ÖMER LUTFİ EFENDİ

(1818-1897)

Osmanlı şeyhülislâmı.

Bodrum kazasında Saravolos nahiyesinin Sandîme (Sayzima) köyünde doğdu. Bodrumlu Hacı Ömer Efendi’nin torunu, Hacı Mehmed Efendi’nin oğludur. İlk tahsilini memleketinde yaptı. Ardından İstanbul’a giderek Akşehirli Ömer Efendi’nin derslerine devam etti ve ondan icâzet aldı. 1850’de imtihana girerek ibtidâ-i hâric derecesiyle Fâtih Medresesi’nde müderrisliğe başladı. Müderrisliği süresince aralarında Arapkirli Hüseyin Avni’nin de bulunduğu çok sayıda talebeye icâzet verdi. Sultan Abdülaziz’in cülûsundan sonra onun büyük oğlu veliaht şehzade Yûsuf İzzeddin Efendi’nin hocalığını yaptı. 1865’te Tophane müftülüğüne tayin edildi. Ertesi yıl bilâd-ı hamse mevleviyetine ulaştı. 1867’de memuriyeti Tophane âzalığına nakledildi. Bir yıl sonra Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî müftülüğüne getirildi ve kendisine Meclis-i İntihâb-ı Hükkâmi’ş-şer‘ âzalığı da verildi. Bu sırada Haremeyn pâyesini aldı. 1869’da İstanbul pâyesini elde etti ve Meclis-i İmtihân-ı Kur‘a âzalığına getirildi. Ertesi yıl bütün memuriyetlerini bırakarak Meclis-i Tedkīkāt-ı Şer‘iyye âzası oldu. 1873’te Üsküdar Bidâyet Mahkemesi başkanlığına tayin edildi. Kaynaklarda yer almamakla birlikte eserlerindeki ifadelerden 1874’te Temyîz-i Hukūk Dairesi’nde reis olduğu anlaşılmaktadır. 1875’te İstanbul kadılığına getirildi. Bu sırada Anadolu kazaskerliği pâyesini aldı ve kısa bir süre sonra fiilen Anadolu kazaskeri oldu. Ardından hacca gitti.

Rumeli kazaskerliği pâyesini almadan 18 Ocak 1889’da Uryânîzâde Esad Efendi’nin yerine şeyhülislâmlığa getirildi. İki yılı aşkın bir süre görev yaptıktan sonra Sadrazam Kıbrıslı Kâmil Paşa hükümetiyle birlikte 4 Eylül 1891’de şeyhülislâmlıktan azledildi. Azlinde halefi olan mektupçusu Hâlidefendizâde Mehmed Cemâleddin Efendi’nin jurnalinin tesiri olduğu kaydedilir. Sultan Abdülhamid’in, Maksûdiye Hanı ile ilgili olarak sadârete verilip evkafa ve meşihata havale edilen bir dilekçedeki bazı ifadelerden hareketle kendisinin hal‘i için fetva istendiği ve V. Murad’ın tahta çıkarılmasının planlandığı vehmine kapıldığı, bu sebeple sadrazamı ve diğer vekillerle birlikte Ömer Lutfi Efendi’yi de azlettiği nakledilir. Bu olaydan sonra vekillerin çoğu İstanbul dışına sürgüne gönderilmiş, Ömer Lutfi Efendi de köşkünde nezâret altına alınmıştır. Mecelle Cemiyeti’nin hazırladığı nizamnâme doğrultusunda daha önce nizamî mahkemelerin baktığı huzur mürâfaaları, Ömer Lutfi Efendi’nin şeyhülislâmlığı döneminde Mecelle Cemiyeti’nin lağvedilmesiyle yeniden ihdas edilmişse de


onun azlinden sonra tekrar nizamî mahkemelere intikal etmiştir. Ömer Lutfi Efendi 1851’den itibaren huzur derslerine muhatap olarak katılmış, 1866’da mukarrirliğe yükselmiştir. Mezar taşındaki bilgilere göre 18 Zilkade 1314’te (20 Nisan 1897) vefat etmiş ve Küçük Çamlıca’da yaptırdığı Bodrumî Camii’nin hazîresine defnedilmiştir. Oğlu Mekke pâyeli Fâik Ahmed Efendi’nin kendisinden önce vefat ettiği, bir kızı ile torunlarının kaldığı belirtilir.

