SÂBÎ, Ebû İshak

(أبو إسحاق الصابي)

Ebû İshâk İbrâhîm b. Hilâl b. İbrâhîm b. Zehrûn es-Sâbî el-Harrânî (ö. 384/994)

Sâbiî inancına mensup kâtip, risâle yazarı, şair ve tarihçi.

5 Ramazan 313 (24 Kasım 925) tarihinde Bağdat’ta doğdu. Ailesi aslen Harranlı olup babası başarılı bir tabipti. Tıp, matematik, geometri ve astronomiyle uğraşan ailenin diğer fertleri gibi İbrâhim de başlangıçta tabip olmak üzere yetiştirildi ve Bağdat Hastahanesi’nde tabiplik yaptı (Yâkūt, II, 55). Tıbbın yanında özellikle geometri ve astronomide geniş bilgi sahibi olmasına rağmen daha sonra edebiyata yöneldi. Okuduğu kitaplar sayesinde dili kullanma becerisini geliştirdi. Büveyhî Hükümdarı Muizzüddevle’nin veziri Mühellebî tarafından divan kâtipliğine getirildi ve ardından başkâtipliğe yükseltildi. Muizzüddevle’nin oğlu İzzüddevle Bahtiyâr döneminde de makamını korudu. Ancak Bahtiyâr ile Adudüddevle arasındaki taht mücadelesi sırasında yazışmaları kaleme alan başkâtip olması Sâbî’nin hayatını olumsuz yönde etkiledi. Adudüddevle, yazışmalarda Bahtiyâr’ı öven ve kendisini ondan daha aşağı seviyede gösteren ifadeler kullanması sebebiyle Sâbî’ye kin bağlamıştı. Adudüddevle, 367’de (978) Bahtiyâr’ın mağlûp edilerek öldürülmesinden sonra Bağdat’ı ele geçirince Sâbî’yi hapsetti ve fillerin ayakları altına atılarak öldürülmesine karar verdi. Ancak bazı kişilerin ricası üzerine bu kararından vazgeçti ve Büveyhî hânedanının tarihini yazmasını emretti. Sâbî, Adudüddevle’nin “tâcü’l-mille” olan yeni lakabına nisbetle Kitâbü’t-Tâcî adını verdiği eserini yazmaya başladı. Yazılan bölümleri Adudüddevle bizzat okuyor, bazı ekleme ve çıkarmalar yapılmasını istiyordu. Cemâziyelevvel 371’de (Kasım 981) serbest bırakılan Sâbî bundan sonraki hayatını da sıkıntılar içinde inzivâda geçirdi ve 12 Şevval 384 (19 Kasım 994) tarihinde Bağdat’ta öldü (Yâkūt, II, 20). Çağdaşı İbnü’n-Nedîm, Sâbî’nin 380’den (990) önce öldüğünü kaydeder (el-Fihrist, s. 193).

Sâbî atalarından intikal eden inanca sımsıkı bağlıydı. Hizmetinde çalıştığı devlet adamları cazip tekliflerde bulunarak onu İslâm’ı kabule teşvik etmişse de bu teklifleri geri çevirmiştir. İzzüddevle Bahtiyâr müslüman olması karşılığında ona vezirlik teklif etmişti. Adudüddevle ilk Bağdat gezisi sırasında (364/975) Sâbî’yi İran’a davet etmiş, Sâbî bu daveti kabul ettiği halde yokluğunda aile fertlerinin müslüman olacağı endişesiyle daha sonra vazgeçmiştir. Buna rağmen Sâbî’nin ramazanda oruç tuttuğu, Kur’ân-ı Kerîm’i ezbere bildiği ve risâlelerini âyetlerle bezediği bilinmektedir (Ebû Mansûr es-Seâlibî, II, 242; Yâkūt, II, 28). Ölümü üzerine bir mersiye söyleyen Şerîf er-Radî bundan dolayı eleştirilmiştir. Radî her ne kadar mersiyeyi onun bilgisi ve erdemi için kaleme aldığını söylemişse de (a.g.e., II, 26; İbn Hallikân, I, 53) biyografi yazarları bu durumu hilâfette gözü olması sebebiyle en büyük destekçisinin Sâbî olmasına bağlamaktadır (mersiyenin metni için bk. Şerîf er-Radî, I, 38; Ebû Mansûr es-Seâlibî, II, 307-311). Sâbî, Şerîf er-Radî ve Büveyhî Veziri Sâhib b. Abbâd gibi dönemin ünlü edip ve şairleriyle dostluk kurmuştur. Sâhib b. Abbâd ona ilgi göstermiş, özellikle son yıllarında sıkıntı içindeyken maddî yardımda bulunmuştur.

