ŞEMS-i RÛMÎ

(شمس رومى)

(ö. 899/1494 [?])

Bestekâr ve şair.

Aydınlı olup küçük yaşta dinî eğitimini ve mûsiki bilgilerini burada aldı. II. Murad’ın ilk saltanat yıllarında (1421-1444) Bağdat ve Tebriz’e gitti. Bu seyahatlerinde Arapça ve Farsça öğrendi, özellikle mûsikide kendini yetiştirdi. Bazı kaynaklarda Arabistan ve Hindistan’a gittiği ifade edilirse de bunun zayıf bir ihtimal olduğu belirtilmektedir. Tebriz’den Anadolu’ya usta bir mûsikişinas olarak döndü. Kısa sürede şöhretinin yayılması üzerine saraya davet edildi ve Fâtih Sultan Mehmed’in himayesine girdi (1451). Sehî’nin ondan “Gûyende Usta Şemsî” diye bahsetmesinden sarayda hânendeliğiyle tanındığı anlaşılmaktadır. Fâtih’in huzurunda İranlı ünlü sâzende Abdülkādir-i Gülâbî ile karşılaşan Şems-i Rûmî, bir süre sonra hükümdarın huzurundaki bir hareketi yüzünden İstanbul’un fethinden önceki bir tarihte saraydan uzaklaştırıldı. Edirne’den ayrıldıktan sonra Bursa’ya yerleşti ve burada mûsiki dersleri vermeye başladı. Aynı zamanda “Nahîfî” mahlasıyla Arapça, Farsça ve Türkçe şiirler kaleme aldı. Şems-i Rûmî’nin devrin önemli kişileri için yazdığı hicvedici kasidelerini zaman zaman onlara gönderdiği nakledilir. Bu dönemde Yetîme adlı kızından başka kimseyle konuşmayan ve ömrünün sonlarına doğru hâfızası zayıfladığı için zehirleneceği korkusuyla yemek yemeyen Şems-i Rûmî 899 (1494) yılı civarında vefat etti ve İsmâil Belîğ’in kaydına göre Bursa’da Dede Efendi Mescidi hazîresine defnedildi. Ancak günümüzde Bursa’da bu adla bilinen bir mescid bulunmamaktadır.

Taşköprizâde, Şems-i Rûmî’nin mûsiki nazariyatından ve makamlara göre düzenlenmiş güftelerden oluşan bir eser yazdığını söyler. Saraydan ayrıldıktan sonra kaleme aldığı bu eserin adını Mehmed Süreyyâ Bereket diye kaydetmiş (Sicill-i Osmânî, III, 162), eser bu adla pek çok kişi tarafından zikredilmiştir. Kitabın Paris’te (Bibliothèque Nationale, MSS, Or. nr. 290)


ve İstanbul’da (Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 1002) iki nüshası tesbit edilmiştir. İlk nüsha eserin aslı olup ikinci nüshada buna bazı ilâvelerin yapıldığı görülmektedir. Paris nüshasının tıpkıbasımı esere dair bilgilerle Recep Uslu tarafından gerçekleştirilmiştir. İlk defa Blochet katalogunda tanıtılan kitabın bazı yayınlarda Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’ye nisbet edilmesi doğru değildir. Safiyyüddin el-Urmevî ve öğrencileri Şemseddin Ahmed es-Sühreverdî, Ali Sitâî, Hâce Abdülkādir-i Merâgī ile oğlu Hâce Abdülazîz, Muhammed Lala, Sultan Ahmed-i Bağdâdî, Emîr Gazanfer, Cüneyd Minkār, Nâsırüddin İskenderânî, Rıdvanşah, Safâ-yı Semerkandî, Timur’un torunu İbn Hardenbe, Alican Kalenderî, Kayışhanoğlu, Mevlânâ Nûman, Mevlânâ Şâvûr ve Mehmed Siyah eserde bestelerine yer verilen sanatkârlardan bazılarıdır. Şems-i Rûmî’nin kendi bestelerinin de kaydedildiği eser XV. yüzyılda kullanılan makam, usul ve formlarla (özellikle amel formu) mûsikişinas kadı ve devlet adamlarının bestelerinin tesbiti yönünden önem taşımaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Sehî, Tezkire, s. 71, 133; Taşköprizâde, eş-Şeķāǿiķ, s. 216; Belîğ, Güldeste, s. 333; Sicill-i Osmânî, III, 161-162; E. Blochet, Catalogue des manuscrits persans de la Bibliothèque Nationale, Paris 1934, IV, 487; Recep Uslu, “Aydınlı Şemseddin Nahîfî ve Bilinmeyen Eserinden XV. Yüzyılda Osmanlılarda ve Orta Asya’da Musikîşinaslar”, Osmanlı, Ankara 1999, X, 587-594; a.mlf., “Musicians in the Ottoman Empire and Central Asia in the 15th Century According to an Unknown Work of Aydınlı Nahifi”, The Great Ottoman- Turkish Civilization, Ankara 2000, IV, 548-555; a.mlf., “Fatih Döneminde Müzik”, Fatih ve Dönemi (ed. Necat Birinci), İstanbul 2004, s. 455; a.mlf., Fâtih Sultan Mehmed Döneminde Mûsikî ve Şems-i Rûmî’nin Mecmûa-i Güfte’si, İstanbul 2007; Özalp, Türk Mûsikîsi Tarihi, I, 332-333; H. Sadettin Arel, “Fâtih Devrinde Türk Musikisi”, MM, sy. 63 (1953), s. 75-76.

Recep Uslu