Murassa‘ imtiyaz, murassa‘ Osmânî, murassa‘ Mecîdî nişanları ile altın ve gümüş imtiyaz madalyaları verilen Ömer Lutfi Efendi’nin fazilet sahibi bir kişi olduğu, iyi derecede Arapça ve Farsça bildiği nakledilir. Hayır sever bir zat olup Küçükçamlıca’nın doğu yamacında bir cami yaptırmıştır. Kitâbesinde II. Abdülhamid’in ihsanı ile 1891’de ihya edildiği belirtilen caminin bir çeşmesiyle bir kuyusu bulunmaktadır. İbrahim Hakkı Konyalı, caminin temiz ve bakımlı, ancak tamire muhtaç bir durumda olduğunu, caminin yanındaki konağı ile bağ ve bahçesinin metruk vaziyette bulunduğunu kaydeder. Bodrumî Camii sokağında yer alan, 70 m² alanda yığma taştan yapılmış caminin minberi ahşap olup Selâmsız semtindeki Fatma Hatun Camii’nin minaresinin bir eşi olan tahta minaresi 1970’te yıkılmıştır. Artan ihtiyacı karşılayamadığı için mevcut binaya ilâveten 350 m² alan üzerinde yeni bir cami inşa edilerek 1999’da ibadete açılmıştır. Avlu kapısından girildiğinde sol tarafta ve caminin giriş kapısının karşısında Ömer Lutfi Efendi’nin mermer lahdi yer almaktadır. Caminin karşısında Ömer Lutfi Efendi’nin eşi Fatma Hanım tarafından 1893’te yaptırılan ve 1925’ten itibaren meşruta olarak kullanılan bir mektep bulunmaktadır.

Eserleri. 1. Münehhevâtü Ĥâşiyeti’l-Ħayâlî Ǿalâ Şerĥi’l-ǾAķāǿid. ǾAķāǿidü’n-Nesefî üzerine Sa‘deddin et-Teftâzânî’nin yaptığı şerh için Fâtih Sultan Mehmed devri Osmanlı ulemâsından Hayâlî’nin kaleme aldığı hâşiye ile ilgili olarak yapılmış bir çalışmadır. Ömer Lutfi Efendi, eserin girişinde Hayâlî’nin eserinin mevcut nüshalarında birtakım hatalara rastladığını, Ĥâşiye’de bulunması gereken bazı ibarelerin mevcut nüshalarda yer almadığını, birtakım ibarelerin ise metne sonradan ilâve edildiğini belirlediğini, bu sebeple hataları düzeltmek amacıyla bu eseri kaleme aldığını belirtir. Ömer Lutfi Efendi eserin 1291’de (1874) telif edilip 1875’te temize çekildiğini kaydeder. Kitap 1293’te (1876) İstanbul’da basılmıştır. Ayrıca kütüphanelerde yazma nüshaları mevcuttur. Kaynaklarda Şerh-i Akāid Hâşiyesi adıyla Ömer Lutfi Efendi’ye nisbet edilen eser de muhtemelen bu kitaptır. 2. Risâle fî duħûli benâti’l-ibn fi’l-vaķf. Vakıftan hak sahibi olan erkek evlâtların kız çocuklarının da hak sahibi olup olmayacağına dairdir. Risâlenin girişinde verilen bilgilerden Ömer Lutfi Efendi’nin 1876’da konuyla ilgili olarak verdiği bir fetvanın tartışma konusu yapıldığı, o dönemde şeyhülislâm olan Akşehirli Hasan Fehmi Efendi’nin karşı görüş beyan ettiği ve Dârülfetvâ’dan buna göre fetva çıkarıldığı, bunun üzerine risâlenin kaleme alındığı anlaşılmaktadır (İÜ Ktp., AY, nr. 3322). Kaynaklarda Ömer Lutfi Efendi’ye Emsile Şerhi adlı bir eser nisbet edilmekteyse de yazma nüshasının mevcudiyetine dair herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Sicill-i Osmânî, IV, 4, 865; İlmiyye Salnâmesi, s. 612-614; İbnülemin, Son Sadrıazamlar, III, 1273, 1365-1366; Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Ankara 1962, VIII, 274, 306-308; Ebül‘ulâ Mardin, Huzur Dersleri (nşr. İsmet Sungurbey), İstanbul 1966, II-III, 135, 824-825; Danişmend, Kronoloji2, V, 158; Abdülkadir Altunsu, Osmanlı Şeyhülislâmları, Ankara 1972, s. 216-217; Behcetî, Merâkid-i Mu‘tebere-i Üsküdar, s. 78; Konyalı, Üsküdar Tarihi, I, 117-119; M. Orhan Bayrak, İstanbul’da Gömülü Meşhur Adamlar (1453-1978), İstanbul 1979, s. 82; Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hânedanlar, Ankara 1989, II, 976; Mehmet Nermi Haskan, Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, İstanbul 2001, I, 126-128; II, 907-908; Metin Yurdagür, “Arapkirli Hüseyin Avni”, DİA, III, 329-331; Mehmet İpşirli - İlyas Çelebi, “Hasan Fehmi Efendi”, a.e., XVI, 320-322; Mehmet İpşirli, “Huzur Mürâfaası”, a.e., XVIII, 444.

Tahsin Özcan