NÂFİ‘ b. ABDURRAHMAN

(نافع بن عبد الرحمن)

Ebû Ruveym Nâfi‘ b. Abdirrahmân b. Ebî Nuaym el-Medenî (ö. 169/785)

Kırâat-i seb‘a imamlarından.

Aslen İsfahanlı olup çocukluk dönemine ait bazı izlere Medine’de rastlandığına bakarak burada doğduğu tahmin edilebilir; bunun tarihi de Zehebî’nin zikrettiğine göre 70’li (690) yıllardır (AǾlâmü’n-nübelâǿ,


VII, 336). Zehebî’nin doksan yıl yaşadığını belirttiği dikkate alındığında ise (MaǾrifetü’l-ķurrâǿ, I, 247) bu tarihin 79 (698) olduğu anlaşılır. Ebû Nuaym, Ebû Abdullah, Ebû Muhammed, Ebû Abdurrahman ve Ebü’l-Hasan künyeleriyle de anılmış, Ca‘vene b. Şeûb el-Leysî’nin mevlâsı olduğu için Leysî nisbesiyle zikredilmiştir.

Kıraat ilmini tâbiînden öğrenen Nâfi‘ bu nesilden yetmiş kadar kişiden faydalandığını söylemiş, bunlardan iki zatın ittifak ettiği okuyuşu aldığını, bir kişinin şüphe ve tereddüt gösterdiği veya şâz bir vecih niteliğiyle ortaya koyduğu okuyuşları terkettiğini belirtmiş (Mekkî b. Ebû Tâlib, s. 16-17; Zehebî, MaǾrifetü’l-ķurrâǿ, I, 244) ve kıraatini bu metotla oluşturduğunu zikretmiştir. Bunu yaparken kıyas yoluna başvurup diğer bazı imamlarda görüldüğü gibi kendi re’yi ile hareket etmemeye ve ictihada yer vermemeye özen göstermiş, kıraatini hocalarından aldıklarını aynen koruyarak telif etmiştir (Enderâbî, s. 51; İbnü’l-Cezerî, II, 331).

İbnü’l-Cezerî’nin kaydettiğine göre meşhur on kıraat imamından Ebû Ca‘fer el-Kārî ile Abdurrahman b. Hürmüz el-A‘rec, Şeybe b. Nisâh, Yezîd b. Rûmân ve Müslim b. Cündeb’in onun hocaları arasında ön plana çıktığı, bunların kıraat ilmini Übey b. Kâ‘b’ın talebesi Abdullah b. Ayyâş’tan aldığı görülmekte, buna göre kıraat ilminde faydalandığı hocaların sayısı çok olsa da onun kıraat senedinin ana kolunun adları zikredilen beş hoca vasıtasıyla Abdullah b. Ayyâş - Übey b. Kâ‘b - Hz. Peygamber şeklinde ifade edilebileceği anlaşılmaktadır. Nâfi‘ Mevlâ İbn Ömer’in de onun kıraat hocaları arasında farklı bir yeri olduğu görülmektedir. Zira Nâfi‘ b. Abdurrahman, Ebû Ca‘fer’den aldığı kıraati yetmiş kadar yerde terkedip Nâfi‘ Mevlâ İbn Ömer’in kıraat derslerine katıldığını belirtmektedir. Ayrıca Medine’de muhtesib olarak görev yapan Nâfi‘ hadisle de meşgul olarak Abdurrahman b. Hürmüz el-A‘rec, Âmir b. Abdullah b. Zübeyr, Abdurrahman b. Kāsım b. Muhammed b. Ebû Bekir ve Nâfi‘ Mevlâ İbn Ömer gibi isimlerden rivayette bulunmuştur. Bunlar arasında A‘rec’den aldığı 100 kadar hadise ait bir nüshası ile Ebü’z-Zinâd vasıtasıyla yine A‘rec’den aldığı 100’den çok hadisi ihtiva eden bir başka nüshasının olduğu belirtilmiş, ayrıca çeşitli hocalardan aldığı elli kadar hadisinin bulunduğu zikredilmiştir (İbn Adî, VII, 2515).

