SELİMNÂME

(سليمنامه)

Yavuz Sultan Selim ve dönemiyle ilgili eserlerin genel adı.

Osmanlı tarih literatüründe dönemleri ele alınan padişahların adını taşıyan eserler ayrı bir grup oluşturur. Bu ad verme geleneği ilk defa Yavuz Sultan Selim devrinde ortaya çıkmış ve onun ismiyle anılan tarihler “Selimnâme” diye adlandırılmıştır. Ancak bu gelenek, Kanûnî Sultan Süleyman ve II. Selim’den sonra birkaç istisna dışında sürdürülmemiştir. Kanûnî dönemini anlatan tarihlere “Süleymannâme” adı verilirken II. Selim için yazılan bazı eserlere Selimnâme denilmesi dikkati çekmektedir. Yavuz Sultan Selim devrini içine alan Selimnâmeler’in bir kısmı bu padişah döneminde, büyük bir kısmı ise Kanûnî devrinde ve daha sonraki asırlarda yazılmıştır. Kısa süren saltanatı döneminde önemli işler başaran Yavuz Sultan Selim hakkında çok sayıda eser ortaya çıkmıştır. Çoğu Türkçe olmakla birlikte Farsça ve Arapça yazılmış örnekleri de bulunan Selimnâmeler arasında çok rağbet görenler şöylece sıralanabilir:

İdrîs-i Bitlisî, Farsça Selîmşâhnâme’sini Yavuz Sultan Selim’in emri üzerine yazmış, onun doğumundan 1518 yılına kadar geçen dönemi ele almıştır. Eser bitirilememiş, müsvedde halindeki notlar kısmen kaybolmuş, eksikler Kanûnî Sultan Süleyman’ın emriyle müellifin oğlu Ebülfazl Mehmed Efendi tarafından 1567’de tamamlanmıştır (nşr. Hicabi Kırlangıç, Ankara 2001). Doğu Anadolu’da mahallî Kürt beylerinden Şükrî-i Bitlisî, Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır seferlerine katılmış, mensup olduğu Şahsüvaroğlu Ali Bey’in teşviki ve onun verdiği bilgilerle 5829 beyitlik Türkçe Selimnâme’sini kaleme almıştır. Şahsüvaroğlu’nun öldürülmesinden sonra yerine geçen Halil oğlu Koçi Bey’e intisap eden Şükrî eserini tekrar gözden geçirmiş ve Kanûnî’ye takdim etmiştir. Selim’in Trabzon valiliğiyle başlayan eserde Çaldıran ve diğer meydan savaşları hakkında geniş bilgi verilmiştir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleriyle Arap topraklarındaki yer isimleri bakımından önemli olan Selimnâme’yi daha sonra Âlî Mustafa ve Hoca Sâdeddin efendiler kaynak olarak kullanmıştır. Eseri 1029 (1620) yılında Çerkezler Kâtibi Yûsuf kısmen nesre çevirip kısmen özetlemiş, 1037’de (1627-28) Cevrî İbrâhim Çelebi’nin yeniden yazdığı eseri Mustafa Argunşah yayımlamıştır (Selimnâme, Kayseri 1995, 1997). Kebîr b. Üveys Kadızâde tarafından kaleme alınan Farsça Ġazavât-ı Sulŧân Selîm, Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferiyle bu seferin sebepleri ve safhalarını, gidiş ve dönüş menzillerini anlatır. Bu sefere bizzat katılan müellif ayrıca Haydar Çelebi Rûznâmesi’nden tamamlayıcı bilgiler vermektedir. Eserin bir nüshası Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (nr. 825).

Hayatına dair bilgi bulunmayan, fakat nisbesinden Endülüs İşbîliye (Sevilla) asıllı olduğu anlaşılan Ali b. Muhammed el-Lahmî el-Mağribî, 923’te (1517) temize çektiği ed-Dürrü’l-meśân fî sîreti’l-mužaffer Selîm Ħân adlı eserinde diğer Selimnâmeler’den farklı olarak rüyalara da genişçe yer vermiştir. Yavuz Sultan Selim’i her yüzyılda bir geleceği müjdelenen müceddidlerden kabul eden müellif onun İran ve Mısır seferlerindeki başarılarından söz etmektedir. Eserin bir nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndedir (Bağdat Köşkü, nr. 197).

