NÜVEYRÎ, Ahmed b. Abdülvehhâb

(أحمد بن عبد الوهاب النويري)

Ebü’l-Abbâs Şihâbüddîn Ahmed b. Abdilvehhâb b. Muhammed el-Bekrî et-Teymî el-Kureşî en-Nüveyrî (ö. 733/1333)

Memlükler devrinin önde gelen devlet adamı, tarihçi.

21 Zilkade 677’de (5 Nisan 1279) Yukarı Mısır’ın (Saîd) Kūs beldesinde doğdu. Aslen Nüveyre köyünden olduğu için Nüveyrî, soyu Hz. Ebû Bekir’e veya Tay kabilesinin bir kolu olan Bekr kabilesine dayandığından Bekrî nisbesiyle anılır. Babası Memlük idaresinin çeşitli divanlarında kâtip olarak görev yapmıştı. Nüveyrî ilk öğrenimini tamamladıktan sonra Kahire’ye gidip Abdülmün‘im ed-Dimyâtî, İbn Dakīkul‘îd, Kadı Bedreddin İbn Cemâa, Şerîf Mûsâ b. Ali b. Ebû Tâlib, Ya‘kūb b. Ahmed es-Sâbûnî, Ahmed el-Haccâr, Abdülhak b. Fityân b. Abdülmecîd el-Kureşî, İzzeddin el-Fârûsî el-Vâsıtî ve dönemin kadın bilginlerinden Zeyneb bint Yahyâ b. Abdüsselâm gibi hocaların derslerine devam edip dinî ilimler yanında, tarih, Arap edebiyatı ve inşa alanında ileri bir seviyeye ulaştı. Ayrıca hüsn-i hatla da meşgul oldu. Özellikle hadis ilmine büyük ilgi duyan Nüveyrî’nin öğrenciliğinde geçimini kitap istinsah ederek sağladığı, bu dönemde Buhârî’nin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’ini sekiz defa istinsah edip 1000’er dirheme sattığı kaydedilmektedir.


Nüveyrî, Muhammed b. Kalavun’un ikinci iktidarı sırasında Dîvânü’l-has’ta memuriyete başladı ve el-Melikü’l-Âdil Zeynüddin Ketboğa tarafından Kahire’de yaptırılan el-Medresetü’n-Nâsıriyye’nin vakfiye metinlerinin sûretlerinin çoğaltılması işiyle görevlendirildi. Bu görevi sırasında vakfın idaresinden sorumlu olan sultanın özel hocası Tavâşî Şücâüddin Anber’in rüşvet ve yolsuzluklarını ortaya koymaktan çekinmedi. 701 (1301-1302) yılında kendisine Dîvânü’l-hass’a bağlı malların idaresi verilerek iki yıldan beri Moğol istilâsı tehdidi altında bulunan Suriye’ye gönderildi. 702’de (1303) Dımaşk’ı ele geçirmek için gelen İlhanlı kuvvetlerine karşı yapılan savaşa katılan Nüveyrî 703 yılı Ramazanında (Nisan 1304) Mısır’a çağrıldı. Bu dönemde başkadı İbn Mahlûf’un gözetiminde sultanın emlâkinin, Dîvânü’l-hass’ın, Mansûrî Bîmaristanı ve Mansûrî Vakfı’nın idaresi gibi vazifeleri yürüttü. Emîr Türkmânî’nin ölümünün ardından Muhammed b. Kalavun’un özel hizmetine tayin edildi. Muhammed b. Kalavun’un üçüncü saltanatı devrinde Nâsıriyye Medresesi’nin yönetimiyle görevlendirilen Nüveyrî sultanın huzuruna çıkma ve sultan adına hareket etme fırsatını elde etti. Ancak bu âni yükselişi kendisine aşırı derecede güvenmesine ve şımarmasına yol açtı. Sultanın vekilharcı İbn Abbâde hakkında aşağılayıcı ifadeler kullanması sultan tarafından hoş karşılanmadı. Emlâkine el konuldu ve ardından Kahire’den uzaklaştırılıp Dîvânü’l-inşâ reisi olarak Trablus’a gönderildi. 710 yılı Safer ayında (Temmuz 1310) Trablus’a ulaşan Nüveyrî bir müddet sonra müstevfi ve nâzırü’l-ceyş tayin edildi. 712 yılı Cemâziyelevvelinde (Eylül 1312) Kahire’ye gitti ve Nil deltasının iki önemli vilâyeti Dakhaliye ile Murtahiye’nin divan nâzırlığına getirildi. 716’da (1316) Kahire’ye döndü. Kahire’de ikamet etmesine rağmen hayatının sonuna kadar bu iki vilâyetin gelirlerinin idaresiyle meşgul oldu. 21 Ramazan 733’te (5 Haziran 1333) Kahire’de vefat etti. Kendisiyle dostluk kurup sohbet etme imkânı bulduğunu belirten Üdfüvî onun şairlik yönünün de bulunduğunu ve orta derecede edebî nesirler yazdığını belirtmektedir (eŧ-ŦâliǾu’s-saǾîd, s. 97).