Sâhib b. Abbâd tarafından Arap edebiyatının en büyük dört risâle yazarından biri olarak kabul edilen (Ebû Mansûr es-Seâlibî, II, 246; Yâkūt, II, 51) ve Ebü’l-Fazl İbnü’l-Amîd mektebinin önde gelen temsilcisi olan Sâbî’nin risâleleri edebî olduğu kadar tarih açısından da büyük değer taşır. Sâbî şair olarak da ünlüdür. Dönemin Muizzüddevle, İzzüddevle, Adudüddevle, Mühellebî, Sâhib b. Abbâd gibi hükümdar ve vezirleri için söylediği methiyelerin yanı sıra “ihvâniyyât”ı da şiirleri arasında önemli bir yer tutar. Adudüddevle zamanında hapiste kalması, daha önce Mühellebî’nin Amman seferindeyken ölümünün ardından tutuklanan adamları arasında bulunması (Ebû Mansûr es-Seâlibî, II, 244) Sâbî’nin merhamet dileme (isti’tâf) türünde pek çok şiir yazmasına yol açmıştır; ayrıca gazelde de başarılı örnekler vermiştir.

Eserleri. 1. Kitâbü Devleti Benî Büveyh ve aħbâri’d-Deylem ve’btidâǿi emrihim. Kitâbü’t-Tâcî olarak bilinen eserin sadece yirmi iki varaklık bir bölümü zamanımıza ulaşmış olup Muhammed Hüseyin ez-Zübeydî tarafından el-MüntezaǾ min Kitâbi’t-Tâcî li-Ebî İsĥâķ es-Śâbiǿ adıyla yayımlanmıştır (Bağdat 1397/1977). Muhammed Sâbir Han, San‘a’daki Mütevekkiliyye Kütüphanesi’nde kayıtlı nüshaya dayanarak eseri el-MüntezaǾ mine’l-cüzǿi’l-evvel min Kitâbi’t-Tâcî ismiyle neşretmiştir (Karaçi 1415/1995). Eser üzerinde aynı nâşir (“A Manuscript of an