Birgili olup burada kadılık yapan Muhyî adlı bir müellife atfedilen ve İznikî Ali’nin eserine dayanan bir başka Selimnâme’de Çaldıran Savaşı farklı şekilde anlatılmaktadır. Muhyî, eserinde Yavuz Sultan Selim’in emriyle Çaldıran şehidleri için büyük bir kabir yapılıp üzerine bir direk dikildiğinden söz etmektedir ki bu günümüz şehid âbidelerini çağrıştırmaktadır. Bu savaşta şehid olan Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa ile Malkoçoğlu Tur Ali Bey hakkında verilen bilgiler de önemlidir. Ayrıca Tebriz harekâtı sırasında Safevî ordusundaki kadınların serbest bırakılması ve Dulkadıroğlu Alâüddevle Bozkurt Bey ile yapılan savaşlar hakkında geniş bilgiler içeren eserde Tebriz’den İstanbul’a getirilen 1700 hâneden söz edilmektedir. Eserin bir nüshası Konya’da İzzet Koyunoğlu Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (Tekindağ, I [1970], s. 215).

Yavuz Sultan Selim ve Kanûnî Sultan Süleyman zamanlarında yaşayan, şiirlerinde Edâî / Adâî mahlasını kullanan Şirazlı Molla Muhammed’in Şâhnâme-i Selîm Ħânî adlı eseri özellikle İran seferi hakkında ilginç bilgiler içermektedir. Kanûnî’nin cülûsu ile son bulan eser üzerinde Abdüsselâm Bilgen tarafından doktora tezi hazırlanmıştır (1987, AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü).

Kılıççızâde İshak Çelebi’nin Selimnâme’si (İshaknâme) 1509 İstanbul depremiyle başlamakta, II. Bayezid’in oğulları arasındaki taht mücadeleleri, Yavuz Sultan Selim’in cülûsu ve Şehzade Ahmed’in ortadan kaldırılmasıyla son bulmaktadır. Başta Hoca Sâdeddin Efendi olmak üzere birçok tarihçiye kaynak olan eser üzerinde Hamdi Savaş doktora çalışması yapmıştır (1986, EÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). Bu eserin devamı niteliğindeki bir başka Selimnâme de Kalkandelenli olup Vezîriâzam Pîrî Mehmed Paşa zamanında divan kâtibi, ardından silâhdar kâtibi olan, Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır seferlerine katıldığı anlaşılan, Kanûnî’nin ilk yıllarında ölen Sücûdî Çelebi tarafından yazılmıştır. Sücûdî Çelebi Selimnâme’sini Mısır seferinin sonuna kadar getirmiştir. Özellikle Çaldıran Savaşı öncesi askere dağıtılan silâh ve teçhizat hakkında verdiği bilgiler kıymetlidir. Eser üzerinde İbrahim Hakkı Çuhadar tarafından yüksek lisans tezi hazırlanmıştır (1988, EÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü).

Amasyalı olup Tâcîzâde Câfer ve Sa‘dî çelebilerin yanında yetişen, Trabzon valiliği sırasında Şehzade Selim’in hizmetine giren, onun padişahlığı zamanında divan kâtibi, Mısır seferinde sır kâtibi ve 1519 yılında Anadolu defterdarı olan Keşfî Mehmed Çelebi, Bâğ-ı Firdevs-i Guzât, Ravza-i Ehl-i Cihâd veya Târîh-i Sultân Selîm Hân adlarıyla bilinen Türkçe Selimnâme’sini 1514’te yazmaya başlamış ve


1521’de temize çekmiştir. 1511 yılı olayları ile başlayan eser, özellikle Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır seferleri hakkında doğru ve ayrıntılı bilgiler verir. Yarı manzum olan ve ağır bir dille yazılan Selimnâme üzerinde iki yüksek lisans tezi yapılmıştır (Şefaettin Severcan, 1988, EÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Abdurrahman Sağırlı, 1993, İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü).

