SERGÜZEŞTNÂME

(سرگذشتنامه)

Baştan geçen olayların çoğunlukla manzum, bazan da nesirle karışık olarak anlatıldığı edebî tür.

Farsça ser ile (baş) güzeştten (< güzeşten “geçmek”) oluşan ser-güzeşt kelimesi “bir kişinin başından geçen olay, hikâye, çekilen çile, macera” demektir. Bunun yine Farsça nâme ile (mektup, risâle) birleşmesinden meydana gelen sergüzeşt-nâme kişilerin, başlarından geçen olayları ve bu olaylarla ilgili duygu ve düşüncelerini doğrudan ya da kurmaca unsurlarla zenginleştirerek kendi ağızlarından anlattıkları eserlerin ortak adıdır (Gökalp, Eski Türk Edebiyatında Manzum Sergüzeştnameler, s. 6).

Daha çok mesnevi nazım şekliyle, bazan da manzum-mensur karışık olarak yazılan sergüzeştnâmelerde mesnevinin yanı sıra kaside, gazel, muhammes, terciibend, müsemmen, kıta, rubâî, beyit gibi nazım biçimleri de kullanılmıştır (a.g.e., s. 518). Sergüzeştnâmeler genellikle kurmaca ve hâtırat diye ikiye ayrılabilir. Hâtırat özelliği gösteren ve gerçek hayat hikâyesine dayanan eserlerde şairin yolculukları, başından geçen aşk, sürgün, hastalık gibi olaylarla kendi dönemi hakkındaki görüşleri, zamandan şikâyetleri, yolculukları esnasında çektiği sıkıntılar, geçtiği yerlerde gördükleri ve özellikle maceraları dile getirilir. Bazan şairin hayatındaki bir olay, bazan da hayatının tamamı konu edilir. Daha ziyade şairlerin kendi ağızlarından nakledilen sergüzeştnâmelerin anlatımında tekdüzeliği gidermek ve üslûbu renklendirmek amacıyla zaman zaman -ana konuyla bir ilgi kurarak- farklı içerik ve üslûptaki metinlere de yer verilir. Münazara, mev‘iza, nasihatnâme, hezliyyât, hicviyye, şitâiyye, berfiyye, temmûziyye, sûrnâme, methiye, sâkînâme gibi türler de sergüzeştnâmelerde müstakil bölümler halinde bulunur (a.g.e., s. 14). Ayrıca çeşitli kurgu unsurlarının kullanıldığı, olağan üstü motifler, kurmaca aşk hikâyeleri ve çeşitli anlatım teknikleriyle zenginleştirilerek edebî bir üslûp yakalama yoluna gidildiği de olur. Ancak bu eserlerin tamamında olaylar şairin hayatından bazı izler taşır. Kurmaca sergüzeştnâmeler ise daha çok mecazi veya hakiki aşkı konu alır. Bunlar mecazi ve temsilî anlatıma yer vermeleri bakımından edebî yönden daha zengindir.

Anlatım olarak klasik ve modern tekniklerin bir arada kullanıldığı görülür. Tasvir, tahkiye, özetleme, sahneleme, diyalog, iç monolog gibi anlatımların hayat hikâyeleri üzerine kurulması sergüzeştnâmelerin benzer özellikler taşıyan başka edebî türlerle karıştırılmasına yol açmıştır. Ayrıca bazı edebî türlere ait örneklerin sergüzeştnâmelerde yer alması veya o türle konuyu işleyiş üslûplarının benzeşmesi bu karışıklığın bir başka sebebidir. Klasik Türk edebiyatında hem bir üslûbu hem edebî bir türü karşılayan hasbihaller bu türe en yakın metinlerdir. Hasbihallerde şairler kurmaca hikâyelerden yararlanarak kendi duygularını ve düşüncelerini dile getirirler. Sergüzeştnâmeler zaman zaman seyahatnâmelerin bir parçası telakki edilmişse de gezilip görülen yerler hakkında bilgi verilmesi seyahatnâmeleri farklı kılar. Vatandan veya sevilen birinden ayrılmayı konu edinen firaknâmeler de türe yakın eserler kabul edilebilir. Özellikle çocukların ve gençlerin ölümü, bir devlet büyüğünün bulunduğu mevkiden ayrılması, azledilmesi ve öldürülmesinin anlatıldığı küçük manzumeler, ağıtlar da firaknâme adıyla anılmaktadır. Bu durumda söz konusu eserlerin otobiyografik örneklerini sergüzeştnâmelerin -ayrılık konusunu ele alan- bir alt kolu olarak değerlendirmek yerinde olacaktır.

