RUBEYYİ‘ bint NADR

(الربيّع بنت النضر)

Ümmü Hârise er-Rubeyyi‘ bint en-Nadr b. Damdam el-Ensâriyye (ö. 3/625’ten sonra)

Medineli kadın sahâbî.

Hazrec kabilesinin Neccâroğulları koluna mensuptur. Uhud Gazvesi’ndeki kahramanlığı ile tanınan Enes b. Nadr’ın kız kardeşi ve Enes b. Mâlik’in halasıdır. Müslüman olduğu bilinmeyen Sürâka b. Hâris el-Hazrecî ile hicretten önce evlendi ve bu evlilikten oğlu Hârise doğdu. Rubeyyi‘, Hz. Peygamber Medine’ye gelmeden önce müslüman oldu, hicretten sonra diğer ensar hanımlarıyla birlikte Resûlullah’a biat etti. Buhârî’nin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’inin bir yerinde ondan Ümmü’r-Rubeyyi‘ bint Berâ diye bahsedilmesinin (“Cihâd”, 14) bir rivayet hatası olduğu tesbit edilmiştir (İbn Hacer, Fetĥu’l-bârî, VI, 32-33).

Medine’de ensar hanımları arasında önemli bir yere sahip olduğu anlaşılan Rubeyyi‘ bint Nadr bir kadını tartaklamış ve ön dişinin kırılmasına sebep olmuştu. Bedel olarak diyet teklif edilmişse de dişi kırılan kadının yakınlarının bedeli kabul etmemesi ve Rubeyyi‘e kısas yapılmasını istemesi üzerine Hz. Peygamber kısas uygulanmasını emretti. Enes b. Nadr kardeşine kısas uygulanmayacağını söylediyse de Resûl-i Ekrem ona kısasın dinin bir emri olduğunu hatırlattı. Bu sırada karşı tarafın diyete razı olduğunu belirtmesi üzerine Rubeyyi‘ kısastan kurtuldu (Buhârî, “Śulĥ”, 8, “Cihâd”, 12; Müslim, “Ķasâme”, 24).

Rubeyyi‘, Bedir Gazvesi’nde ensardan şehid olan ilk sahâbînin annesidir. Oğlu Hârise, yaşı küçük olduğu için Bedir Gazvesi’ne katılamamış, ancak savaş alanının gerisine kadar gidip müslümanlara yardım etmeye çalışırken burada bir su birikintisinden su içtiği sırada düşman tarafından atılan bir okla şehid edilmişti. Medine’ye dönüldükten sonra Rubeyyi‘, Resûl-i Ekrem’in yanına giderek eğer oğlu cennete girmişse sabredip sevabını bekleyeceğini, değilse onun için çok ağlayacağını söyledi. Resûl-i Ekrem de Hârise’nin firdevs cennetinde olduğunu haber vererek onu rahatlattı (Buhârî, “Cihâd”, 14; “Meġāzî”, 9; “Riķāķ”, 51). Rubeyyi‘in kardeşi Enes b. Nadr’ın Uhud Gazvesi’nde burnu, kulakları ve çeşitli organları kesilmiş, seksenden fazla yara alan vücudu tanınmaz hale gelmiş, Rubeyyi‘ onu ancak sağlam kalan el parmaklarından tanıyabilmişti (Müslim, “İmâre”, 148). Rubeyyi‘in Uhud Gazvesi’nden (3/625) kısa bir süre sonra vefat ettiği tahmin edilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, III, 128, 167, 260, 264, 284; İbn Hibbân, eŝ-Ŝiķāt, III, 132; Taberânî, el-MuǾcemü’l-kebîr (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî), Beyrut 1405/1984, XXIV, 262-263; İbn Abdülber, el-İstîǾâb (Bicâvî), IV, 1838; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (Bennâ), VII, 108-109; Nevevî, Tehźîb, II, 344; İbn Hacer, el-İśâbe (Bicâvî), I, 614-615; VII, 642-643; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, Beyrut 1404/1984, XII, 447; a.mlf., Fetĥu’l-bârî (nşr. Abdülazîz b. Abdullah b. Bâz), Beyrut 1410/1989, VI, 32-33; VII, 387; XI, 516; M. Saîd Mübeyyaz, MevsûǾatü ĥayâti’ś-śaĥâbiyyât, İdlib / Suriye 1410/1990, s. 367; İsmail Hakkı Ünal, “Enes b. Nadr”, DİA, XI, 235-236.

Mehmet Efendioğlu