RÂZÎ-BİLLÂH

(الراضي بالله)

Ebü’l-Abbâs Ahmed (Muhammed) er-Râzî-Billâh b. Ca‘fer el-Muktedir-Billâh el-Abbâsî (ö. 329/940)

Abbâsî halifesi (934-940).

3 Rebîülâhir 297’de (20 Aralık 909) doğdu. Babası Muktedir-Billâh, annesi Rum asıllı bir câriyedir. Henüz dört yaşında iken Mısır ve Mağrib’in idaresi kendisine tevdi edildi ve hil‘at giydirilip nâibi Türk asıllı kumandan Mûnis el-Muzaffer ile birlikte Mısır’a gönderildi. Ebü’l-Abbas burada onun gözetiminde büyüdü. Halife Muktedir-Billâh 315 (927) yılında Mûnis’i Bizans ile mücadeleye memur edince halife ile Mûnis’in arası açıldı. Ebü’l-Abbas, babası ile Mûnis arasında devam eden anlaşmazlığın çözümü için Vezir İbn Mukle ile beraber gayret sarfettiyse de bir sonuç alamadı. Muktedir 318’de (930) Ebü’l-Abbas’a tekrar hil‘at verip iktâlarına Suriye’yi de ilâve etti (İbnü’l-Esîr, VIII, 223). Ertesi yıl Mûnis’in Ebü’l-Abbas’ı Bağdat’ın Muharrim mahallesindeki sarayından alıp Suriye’ye götürerek kendisine halife olarak biat etmek istediği haberi duyulunca Muktedir hemen harekete geçip onu Dârülhilâfe’ye getirtti. Halife Muktedir’in 320’de (932) öldürülmesinin ardından Mûnis, Ebü’l-Abbas Ahmed’i halife yapmak istedi. Fakat Ebû Ya‘kūb İshak b. İsmâil en-Nevbahtî buna itiraz ederek annesinin ve yakınlarının etkisinde kalmadan ülkeyi yönetebilecek birinin halife yapılması gerektiğini söyledi. Nihayet Kāhir-Billâh halife ilân edildi. Ardından Ebü’l-Abbas ve yakınları yakalanıp hapse atıldı, malları müsadere edildi.

Ebü’l-Abbas Ahmed, Halife Kāhir-Billâh’ın hal‘edilmesinden sonra hapishaneden çıkarıldı ve Râzi-Billâh lakabıyla halife ilân edildi (6 Cemâziyelevvel 322 / 24 Nisan 934). Râzî-Billâh, Ali b. Îsâ İbnü’l-Cerrâh’ı vezir tayin etmek istedi. Ancak o yaşlılığını ileri sürerek bu teklifi geri çevirdi ve İbn Mukle’yi tavsiye etti; İbn Mukle vezir tayin edildi. Bu sırada devrin güçlü kumandanlarından Muhammed b. Yâkūt, Bağdat’a gelip hâcibliği ve ordu kumandanlığını üstlendi. Vezir İbn Mukle’nin bütün yetkilerini elinden alarak yönetime tamamen hâkim oldu. Divan görevlilerinden kendisinin yazılı onayı olmadan hiçbir tayin ve azlin yapılmamasını istedi. Râzî-Billâh daha sonra onu dayısı Hârûn b. Garîb ile savaşmak üzere görevlendirdi. Muhammed onu mağlûp ederek öldürdü. Muhammed b. Yâkūt ve kardeşi Muzaffer’in iktidarı ele geçirmelerinden rahatsız olan İbn Mukle onları halifeye şikâyet edip bertaraf edilmelerini talep etti. Düzenlenen bir komplo sonucu iki kardeş Dârülhilâfe’deki bir toplantı sırasında tutuklanıp hapsedildi. Bu olayın gerçekleştiği 323 (935) yılından itibaren İbn Mukle iktidarın gerçek sahibi oldu.

