SÂBİT b. KAYS b. ŞEMMÂS

(ثابت بن قيس بن شمّاس)

Ebû Abdirrahmân (Ebû Muhammed) Sâbit b. Kays b. Şemmâs el-Hazrecî (ö. 12/633)

Hatip ve şair sahâbî.

Babası hicretten önce Medine’de Evs ve Hazrec kabileleri arasındaki savaşta öldü. Annesinin Hz. Peygamber’e biat edenlerden Kebşe bint Vâkıd olduğu zikredilmiştir (İbn Sa‘d, VIII, 363; İbn Hacer, el-İśâbe, VIII, 93). Buna göre Sâbit, Abdullah b. Revâha ile anne bir kardeştir. Sâbit hicretten önce müslüman oldu. Hicrette Resûl-i Ekrem’in Medine’ye gelişi sırasında onu karşılarken, “Kendimizin ve çocuklarımızın başına gelmesini istemediğimiz kötülüklerden seni koruyacağımıza söz veriyoruz, buna karşılık bize ne var?” diye sorunca Resûlullah, “Cennet var” buyurmuştur. “Hatîbü’l-ensâr” diye bilinen Sâbit daha sonra bazı heyetlere Hz. Peygamber adına hitap edince “hatîbü’n-nebî” olarak da anıldı. Resûl-i Ekrem onu muhacirlerden Âmir b. Ebü’l-Bükeyr ile kardeş yaptı. Cemîle bint Übey b. Selûl ile evliyken Cemîle’nin eşiyle imtizaç edemediğini Resûlullah’a bildirmesi üzerine Resûlullah’ın mehir olarak aldığı bahçeyi eşine geri vermesi şartıyla onları ayırdığı rivayet edilmiştir (bk. CEMÎLE bint ÜBEY b. SELÛL). Sâbit’in boşandığı eşinin Habîbe bint Sehl b. Sa‘lebe olduğu da kaydedilmiştir.

Temîmoğulları eşrafından aralarında Utârid b. Hâcib ve Akrâ‘ b. Hâbis’in de bulunduğu bir heyet esir edilen yakınlarını geri almak için Medine’ye geldiğinde heyet mensupları evinde istirahat etmekte olan Hz. Peygamber’e kaba bir şekilde seslenmiş, hatip ve şairlerini konuşturarak arzularını dile getirmiş, onların Resûlullah’ın hatip ve şairleriyle yarışmasını istediklerini söylemişlerdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber müslümanlar adına Sâbit b. Kays’ın konuşmasını ve Hassân b. Sâbit’in onların şairlerine cevap vermesini emretti. Sâbit, İslâmiyet’in yüceliğini ve müslümanların


şerefini beliğ bir şekilde ifade etti. Temîm heyeti Resûl-i Ekrem’in hatip ve şairlerinin üstünlüğünü kabul etmek zorunda kaldı. Temîm heyetinin saygısız tutumu üzerine Resûlullah’ın yanında onun sesini bastıracak şekilde konuşmayı yasaklayan âyet inince (el-Hucurât 49/2) Sâbit b. Kays, gür sesli oluşundan dolayı günaha girdiğini ve cehennemlik olduğunu düşünerek bir daha Resûlullah’ın yanına gitmeyeceğine dair yemin etti. Resûl-i Ekrem onu göremeyince rahatsız olup olmadığını sordu; komşusu Sa‘d b. Muâz’ın durumu kendisine bildirmesi üzerine de onun cehennemlik değil cennetlik olduğunu söyledi (Müslim, “Îmân”, 187).

Hz. Peygamber’in, “Sâbit b. Kays ne güzel adam!” diye övdüğü (Tirmizî, “Menâķıb”, 32), hastalandığı zaman ziyaretine gidip kendisine dua ettiği (Ebû Dâvûd, “Ŧıb”, 18), kâtiplerinden olması sebebiyle Eslem kabilesine gönderdiği zekât ve mirasla ilgili mektubu kendisine yazdırdığı Sâbit b. Kays, Bedir Gazvesi’ne katılamadı; fakat Uhud Gazvesi’nde, Bey‘atürrıdvân’da ve diğer gazvelerde bulundu. Benî Mustaliķ Gazvesi’nde ele geçen esirlerden biri ve kabile reisi Hâris b. Dırâr’ın kızı olan

Cüveyriye bint Hâris onun payına düştü ve esaretten kurtulmak için ödeyeceği fidye miktarı üzerinde Sâbit’le anlaştı. Cüveyriye fidyesini ödeyebilmek için Resûlullah’tan yardım isteyince Resûl-i Ekrem de fidyesini Sâbit’e ödeyerek kendisiyle evlendi.

Sâbit b. Kays Yemâme Savaşı’nda (12/633) asker dağılmaya başlayınca okuduğu şiirlerle onları cesaretlendirmeye çalıştı; ardından kefen niyetine giydiği elbisesine güzel koku sürdü ve kahramanca çarpışarak şehid düştü. Kaynaklarda belirtildiğine göre Sâbit’in şehid olması üzerine müslüman askerlerden biri onun giydiği kıymetli zırhı çıkarıp almış, ertesi gün bir arkadaşı Sâbit’i rüyasında görmüş, Sâbit ona zırhını kimin aldığını haber vermiş ve ordu kumandanı Hâlid b. Velîd’in zırhı geri alıp Halife Ebû Bekir’e vermesini, onun da bunu satarak borçlarını ödemesini tembih etmiş ve Sâbit’in arzusu yerine getirilmiştir.

Sâbit b. Kays’ın rivayet ettiği hadisler meşhur dokuz hadis kitabında yer almış, oğulları Muhammed, Kays, İsmâil, Yahyâ, Abdullah ile Enes b. Mâlik kendisinden rivayette bulunmuştur. Oğulları Muhammed, Yahyâ ve Abdullah Harre Savaşı’nda ölmüştür. Velîd el-A‘zamî Ŝâbit b. Ķays el-Enśârî ħaŧîbü Resûlillâh śallallāhü Ǿaleyhi ve sellem adıyla bir eser kaleme almıştır (Bağdat 1979).

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, III, 137, 145, 287; Buhârî, “Tefsîr”, 49/1; a.mlf., et-Târîħu’l-kebîr, II, 167; V, 138; Ebû Dâvûd, “Ŧalâķ”, 16-18; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 354; III, 389-390; VIII, 116-117, 363, 445-446; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, I, 192-195; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (Bennâ), I, 275-276; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, I, 308-314; İbn Hacer, el-İśâbe (Bicâvî), I, 395-396; VII, 576-577; VIII, 93; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, II, 12-13; Şevkânî, Derrü’s-seĥâbe (nşr. Hüseyin b. Abdullah el-Ömerî), Dımaşk 1404/1984, s. 413-415, 656; Mehmed Zihni, el-Hakāik, İstanbul 1310-11, I, 191-192; M. Mustafa el-A‘zamî, Küttâbü’n-nebî, Riyad 1401/1981, s. 48-49; Ahmed Abdurrahman Îsâ, Küttâbü’l-vaĥy, Riyad 1400/1980, s. 438-447; Wensinck, el-MuǾcem, VIII, 38; Rıza Savaş, “Cüveyriye bint Hâris”, DİA, VIII, 146.

Mustafa Karataş