NABLUSÎ, Abdülganî b. İsmâil

(عبد الغني بن إسماعيل النابلسي)

Abdülganî b. İsmâîl b. Abdilganî b. İsmâîl en-Nâblusî (ö. 1143/1731)

Sûfî, fakih, edip ve şair.

4 Zilhicce 1050’de (17 Mart 1641) Dımaşk’ta dünyaya geldi. Kendisinden nakledilen bu tarihe karşılık eski ve yeni biyografi kaynaklarının çoğunda 5 Zilhicce’de (18 Mart) doğduğu kaydedilmektedir (Bakri Alâ al-Din, Abdalganî an-Nabulusî, II, 74; Ali Ma‘bed Fergalî, s. 52-54). Köklü bir ulemâ ailesine mensuptur. Dedelerinden İbrâhim b. İsmâil, Kudüs’ten Nablus’a göç ederek bir süre burada kaldıktan sonra Dımaşk’a geldiğinden aile Nablusî nisbesiyle anılmıştır. Babası tanınmış bir âlimdir. Nablusî on iki yaşında kaybettiği babasından, ayrıca Necmeddin el-Gazzî, nakîbüleşraf İbn Hamza, Ali ed-Dâğıstânî, Ahmed b. Muhammed el-Kalaî, İbrâhim b. Mansûr el-Fettâl, Abdülbâkī b. Abdülbâkī el-Ba‘lî, Kemâleddin Muhammed b. Yahyâ el-Faradî, Muhammed b. Ahmed el-Üstüvânî, Nûreddin Ali b. Ali eş-Şebrâmellisî gibi âlimlerden ders aldı. Yirmi yaşlarında iken Emeviyye Camii’nde ders vermeye başladı. Muhyiddin İbnü’l-Arabî, İbn Seb‘în ve Afîfüddin et-Tilimsânî’nin eserlerini bu dönemde okudu.

Resmî bir görev alabilmek için 1075 (1664-65) yılında İstanbul’a gitti. Bu yolculuğu sırasında Hama’da Kādirî şeyhi Abdürrezzâk b. Şerefeddin el-Geylânî’ye intisap etti. Üç ay sonra Dımaşk’ın güney kesimindeki Meydan’a kadı tayin edildi. Ancak bu görevde fazla kalmayıp Emeviyye Camii’nde ders vermeye başladı. 1087’de (1676) Buhara’dan Dımaşk’a gelen Şeyh Ebû Saîd el-Belhî’den Nakşibendiyye hırkası giydi. 1091 (1680) yılında evinde halvete çekildi. Yedi yıl süren bu devrede bir taraftan Kur’an üzerinde derinleşmeye ve hüsn-i hatla ilgilenmeye, diğer taraftan tasavvuf çevreleriyle irtibatını sürdürmeye, sınırlı bir dost grubuna ders vermeye ve eser telif etmeye çalıştı. el-Ĥadîķatü’n-nediyye, TaǾŧîrü’l-enâm ve Cevâhirü’n-nuśûś gibi hacimli eserlerini bu dönemde kaleme aldı.

Velîlerin kabirlerini ziyaret etmek ve hac farîzasını yerine getirmek amacıyla seyahate çıkan Nablusî 1100’de (1688-89) Lübnan’a (Ba‘lebek, Bikā‘), ertesi yıl Kudüs ve Halîlürrahman’a, 1105’te (1693) Filistin, Mısır ve Hicaz’a, 1112’de (1700) Trablus’a gitti. 1115’te (1703) Dımaşk’taki Selimiye Medresesi müderrisliğine tayin edildi. Bu yıllarda medresede verdiği tefsir derslerinin yanı sıra evinde Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin el-Fütûĥâtü’l-Mekkiyye, Fuśûśü’l-ĥikem ve et-Tecelliyâtü’l-ilâhiyye adlı eserlerini, ayrıca Emeviyye Camii’nde Buhârî’nin eś-Śaĥîĥ’ini okuttu. Dımaşk Hanefî müftüsü Muhammed b. İbrâhim el-İmâdî’nin vefatı üzerine şehrin ileri gelenlerinin tavsiyesiyle 1135 (1723) yılında İstanbul’dan onay beklenmeden Vali Osman Paşa tarafından müftülük makamına getirildiyse de bu görevinde ancak birkaç ay kalabildi; İstanbul’la yapılan görüşmeler sonucu müftülüğe öğrencisi Halîl b. Es‘ad el-Bekrî tayin edildi. 24 Şâban 1143’te (4 Mart 1731) Dımaşk’ta vefat eden Nablusî evinde defnedildi. Öğrencileri arasında Muhammed b. İbrâhim ed-Dekdekcî, İbnü’t-Tâcî diye bilinen Muhammed b. Abdurrahman el-Ba‘lî, İbn Abdürrezzâk, İbn Kennân, Ahmed el-Menînî, Muhammed b. Murad el-Murâdî, Muhammed b. Abdurrahman el-Gazzî, Hâmid el-İmâdî, Muhammed Emîn el-Muhibbî, Hüseyin b. Tu‘me el-Beytümânî ve özellikle Halvetiyye tarikatının Bekriyye kolunun kurucusu Kutbüddin Mustafa el-Bekrî anılabilir.

