SÂM MİRZA

(سام ميرزا)

(ö. 974/1566-67)

Şair ve tezkire sahibi İranlı şehzade.

923’te (1517) Merâga’da doğdu. Şah İsmâil’in üçüncü oğludur. Beş yaşından itibaren çocukluk ve gençlik yıllarının büyük bir kısmını lala olarak refakatine verilen kızılbaş emîrlerinin vesayetinde Herat’ta Horasan valiliğinde geçirdi. 1544’te ağabeyi Şah Tahmasb’a baş kaldırdı ve çıkardığı karışıklık ancak on dört ay sonra şahın bizzat Herat’a gitmesiyle bastırılabildi. Onu affeden Tahmasb kendisini yanında götürerek sarayda görevlendirdiyse de yeniden bazı tertiplere karışması üzerine 969 (1561-62) yılında 974 (1566-67) depreminde öleceği Kahkaha Kalesi’nde zindana attırdı.

Şiirlerinde “Sâmî” mahlasını kullanan Sâm Mirza, Tuĥfe-yi Sâmî adını taşıyan tezkiresiyle ünlüdür. Kuvvetli bir ihtimalle 957-968 (1550-1561) yılları arasında yazılan eser, X. (XVI.) yüzyılın ilk yarısında yaşamış Farsça ve Türkçe şiir söyleyen 714 şairin hayat hikâyesini ve şiirlerinden bazı örnekleri ihtiva eder. Tuĥfe-yi Sâmî, bir mukaddime ile yedi bölümden oluşur. Birinci bölüm Şah İsmâil ile dönemin diğer önemli han ve sultanlarına ayrılmıştır; burada hânedanın düşmanlarına da yer verildiği görülür. Ancak Özbek ve Osmanlı hânedanlarına mensup şairler hakkında bazan tarafgir ifadelerin kullanılmış olduğu dikkat çeker. İkinci bölüm seyyidler ve âlimlerle önde gelen Şiî şahsiyetlere, üçüncü bölüm vezirlerle diğer devlet adamlarına, dördüncü bölüm âlimlerle bazan şiir söyleyen ünlü kişilere, beşinci bölüm mahlaslarıyla tanınmış şairlere, altıncı bölüm Türkçe yazan şairlere ve yedinci bölüm daha çok aşk şiirleri söyleyen halk şairlerine ayrılmıştır. Kitap Hz. Ali için söylenmiş bir methiye ile sona erer. Tuĥfe-i Sâmî, o dönem Türk şairleri hakkında bilgi içeren tek kaynak sayılabilir. Türk şairlerine ayrılmış olan altıncı bölümün dışındaki bölümlerde de bazı şairlerin Türkçe şiir söylediği belirtilerek şiirlerinden örnekler verilmiştir.

Sâm Mirza kitabını Ali Şîr Nevâî’nin Mecâlisü’n-nefâis’inden etkilenerek telif etmiş, ancak onun Horasanlı şairler üzerinde yoğunlaşmasına karşılık kendisi Safevî dönemine ait daha geniş bir coğrafyayı esas almıştır. Ayrıca Ali Şîr Nevâî’den farklı olarak şairler hakkındaki bilgileri kişisel ilişkilerine dayalı kaynaklardan sağlamıştır. Bu bakımdan Devletşah’ın Teźkiretü’ş-şuǾarâǿ adlı eserinin bir zeyli mahiyetindedir. Eserde kişiler önemlerine göre farklı hacimlerde yer almıştır. Tezkirenin ifade tarzı genelde mecaz ağırlıklıdır; bilhassa ölüm üzerine yaptığı hayal gücüne dayalı benzetmeler dikkat çeker. Kendisinden önceki Timurlu dönemi tezkire yazarlarında görülen muamma oyunları onda yoktur. Kitabın tamamında ve özellikle yedinci bölümde edebî tenkitler bulunmakla birlikte biyografileri verilen şairler hakkında kesin hükümlerden kaçınıldığı ve yorumun okuyucuya bırakıldığı söylenebilir. Tezkirenin en önemli yanı, adlarına başka kaynaklarda rastlanmayan şairlerin ve eserlerinin unutulmaktan kurtarılmış olmasıdır.