Aynı yıl Hanbelîler, Bağdat’ta kumandanların ve halkın evlerine girip içki ve eğlence aletleri aramaya, buldukları eşyayı tahrip etmeye başladılar. Erkeklerin kadınlarla birlikte yürümesine engel oldular, Şâfiîler’i dövdüler. Bu hareketler şehirde büyük karışıklıklara yol açtı. Bunun üzerine Râzî-Billâh bir menşur yayımlayarak onları bu taşkınlıklarından vazgeçmeleri için uyardı (İbnü’l-Esîr, VIII, 308-309). Öte yandan Karmatîler hac yolunu kesip hacca engel oldular. Hamdânîler’den Nâsırüddevle halifeye mektup yazarak Musul’un kendisine bağışlanmasını istedi, halife de bu teklifi kabul etti. 324’te (936) Huceriyye ve Sâciyye adlı askerî gruplar halifeden İbn Mukle’yi azledip yerine Ali b. Îsâ İbnü’l-Cerrâh’ı getirmesini istediler. Halife onların isteğini de yerine getirmek zorunda kaldı. İbn Mukle ile oğlu hapse atılıp malları müsadere edildi. Ali b. Îsâ kendi yerine kardeşi Abdurrahman’ın vezir yapılmasını tavsiye etti. Halife aynı yıl Vâsıt Valisi İbn Râiķ’i geniş yetkilerle ordu kumandanı ve emîrü’l-ümerâ tayin etti; onun isteğiylede o sırada Mısır ve Suriye’nin haraç işlerinden sorumlu olan Fazl b. Ca‘fer İbnü’l-Furât’ı vezir yaptı. Aynı yıl Ahmed b. Keygalağ’ı Mısır valiliğinden azledip yerine Muhammed b. Tuğc’u getirdi, Suriye’yi de onun idaresine verdi. Yine İbn Râiķ’in teşvikiyle Berîdîler’den Ebû Abdullah ile mücadeleye girdi (325/937) ve halifeliği boyunca onunla mücadele etmek zorunda kaldı.