Abdülganî en-Nablusî tasavvufî kişiliği yanında fakih, kelâmcı, müfessir, tarihçi, şair ve edip olarak da tanınır. Bir kısmı küçük risâlelerden oluşan 300’e yakın eser kaleme almıştır. Bunların içinde merkezî yeri tasavvufa dair olanlar teşkil eder. Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Abdülkerîm el-Cîlî, İbnü’l-Fârız başta olmak üzere Abdüsselâm b. Meşîş, Ebü’l-Hasan eş-Şüsterî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Abdürrezzâk el-Kâşânî, Molla Câmî, İmâm-ı Rabbânî, Aziz Mahmud Hüdâyî gibi mutasavvıfların kitaplarına şerh ve hâşiyeler yazmıştır. Bu eserlerde sadece öncekilerin görüşlerini nakletmekle kalmayıp bunları geliştirmeye ve çok defa tasavvufî düşüncede Endülüs-Mağrib temayülü ile Fars-Anadolu temayülünü birleştirmeye çalışmıştır (EI² [İng.], I, 60). Onun tasavvufî eserlerinin önemli bir kısmı vahdet-i vücûd anlayışını temsil eden kitapların şerhidir. İbnü’l-Arabî doktrinine genel bir giriş mahiyetindeki el-Vücûdü’l-ĥaķķ’ın Osmanlı döneminde vahdet-i vücûd konusunu sistemli bir şekilde işleyen belki de tek Arapça kitap olduğu belirtilmektedir (Bakri Alâ al-Din, Abdalganî an-Nabulusî, II, 166-167). Tasavvufî tecrübesi yanında edebiyat ve fıkıh eğitiminin sağladığı imkânla İbnü’l-Arabî’nin görüşlerini vasat derecede bir okuyucunun anlayabileceği şekilde ifade edebilen Nablusî’nin üzerinde İbnü’l-Arabî gibi İbn Seb‘în’in de etkisi bulunmakla birlikte bu etki çok açık biçimde görülmemektedir. Bu durum, yaşadığı çevrede özellikle Takıyyüddin İbn Teymiyye’nin İbn Seb‘în’e sert eleştiriler yöneltmiş olmasına ve muhaliflerinin sert eleştirilerine uğrama korkusuna bağlanır (a.g.e., II, 152-153). Nablusî, bazı risâlelerinde İbnü’l-Arabî’yi ve İbn Seb‘în’in öğrencisi Ebü’l-Hasan eş-Şüsterî’yi savunmuş, ayrıca kendi zamanında fıkhî konularda ulemâ arasında meydana gelen tartışmalara eserleriyle katılmıştır. Mevlevîler’i savunduğu el-ǾUķūdü’l-lüǿlüǿiyye adlı eseriyle dervişlerin semâ yapmaları ve mûsiki aleti kullanmalarının cevazına ve tütün içmenin mubah olduğuna dair çalışmaları bu tür eserler arasında anılabilir. Nablusî, XVIII. yüzyılda Suriye’de mânevî hayatın en karakteristik şahsiyetlerinden biri olmasına ve tasavvufî konularda büyük bir otorite sayılmasına rağmen bir tarikat kurucusu olarak ortaya çıkmamıştır (a.g.e., II, 163). Bununla birlikte muhtemelen tasavvufla ilgili kendine has görüşleri sebebiyle ona mensup bulunduğu Kādiriyye tarikatının bir kolu şeklinde Nablusiyye, İbnü’l-Arabî’nin fikirlerine dayanmasından dolayı da Ekberiyye tarikatları nisbet edilmiştir (DİA, X, 545; XXIV, 134). el-Meŧâlibü’l-vefiyye bi-şerĥi’l-Ferâǿidi’s-seniyye adlı eseri başta olmak üzere kelâma dair bazı risâlelerinde iman-küfür, kazâ ve kader, Allah’ın sıfatları, nübüvvet gibi konuları ele almıştır. Kelâmla ilgili konularda Ehl-i sünnet’in yaklaşımını esas kabul eden Nablusî bazı hususlarda Eş‘arî ile Mâtürîdî’nin görüşlerini telife çalışır. Akıl konusundaki görüşleri sebebiyle Fahreddin er-Râzî ve Teftâzânî’yi eleştirerek hakikati kavramak (mârifet) için aklın yeterli sayılmadığını, keşif ve ilhamın da gerekli olduğunu söyler (Ahmet Kamil Cihan, s. 39-83; Ali Ma‘bed Fergalî, s. 114-121, 134-172). Fıkıh alanında ictihad ehliyetine sahip bir otorite olan Nablusî fıkıh ve kelâm âlimlerini eleştirmiş, mezhep ihtilâflarının dinde genişlik ve kolaylığın bir ifadesi olduğunu, görüşleri tam