Kıraat ilminde Mâlik b. Enes, İsmâil b. Ca‘fer el-Ensârî, İbn Verdân, İbn Cemmâz, Kālûn ve Verş onun önde gelen talebeleri arasında yer alırken bunlardan İsmâil b. Ca‘fer ve Kālûn ile Asmaî, Ka‘nebî, İbn Vehb ve diğerleri kendisinden hadis rivayet etmiştir. Kālûn ile Verş, onun kıraatinin meşhur iki râvisi olup rivayetleri hemen bütün kıraat kitaplarında ortaklaşa yer almış ve Nâfi‘ kıraati bu iki zatın okuyuşuyla yaygınlık kazanarak günümüze ulaşmıştır.

Kıraat alanında hüccet kabul edilen Nâfi‘, hocaları Ebû Ca‘fer el-Kārî ve Şeybe b. Nisâh gibi tâbiîler hayatta iken Medine Mescidi’nde Kur’an okumaya ve okutmaya başlamış, yetmiş yılı aşkın bir süre bu ilmi tedrîs ile meşgul olmuştur. İbn Mücâhid’in Kitâbü’s-SebǾa’sında kıraatinin kaideleri yazılı hale getirilirken Nâfi‘in ismine diğer altı imamdan önce yer verilmesinde, peygamber şehrinin bazı özelliklerinin ve onun bu şehrin kıraat üstadı olmasının göz önünde bulundurulması yanında engin birikim, tecrübe ve bu ilimdeki derinliğinin etkili olduğunda şüphe yoktur. Ancak hadis alanındaki çalışmalarının sınırlı kaldığı anlaşılmakta ve herhangi bir rivayetinin Kütüb-i Sitte’de yer almadığı belirtilmektedir. Bununla birlikte Yahyâ b. Maîn hadis rivayetinde onun için “sika”, Ebû Hâtim “sadûk” ve “sâlihu’l-hadîs” terimlerini kullanmış, İbn Hibbân biyografisine eŝ-Ŝiķāt’ında yer vermiştir. İbnü’l-Cezerî de sika ve sâlih değerlendirmesine katılmıştır. Ancak Ahmed b. Hanbel, “Kıraati alınır, hadiste önemi yoktur” değerlendirmesi yapmış, Nesâî ise “zararı yok” demekle yetinmiştir.

İmam Mâlik’e göre Medineliler’in kıraati sünnettir ve bu kıraat Nâfi‘in kıraatidir. Abdullah b. Ahmed b. Hanbel de babasına hangi kıraatten daha çok hoşlandığını sorduğunda ondan, “Medineliler’in kıraati, bu olmadığında Âsım b. Behdele’nin kıraati” cevabını almıştır. Mekkî b. Ebû Tâlib’e göre Nâfi‘in ve Âsım b. Behdele’nin kıraatleri en güvenilir, senet açısından en sahih ve dil bakımından en fasih kıraatlerdir (el-İbâne, s. 50).

Nâfi‘in kıraati önce Medine ve çevresinde benimsenip okunmuş, Enderâbî’nin (ö. 470/1077) belirttiğine göre en az onun dönemine kadar bu çevrede varlığını sürdürmüştür. Âsım b. Behdele’nin kıraati kadar olmamakla birlikte asırlar içinde çeşitli coğrafyalarda kabul görmüş, bugüne kadar bazı İslâm ülkelerinin tercih ettiği bir okuyuş olmuştur. Nitekim İbn Mücâhid (ö. 324/936) bazı Mısırlılar’ın onun kıraatini benimsediklerini belirtmiş (Kitâbü’s-SebǾa, s. 87) ve bu kıraat özellikle Kuzey Afrika ülkelerinde yaygınlık kazanmıştır. Makdisî’nin açıklamalarına göre IV. (X.) yüzyılda Mağrib bölgesinde sadece onun kıraati okunmaktaydı ve Mısır’da da durum hemen hemen aynıydı (Aĥsenü’t-teķāsîm, s. 203, 238). Bugün Mısır ve Tunus’un bazı bölgeleriyle Libya’da talebelerinden Kālûn’un, Cezayir ve Fas’ın tamamıyla Tunus ve Mısır’ın bazı bölgelerinde Verş’in rivayetinin okunduğu görülmekte (İbn Âşûr, I, 63), bu ülkelerde neşredilen mushaflarda noktalama ve harekeleme Kālûn ve Verş’in rivayetleri esas alınarak yapılmaktadır. Nâfi‘ doksan yaşlarında olduğu halde 169 (785) yılında Medine’de vefat etmiş, bu tarih 159 (776) olarak da zikredilmişse de bunun doğru olmadığı belirtilmiştir.

