SECÂVENDÎ, Muhammed b. Muhammed

(محمّد بن محمّد السجاوندي)

Ebû Tâhir Sirâcüddîn Muhammed b. Muhammed b. Abdirreşîd es-Secâvendî (ö. 596/1200’den sonra)

Ferâize dair eseriyle tanınan Hanefî fakihi, hesap âlimi.

Hayatına dair yeterli bilgi yoktur. Eski ve yeni biyografi kaynakları yanında el-Ensâb, el-Lübâb ve MuǾcemü’l-büldân gibi yaygın eserler onun hakkında bilgi vermemekte, Ziriklî de lugat ve coğrafya kitaplarında Secâvend’e dair bir şey bulamadığını belirtmektedir. Bu zatın nisbet edildiği Secâvend, Sekâvend’in (Segâvend) Arapça şeklidir (Dihhudâ, VIII, 12069, 12080). İbn Havkal, Horasan bölgesi hakkında bilgi verirken Belh ile Gazne arasında yer alan Bâmiyân ve Sekâvend’i de sayar (Śûretü’l-arż, s. 428, 447). Dihhûda bir yerde Beyhakī’den naklen Sekâvend’in Gazne civarında,


bir başka yerde Sîstan’a (Sicistan / Sekestan) yakın bir köy, Muîn ise Bâmiyân’a bağlı şehirlerden olduğunu (Ferheng-i Fârsî, V, 775) belirtir. Sîstan’ın da Güney Horasan’da bulunduğu göz önüne alınırsa müelliflerin Secâvend’in konumunu ona yakın şehirlerden biriyle irtibatlandırdığı anlaşılır. Farsça ilk coğrafya kitabı sayılan Ĥudûdü’l-Ǿâlem’de (s. 104) Sekâvend’in bir dağ eteğinde küçük bir şehir olduğu ve sağlam bir kalesinin bulunduğu kaydedilir. Tarihçi Beyhakī de gördüğü bu kaleden söz eder.

Abdülkādir el-Kureşî, Secâvendî’nin öğrencileri arasında kendisinden ferâize dair eserini okuyan ve nakleden Hamîdüddin Muhammed b. Ali b. Muhammed en-Nevkadî el-Faradî’yi zikreder. Secâvendî ve Nevkadî’nin vefat tarihlerini vermeyen Kureşî, Nevkadî’nin öğrencisi Ömer b. Ahmed el-Kâhuştüvânî’nin 673’te (1274) öldüğünü (el-Cevâhirü’l-muđıyye, II, 632; ayrıca bk. Leknevî, s. 147), kendisinin de Secâvendî’nin eserini, Kâhuştüvânî’nin öğrencisi Ebü’l-Alâ Şemseddin Mahmûd b. Ebû Bekir el-Kelâbâzî’den okuyan hocası Kutbüddin el-Halebî’den rivayet ettiğini belirtir (el-Cevâhirü’l-muđıyye, III, 332). İbn Kutluboğa da vefat tarihini zikretmez. Brockelmann VI. (XII.) yüzyılın sonlarında tanınmış bir âlim, Serkîs ise VII. (XIII.) yüzyıl ulemâsından olduğunu kaydeder. Bağdatlı İsmâil Paşa 600 (1204) yılı civarında öldüğünü, Rudi Paret ve muhtemelen ona dayanarak Ömer Rızâ Kehhâle 596 (1200) yılı civarında hayatta olduğunu belirtir. İsmâil Paşa onun 700’de (1301) öldüğüne dair zayıf bir rivayeti de kaydeder. Ancak öğrencisinin öğrencisi olan Kâhuştüvânî’nin vefat tarihi göz önüne alınırsa İsmâil Paşa’nın verdiği ilk tarihin daha isabetli olduğu söylenebilir. Buna göre Muhammed Ali Müderris’in V. (XI.) yüzyıl ulemâsından olduğuna, Ebü’l-Kāsım Kurbânî’nin 470 (1077) yıllarında öldüğüne dair verdikleri bilgiler de gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Ayrıca İsmâil Paşa ile Kehhâle, onu Kur’ân-ı Kerîm’deki durak işaretlerini ilk defa koymuş olan tefsir ve kıraat âlimi Muhammed b. Tayfûr es-Secâvendî ile (ö. 560/ 1165) karıştırarak bazı eserlerini kendisine nisbet ederler. Bu karışıklık birçok kütüphane kaydında da görülmektedir.