belirlenemediğinden dört mezhebin dışındaki mezhepleri taklit etmenin doğru sayılmadığını, buna karşılık bu mezhepler arasında birinden diğerine geçişin veya bir meselede bir mezhebi, bir başka meselede diğer bir mezhebi taklidin câiz olduğunu, bir tek meselede farklı mezhep görüşlerini birleştirmenin ise (telfîk) câiz kabul edilmediğini belirtmiştir. Nablusî’nin eserleri içinde önemli bir grubu seyahatnâmeleri teşkil eder. Bu eserlerde gezdiği yerlerin topografik durumunu ve mimari yapılarının özelliklerini anlatmaktan çok kendi mânevî tekâmülünü sağlayan tecrübelerini aktarmış, gözlemleri yanında çeşitli seyahatnâme ve tarih kitaplarına dayanarak önemli ziyaret yerleri Hakkında mâlûmat vermiştir. Ayrıca devrinin dinî ve kültürel hayatını yansıtması bakımından önem taşıyan bu seyahatnâmeler üzerine Batılı ilim adamları çeşitli araştırmalar yapmışlardır (bk. bibl.). Nablusî klasik kaside türü yanında müveşşah denilen halk tarzında şiirler de söylemiş, bazı eserlerini manzum şekilde kaleme almıştır.

