NEFÛSE

(نفوسة)

Bir Berberî kabilesi.

Yaygın rivayete göre Berberîler’in iki büyük şubesinden Butr koluna mensup dört kabileden biridir. Nefûse, Meşrik’tan veya diğer Berberî kabileleri gibi Filistin’den gelip Trablusgarp’ın güney batısındaki platoyu yurt edinmiş, buraya kabileye nisbetle Cebelinefûse adı verilmiştir. Kabile, Cebelinefûse’nin yanı sıra Akdeniz sahilinde Trablusgarp’ın batısında Sabre’ye kadar uzanan bölgede yaşıyordu. Mısır ile İfrîkıyye’yi birbirine bağlayan ana güzergâh üzerinde stratejik öneme sahip olan bölge tarih boyunca Mağrib’e ulaşmak isteyen orduların hücumlarına mâruz kalmıştır.

Nefûse’den kaynaklarda ilk defa Amr b. Âs’ın 22-23 (643-644) yıllarında Trablus ve yöresini fethi dolayısıyla bahsedilmekte ve Nefûse’nin bölge halkıyla beraber Amr b. Âs’a direndiği kaydedilmektedir. Nefûseliler’in büyük kısmının İslâm’dan önce hıristiyan, bazı grupların da Mûsevî olduğu bilinmektedir. Zamanla diğer Berberî kabileleri gibi İslâmiyet’i kabul eden Nefûse, Kuzey Afrika’da 122’de (740) başlayıp Fâtımîler dönemine kadar iki asır boyunca devam eden Hâricî-İbâzî isyanlarında önemli rol oynamıştır.

II. (VIII.) yüzyılın başlarında Kuzey Afrika’da yayılmakta olan İbâzıyye mezhebini kabul eden Nefûse, Emevî valisine karşı isyan eden kabilelere katıldı. Cebelinefûse bölgede İbâzîlik için ilk dönemlerinden itibaren önemli bir sığınak oldu. Nitekim İbâzîliğin bölgedeki ilk imamlarından Hâris b. Telîd el-Hadramî burada hüküm sürdü. Onun ölümünden sonra aralarında Nefûse’nin de bulunduğu İbâzî-Berberî kabileleri İsmâil b. Ziyâd en-Nefûsî kumandasında Kābis’i ele geçirdi. Araplar da daha önce fethettikleri Sabre’yi tahrip ettiler. Nefûse, 140-144 (757-761) yıllarında İfrîkıyye’de idareyi eline alacak olan İbâzî lideri Ebü’l-Hattâb el-Meâfirî’nin imamlığını kabul ederek onun saflarına katıldı. Kabile mensupları, Ebü’l-Hattâb el-Meâfirî’nin İbâzîliği kabul eden diğer Berberî kabilelerle birlikte Trablusgarp’ı ele geçirmesinde ve Kayrevan’ın Sufriyye’ye mensup Verfecûme kabilesinden alınmasında etkili oldu. Ayrıca bölgede tekrar hâkimiyet sağlamak isteyen Abbâsîler’e karşı mücadele ettiler. Ebü’l-Hattâb el-Meâfirî 144 (761) yılında İfrîkıyye Valisi Muhammed b. Eş‘as el-Huzâî tarafından Tavurga’da mağlup edilerek öldürüldü. Bu sırada Nefûse ve ona bağlı diğer İbâzî kabileleri büyük kayıplar verdiler. Bu yenilginin ardından İbâzî-Berberî kabilelerin bir kısmı Ebü’l-Hattâb’ın Kayrevan’a vali olarak tayin ettiği Abdurrahman b. Rüstem liderliğinde Tâhert’te toplandılar. Bölgede kalmayı tercih eden Nefûse ise imamları Ebû Hâtim el-Melzûzî el-İbâzî’nin kumandasında Abbâsî ordularına direnmeyi sürdürdü ve 151 (768) yılında diğer İbâzî-Berberî kabilelerle birlikte büyük bir isyan başlattı. Abbâsîler’in İfrîkıye Valisi Ömer b. Hafs yenilerek öldürüldü. Kayrevan Abbâsîler’den geri alındı (154/771). Ertesi yıl yeni Abbâsî Valisi Yezîd b. Hâtim el-Ezdî, Ebû Hâtim’i yenilgiye uğrattı. Nefûse ve diğer Berberî kabileleri bu defa da büyük kayıplar verdi.

