RECEB PAŞA, Müşir

(1842-1908)

Osmanlı kumandanı, vali.

Manastır’ın Debre vilâyetine bağlı Mat kazasının Hoca köyünde doğdu. İlk eğitiminin ardından askerî liseden mezun oldu ve merkezi Bağdat’ta bulunan Altıncı Ordu’da göreve başladı (1864). On bir yıl Bağdat’ta kaldıktan sonra piyade miralayı olarak Üçüncü Ordu’ya tayin edildi. Mirlivâ rütbesiyle 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’na katıldı. Hersek bölgesinde Karadağlılar’la yapılan savaşta gösterdiği başarılardan dolayı Mecîdî nişanı ile ödüllendirildi. Eski Zağra’nın işgalden kurtarılmasında ve Şıpka muharebelerinde büyük yararlılıklar gösterdi. Daha sonra ferik rütbesiyle Orhâniye Fırkası’nda görevlendirildi (3 Aralık 1877). Doksanüç Harbi'nin ardından Yanya bölgesinde güvenliği sağlamaya çalıştı. Altıncı Ordu meclis reisliğine tayin edildi (22 Eylül 1879) ve aynı ordunun kumandanlığını vekâleten yürüttü. Daha sonra Üçüncü Ordu 6. Fırka Komutanlığı’na getirildi (19 Mayıs 1881). Daha sonra müşir oldu (19 Ağustos 1886). Üçüncü Ordu’ya bağlı bulunan Selânik Kosova ve Havalisi Umum komutanlığı boyunca (1886-1889) Yunan, Bulgar ve Karadağlılar’ın sebep olduğu karışıklıklarla uğraştı. Kosova bölgesinde asayişi sağladı. Sınır ihlâlleri ve eşkıyalık eylemlerini önemli ölçüde azalttı. Derviş Paşa’nın girişimleriyle Beşinci Ordu müşirliğine getirildi (24 Nisan 1889). Bu görevinde özellikle kıyı bölgelerin güvenliğinin sağlanması için karakol, kale inşaatı, yeni silâhların temini ve gerekli yerlere yerleştirilmesi gibi çalışmalar yaptı. Bu arada merkezî idareye karşı gelen ve kendi aralarında da çatışmakta olan Suriye’nin Havran bölgesindeki Dürzîler’in yol açtığı olayları önlemeye çalıştı. Bağdat ve çevresinde meydana gelen karışıklıkların artması üzerine Altıncı Ordu müşirliğine tayin edildi (22 Şubat 1891). Yedi yıl boyunca bölgedeki karışıklıkları önemli ölçüde azalttığı gibi halkın büyük ölçüde teveccühünü kazandı. Ardından Trablusgarp’a gönderildi (2 Temmuz 1898).

Receb Paşa, Trablusgarp’taki fırka komutanlığı (1898-1908) ve vali vekilliği (1904-1908) sırasındaki icraatı ile şöhret buldu. İtalya uzun süreden beri Trablusgarp’ı ele geçirmek için çalışmaktaydı ve Trablusgarp limanlarında deniz ticaretini büyük ölçüde elinde bulundurmaktaydı. Trablusgarp ve Bingazi’de kurduğu Banco di Roma aracılığıyla büyük araziler satın alıyordu. Başta Receb Paşa olmak üzere kendi emellerine engel olmaya çalışan bölge yöneticileri üzerinde sürekli baskı oluşturarak Osmanlı hükümeti nezdinde şikâyette bulunuyordu. Receb Paşa İtalyanlar’la mücadele edip gizli faaliyetlerini İstanbul’a bildiriyor ve gerekli tedbirlerin alınması için büyük gayret gösteriyordu. Bu arada başta silâhların yenilenmesi ve halka silâh dağıtılması olmak üzere dış tehditlere karşı caydırıcı tedbirler aldı. Denizden gelecek saldırılara karşı muhtelif yerlerde istihkâmlar kurulması için gayret gösterdi. Banco di Roma’nın gayrı meşrû yollarla arazi alma faaliyetlerini önlemeye çalıştı ve bankanın Trablusgarp-Bingazi’de şube açmasına engel oldu. Osmanlı hükümetinin bankanın Trablusgarp’ta şube açmasına izin vermesi üzerine Ziraat Bankası’nın burada daha aktif olması için gayret gösterdi ve halkın arazilerini Banco di Roma’ya kaptırmaması için mücadele etti. Receb Paşa’nın bu çabaları İtalyanlar üzerinde etki yaptığı gibi bölgenin işgalini de geciktirdi. Ancak onun buradan ayrılmasından kısa bir süre sonra Trablusgarp İtalyanlar tarafından işgal edildi.

