bulundu. Temmuz 1860’ta Trablusgarp valiliğine tayin edilen Mahmud Nedim Paşa onunla dostane ilişkiler kurdu. 1870’te İstanbul’da Pertevniyal Vâlide Sultan’ın iltifatına mazhar olan kardeşi Hamza Zâfir ve Mahmud Nedim Paşa’nın tavsiyesiyle İstanbul’a davet edilen Şeyh Zâfir (Hüseyin Vassâf, I, 293) Osmanlı ileri gelenlerinin yanı sıra Şehzade Abdülhamid ile tanıştı. İstanbul’da açılan ilk Şâzelî tekkelerinden Balmumcu Tekkesi’nin bulunduğu Unkapanı civarında üç yıl kadar ikamet ettikten sonra Medine’ye döndü ve oradan Mısrâte’ye gitti. Bir rivayete göre Ağustos 1875’te tekrar sadrazam olan Mahmud Nedim Paşa’nın, diğer rivayete göre tahta çıkışının (31 Ağustos 1876) ardından II. Abdülhamid’in davetiyle ikinci defa İstanbul’a geldi. Ekim 1876’da Sadrazam Midhat Paşa onu Medine’ye göndermek istediyse de II. Abdülhamid’in himayesinde 2 Ekim 1903’te vefatına kadar İstanbul’da kaldı.

Şehzâde Abdülhamid’in Süleymaniye Camii’nde namaz kıldığı bir gün Hamza Zâfir adında bir şeyhe rastlayıp onunla dost olduğu ve kendisine intisap ettiği rivayet edilir (Osmanoğlu, s. 25). Hüseyin Vassâf ise Abdülhamid’in, İstanbul’a ilk gelişinde Şeyh Zâfir’e intisap ettiğini ve şeyhin Unkapanı civarında kaldığı eve gizlice gidip geldiğini kaydeder. Şeyh Zâfir’in bu sırada Abdülhamid’e tahta çıkacağını söyleyerek onun üzerinde etkili olduğu inancı yaygın bir kanaattir. İstanbul’a gelişinden itibaren Abdülhamid’in güvenini kazanan Şeyh Zâfir’in padişahla kurduğu sağlam ilişki sayesinde nüfuz ve itibarını arttırtığı görülmektedir. Bu çerçevede Unkapanı’ndaki Balmumcu Tekkesi yeniden inşa edilmiş, Beşiktaş’ta Serencebey Yokuşu’nda Ertuğrul Tekkesi adıyla bilinen cami-tevhidhâne, selâmlık, harem ve misafirhane yaptırılmıştır. Bu tekkenin hazîresine defnedilen Şeyh Zâfir’in mezarının bulunduğu kısma 1903-1904 yıllarında tasarımı II. Abdülhamid’in saray mimarı Raimondo d’Aronco’ya ait olan ve İstanbul’da yer alan “art nouveau” eserlerinin önemlilerinden sayılan türbe, kitaplık ve bir çeşme ilâve edilmiştir (bk. ŞEYH ZÂFİR KÜLLİYESİ). Sultan Abdülhamid şeyhe çok değer verdiği için bazı cuma selâmlıklarında Ertuğrul Tekkesi’ne gitmiş ve bazı özel dinî günlerde onu Yıldız Sarayı’na davet etmiştir. Ayrıca şeyhin İstanbul’daki aile mensupları çeşitli rütbelerle taltif edilmiş, resmî kurumlarda görevlendirilmiş ve masrafları devlet tarafından karşılanmıştır. Mısrâte’deki tekkenin bakımı yapılmış, şeyhin Trablusgarp’ta kalan aile fertlerinin ihtiyaçları giderilmiştir.

Zâfir Efendi üstlendiği bazı siyasî görevlerle dikkat çekmektedir. Aķvemü’l-mesâlik adlı eserinde dile getirdiği reformcu görüşleriyle İstanbul’da tanınan Tunuslu Hayreddin Paşa’yı Abdülhamid’e tavsiye ederek İstanbul’a çağrılmasını sağlamıştır. Aralık 1878 - Temmuz 1879 tarihleri arasında sadrazamlık görevinde bulunan Hayreddin Paşa bu görevi sırasında ve sonrasında onunla yakın diyalog içerisinde olmuştur. Fransa’nın 1881’de Tunus’u işgalinin ardından bölgede Fransa’ya karşı oluşturulan politikaların etkili kılınmasına katkı yapmaya çalışmış, bu amaçla kardeşi Hamza Zâfir’i Trablusgarp’a göndermiş, İngiltere’nin 1882’de Mısır’ı işgali sürecinde Urâbî Paşa ile irtibata geçerek işgali önlemeye gayret etmiştir. İslâm âleminin çeşitli bölgelerinden ve özellikle Arap vilâyetlerinden gelen müslümanları sarayın desteğiyle Ertuğrul Tekkesi’nde ağırlayarak sultan-halifenin nüfuz ve itibarını arttırmak için çaba sarfetmiş, kuvvetli bağlantılarının bulunduğu Kuzey Afrika, Mısır ve Suriye’de sultana itaat ve sadakati kuvvetlendirmeye çalışmıştır. el-Envârü’l-kudsiyye ve en-Nûrü’s-sâŧıǾ adlı eserlerinde Sultan Abdülhamid’in hilâfetine vurgu yapmış, onu âdil, şeriata uyan ve müslümanların iyiliği için gayret gösteren bir sultan olarak takdim etmiştir. Şeyh Zâfir kaynaklarda bir görev verilmediği sürece devlet işlerine karışmayan ve daha çok tasavvufî kimliğiyle nüfuz kazanan bir şahsiyet diye zikredilir.