Eserleri. Nablusî’nin hayatı, eserleri ve görüşlerine dair bir araştırma yapan Bekrî Alâeddin 280 eserinin muhtevası, yazma nüshaları ve baskıları Hakkında bilgi verir (Abdalganî an-Nabulusî, I, 47-238; ayrıca bk. Ali Ma‘bed Fergalî, s. 83-133). Yayımlanan belli başlı eserleri şunlardır: 1. el-Ĥaķīķa ve’l-mecâz fi’r-riĥle ilâ bi-lâdi’ş-Şâm ve Mıśr ve’l-Ĥicâz (Dımaşk 1299; Kahire 1324; Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’deki yazmadan tıpkıbasım nşr. Ahmed Abdülmecid Herîdî, Kahire 1986; nşr. Riyâd Abdülhamîd Murâd, Dımaşk 1410/1989). Eser er-Riĥletü’l-kübrâ olarak bilinmekte, Kudüs seyahatnâmesi er-Riĥletü’l-vusŧâ, Ba‘lebek ve Bikā‘ seyahatnâmesi er-Riĥletü’ś-śuġrâ diye de anılmaktadır. 2. el-Ĥađretü’l-ünsiyye fi’r-riĥleti’l-Ķudsiyye (nşr. Ekrem Hasan el-Ulebî, Beyrut 1411/1990). Muhtasar bir versiyonu Kahire’de basılmış (1902), Harem-i şerifle ilgili bölümünü de R. Graf neşretmiştir (Saalfeld 1918). 3. Ĥulletü’ź-źehebi’l-ibrîz fî riĥleti BaǾlebek ve’l-BiķāǾi’l-Ǿazîz (nşr. Selâhaddin el-Müneccid, Riĥletân ilâ Lübnân içinde, Beyrut 1979). 4. et-Tuĥfetü’n-Nâblusiyye fi’r-Riĥleti’ŧ-Ŧarâblusiyye. Heribert Busse tarafından önce inceleme konusu yapılmış (Isl., XLIV, 1968, s. 71-114) ve daha sonra yayımlanmıştır (Beyrut 1971). 5. el-Ĥadîķatü’n-nediyye şerĥu’ŧ-Ŧarîķati’l-Muĥammediyye (I-II, Kahire 1279; İstanbul 1290). Birgivî’ye ait eserin şerhidir. 6. Cevâhirü’n-nuśûś fî ĥalli kelimâti’l-Fuśûś (kenarında Abdurrahman-ı Câmî’nin şerhi olarak, I-II, Kahire 1304-1323). 7. el-Vücûdü’l-ĥaķ ve’l-ħiŧâbü’ś-śıdķ (nşr. Bekrî Alâeddin, Dımaşk 1995). Ekrem Demirli tarafından Gerçek Varlık Vahdet-i Vücûd’un Müdafaası adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (İstanbul 2003). 8. el-Fetĥu’r-rabbânî ve’l-feyżü’r-raĥmânî (nşr. Antûniyûs Şiblî el-Lübnânî, Beyrut 1960; nşr. Muhammed Abdülkādir Ahmed Atâ, Esrârü’ş-şerîǾa adıyla, Beyrut 1405/1985; Ĥaķāǿiķu’l-İslâm ve esrâruh adıyla, Kahire 1406/1986). 9. Feżâǿilü’ş-şühûr ve’l-eyyâm (el-Lüǿlüǿü’l-meknûn fî ĥükmi’l-iħbâr Ǿammâ seyekûn adlı eseriyle birlikte; nşr. Mustafa Abdülkādir Atâ, Beyrut 1406/1986). 10. Reddü’l-müfterî Ǿani’ŧ-ŧaǾn fi’ş-Şüsterî (nşr. el-Eb Agnâtıyûs Abduh el-Yesûî, el-Meşriķ, LIV [1960], s. 629-639). 11. er-Reddü’l-metîn Ǿalâ müntaķıśi’l-ǾÂrif. Muhyiddin İbnü’l-Arabî’yi savunduğu bir eser olup müellif nüshasıyla karşılaştırılan bir yazması Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de kayıtlıdır (nr. 9873). 12. Îżâĥu’l-maķśûd min maǾnâ vaĥdeti’l-vücûd. el-Eb Agnâtıyûs Abduh el-Yesûî (el-Meşriķ, XLVII [1953], s. 304-317), İzzet Husariyye (Dımaşk 1969) ve Saîd Abdülfettâh (Kahire 2003) tarafından neşredilen risâleyi Alberto Ventura İtalyanca’ya (Rivista Degli Studi Orientali, LIII, Roma 1979, s. 119-139), Ekrem Demirli Türkçe’ye (Âriflerin Tevhidi içinde, s. 131-144) çevirmiştir. 13. el-Evrâdü’ş-şerîfe (Evrâdü Seydî ǾAbdülġanî en-Nâblusî, Dımaşk 1281). 14. Miftâĥu’l-maǾiyye fî ŧarîķi’n-Naķşibendiyye. Tâceddin b. Zekeriyyâ el-Osmânî’nin Tâciyye diye bilinen Risâle fî sülûki ħaśśati’s-sâde adlı eserinin şerhi olan bu çalışmayı Osman Bahrî b. Muhammed Emîn Türkçe’ye tercüme etmiştir (İstanbul 1289). 15. Nuħbetü’l-mesǿele şerĥu’t-Tuĥfeti’l-mürsele. Muhammed b. Fazlullah el-Hindî el-Burhânpûrî’nin tasavvufla ilgili eserinin şerhi olup el-Ķavlü’l-metîn fî beyâni tevĥîdi’l-Ǿârifîn adıyla basılmıştır (Kahire 1344). Ekrem Demirli eseri Âriflerin Tevhidi ismiyle Türkçe’ye çevirmiştir (İstanbul 2003). 16. el-ǾUķūdü’l-lüǿlüǿiyye fî ŧarîķi’s-sâdeti’l-Mevleviyye (Dımaşk 1326). Müstakimzâde Süleyman Efendi tarafından tercüme ve şerhedilen eseri (Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 379; Hacı Mahmud Efendi, nr. 3038; Pertev Paşa, nr. 427) Ârif Ahmed b. Mustafa el-Mevlevî de Türkçe’ye çevirmiştir (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 1040). 17. Ħamretü’l-hân ve rennetü’l-elĥân. Arslân b. Ya‘kūb el-Ca‘berî’nin tevhid ve tasavvufa dair risâlesinin şerhidir (Kahire 1351; nşr. İzzet Husariyye, Dımaşk 1389/1969). 18. Dîvânü’l-ĥaķāǿiķ ve mecmûǾu’r-reķāǿiķ. Dîvânü’d-devâvîn adlı eserinin daha çok tasavvufî şiirleri kapsayan birinci kısmıdır