Kanûnî Sultan Süleyman döneminde yaşadığı bilinen Sa‘dî b. Abdülmüteâl’in 1511 yılından başlayan Selimnâme’sinde II. Bayezid’in şehzadeleri arasındaki rekabetle yeniçerilerin İstanbul yağması hakkında orijinal bilgiler verilmektedir. Bazı hususlarda Celâlzâde Mustafa Çelebi ve Kemalpaşazâde’nin eserleriyle örtüşen Selimnâme Kanûnî devrinin ilk yıllarındaki olaylarla sona ermektedir. Eserin bir nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndedir (Hazine, nr. 1424); ancak katalogda bu eser Kemalpaşazâde’ye ait gösterilmiştir. Sa‘dî’nin Selimnâme’si üzerinde Marie Therese Speiser tarafından Zürih Üniversitesi’nde doktora tezi hazırlanarak (1946) eser Almanca’ya çevrilmiştir.

Celâlzâde Mustafa Çelebi tarafından kaleme alınan Meâsir-i Selîm Hânî adlı eser Selim’in Trabzon valiliği ile başlamaktadır. Müellif onun babası ve kardeşleriyle arasında geçen olayların gerçek sebepleri üzerinde durmakta, ayrıca Yavuz Sultan Selim’in İran seferi ve ordunun konakladığı menziller hakkında bilgi vermektedir. Selimnâme’nin Selim’in cülûsuna kadarki bölümünün tenkitli metni ve İngilizce çevirisi Oxford Üniversitesi’nde Celia J. Kerslake tarafından doktora tezi olarak hazırlanmış, tamamı ise aslî dili ve günümüz Türkçe’siyle Kültür Bakanlığı yayınları arasında çıkmıştır (Ankara 1990, 1997).

Kemalpaşazâde’ye izâfe edilen Selimnâme, aslında onun Tevârîh-i Âl-i Osmân’ının dokuzuncu defteri olarak değerlendirilebilirse de bazı farklarla ana nüshadan ayrılmaktadır. Diğer Selimnâmeler gibi şehzadeler arasındaki taht mücadeleleriyle başlayan eserde Şah İsmâil’in Anadolu’daki Şiîlik propagandasına yer verilmekte, Şahkulu Baba Tekeli isyanı IX. defterden değişik biçimde anlatılmakta ve orijinal bilgiler verilmektedir. Kanûnî’ye sunulan eser Tevârîh-i Âl-i Osmân’ın dokuzuncu defteri olarak Ahmet Uğur tarafından yayımlanmış (The Reign of Sultan Selīm I in the Light of the Selīm-Nāme Literature, Berlin 1985 içinde), ayrıca Ali Kökoğlu eser üzerinde yüksek lisans tezi hazırlamıştır (1994, EÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). Şîrî mahlasıyla şiirler yazan, Vezîriâzam Hersekzâde Ahmed Paşa’nın Mısır’da sancak beyi iken ölen oğlu zannedilen Ali Bey’in yazdığı Târîh-i Feth-i Mısır da bir Selimnâme olup eserde Kemah’ın zaptı, Dulkadıroğlu Alâüddevle’nin yenilgisi ve Mısır seferi gibi olaylar hakkında önemli bilgiler verilmektedir (TSMK, Emanet Hazinesi, nr. 1433/ 2, vr. 218b-267b). Hoca Sâdeddin Efendi’nin yazdığı Selimnâme Yavuz Sultan Selim’in nedimi olan babası Hasan Can’dan duyduklarına dayanır. Menkıbevî on bir hikâyeden oluşan bu küçük eser müellifin asıl tarihi olan Tâcü’t-tevârîh’i tamamlar niteliktedir. Verilen kıssalarda Yavuz Sultan Selim’in padişahlık öncesi ve sonrasında yaşanan bazı hadiseler anlatılmaktadır. Matbu Tâcü’t-tevârîh’in II. cildinin sonunda (s. 602-619) basılan Selimnâme, ayrıca Ahmet Uğur tarafından yayımlanmıştır (AÜ İlâhiyat Fakültesi İslâm İlimleri Enstitüsü Dergisi, sy. 4 [Ankara 1980], s. 225-241).

