SA‘D b. EBÛ VAKKĀS

(سعد بن أبي وقّاص)

Ebû İshâk Sa‘d b. Ebî Vakkās Mâlik b. Vüheyb (Üheyb/Vehb) el-Kureşî ez-Zührî (ö. 55/675)

Aşere-i mübeşşereden olan sahâbî, kumandan.

Milâdî 592 yılında Mekke’de doğdu. Nesebi Benî Zühre’den olan babası vasıtasıyla Kilâb b. Mürre’de, Benî Ümeyye’den olup İslâmiyet’i kabul etmeden ölen annesi Hamne bint Süfyân b. Ümeyye vasıtasıyla Abdümenâf b. Kusay’da Hz. Peygamber’in nesebiyle birleşir. Dedesi Vüheyb b. Abdümenâf b. Zühre, Resûl-i Ekrem’in annesinin amcası olduğu için Resûlullah Sa‘d’a “dayı” diye hitap ederdi. On yedi veya on dokuz yaşında iken İslâmiyet’i kabul etmesi üzerine annesi dininden dönmediği sürece onunla konuşmamaya ve yemek yememeye ant içti; fakat Sa‘d dininden dönmeyeceğini söyledi. İslâmiyet’in ilk yıllarında müslümanlarla alay eden bir müşriği yaraladığı için İslâm uğrunda ilk kan akıtan kişi diye anıldı. Hz. Peygamber’den önce Medine’ye hicret etti; Resûl-i Ekrem onu Mus‘ab b. Umeyr veya Sa‘d b. Muâz ile kardeş ilân etti. Râbiğ Seriyyesi ile Batn-ı Nahle Seriyyesi’ne katıldı ve Kureyş kervanına ilk oku o attı (İbn Sa‘d, III, 139). Harrâr Seriyyesi’nde kumandan olarak görev yaptı. Bedir Gazvesi’nde müşrik süvari birliğinin kumandanı Saîd b. Âs’ı öldürüp kılıcını Resûl-i Ekrem’e teslim etti. Daha sonra Hz. Peygamber ile bütün gazvelere katıldı. Uhud Gazvesi’nde attığı her oku hedefine isabet ettirdiği için Resûlullah ona atacağı okları birer birer verirken, “Anam babam sana fedâ olsun ey Sa‘d, at!” diye iltifat ederdi (Buhârî, “Feżâǿilü aśĥâbi’n-nebî”, 15; Müslim, “Feżâǿilü’s-śaĥâbe”, 41-42). Birçok savaşta ve Medine’de düşman baskınından korkulduğu zamanlarda Resûlullah’ın yanından ayrılmadı.

Hz. Ömer döneminde aktif görevler üstlendi. Irak cephesi başkumandanlığına getirildi ve Kādisiye Savaşı’nda (15/636) Sâsânîler’i ağır bir yenilgiye uğrattı. Sâsânîler’in başşehri Medâin’i fethettikten sonra Celûlâ Savaşı’nı kazandı; bölgede gerçekleştirdiği fetihlerle Sâsânî İmparatorluğu’ndan gelecek tehlikeleri ortadan kaldırdı. Ardından Hz. Ömer’in emriyle Kûfe şehrini kurdu ve Kûfe valiliğini yürüttü (17-21/638-642). Ganimetleri paylaştırmada âdil olmadığı, gazâ işlerinde gevşek davrandığı ve namazları çok uzattığı gibi