Eserleri. 1. el-Envârü’l-kudsiyye fî tenzîhi turukı’l-kavmi’l-aliyye. Şâzeliyye tarikatına dair olan eser 17 Cemâziyelevvel 1297’de (27 Nisan 1880) tamamlanmış olup saraya sunulan nüshasının (İÜ Ktp., TY, nr. 4648) baştan 337 sayfası Türkçe, bu kısmın hâşiyeleriyle metnin devamı Arapça’dır (İstanbul 1302, 423 sayfa). Yaygın olan diğer nüshası Arapça olarak yayımlanmıştır (İstanbul 1304, 303 sayfa). Mısır baskısında (1320, 96 sayfa) İstanbul’da neşredilen Arapça nüshanın Sultan Abdülhamid’in hilâfetiyle ilgili sayfaları çıkarılmış ve diğer bazı kısımlar kısaltılmıştır. 2. en-Nûrü’s-sâŧıǾ ve’l-burhânü’l-ķāŧıǾ (İstanbul 1301). 17 Cemâziyelevvel 1298’de (17 Nisan 1881) tamamlandığı belirtilen eser Şâzeliyye Tarikatının Esasları adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (trc. Muhammed Önder, İstanbul 2006). Şeyh Zâfir’in el-Envârü’l-kudsiyye içinde el-Važîfetü’ž-Žâfiriyye ve en-Nûrü’s-sâŧıǾ içinde Aķrebü’l-vesâǿil li-idrâki meǾâlî münteħâbi’r-resâǿil adlı iki risâlesi yer almaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, Yıldız-Maruzat Defteri, nr. 66, evrak nr. 379; nr. 67, evrak nr. 394; BA, İrade-Dahiliye, 734/60192, 789/64095; BA, İrade-ML, 56/1321 B-8; 60/1322 Ş-10; BA, YEE, 80/22, 80/39; BA, Y.MTV., 195/77; BA, Y.PRK.ASK, 38/69; BA, Y.PRK.TKM., 4/74; BA, İrade-TAL, 162/1316


Ş-135; 184/1317 R-5; Veliyyüddin Yeken, el-MaǾ-lûm ve’l-mechûl, Kahire 1327/1909, s. 100-101, 169-177; Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ (haz. Mehmet Akkuş - Ali Yılmaz), İstanbul 2006, I, 293, 297, 307, 308; İbnülemin, Son Sadrıazamlar, s. 897- 902, 939-940; J. S. Trimingham, The Sufi Orders in Islam, Oxford 1971, s. 113, 126; Osman [Nuri] Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, İstanbul 1977, s. 869, 1075-1077; P. Bardin, Algériens et Tunisiens dans l’Empire Ottoman de 1848 à 1914, Paris 1979, s. 102-108; A. Schölch, Egypt for the Egyptians, London 1981, s. 244; Ayşe Osmanoğlu, Babam Sultan Abdülhamid: Hâtıralarım, İstanbul 1986, s. 25-26; Ş. Tufan Buzpınar, Abdulhamid II, Islam and the Arabs: The Cases of Syria and the Hijaz (1878-1882) (doktora tezi, 1991), The University of Manchester, s. 89-96; Zekî M. Mücâhid, el-AǾlâmü’ş-şarķıyye, Beyrut 1994, II, 125-127; Abdülkādir Zekî, en-Nefĥatü’l-Ǿaliyye fî evrâdi’ş-Şâźeliyye, Kahire, ts. (Mektebetü’l-Mütenebbî), s. 235-242; Mustafa Salim Güven, Ebü’l-Hasan Şâzilî ve Şâziliyye (doktora tezi, 1999), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 346-347, 369-392; Atillâ Çetin, Tunuslu Hayreddin Paşa, Ankara 1999, s. 267-269, 308, 342-343; Mustafa Kara, Metinlerle Günümüz Tasavvuf Hareketleri: 1839-2000, İstanbul 2002, s. 33-34; Hür Mahmut Yücer, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (19. Yüzyıl), İstanbul 2003, s. 603-608; Kamil Büyüker, II. Abdülhamid Han’ın Şeyhi Şeyh Muhammed Zâfir Efendi ve Ertuğrul Tekkesi, İstanbul 2004; Güngör Tekçe, Zâfir Konağında Bir Tuhaf Zaman, İstanbul 2007; M. Baha Tanman, “Ertuğrul Tekkesi”, DBİst.A, III, 196-198; a.mlf., “Şazelî Tekkesi”, a.e., VII, 138-139; a.mlf., “Şazelîlik”, a.e., VII, 139-140.

Şit Tufan Buzpınar