Bunların dışında Senâî, Hayâtî, Şühûdî, Ârifî, İznikî Seyyid Mehmed ve Cârullah b. Fahdı’l-Mekkî gibi şair ve müellifler tarafından Selimnâmeler yazıldığı gibi müellifi bilinmeyen başka eserler de vardır. Mahremî’ye ait manzum Şehnâme’nin birinci kısmı Yavuz Sultan Selim dönemine ayrılmıştır. Bilinen tek nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan eserin (Revan Köşkü, nr. 1287) bu bölümü üzerinde Hatice Aynur doktora tezi yapmıştır. Nâmık Kemal, Evrâk-ı Perîşân adlı eserinde Selâhaddîn-i Eyyûbî ve Fâtih Sultan Mehmed ile birlikte Yavuz Sultan Selim’in biyografisine de yer vermiş, bu münasebetle Mısır ve Arap topraklarının ilhakı, hilâfetin İstanbul’a getirilmesi gibi konuları hamâsî bir üslûpla kaleme almıştır. Yahya Kemal Beyatlı, Eski Şiirin Rüzgârıyle adlı eserinin başında klasik terkibibend tarzında yazdığı “Selimnâme”sinde bu padişah döneminin seferlerini terennüm etmiştir.

Kazasker Kadızâde Vüsûlî Mehmed Çelebi tarafından II. Selim için yazılan Selimnâme’yi N. Öztürk yayımlamıştır (“Kazasker Vusulî Mehmed Çelebi ve Selîmnâmesi”, TDA, sy. 50 [Ekim 1987], s. 9-108). Seyyid Lokman’ın Selîm Hânnâme’si 1581’de tamamlanmış ve III. Murad’a sunulmuştur (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1537; III. Ahmed, nr. 3595).

BİBLİYOGRAFYA:

Osmanlı Müellifleri, III, tür.yer.; Levend, Gazavatnâmeler, s. 22-38, 79-80; Muhammed Harb Abdülhamid Zanati, I. Selim’in Suriye ve Mısır Seferi Hakkında İbn İyas’da Mevcut Haberlerin Selimnâmelerle Mukayesesi: XVI. Asır Osmanlı-Memluklu Kaynakları Hakkında Bir Tetkik (doktora tezi, 1980), İÜ Ed. Fak. Tarih bölümü; Babinger (Üçok), s. 58 vd.; Ahmet Uğur, The Reign of Sultan Selīm I in the Light of the Selīm-Nāme Literature, Berlin 1985; a.mlf., “Selimnâmeler”, AÜİFD, XXII (1978), s. 369-379; a.mlf., “Şükrî-i Bitlisî ve Selimnâmesi”, a.e., XXV (1982), s. 325-348; a.mlf., “Celalzâde Mustafa ve Selimnâmesi”, a.e., XXVI (1983), s. 407-426; Bekir Kütükoğlu, Vekayi‘nüvis: Makaleler, İstanbul 1994, s. 11; A. Steidi, “Die Wiener Handschrift des Selimî-nâme von Sukrî”, WZKM, sy. 42 (1942), s. 180-223; İsmet Parmaksızoğlu, “Üsküplü İshak Çelebi ve Selimnâmesi”, TD, III (1951-52), s. 123 vd.; Şehabeddin Tekindağ, “Selimnâmeler”, TED, sy. 1 (1970), s. 197-230; Filiz Çağman, “Şehname-i Selim Han ve Minyatürleri”, STY, V (1973), s. 411-442; C. J. Kerslake, “The Selîmnâme of Celâl-zâde Mustafa Çelebi, as a Historical Source”, Turcica, IX/2, Paris 1978, s. 39-51; Abdüsselâm Bilgen, “XV. Yüzyıl İran Şairlerinden Adâ’î-i Şirazî’nin Selimnâmesi”, TTK Belleten, XLVI/182 (1982), s. 13-30; Mustafa Argunşah, “Şükrî-i Bitlisî, Selimnâmesi ve Eserin Dili”, TDA, sy. 55 (1988), s. 51-72; Şefaettin Severcan, “Keşfî Mehmet Çelebi’nin Selimnâmesi’ne Koyduğu Sözlük”, EÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sy. 5, Kayseri 1995, s. 414-427; Orhan Okay, “Eski Şiirin Rüzgârıyle”, DİA, XI, 393-394; Abdullah Uçman, “Evrâk-ı Perîşân”, a.e., XI, 536; Hamdi Savaş, “İshak Çelebi, Kılıççızâde”, a.e., XXII, 528-529.

Ahmet Uğur