Receb Paşa’nın bölgeye sürgün olarak gönderilen insanlara iyi davranması, onları Trablusgarp’ta tutması ve çeşitli görevlerde istihdam etmesi İttihat ve Terakkî Cemiyeti üzerinde büyük etki yaptı ve Osmanlı inkılâpçı aydınları arasında tanınmasına vesile oldu. 1902’de girişilen II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi planında Receb Paşa’nın da adı geçti. Prens Sabahaddin, İsmâil Kemal ve Fazlı beylerin içinde yer aldığı bu plana göre Receb Paşa, Trablusgarp’tan göndereceği askerlerle harekâta destek olacaktı; ancak paşanın son anda vazgeçmesi üzerine plan neticesiz kaldı. II. Meşrutiyet’in ilânından sonra 14 Ağustos 1908’de İstanbul’a gelen Receb Paşa büyük bir törenle karşılandı. II. Abdülhamid’in karşı çıkmasına rağmen İttihatçılar’ın baskısıyla Harbiye nâzırlığına tayin edildi (15 Ağustos). Ancak bir gün sonra geçirdiği kalp krizi sonucu öldü. Paşanın II. Abdülhamid tarafından öldürüldüğü şâyiaları büyük tepkilere yol açtıysa da yapılan otopside bunun asılsız olduğu ortaya çıktı. Dürüst kişiliğiyle tanınan ve ailesine herhangi bir miras kalmayan Receb Paşa’nın cenaze masrafları devlet tarafından karşılanmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, İrade-Askerî, nr. 1, 2, 24, 29, 29-1, 29-2, 29-3, 29-4; BA, İrade-Dahiliye, nr. 16-1, 16-2, 108, 45457, 49022, 60507/1, 60507/2, 61638, 61967, 64300, 69031, 69031/A, 73848, 74557, 78897-1, 78897-2, 78898, 78909, 84212, 85230, 96326, 96380-1, 96380-2, 96894-1, 96894-2, 96962, 97852, 98186, 98412, 100552-1, 100552-2, 101061, 102036; BA, İrade-Hususi, nr. 108; BA, İrade-Taltif, nr. 30; ATASE Arşivi, Osmanlı Rus Savaşı Fonu, ORH-I, II, III, IV, V, VI, VII; Mir’ât-ı Hakîkat (Miroğlu), s. 36, 51, 197, 270-271, 296, 322-324, 332; Ali [Basiretçi], Yıldızın Hatası Devlet-i Aliyye ve Rusya Muharebesi 1293, İstanbul 1324, s. 29-42, 50; Ahmed Saib, Son Osmanlı-Rus Muhârebesi, Kahire 1327, s. 7, 52-57, 75; Süleyman Külçe, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, İzmir 1944, s. 128, 241-246; Celâl Tevfik Karasapan, Libya, Trablusgarp, Bingazi ve Fizan, Ankara 1960, s. 154, 163, 165, 180, 182; Ali Cevat, İkinci Meşrutiyetin İlânı ve Otuzbir Mart Hadisesi (haz. Faik Reşit Unat), Ankara 1985, s. 8-9, 10-11, 166; Abdurrahman Çaycı, Büyük Sahra’da Türk-Fransız Rekabeti (1858-1911), Ankara 1995, s. 136, 137, 145; İsrafil Kurtcephe, Türk-İtalyan İlişkileri (1911-1916), Ankara 1995, s. 11-12, 14-15, 19-23; Özcan Mert, “Osmanlı Belgelerine Göre Banco di Roma’nın Trablusgarp’taki Faaliyetleri”, TTK Belleten, LI/200 (1987), s. 831-832, 836-842; Ali İhsan Gencer - Nedim İpek, “1877-1878 Osmanlı Rus Harbi Rumeli Cephesi Vesikaları (Temmuz 1877)”, TTK Belgeler, XV/19 (1993), s. 206; El-Kilani Tuati El-Kilani, “II. Abdülhamid Döneminde Trablusgarb Vilayeti ve Mehmed Kâmil Paşa Layihası”, TTK Bildiriler, XII (1994), IV, 1569-1577.

Abdünnasır Yiner