iddialarla halifeye şikâyet edildi (Buhârî, “Eźân”, 95). Hz. Ömer kendisini suçsuz bulmakla birlikte fitnenin önüne geçmek için onu geri çağırdı. Hz. Osman devrinde 24 (645) yılında Hz. Ömer’in vasiyeti üzerine tekrar Kûfe valiliğine getirildiyse de hazineden aldığı borcu zamanında ödeyemediğinden Abdullah b. Mes‘ûd ile aralarında geçen tartışmanın müslümanlar nezdinde ihtilâfa dönüşmesi sebebiyle bir yıl kadar sonra görevinden alındı. Onun bu son görevi sırasında Rey isyanını bastırdığı (25/646) kaydedilmektedir. Daha sonra Medine yakınlarındaki Akīk vadisinde çorak bir araziyi satın alarak ihya etti ve oraya yerleşip çiftçilikle meşgul oldu. Hz. Osman’ın şehid edilmesi olayında, Cemel ve Sıffîn savaşlarında tarafsız kaldı. Hayatının son yıllarında gözlerini kaybeden Sa‘d 55’te (675) Akīk’te vefat etti. 54 veya 58 (678) yılında öldüğü de rivayet edilmiştir (a.g.e., III, 148). Cenazesi Medine’ye getirilerek vasiyeti üzerine Bedir Gazvesi’nde giydiği yıpranmış cübbesiyle kefenlendi ve Medine Valisi Mervân b. Hakem’in kıldırdığı cenaze namazının ardından Cennetü’l-bakī‘a defnedildi. Sa‘d’ın aşere-i mübeşşere ve muhâcirlerden en son vefat eden kişi olduğu belirtilmektedir.

Güçlü bir vücut yapısına sahip olduğu rivayet edilen Sa‘d haksızlıklara sert bir şekilde karşı koyardı. Gözleri son derece keskindi ve Araplar’ın usta binicilerinden biriydi. On iki evlilik yapmış ve kırk çocuğu olmuştur. İbn Sa‘d bunlardan on sekiz erkekle on sekiz kızın ismini kaydetmektedir. İlk müslümanlardan olan kardeşlerinden Umeyr Bedir Gazvesi’nde, Âmir Yermük Savaşı’nda şehid düşmüştür. Bir diğer kardeşi Utbe ise Uhud Gazvesi’nde müşriklerin safında yer almış ve Resûl-i Ekrem’in dişinin kırılmasına sebep olmuştur. İbn Hacer el-İśâbe’de Utbe’nin hayatına yer vermişse de onun sahâbî olmadığını ifade etmiş (V, 259-260), hatta kâfir olarak öldüğü belirtilmiştir. Kız kardeşi Hâlide, Semüre b. Cündeb ile evlenmiştir. Umâre adında bir kız kardeşi daha vardır.

Ashap arasında seçkin bir yere sahip olan Sa‘d b. Ebû Vakkās sağlığında Resûl-i Ekrem tarafından cennetle müjdelenen on sahâbîden biridir. Hz. Ömer’in, vefatından önce aralarından birini halife tayin etmeleri için seçtiği altı kişilik heyette o da vardı. Ancak kendisi Abdurrahman b. Avf lehine bu görevden çekildi. Sa‘d’ın da içinde yer aldığı birtakım olaylar vesilesiyle bazı âyetler nâzil olmuştur. Bir kısım sahâbîlerin sarhoş oldukları bir sırada tartışmaları ve bu sırada Sa‘d’ın burnundan yaralanması neticesinde durumu Resûl-i Ekrem’e bildirmesi üzerine içkinin yasaklanması hususunda (el-Mâide 5/90), ayrıca Sa‘d’ın ve İbn Mes‘ûd’un aralarında bulunduğu, sabah akşam Allah’ın rızasını isteyerek dua eden altı sahâbînin müşriklerin isteğine rağmen Resûlullah’ın etrafından uzaklaştırılmaması (el-En‘âm 6/52) ve ganimet malından almak istediği bir kılıcı geri bırakması için Resûl-i Ekrem’in kendisini uyarması (el-Enfâl 8/1) vesilesiyle inen âyetlerle dinden dönmesi için annesinin tehditlerine boyun eğmediğinden, itaatsizliğe götüren konularda anne ve babaya itaat edilmemesi gerektiğine dair (Lokmân 31/15) nâzil olan âyetler böyledir. Sa‘d, hastalığı sırasında ziyaretine gelen Resûlullah’a bir kızı dışında mirasçısının bulunmaması dolayısıyla bütün malını vasiyet etmeyi düşündüğünü söyleyince Hz. Peygamber malının en fazla üçte birini vasiyet edebileceğini bildirmiştir (Müslim, “Vaśıyye”, 5). Vefat ettiğinde 250.000 dirhemlik malı çıkmasına rağmen sade bir hayat yaşamıştır. Resûl-i Ekrem’in duasını aldığı için onun yaptığı bütün duaların kabul edildiği belirtilir (İbn Sa‘d, III, 139; İbnü’l-Esîr, II, 366-369). Uyguladığı askerî taktikler ve gösterdiği kahramanlıklarla İslâm tarihinin önde gelen kumandanları arasında yer almış ve “fârisü’l-İslâm” lakabıyla anılmıştır.