Nüveyrî’nin tek eseri, Sultan Muhammed b. Kalavun’a ithaf ettiği Nihâyetü’l-ereb fî fünûni’l-edeb isimli otuz bir ciltlik ansiklopedik çalışmasıdır. Müellifin uzun süren devlet hizmeti esnasında önde gelen Memlüklü devlet adamlarını yakından tanıma fırsatı elde etmesi, onlarla dostluk kurması, anlattığı olayların bir kısmını yaşaması veya yaşayanlardan doğrudan nakletmesi Memlük tarihi açısından önem taşımaktadır. 721’de (1321) yazılmaya başlanıp 733’te (1333) tamamlanan Nihâyetü’l-ereb beş ana bölüme (fen) ayrılmıştır. İlk bölümde kâinatı tasvir eden müellif yeryüzü, gökler ve yaratılış sebebi, yıldızlar, gezegenler, bulutlar, yağmur, kar, şimşek ve yıldırım gibi tabiat olayları hakkında bilgi vermektedir. Onun tabiat ve iklimle insan davranışları arasında bir bağ kurmaya çalışması dikkat çekicidir. İkinci bölümde Hz. Peygamber ve ashabından bahsedildikten sonra Arap ediplerinin vecizeleri (emsal) alfabetik sırayla kaydedilmiş, cömertlik, yiğitlik, cesaret, tevazu yanında haset ve cimrilikle ilgili çok sayıda nakilde bulunulmuştur. Ardından hükümdarlıkla ilgili bahislere yer verilmiş, hükümdarlığın şer‘î ve örfî şartları, hükümdarda bulunması gereken özellikler, halkın ve hükümdarın karşılıklı vazifeleri, adalet, iyi idare, basiret, istişare, af ve cezalandırma gibi uygulamalar ele alındıktan sonra vezirler ve diğer idarecilerin hak ve vazifeleri, ordunun sevk ve idaresi, kumandanlar ve sıfatları ile silâhlar, kitâbet ve kâtiplerin riayet edecekleri esaslar ayrıntılı biçimde anlatılmıştır. Üçüncü bölüm hayvan türleri, faydalı ve zararlı kuşlar, balıklar ve haşerat hakkında geniş bilgi içerir. Bitkilere ayrılan dördüncü bölümde çeşitli bitkiler, meyveler, çiçekler ve kokulara dair bilgi verildikten sonra o dönemde İslâm ülkelerinde meşhur olan bahçelerden, yetiştirilen çiçek türlerinden bahsedilmiş ve şairlerin bu konudaki tasvirlerine yer verilmiştir. Kitabın en hacimli bölümü olan beşinci bölüm tarihe ayrılmıştır. Eserin XI-XXXI. ciltlerini kapsayan bu bölümde Nüveyrî herkesin tarih bilgisine muhtaç olduğunu söyledikten sonra kendisinden önceki tarihçilerin olayları kronolojik sırayla kaydettiklerini ve hiçbir sonuca varmadan başka olaylara geçtiklerini, kendisinin ise hânedanları ve devletleri bir bütünlük içinde anlatacağını ve tekrardan kaçınacağını belirtir. Bu bölümde önce peygamberlerin hayatını ele alan müellif Hint, Çin, Türk devletleri, Mısır’da kurulan devletler ve Arap kabileleriyle ilgili bilgi aktardıktan sonra Resûl-i Ekrem, Hulefâ-yi Râşidîn, Emevîler, Abbâsîler, Endülüs Emevîleri, Fâtımîler, Eyyûbîler, Murâbıtlar, Muvahhidler, Gazneliler, Selçuklular, Haçlılar, Hârizmşahlar, Moğollar, Moğollar’ın İslâm dünyasını işgali ve sonuçlarını geniş biçimde ele almış, daha sonraki ciltlerde 731 (1331) yılına kadar Memlükler tarihine yer vermiş, son cildi Yemen’e tahsis etmiştir.