Nâfi kıraatinin dikkat çeken bazı özellikleri şöylece sıralanabilir: 1. “الأنبياء، النبوة، النبيين” gibi kelimeler “الأنبياء، النبوءة، النبيئين” şeklinde hemze ile okunur. 2. Yan yana gelen iki hemzeden “شهداء إذا” örneğinde olduğu gibi ilki fethalı, diğeri kesreli ise ikinci hemze teshîl edilir: “شهداء هَذِا” gibi. 3. Geçtiği her yerde “تذكّرون” kelimesindeki “ذ” harfi teşdîd ile okunur: “تذّكّرون”. 4. Kālûn’un rivayetinde cem‘ “mîm”leri hem sılasız hem sıla ile icra edilir:


“أ أنذرتهمو أم لم تنذرهمو لا يؤمنون” gibi. 5. Yine Kālûn’un rivayetinde “هو” ve “هي” zamirlerinden önce “ل، ف، و” harflerinden biri bulunduğunda “هـ” harfi sâkin okunur: “وهْو، وهْي، فهْو، فهْي، لهْو، لهْي” gibi. 6. Verş’in rivayetinde sâkin bir harften sonra katı‘ hemzesi geldiğinde nakil yapılır. Buna göre meselâ: “مَنْ آمَنَ” ifadesi “مَنْاَمَنَ” şeklinde, “الآخرة” kelimesi “الاخرة” diye okunur.

Eserleri. 1. Tefsîru NâfiǾ b. Ebî NuǾaym el-Medenî. Tefsîru ǾAŧâ el-Ħorasânî, Tefsîru Müslim b. Ħâlid ez-Zencî ve Tefsîru Yaĥyâ b. Yemân el-İclî ile birlikte Medine’de Mektebetü’d-dâr tarafından neşredilmiştir (Hikmet Beşîr Yâsîn, II, 68). 2. Vaķfü’t-tamâm. 3. ǾAdedü’l-Medîniyyi’l-evvel. 4. el-ǾAdedü’ŝ-ŝânî. 5. Müteşâbihü’l-Ķurǿân (son dört eser için bk. İbnü’n-Nedîm, s. 175, 178). Ayrıca Nâfi‘in hadislerinden oluşan ve İbnü’l-Mukrî el-İsfahânî (ö. 381/991) tarafından derlenen bir mecmuayı Ebü’l-Fazl el-Huveynî tahkik ederek Cüzǿ fîhi eĥâdîŝü NâfiǾ b. Ebî NuǾaym adıyla yayımlamıştır (Tanta 1411/1991).

Nâfi‘in kıraati üzerinde ilk asırlardan itibaren çeşitli eserler kaleme alınmıştır. Asmaî’nin (ö. 216/831) adı bilinmeyen eseri bu konuda ilk çalışmadır (Zehebî, MaǾrifetü’l-ķurrâǿ, I, 334-335). Ebû Amr ed-Dânî’nin el-Îcâz ve’l-beyân fî uśûli ķırâǿeti NâfiǾ (Paris Bibliothèque Nationale, nr. 592) ve et-TaǾrîf fi’ħtilâfi’r-ruvât Ǿan NâfiǾ (nşr. et-Tihâmî er-Râcî el-Hâşimî, Fas 1403/1982), Ali b. Abdülganî el-Husrî’nin el-Ķaśîdetü’l-Ĥuśriyye fî rivâyeti NâfiǾ fi’l-uśûl (Kahire el-Pizânetü’t-Teymûriyye, nr. 457), Mahmûd Halîl el-Husarî’nin Rivâyetü Ķālûn Ǿan NâfiǾ (Kahire 1394/1974) ve Rivâyetü Verş Ǿani’l-İmâm NâfiǾ el-Medenî (Kahire 1975), Abdülhâdî Hamîtû’nun Ķırâǿetü’l-İmâm NâfiǾ Ǿinde’l-Meġāribe min rivâyeti Ebî SaǾîd Verş (Rabat 1424/2003), Atıyye Kabil Nasr’ın el-Ķabesü’l-câmiǾ li-ķırâǿeti NâfiǾ min ŧarîķı’ş-Şâŧıbiyye (Kahire 1415/1994), Abdülfettâh el-Kādî’nin en-Nažmü’l-câmiǾ li-ķırâǿeti’l-İmâm NâfiǾ (Tanta, ts. [el-Mektebetü’l-İslâmiyye]) ve İbrâhim el-Mergīnânî’nin en-Nücûmü’ŧ-ŧavâliǾ Ǿale’d-Düreri’l-levâmiǾ fî aśli maķraǿi’l-İmâm NâfiǾ (Rabat 1982) adlı eserleri burada zikredilebilir (bu konudaki diğer eserler için el-Fihrisü’ş-şâmil, bk. bibl.; Muhammed b. Ömer b. Sâlim Bâzmûl, s. 260-264).