Hadis nakli konusunda titiz davranan Sa‘d b. Ebû Vakkās emin olmadıkça ve gerekmedikçe hadis rivayet etmezdi. Resûl-i Ekrem’den başka mânevî kardeşi Osman b. Maz‘ûn’un hanımı Havle bint Hakîm’den hadis nakletmiş, kendisinden çocuklarından Âmir, Ömer, Mus‘ab, Muhammed, İbrâhim ve Âişe; torunlarından Dâvûd b. Âmir, Karîn b. Âmir, İsmâil b. Muhammed, İbrâhim b. Muhammed, İsmâil b. İbrâhim b. Muhammed b. Sa‘d, Ebû Bekir b. Hafs b. Ömer b. Sa‘d; sahâbeden Hz. Âişe, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas; tâbiînden Saîd b. Müseyyeb, Ebû Osmân en-Nehdî, İbrâhim b. Abdurrahman b. Avf, Mücâhid b. Cebr ve diğerleri rivayette bulunmuştur. Kendisinden 271 hadis nakledilmiş, rivayetleri Kütüb-i Sitte ve diğer hadis kitaplarında yer almış, bu rivayetlerin önemli bir kısmı Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde toplanmıştır (I, 168-187). Hadislerinden on beşi Śaĥîĥayn’da, beşi sadece Buhârî’nin, on sekizi Müslim’in el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’inde yer almıştır.

Sa‘d b. Ebû Vakkās’ın hadislerini Müsnedü SaǾd b. Ebî Vaķķāś adlı çalışmalarında Ahmed b. İbrâhim ed-Devrakī (nşr. Âmir Hasan Sabrî, Beyrut 1407/1987) ve Ahmed b. Amr el-Bezzâr (nşr. Ebû İshak el-Huveynî, Kahire 1413/1992) bir araya getirmiş, Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir, Fażlü SaǾd b. Ebî Vaķķāŝ (nşr. Sekîne eş-Şihâbî, Mecelletü’t-Türâŝi’l-ǾArabî, III/11-12 [Dımaşk 1403/1983], s. 187-196) ve İbnü’l-Mibred Maĥżü’l-ħalâś fî menâķıbi SaǾd b. Ebî Vaķķāś (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, nr. 3248/1) ismiyle birer eser kaleme almışlardır. Hilmizâde İbrâhim Rifat Târîh-i İslâm’dan Bir Sahîfe: Sa‘d b. Ebî Vakkās (İstanbul 1311, 1317), Abdülkādir Ahmed Tuleymât SaǾd b. Ebî Vaķķāś (Kahire 1961), Muhammed Abdülcevâd es-Sükkerî Baŧalü’l-fidâǿ ve’l-iħlâś SaǾd b. Ebî Vaķķāś (Kahire 1965), Bessâm el-Aselî SaǾd b. Ebî Vaķķāś (Beyrut 1977, 1980, 1991), Abdülkayyim Shafak Hazarvi Hadrat Sad bin Abi Wakkas (Lahore 1981), Nasr Muhammed İbrâhim SaǾd b. Ebî Vaķķāś ĶāǾidü’l-müslimîn fî maǾreketi’l-Ķādisiyye (Riyad 1403/1983), Mahmûd Şelebî Ĥayâtü SaǾd b. Ebî Vaķķāś: Baŧalü’l-Ķādisiyye (Beyrut 1990), Mahmûd Abdülfettâh Şerefeddin Ķādisiyyetü SaǾd b. Ebî Vaķķāś śuver min büŧûlâtihâ ve ebŧâlihâ (Kahire 1991), Mehmet Baloğlu Sa‘d b. Ebî Vakkas (bilim uzmanlığı tezi, 1990, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) adıyla biyografiler yazmışlardır. Irak fetihleri öncesinde Sa‘d b. Ebû Vakkās ile Hz. Ömer arasında cereyan eden yazışmalar Erşîd Yûsuf Humeydân tarafından yayımlanmıştır (Mecelletü CâmiǾati’l-İmâm Muĥammed b. SuǾûd el-İslâmiyye, Riyad 1421/2000, s. 397-488).