Eserleri. 1. el-Ferâǿiżü’s-Sirâciyye*. İslâm miras hukuku alanında bilhassa doğu İslâm dünyasında en çok tanınan ve üzerinde çalışma yapılan bu eserde Hanefî mezhebi esas alınmakla birlikte diğer mezheplerin görüşlerine de yer verilmesi sebebiyle değişik muhitlerde kabul görmüştür. Türkiye kütüphanelerinde yüzlerce yazma nüshası bulunan el-Ferâǿiżü’s-Sirâciyye birçok defa basılmış (Kalküta 1260; İstanbul 1272, 1320, 1325; Kanpûr 1285, 1295, 1311; Kahire 1303; Lahor 1304, 1307, 1312, 1313, 1317; nşr. Mehmed Masum Vanlıoğlu, İstanbul 1420/1999), üzerinde şerh, hâşiye, ihtisar, nazım çalışmaları yapılmış ve çeşitli dillere tercüme edilmiştir. 2. el-Fetâva’s-Sirâciyye (Kalküta 1244; Leknev 1310). 3. et-Tecnîs fi’l-ĥisâb (et-Tecnîs fi’l-mesâǿili’l-ĥisâbiyye) (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1989, vr. 44a-50a). Kâtib Çelebi, cebir ve mukabeleye giriş niteliğindeki bu eseri Mes‘ûd b. Mu‘temir el-Meşhedî’nin 824 yılı Ramazanında (Eylül 1421) Semerkant’ta şerhettiğini belirtir (Keşfü’ž-žunûn, I, 353). Celâleddin Hümâî bu zatın İmâd Nizâmî-i Meşhedî diye tanınan Mes‘ûd b. Mu‘tez (ayrıca bk. Brockelmann, GAL Suppl., I, 850; Ömer Rıza Kehhâle, III, 851), eski cebir ve mukabele kitaplarının en iyilerinden biri olan şerhin adının da Minhâcü meǾâni’t-Tecnîs olduğunu, müellif zamanında yazılan bir nüshasının kendisinde bulunduğunu söyler (Ħayyâmînâme, I, 70; Ebü’l-Kāsım Kurbânî, s. 201, 463). Kâtib Çelebi ve ona dayanan Ebü’l-Kāsım Kurbânî, Takıyyüddin er-Râsıd’ın bu esere bir şerh yazdığını kaydederse de (Keşfü’ž-žunûn, I, 852; Zindegînâme, s. 201, 261) Sirâceddin Muhammed b. Ömer el-Halebî’ye (ö. 850/ 1446) ait şerhin bir nüshasının (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2750/1; bu şerhin diğer bir nüshası için bk. Nuruosmaniye Ktp., nr. 2982/1) Takıyyüddin er-Râsıd tarafından istinsah edilmesi buna yol açmış olmalıdır. Bunun gibi İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki (nr. 613/2, vr. 59a-153b) bir nüshanın unvan sayfasına Takıyyüddin er-Râsıd’ın adı yazılmış, ancak yapılan araştırmada bu şerhin Fenârîzâde Alâeddin Ali Çelebi’ye ait olduğu anlaşılmıştır (İhsanoğlu v.dğr., I, 86-87). Meşhur Osmanlı âlimi Molla Fenârî’nin torunu olan Alâeddin Ali Çelebi’nin Osmanlı medrese mensuplarınca kullanılan bu metni misallerle zenginleştirip açıklayan şerhinin diğer bazı nüshaları da vardır (Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 3226/1, vr. 90a-119a; TSMK, III. Ahmed, nr. 3154). 4. Risâle fi’l-ĥisâb. 5. Mesâǿil ŝemâniye fi’l-ĥisâb. 6. Risâletü’l-cebr ve’l-muķābele. Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Esad Efendi, nr. 3162) kayıtlı Kitâb fi’l-Cebr ve’l-muķābele’nin (Şeşen, II, 75-76) bu eserle aynı olması muhtemeldir. 7. Uśûl yüsteǾânü bihâ fî mesâǿili’l-cebr ve’l-muķābele. 8. Şerĥu misâĥati şebîhi’l-muǾayyin. Çeşitli kütüphane kataloglarında yer alan bu son eserlerin et-Tecnîs’in farklı adları, bölümleri veya hepsinden ayrı birer çalışma mı olduğu hususu araştırmaya muhtaçtır (bu eserlerin yazma nüshaları için bk. İhsanoğlu - Rosenfeld, s. 193-194). İbnü’l-Hümâm’ın Secâvendî’ye nisbet edip iktibasta bulunduğu Kitâbü Ķısmeti’t-terikât için de (Fetĥu’l-ķadîr, I, 522) aynı durum söz konusudur.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Havkal, Śûretü’l-arż (nşr. J. H. Kramers), Leiden 1967, s. 428, 447; Ĥudûdü’l-Ǿâlem (nşr. Menûçihr-i Sütûde), Tahran 1403/1983, s. 104; Muhammed b. Hüseyin el-Beyhakī, Târîħ (nşr. Ali Ekber Feyyâz), Meşhed 1350 hş., s. 163, 329, 333; Ebü’l-Fidâ, Taķvîmü’l-büldân