Epitome of al-Śābī’s K. al-Tāgī”, Arabica, XII [Leiden 1965], s. 27-44; “Studies in the K. al-Tāgī Epitome of al-Śābīǿ”, a.g.e., XVII [1970], s. 151-160; XVIII [1971], s. 194-201; “The Contents of the K. at-Tājī: Manuscript of aş-Śābīǿ”, Islamic Studies, VIII/3 [İslâmâbâd 1969], s. 247-252); W. Madelung (“Furter Notes on al-Śābī’s K. al-Tāgī”, a.g.e., IX/1 [İslâmâbâd 1970], s. 81-88; “Abū İsĥāķ al-Śābī on the Alids of Tabaristan and Gīlān”, Journal of Near Eastern Studies, XXVI [Chicago 1967], s. 17-57) ve Abdurrahman b. Hüseyin el-Azzâvî (bk. bibl.) inceleme ve değerlendirme yazıları yazmıştır. Kitabın bazı kısımlarının İbn Miskeveyh’in Tecâribü’l-ümem’i ve Utbî’nin Târîħu’l-Yemenî’si ile Seâlibî’nin Yetîmetü’d-dehr’inin içinde yer aldığı iddia edilmişse de (Margoliouth, s. 134) bunun gerçeği yansıtmadığı belirtilmiştir. 2. Resâǿilü’ś-Śâbiǿ. Yaklaşık 1000 varak hacmindeki risâleler koleksiyonu konularına göre mürâselât, muâtebât, şefâât, ukūd, tekālîd gibi bölümlere ayrılmıştır. Eserden bazı seçmelerin yazma nüshaları kütüphanelerde el-Muħtâr(ât) min Resâǿili’ś-Śâbiǿ adıyla kayıtlıdır (Süleymaniye Ktp., Âşir Efendi, nr. 317, Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 901; Râgıb Paşa Ktp., nr. 1521; Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 1603; TSMK, Revan Köşkü, nr. 159). Risâlelerin bir kısmını Emîr Şekîb Arslan el-Muħtâr min Resâǿili’ś-Śâbiǿ adıyla yayımlamış (Beabda 1316/1898), bir kısmının ilmî neşrini Muhammed Yûnus Abdülâl Kahire Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde doktora tezi olarak gerçekleştirmiş (1397/1977), Muhammed Mahmûd es-Sa‘dâvî de Ebû İsĥâķ es-Sâbiǿ ve resâǿilüh adıyla yüksek lisans tezi hazırlamıştır (1955, Kahire Üniversitesi Edebiyat Fakültesi). Emîr Şekîb Arslan neşrinde yer alan risâlelerin çoğu İzzüddevle, Adudüddevle, Muizzüddevle, Tâi‘-Lillâh, Mutî‘-Lillâh adına yazılan resmî mektuplardan oluşmaktadır. M. Sharon, bir risâlesini “Une épître d’al-Sâbi’ sur les genres littéraires” adıyla yayımlamıştır (Studies in Islamic History and Civilisation, Jerusalem 1986, s. 473-505). Ziyâd ez-Zu‘bî de bir başka risâlesini Risâletü’ś-Śâbiǿ fi’l-farķ beyne’l-müteressil ve’ş-şâǾir ismiyle neşretmiştir (Mecelletü Ebĥâŝi’l-Yermûk, XI/1 [Yermük 1993], s. 129-135). J. L. Berggren, Sâbî’nin Ebû Sehl el-Kûhî ile matematik ve geometri üzerine mektuplaşmalarını “The Correspondence of Abū Sahl el-Kūhī and Abū Isĥāķ al-Śābī” adlı makalesinde incelemiştir (Mecelletü Târîħi’l-Ǿulûmi’l-ǾArabiyye, VII/1-2 [Halep 1983], s. 39-124). Risâle fî istiħrâci misâĥati’l-ķıŧaǾı’l-mükâfî adlı bir risâlesi de Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (Ayasofya, nr. 4832/25, vr. 77-79). 3. Kitâbü Mürâseleti’ş-Şerîf er-Rađî. Muhammed Yûsuf Necm tarafından Resâǿilü’ś-Śâbiǿ ve’ş-Şerîf er-Rađî adıyla yayımlanmıştır (Küveyt 1381/1961). Abdüssabûr Seyyid Gandûr, eş-Şerîf er-Rađî ve Ebû İsĥâķ eś-Śâbiǿ: Śadâķatühümâ ve terâsülühümâ adıyla bir eser kaleme almıştır (Kahire 1986). 4. Münşeǿâtü’ś-Śâbiǿ. Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’de 454 sayfa tutarında bir nüshasının bulunduğu kaydedilmektedir (C. Zeydân, II, 583). Sâbî’nin kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır: Dîvânü’ś-Śâbiǿ, Kitâbü Aħbâri ehlihî ve veledi ibnihî (ebîhi), Kitâbü İħtiyâri şiǾri’l-Mühellebî (İbnü’n-Nedîm, s. 194; Yâkūt, II, 94). Van Damme, “Les sources écrites concernant I’oeuvre d’as-Sābi’” adıyla bir makale yazmıştır (Actes du premier congrès, Algiers 1974, s. 175-181).

BİBLİYOGRAFYA:

Sâbî, el-Muħtâr min Resâǿili’ś-Śâbiǿ (nşr. Şekîb Arslan), Beyrut, ts. (Dârü’n-nehdati’l-hadîse), neşredenin girişi, s. 9-16; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, Kahire 1348, s. 193-194; Şerîf er-Radî, Dîvân, Beyrut, ts. (Dâru Sâdır), I, 38; Ebû Mansûr es-Seâlibî, Yetîmetü’d-dehr (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1375/1956, II, 242-312; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, II, 20-94; İbnü’l-Kıftî, İħbârü’l-Ǿulemâǿ, s. 54-55; İbn Hallikân, Vefeyât, I, 52-53; Safedî, el-Vâfî, VI, 158-163; Zekî Mübârek, en-Neŝrü’l-fennî fi’l-ķarni’r-râbiǾ, Beyrut 1352/1934, I, 260-267; D. S. Margoliouth, Lectures on Arabic Historians, Delhi 1977, s. 134; Reşîd Yûsuf Atâullah, Târîħu’l-âdâbi’l-ǾArabiyye (nşr. Ali Necîb Atavî), Beyrut 1405/1985, I, 316-319; Brockelmann, GAL (Ar.), II, 119-121; C. Zeydân, Âdâb, II, 582-584; Abdülkādir Hasan Emîn, “Ebû İsĥâķ es-Śâbiǿ, sîreten ve fennen”, Mecelletü Külliyyeti’l-âdâb (CâmiǾatü Baġdâd), sy. 18 (1974), Bağdad 1975, s. 7-27; Abdurrahman b. Hüseyin el-Azzâvî, “Ebû İsĥâķ İbrâhîm b. Hilâl es-Śâbiǿ müǿerriħan”, el-Müǿerriħu’l-ǾArabî, sy. 24, Bağdad 1984, s. 177-198; F. Krenkow, “Sâbi”, İA, X, 6-8; F. C. de Blois, “Śābiǿ”, EI² (İng.), VIII, 674.

Rahmi Er