Sa‘d b. Ebû Vakkās’ın Vedâ haccında veya Mekke’nin fethi sırasında hastalanması üzerine ziyaretine gelen Resûl-i Ekrem ile malını vasiyet etmesi konusunda yaptıkları konuşma Batılı araştırmacıların ilgisini çekmiş, bu sebeple onun hayatını ve içinde mûcizevî olayların geçtiği bu rivayeti çalışma konusu yapmışlardır. Bunlardan bir kısmı şarkiyatçı geleneğini, bir kısmı da klasik hadis geleneğini esas almıştır. İftihâr Zamân’ın The Evolution of a Hadith: Transmission, Growth and Science of Rijal in a Hadith of Sa‘d b. Abi Waqqas adlı doktora tezi (1989, The University of Chicago) ile “The Science of Rijal as a Method in the Study of Hadith” başlıklı makalesi (Journal of Islamic Studies, V/1 [Oxford 1994], s. 1-34; çev. İbrahim Hatiboğlu, “Hadis Çalışmalarında Uygulanan Bir Yöntem Olarak Ricâl İlmi”, Hadis Tetkikleri Dergisi, I/1 [İstanbul 2003], s. 117-147), David S. Powers’ın “The Will of Sa‘d b. Abî Wakkas: A Reassessment” (Stvdia Islamica, LVIII [Paris 1983], s. 33-53)


ve Marston Speight’in “The Will of Sa‘d b. A. Waqqas: The Growth of a Tradition” (Isl., L [1973], s. 249-267) adlı makaleleri burada zikredilmelidir.

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, I, 168-187; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, III, 137-150; Ali b. Medînî, Tesmiyetü men ruviye Ǿanhü min evlâdi’l-Ǿaşere (nşr. Ali M. Cemmâz), Küveyt 1402/1982, s. 87-88; Buhârî, et-Târîħu’l-kebîr, IV, 43; Hatîb, Târîħu Baġdâd, I, 144-146; Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir, el-Meclis 238: Fî Fażli Ebî İsĥâķ SaǾd b. Ebî Vaķķās (nşr. Sekîne eş-Şihâbî, et-Türâŝü’l-ǾArabî, III/11-12 içinde), Dımaşk 1403/1983, s. 187-196; bnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, II, 366-369; Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl, X, 309-314; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, I, 92-124; a.mlf., Teźkiretü’l-ĥuffâž, I, 22-23; İbn Hacer, el-İśâbe (Bicâvî), III, 73-76; V, 259-260; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, III, 483-484; Ahmed Zekî Safvet, Cemheretü resâǿili’l-ǾArab fî Ǿuśûri’l-ǾArabiyyeti’z-zâhire, Beyrut, ts. (el-Mektebetü’l-ilmiyye), I, 207, 226-232; Abdüssettâr eş-Şeyh, AǾlâmü’l-ĥuffâž ve’l-muĥaddiŝîn, Dımaşk-Beyrut 1417/1997, II, 115-152; Mahmûd Emîn en-Nevâvî, “SaǾd”, ME, XXVI/17-18 (1955), s. 1015-1021; İsrafil Balcı, “Hz. Ömer’in Komutan Atama Stratejisi: Sa‘d b. Ebî Vakkâs ve Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh Örneği”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sy. 20-21, Samsun 2005, s. 171-212; K. V. Zetterstéen, “Sa’d”, İA, X, 18-20; Marziyye Muhammedzâde, “SaǾd b. Ebî Vaķķāś”, DMT, IX, 157-169; G. R. Hawting, “SaǾd b. Abī Waķķāś”, EI² (İng.), VIII, 696-697.

İbrahim Hatiboğlu