Nüveyrî, eserinin özellikle ilk dört bölümünde Cemâleddin el-Vatvât’ın Mebâhicü’l-fiker ve menâhicü’l-Ǿiber adlı coğrafya ansiklopedisinden geniş ölçüde faydalanmıştır. Tarih konusunda İbn İshak, İbn Hişâm, İbn Sa‘d, Ebû İshak es-Sa‘lebî, Mes‘ûdî, Enmâtî, İbn Abdülber en-Nemerî ve İzzeddin İbnü’l-Esîr gibi tarihçilerin eserlerinden ölçüde alıntılar yaptığı görülmektedir. Türk tarihinin en önemli kaynaklarından olan Nihâyetü’l-ereb’in iki nüshası Köprülü (nr. 549) ve Süleymaniye (Ayasofya, nr. 551) kütüphanelerinde kayıtlıdır (diğer nüshalar için bk. Abdülhalîm en-Nedvî, Menhecü’n-Nüveyrî, s. 78-79). Nihâyetü’l-ereb’in İslâm öncesi Arap tarihiyle ilgili bölümleri Almanya’da basılmış (Göttingen 1775, 1817), Endülüs ve Afrika tarihiyle ilgili bölümleri İspanyolca çevirisiyle birlikte iki cilt halinde neşredilmiştir (Granada 1917-1919). Eserin tamamı ilk defa 1923’te Ahmed Zeki Paşa tarafından yayımlanmaya başlanmış ve Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye tarafından on sekiz cildi neşredilmiştir (Kahire 1342-1374/1923-1955). Mısır Kültür ve İrşad Bakanlığı daha sonra bu baskıyı ofset olarak yayımlamıştır (Kahire, ts.). Eserin XIX-XXXI. ciltleri ise çeşitli kişiler tarafından tahkik edilerek neşredilmiştir (Kahire 1975-1997). Nüveyrî’nin ayrıca otuz ciltlik Müntehe’l-ereb fî Ǿilmi’l-edeb adlı bir eserinin olduğu kaydedilirse de bu doğru değildir ve muhtemelen Nihâyetü’l-ereb ile karıştırılmaktadır (a.g.e., s. 100-101).

BİBLİYOGRAFYA:

Ca‘fer b. Sa‘leb el-Üdfüvî, eŧ-ŦâliǾu’s-saǾîdü’l-câmiǾ esmâǿe nücebâǿi’ś-ŚaǾîd (nşr. Sa‘d M. Hasan), Kahire 1966, s. 96-97; Safedî, el-Vâfî, VII, 165; a.mlf., AǾyânü’l-Ǿaśr (nşr. Fuat Sezgin), Wiesbaden 1410/1990, I, 83; İbn Kesîr, el-Bidâye, XIV, 164; Makrîzî, es-Sülûk (Ziyâde), II/1-2, s. 363-364; İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, I, 197; İbn Tağrîberdî, el-Menhelü’ś-śâfî, I, 381; a.mlf., en-Nücûmü’z-zâhire, IX, 299; Süyûtî, Ĥüsnü’l-muĥâđara, I, 446; M. Şemseddin [Günaltay], İslâm’da Târih ve Müverrihler, İstanbul 1339-42, s. 256-257; N. Elisséef, Nūr ad-Dīn, Damas 1967, I, 66-68; D. P. Little, An Introduction to Mamlūk Historiography, Wiesbaden 1970, s. 24; Emîne M. Cemâleddin, en-Nüveyrî ve kitâbühû Nihâyetü’l-ereb fî fünûni’l-edeb: Meśâdiruhü’l-edebiyye ve ârâǿühü’n-naķdiyye, Kahire 1404/1984; Abdülhalîm en-Nedvî, Menhecü’n-Nüveyrî fî kitâbeti Nihâyeti’l-ereb, Dımaşk 1407/1987; a.mlf., “Beyne’n-Nüveyrî ve’l-Meydânî”, Mecelletü’l-MecmaǾi’l-Ǿilmiyyi’l-Hindî, IV/1-2, Aligarh 1399/ 1979, s. 107-130; Şâkir Mustafa, et-Târîħu’l-ǾArabî ve’l-müǿerriħûn, Beyrut 1990, III, 119-122; Ramazan Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul 1998, s. 180-181; Ign. Kratchkowsky, “Nüveyrî”, İA, IX, 374-375; M. Chapoutot-Remadi, “al-Nuwayrī”, EI² (İng.), VIII, 156-158.

Mustafa Öz