Türk edebiyatında sergüzeştnâmeler ve bunlara benzeyen türlerde tesbit edilebilen eserler yazılış tarihlerine göre şöylece sıralanabilir: 876’da (1471-72) Diyarbekirli Halîlî tarafından yazılan 1334 beyitlik Firkatnâme; Cemâlî’nin 1478’de Fâtih Sultan Mehmed’le birlikte katıldığı Arnavutluk seferindeki izlenimlerini anlattığı Sefernâme (Der-Beyân-ı Meşakkat-i Sefer ü Zarûret ü Mülâzemet); Tâcîzâde Câfer Çelebi’nin 3750 beyitlik Hevesnâme’si (Necati Sungur, doktora tezi, 1998, AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü); Hamîdîzâde Celîlî’nin 915 (1509) yılında kaleme aldığı 485 beyitlik Hecrnâme (Ayan, bk. bibl.); 1540’ta Şirvanlı Sevâdî tarafından yazılan 3118 beyitlik Hâlnâme-i Sevâdî; Rumelili Zaîfî’nin 950’de (1543-44) kaleme aldığı Kitâb-ı Sergüzeşt-i Zaîfî (TSMK, Revan Köşkü, nr. 822, vr. 132b-158b); Mâcuncuzâde Mustafa’nın 1007’de (1598-99) yazdığı manzum-mensur karışık Sergüzeşt-i Esîr-i Malta (Hacı Selim Ağa Ktp., Kemankeş Emîr Hoca, nr. 234, vr. 132a-159a; Malta Esirleri [nşr. Cemil Çiftçi], İstanbul 1996); Karaçelebizâde Abdülaziz’in 1636’dan sonra kaleme aldığı ve Kıbrıs sürgününü anlattığı 1855 beyitlik Gülşen-i Niyâz adlı mesnevisi (Süleymaniye Ktp., Mihrişah Sultan, nr. 252); yazılış tarihi 1642’den sonra olduğu sanılan, Varvarî Ali Paşa’nın çocuk yaşta Bosna’dan devşirildikten sonraki kırk üç yıllık hayatını anlattığı Makālât-ı Varvarî Ali; Receb Dâî’nin 1649 yılında yazdığı 2400 beyitlik Nevhatü’l-uşşâk; İsmâil Belîğ’in 1702’de kaleme aldığı 149 beyitlik Sergüzeştnâme-i Fakīr be-Azîmet-i Tokat; Kâtib Osman’ın 1736’da yazdığı 1014 beyitlik Sergüzeştnâme-i Kâtib Osman (Millî Ktp., Yazmalar, nr. A 4343, vr. 1b-24a); Necâtî Efendi’nin 1785’te yazdığı, Kırım’ın bağımsız hale gelmesini anlatan Sergüzeştnâme; Enderunlu Fâzıl’ın 1795 yılından sonra kaleme aldığı yaklaşık 450 beyitlik Defter-i Aşk (İstanbul 1253); Keçecizâde İzzet Molla’nın 1823-1824’te yazdığı 4182 beyitlik Mihnet-keşân (İstanbul 1269; [nşr. Ömür Ceylan - Ozan Yılmaz], İstanbul 2007); 1855 yılında kaleme alınan, 203 beyit halinde Mîr Ali’nin sergüzeştini anlatan Mîr Ali Rızâ el-İstolcevî; Koniçeli Kâzım Paşa’ya ait olup tahminen 1873 yılından sonra yazılan, ancak tamamlanamayan Sernüvişt-nâme-i Âcizî; Bayburtlu Zihnî’nin kaleme aldığı hacimli bir eser olan Sergüzeştnâme-i Zihnî (Demirayak, bk. bibl.); Mehmed Rifat’ın 1887’de yazdığı, 800 beyitten fazla olan Efsâne-i İbret. Bunların dışında Kânî’nin divanında yer alan “Hasbihâl-i Hôd” başlıklı 132 beyitlik mesnevisiyle (Gökalp, Eski Türk Edebiyatında Manzum Sergüzeştnameler, s. 26)