Necati Tetik Kıraat Ta’liminde Tedrisat Usulleri, İmam Nâfi Kıraati, Ravileri Arasındaki Rivâyet İhtilafları, Kıraatını Tedriste Takip Edilecek Yol (1976, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), Mehmet Adıgüzel İmam Nâfi ve Kıraatı’nın Özellikleri (1993, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), Sâmiye Sâlih ez-Zekîr Ķırâǿetü’l-İmâm NâfiǾ el-Medenî ve râviyeyhi ve tevcîhü hâźihi’l-ķırâǿeti naĥviyyen ve luġaviyyen (1403, Câmiatü Ümmi’l-kurâ [Mekke]) adıyla yüksek lisans tezi hazırlamış, Ali Rıza Işın da İmam Nâfi ve Kıraatı ismiyle doktora çalışması yapmıştır (1991, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü).

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Ukkâşe), s. 528; İbn Mücâhid, Kitâbü’s-SebǾa (nşr. Şevkī Dayf), Kahire 1972, s. 53-65, 87; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, VIII, 456-457; İbn Hibbân, eŝ-Ŝiķāt, VII, 532-533; İbn Adî, el-Kâmil, VII, 2515; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Şüveymî), s. 175, 178; Makdisî, Aĥsenü’t-teķāsîm, s. 202-203, 238; Mekkî b. Ebû Tâlib, el-İbâne Ǿan meǾâni’l-ķırâǿât (nşr. Abdülfettâh İsmâil Şelebî), Kahire 1379/1960, s. 16-17, 50; Enderâbî, Ķırâǿâtü’l-ķurrâǿi’l-maǾrûfîn (nşr. Ahmed Nusayyif el-Cenâbî), Beyrut 1405/1985, s. 51; İbn Hallikân, Vefeyât (Abdülhamîd), V, 5-6; Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl, XXIX, 281-284; Zehebî, MaǾrifetü’l-ķurrâǿ (Altıkulaç), I, 241-247, 334-335; a.mlf., AǾlâmü’n-nübelâǿ, VII, 336-338; İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-Nihâye, II, 330-334; İbn Âşûr, Tefsîrü’t-Taĥrîr ve’t-tenvîr, [baskı yeri ve tarihi yok] (Dârü’t-Tûnisiyye li’n-neşr), I, 63; Hikmet Beşîr Yâsîn, İstidrâkât Ǿalâ târîħi’t-türâŝi’l-ǾArabî, Cidde 1422, II, 68; el-Fihrisü’ş-şâmil: ǾUlûmü’l-Ķurǿân, maħŧûŧâtü’l-ķırâǿât (nşr. el-Mecmau’l-melekî), Amman 1987, I, 30, 89, 92-94, 114, 244, 275, 320, 321, 444, 448; II, 459, 461, 468, 485, 507, 519, 627, 630, 633, 647, 649, 655, 660, 661, 665, 670, 673, 688, 694, 696, 698, 700, 701; Muhammed b. Ömer b. Sâlim Bâzmûl, el-Ķırâǿât ve eŝeruhâ fi’t-tefsîr ve’l-aĥkâm, Riyad 1417/1996, s. 260-264; A. Rippin, “NāfiǾ b. ǾAbd al-Raĥmān b. Abī NuǾaym al-Layґћī”, EI² (İng.), VII, 878.

Tayyar Altıkulaç