Nefûse imamları, Ebû Hâtim’in öldürülmesinin ardından İbâzîler’i etrafında toplayarak Rüstemîler Devleti’ni kuran (160/777) Abdurrahman b. Rüstem’e tâbi oldu ve Rüstemîler’in bir buçuk asır boyunca ayakta kalmasında önemli rol oynadı. 197’de (812) Abdülvehhâb b. Abdurrahman’ın liderliğinde Trablusgarp kuşatmasına katılarak şehrin bir kısmının yapılan antlaşmayla Ağlebîler’den alınmasına katkıda bulundu.

Yaşadığı bölge Rüstemîler ile Ağlebîler arasında kaldığından Nefûse III. (IX.) yüzyılın başlarında Ağlebîler’in saldırılarına mâruz kaldı ve büyük kayıplar verdi. Kabile bu sebeple zaman zaman sahil bölgelerinden içeri çekilmekle birlikte Cebelinefûse’yi


elinde tutmaya devam etti. Babası Ahmed b. Tolun’a isyan ederek ordusuyla birlikte bölgeye kaçan Abbas b. Ahmed b. Tolun, 267’de (881) Trablusgarp’ı kuşattığında yardıma çağrılan Nefûse gelip şehri işgalden kurtardı. 283’te (896) Ağlebî Hükümdarı II. İbrâhim b. Ahmed, Tunus’tan Mısır üzerine yaptığı sefer sırasında Cebelinefûse bölgesinde Nefûse’nin direnişiyle karşılaştı. Nefûse bu direniş sırasında da büyük kayıplar verdi ve kabileden binlerce kişi esir düştü.

Nefûse, bölgede Ağlebîler ve Rüstemîler’in yerini alan Fâtımîler’e karşı da bir süre direndi; ancak 311’de (923) boyun eğmek zorunda kaldı. Kabile, 332-336 (943-947) yılları arasında İbâzî lideri Ebû Yezîd en-Nükkârî’nin Fâtımîler’e karşı çıkardığı isyana katıldı. Libya’nın batısında ve Mağrib’de birçok şehri ele geçiren Berberî kabileleri, liderleri Ebû Yezîd’in ölümünün ardından tekrar Fâtımî yönetimine girdiler. Vehbiyye inanışına bağlı Cebelinefûse halkı ise Ebû Zekeriyyâ el-İrcânî’nin kurduğu imâmete tâbi oldu ve VIII. (XIV.) yüzyıla kadar yarıbağımsız yaşamaya devam etti. Kabilenin yaşadığı bölge V. (XI.) yüzyılda Sanhâce Berberîleri’nden Zîrîler’in hâkimiyetine girdi. Fâtımîler’in, Abbâsîler’e tâbi olan Zîrîler’i cezalandırmak amacıyla Benî Hilâl ve Benî Süleym gibi Bedevî-Arap kabilelerini bölgeye yerleştirdikleri dönemde aralarında Nefûse’nin de bulunduğu Berberî kabilelerinin yurtları işgal edildi. Sahil bölgelerindeki alanları daralan Nefûseliler bu sırada ana merkezleri olan Cebelinefûse’ye göç ettiler.

Kabile, VI. (XII.) yüzyılın ortalarında bir süre direndikten sonra Muvahhidî hâkimiyetini kabul etmek zorunda kaldı. 584’te (1188) başlayıp yaklaşık yarım asır süren Benî Gāniye isyanı sırasında büyük kayıplar verdi. 603’te (1206) Muvahhidî orduları Cebelinefûse’yi tahrip etmeye başladı. Bunu daha geniş saldırılar takip etti. Bölge, 624’te (1227) Yahyâ b. İshak b. Gāniye kumandasında bir ordu tarafından tekrar tahrip edildi.

XIII-XVI. yüzyıllarda bölgeyi elinde tutan Hafsîler’in zayıfladıkları veya dış mücadelelerle uğraştıkları dönemlerde Cebelinefûse halkı özerk yönetimlerini devam ettirmeyi başardı. Kabile, Osmanlılar devrinde de aynı durumunu korudu. Kabile mensuplarının özellikle XIX. yüzyılda Şeyh Cum‘a b. Halîfe yönetiminde çıkardıkları isyan bu statülerini koruma çabasının bir sonucudur. Hafsîler ve Osmanlılar döneminde diğer İbâzî-Berberî kabileleri Sünnîliği kabul ederek Araplaşırken Nefûse İbâzîliği terketmemiş ve Berberî karakterini korumuştur. Kabile 1911 yılında İtalya’nın Libya’ya müdahalesinin ardından İtalyanlar’dan bağımsızlığını elde etmeye çalışmış, ancak başarılı olamamıştır. Libya 1961’de bağımsızlığını kazanınca Nefûse’nin yaşadığı bölgeler de merkezî yönetime bağlanmıştır.