Pertevniyal Vâlide Sultan’ın Sergüzeştnâme adlı bir hâtıratı vardır ki (Gürfırat, bk. bibl.) burada oğlu Sultan Abdülaziz’in 1876’da tahttan indirilmesi olayını anlatmaktadır. Kelimenin sözlük anlamından hareketle bazı mutasavvıflar seyrü sülûk esnasında yaşadıkları mânevî halleri anlattıkları eserleri de sergüzeşt diye adlandırmışlardır. Aziz Mahmud Hüdâyî’nin bu adla anılan bir risâlesi bulunduğu gibi (Edirne Ahmed Bâdî Efendi Ktp., nr. 2316) La‘lîzâde Abdülbâki’nin de aynı adı taşıyan ve bazı Melâmî büyükleriyle tasavvuf kavramlarını tanıttığı bir kitabı vardır (nşr. Tahir Hafızalioğlu, İstanbul 2001). Yine kelimenin sözlük mânasıyla ilişkili olarak Sâmipaşazâde Sezâî’nin ilk Türk romanlarından olan eserine Sergüzeşt adını vermesi (İstanbul 1305), Nâmık Kemal’in İntibah romanının ikinci adının Sergüzeşt-i Âlî Bey olması (İstanbul, ts.) dikkat çekmektedir. Özege’nin Katalog’unda (IV, 1533-1554) bu adı taşıyan matbu birçok eser mevcuttur.

BİBLİYOGRAFYA:

Güvâhî, Gurbetnâme, Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., Yazmalar, nr. 2310, vr. 57b-65a; Koniçeli Kâzım, Sernüvişt-nâme-i Âcizî, Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Ktp., nr. Y 319, vr. 3b-30a; Özege, Katalog, IV, 1533-1554; Abdulkerim Abdukadiroğlu, Kültürümüzden Esintiler, Ankara 1997, s. 200-227; Betül Demirayak, Sergüzeşt-nâme-i Zihnî (Bayburtlu Zihnî), (yüksek lisans tezi, 1997), Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Haluk Gökalp, Eski Türk Edebiyatında Manzum Sergüzeştnameler (doktora tezi, 2006), Çukurova Ünviversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf., “Bir Osmanlı Memurunun Hâl-i Pür-Melâli: Sergüzeşt-i İstolçevî”, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, XIII/1, Adana 2004, s. 151-166; Faik Reşit Unat, “Kırım’ın Osmanlı İdaresinden Çıktığı Günlere Ait Bir Vesika: Necati Efendi Sefaretnâme veya Sergüzeştnâmesi”, TTK Bildiriler, III (1948), s. 367-374; Baha Gürfırat, “Pertevniyal Valide Sultan’ın Hatıratı: Sergüzeştnâme”, BTTD, sy. 2 (1967), s. 57-59; Fahir İz, “Macuncuzade Mustafa’nın Malta Anıları: Sergüzeşt-i Esiri-i Malta”, TDAY Belleten (1970), s. 69-122; Günay Kut, “Fürkat-nâme”, a.e. (1977), s. 333-353; a.mlf., “Esiri ve Sergüzeştname’si”, Hürriyet Gösteri, sy. 24, İstanbul 1982, s. 79; Hüseyin Ayan, “Celilî’nin Hecr-nâme’si”, EFAD, sy. 14 (1986), s. 155-172; Orhan Kemal Tavukçu, “Türk Edebiyatında Firâknâme Adlı Eserler”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, sy. 10, İstanbul 2004, s. 111-148; a.mlf., “Ayrılığın Terennümü: Eski Türk Edrebiyatında Firâk-nâmeler”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, V/ 10, İstanbul 2007, s. 197-220; Hanife Dilek Batislam, “Tarih ve Kültür Kaynağı Olarak Hasbihâller”, Türklük Bilimi Araştırmaları, sy. 22, Niğde 2007, s. 29-42; “Sergüzeştnâmeler”, TDEA, VII, 524; İ. Hakkı Aksoyak, “Sergüzeştnâmeler”, Türk Dünyası Edebiyat Kavramları ve Terimleri Ansiklopedik Sözlüğü, Ankara 2006, V, 293-294.

Orhan Kemal Tavukçu