Dünya kütüphanelerinde çok sayıda nüshası bulunan Tuĥfe-i Sâmî’nin ilk defa yalnız beşinci bölümü dört yazması esas alınıp Mevlevî İkbal Hasan tarafından yayımlanmış (The Tuhfe-i Sam [section v] of Sam Mirza Safawi, Patna 1312/1934), daha sonra Vahîd Destgirdî bu neşirden habersiz olarak sadece tek yazmaya dayanıp tamamını yayımlamıştır (Tuĥfe-i Sâmî, Tahran 1314 hş.). Rükneddin Hümâyun Ferruh eserin tamamını tenkitli metin şeklinde geniş bir girişle birlikte neşretmiştir (Teźkire-i Tuĥfe-i Sâmî, Tahran 1345 hş.). Bu yayında Farsça beyitler nesir halinde tercüme edilmiş, Türkçeler ise alt alta sıralanarak ve müstensihlerin Türkçe bilmemesinden kaynaklanan yazım yanlışlıklarıyla verilmiştir. Tezkirenin Türkçe yazan şairlere ayrılmış altıncı bölümü Adnan Karaismailoğlu tarafından tercüme edilerek yayımlanmıştır (bk. bibl.). Sâm Mirza’nın tezkiresi dışında yaklaşık 6000 beyitlik bir divanı bulunduğu söylenmekte (M. Ali Terbiyet, s. 172), bazı şiirleri kaynaklarda zikredilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Sâm Mirza, Tuĥfe-i Sâmî (nşr. Vahîd Destgirdî), Tahran 1314 hş.; Hândmîr, Ĥabîbü’s-siyer, IV, 83, 100, 104; Lutf Ali Beg, Âteşkede-i Âźer (nşr. Ca‘fer Şehîdî), Tahran 1337 hş., s. 15; Rızâ Kulı Han Hidâyet, MecmaǾu’l-fuśaĥâǿ (nşr. Müzâhir Musaffâ), Tahran 1382 hş., I/1, s. 127; Browne, Persian Literature, s. 459, 507, 514; Storey, Persian Literature, s. 797-800; M. Ali Terbiyet, Dânişmendân-ı Âźerbâycân, Tahran 1314 hş., s. 172-174; Rypka, HIL, s. 293, 453; Ahmed Gülçîn-i Meânî, Târîħ-i Teźkirehâ-yı Fârsî, Tahran 1348 hş., I, 155-157; Safâ, Edebiyyât, V/3, s. 1659-1663; S. de Sacy, “Le présent sublime ou histoire des poètes de Sāmmirza”, Notices et extraits, IV, Paris 1798, s. 273-308; M. Fuat Köprülü, “Sâm Mîrzâ ve Tezkiresi”, HM, II (1927), s. 2-3; M. Shafī‘, “Iqtisābāt Tuhfah-i Sāmī Rāji‘ Bah Hunarwarān”, Oriental College Magazine, X/2, Lahore 1934, s. 73-128; M. I. Kazi, “Sām Mirza and his Tuhfa-i Sāmī”, Indo-Iranica, XIII/2, Calcutta 1960, s. 69-89; Adnan Karaismailoğlu, “Türk Edebiyatı Kaynaklarından ‘Tuĥfe-i Sâmî’ ve Altıncı Bölümün Tercümesi”, TDA, sy. 57 (1988), s. 178-186; Sûsen Ferhengî, “Tuĥfe-i Sâmî”, Dânişnâme-i Cihân-ı İslâm, VI, Tahran 1380/2002, s. 671; Tahsin Yazıcı, “Sâm Mirza”, İA, X, 139; B. Reinert, “Sām Mīrzā”, EI² (İng.), VIII, 1012-1014.

Gülşen Seyhan Alışık