Vâsıt’ta bulunan Türk asıllı nüfuzlu kumandanlardan Beckem’in bütün Irak’a hâkim olmasından korkan İbn Râiķ onu bertaraf etmeye karar verdi. Bunun üzerine Beckem, İbn Râiķ’e düşman olan eski vezir İbn Mukle’nin desteğiyle kendisini İbn Râiķ’in yerine emîrü’l-ümerâ tayin ettirmek istedi. Buna öfkelenen İbn Râiķ halifenin rızasıyla İbn Mukle’nin sağ elini kestirdi (326/938). Ancak halife daha sonra pişman olup İbn Mukle’yi doktoru Sâbit b. Sinân’a tedavi ettirdi, fakat daha sonra etrafındakilerin telkiniyle dilini de kestirdi (İbnü’l-Cevzî, VI, 311; İbn Hallikân, V, 113-115). İbn Râiķ, Zilkade 326’da (Eylül 938) Bağdat’a gelen Beckem karşısında mağlûp olunca halife Beckem’i emîrü’l-ümerâ tayin etti. Râzî-Billâh, 327 yılı başlarında (Kasım 938) Beckem ile birlikte Hamdânîler’den Nâsırüddevle ile savaşmak için Musul üzerine yürüdü ve şehre hâkim oldu. Bu sırada İbn Râiķ Bağdat’ı ele geçirdi. Ancak daha sonra Diyârımudar, Tarîkulfurât, Kınnesrîn ve Avâsım valilikleri kendisine verilerek Bağdat’tan uzaklaştırıldı (327/939). Bu yıllarda Bizans İmparatorluğu ve Büveyhîler’in saldırılarıyla da uğraşmak zorunda kalan Râzî-Billâh 15 Rebîülevvel 329’da (18 Aralık 940) vefat etti. Cenaze namazını Kadı Yûsuf b. Ömer kıldırdı ve Rusâfe’deki görkemli türbeye defnedildi. Yerine el-Müttakī-Lillâh lakabıyla kardeşi İbrâhim geçti (İbnü’l-Esîr, VIII, 368). Divan sahibi son şair halife olarak tanınan Râzî-Billâh faziletli, hoşgörülü, güzel ahlâklı ve cömert bir insandı. Âlim, edip ve şairlerle sohbet eder, halka maddî yardımda bulunur, çeşitli hediyelerle onların gönlünü alırdı. Ayrıca zengin bir kütüphanesi vardı (Avvâd, s. 115-116). Ebü’l-Kāsım el-Begavî ile tarihçi Ebû Bekir es-Sûlî hocalarından, meşhur tabip Sinân b. Sâbit es-Sâbiî de yakın dostlarındandı. Şair Nâşî el-Asgar halife için övgüler kaleme almıştır. Râzî-Billâh devrinde Emîr III. Abdurrahman Endülüs’te halifeliğini ilân etmiş (317/929), böylece aynı dönemde İslâm dünyasında üç ayrı halife adına (Abbâsîler, Fâtımîler, Endülüs Emevîleri) hutbe okunmaya başlanmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Ebû Bekir es-Sûlî, Aħbârü’r-Râżî-Billâh ve’l-Müttaķī-Lillâh (nşr. J. H. Dunne), Beyrut 1403/ 1983, s. 1-185; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (Abdülhamîd), IV, 322-338; a.mlf., et-Tenbîh, s. 105, 122, 154, 174, 193, 388-397; Arîb b. Sa‘d, Śılatü Târîħi’ŧ-Ŧaberî (Taberî, Târîħ [Ebü’l-Fazl], XI içinde), s. 36, 44, 45, 56, 73, 82, 103, 121, 133, 144, 152, 155, 156; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 289-420; Muhammed b. Abdülmelik el-Hemedânî, Tekmiletü Târîħi’ŧ-Ŧaberî (Taberî, Târîħ [Ebü’l-Fazl], XI içinde), s. 284-323; İbnü’l-İmrânî, el-İnbâǿ fî târîħi’l-ħulefâǿ (nşr. Kāsım es-Sâmerrâî), Leiden 1973, s. 163-167; İbnü’l-Cevzî, el-Muntażam, VI, 188, 265-271, 281, 311, 324-325; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks; İbn Hallikân, Vefeyât, V, 113-115; İbnü’t-Tıktakā, el-Faħrî (nşr. M. İvaz İbrâhim Bek - Ali el-Cârim Bek), Kahire, ts. (Dârü’l-maârif), s. 251-254; Ebü’l-Fidâ, el-Muħtaśar fî târîħi’l-beşer, Beyrut 1375/1956, III, 101-110; Müstevfî, Târîħ-i Güzîde (Nevâî), s. 342-344; W. Muir, The Caliphate its Rise, Decline and Fall, Oxford 1891, s. 563-566; G. le Strange, Baghdad during the Abbasid Caliphate, Oxford 1924, s. 155, 194-195; H. Busse, Chalif and Grosskönig: Die Buyiden im Iraq (945-1055), Beirut 1969, bk. İndeks; Cebrâil Süleyman Cebbûr, el-Mülûkü’ş-şuǾarâǿ, Beyrut 1401/ 1981, s. 168-176; Hudarî, Muĥâđarât: ǾAbbâsiyye, s. 360, 367; İbrâhim Selmân el-Kürevî, el-Büveyhiyyûn ve’l-ħilâfetü’l-ǾAbbâsiyye, Küveyt 1402/1982, s. 143-150; C. Avvâd,


Ħazâǿinü’l-kütübi’l-ķadîme fi’l-ǾIrâķ, Beyrut 1406/1986, s. 115-117; Yûsuf el-Iş, Târîħu Ǿaśri’l-ħilâfeti’l-ǾAbbâsiyye, Dımaşk 1990, s. 181-184; K. V. Zetterstéen, “al-Rāđī Bi’llāh”, EI² (İng.), VIII, 368.

Abdülkerim Özaydın