Ebû Ubeyd el-Bekrî (ö. 487/1094) kendi döneminde Cebelinefûse’de 300 köy bulunduğunu, savaşçıların sayısının 16.000 olduğunu ifade eder. Bu sayıya çocuklar, kadınlar ve yaşlılar eklendiğinde o dönemde kabilenin nüfusunun 80.000 civarına ulaştığı tahmin edilebilir. Günümüzde nüfusunun 200.000’in üzerinde olduğu tahmin edilen kabile daha çok Cebelinefûse’de ulaşılması güç köylerde yaşamaktadır.

Kabile meşveretle yönetilir, yönetimin en üst kademesinde imam yer alırdı. İmamlar merkezî idareye karşı kabilenin temsilcisi konumundaydı. V. (XI.) yüzyılın başlarında Şeyh Muhammed b. Bekir el-Fersetâî en-Nefûsî her köy veya şehrin temsil edildiği Azzâbe Meclisi, kan bağıyla birbirine bağlı bulunan ailelerin temsil edildiği aşiret meclisi ve bir güvenlik biriminden meydana gelen danışma kurulları oluşturmuştur.

Vefeyât kitaplarında Nefûsî nisbesiyle anılan birçok âlim bulunmaktadır. Kelâm âlimi Mehdî en-Nefûsî, İbâzî âlimi ve şair Ebû Sehl b. Meymûn, tarihçi Ebü’r-Rebî‘ Selmân el-Vesyânî ile Rüstemîler’in tarihine dair el-Ezhârü’r-riyâżıyye fî eǿimmeti ve’l-mülûki’l-İbâżıyye adlı bir eser yazan devlet adamı, tarihçi ve yazar Süleyman Paşa el-Bârûnî (ö. 1940) bunlar arasında zikredilebilir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Abdülhakem, Fütûĥu İfrîķıyye ve’l-Endelüs, Cezayir 1948, s. 34, 142; İbn Havkal, Śûretü’l-arż, s. 71-72; Bekrî, el-Mesâlik, I, 328; II, 655-656, 665-666, 705, 849; Şerîf el-İdrîsî, Nüzhetü’l-müştâķ, Beyrut 1409/1989, I, 222, 299; el-İstibśâr fî Ǿacâǿibi’l-emśâr (nşr. Sa‘d Zağlûl Abdülhamîd), Dârülbeyzâ 1985, s. 144-145; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, V, 296-297; Dercînî, Ŧabaķātü’l-meşâyiħ bi’l-Maġrib (nşr. İbrâhim Tallây), Kosantîne 1975, I, 47-49, 78-79; II, 313; Tîcânî, Riĥletü’t-Tîcânî (nşr. Hasan Hüsnî Abdülvehhâb), Tunus 1377/1958, s. 113, 185, 356; İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, Beyrut 1955, s. 248, 257; İbn Haldûn, el-Ǿİber, VI, 110-115, 223-230, 281-286, 290; Hasan el-Vezzân, Description de l’Afrique (ed. Ch. Schefer), Paris 1896, III, 195; C. Motylinski, Le Djebel Nefousa, Paris 1898; H. R. Idris, La Berbérie orientale sous les zirides Xe-XIIe siècles, Paris 1962, s. 636, 751; Ali Yahyâ Muammer, el-İbâżıyye fî mevkibi’t-târîħ, Beyrut 1966, s. 48, 60-62, 156-160, 163-170, 211, 215; a.mlf., el-İbâżıyye fi’l-Cezâǿir, Kahire 1399/1979, s. 58-67, 252-260, 276, 395, 409, 418-419, 547-563, ayrıca bk. İndeks; Ivaz M. Halîfât, Neşǿetü’l-ĥareketi’l-İbâżıyye, Amman 1978, s. 133-168; Süleyman el-Bârûnî, el-Ezhârü’r-riyâżıyye, Tunus 1986, tür.yer.; F. Béguinot, “Nefûse”, İA, IX, 185-188; a.mlf., “al-Nafūsa”, EI² (İng.), VII, 892-894.

İbrâhim Harekât