(nşr. J. T. Reinaud - M. G. de Slane), Paris 1840, s. 464; Kureşî, el-Cevâhirü’l-muđıyye, II, 632-633; III, 272, 331-332; İbnü’l-Hümâm, Fetĥu’l-ķadîr (Bulak), I, 522; İbn Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim fî men śannefe mine’l-Ĥanefiyye (nşr. İbrâhim Sâlih), Beyrut 1412/1992, s. 196; Keşfü’ž-žunûn, I, 353, 852, 857; II, 1182, 1247-1250; Leknevî, el-Fevâǿidü’l-behiyye, s. 147; C. Zeydân, Târîħu âdâbi’l-luġati’l-ǾArabiyye, Kahire 1911, III, 110; Serkîs, MuǾcem, I, 1007-1008; Brockelmann, GAL, I, 470-471; Suppl., I, 650-651, 850; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 106; Celâleddin Hümâî, Ħayyâmînâme, Tahran 1346 hş., I, 70; M. Ali Müderris, Reyĥânetü’l-edeb, Tebriz 1347 hş., II, 443; Yusuf Ziya Kavakcı, XI ve XII. Asırlarda Karahanlılar Devrinde Māvāra’ al-Nahr İslam Hukukçuları, Ankara 1976, s. 137; Ramazan Şeşen, Nevâdirü’l-maħŧûŧâti’l-ǾArabiyye fî mektebâti Türkiyâ, Beyrut 1400/1980, II, 75-76; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), VII, 27; M. Muîn, Ferheng-i Fârsî, Tahran 1364 hş., V, 735, 775; Ebü’l-Kāsım Kurbânî, Zindegînâme-i Riyâżîdânân-ı Devre-i İslâmî, Tahran 1365 hş., s. 88, 201, 261, 463; Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, s. 58-59; Ömer Rızâ Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, Beyrut 1414/1993, III, 374, 652, 851; Cevat İzgi, Osmanlı Medreselerinde İlim, İstanbul 1997, I, 245-246; Ekmeleddin İhsanoğlu v.dğr., Osmanlı Matematik Literatürü Tarihi, İstanbul 1999, I, 42, 86-87; a.mlf. - B. A. Rosenfeld, Mathematicians, Astronomers and Other Scholars of Islamic Civilization and Their Works (7th-19th c.), Istanbul 2003, s. 193-194; Recep Cici, Osmanlı Dönemi İslam Hukuku Çalışmaları: Kuruluştan Fatih Devrinin Sonuna Kadar, Bursa 2001, s. 51, 117-118, 319; R. Paret, “Secâvendî”, İA, X, 302; R. Sellheim, “al-Saғјāwandī”, EI² (İng.), VIII, 739-740; Dihhudâ, Luġatnâme (Muîn), VIII, 12069, 12080.

Ahmet Özel