(Bulak 1270; Kahire 1302, 1306). Divanın yayımlanmayan kısmında ise methiyeler, mektuplar ve aşk şiirleri yer almaktadır. 19. Nefeĥâtü’l-ezhâr Ǿalâ Nesemâti’l-esĥâr fî medĥi’n-nebiyyi’l-muħtâr. Nesemâtü’l-esĥâr adlı kendi bedîiyyesi üzerine yaptığı bir şerhtir (Bulak 1299; Dımaşk 1299). 20. Burcu Bâbil ve şedvü’l-belâbil (nşr. Ahmed el-Cündî, Dımaşk 1408/1988). 21. Şerĥu Dîvâni İbni’l-Fârıż (Keşfü’s-sırri’l-ġāmıż min şerĥi Dîvâni İbni’l-Fârıż) (Kahire 1279, 1323,1972; Bulak 1289, 1310; Paris 1855; eś-Śûfiyye fî şiǾri İbni’l-Fârıż, nşr. Hâmid el-Hâc Abbûd, baskı yeri yok, 1408/1988). Nablusî’nin bu eser içinde yer alan, İbnü’l-Fârız’a ait “el-Ķaśîdetü’l-Ħamriyye”sine yazdığı şerhi Emile Dermenghem Fransızca’ya çevirmiştir (L’éloge du vin, al Khamriyya, Paris 1931). 22. Tuĥfetü źevi’l-Ǿirfân fî mevlidi seyyidi Benî ǾAdnân (Dımaşk 1281, 1332). 23. eŧ-ŦalǾatü’l-bedriyye şerĥu’l-Ķaśîdeti’l-muđariyye. Muhammed b. Saîd el-Bûsîrî’nin Resûlullah’a dair manzumesinin şerhidir (Hasan el-İdvî’nin en-Nefeĥâtü’ş-Şâźiliyye’sinin kenarında, Kahire 1297). 24. el-Kevkebü’l-mütelâlî şerĥu Ķaśîdeti’l-Ġazzâlî (İstanbul 1327). 25. Ħulâśatü’t-taĥķīķ fî beyâni ĥükmi’t-taķlîd ve’t-telfîķ (İstanbul 1981). Şükrü Özen tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir (Mezheplerin Doğuşu ve İctihad Tartışması, İstanbul 1987, s. 123-155). 26. Taĥķīķu’l-ķađiyye fi’l-farķ beyne’r-rüşve ve’l-hediyye (nşr. Muhammed Ömer Beyvend, Küveyt 1982; nşr. Ali Muhammed Muavvaz, Kahire 1412/1991; nşr. Mebrûk İsmâil Mebrûk, Kahire 1994). 27. Îżâĥu’d-delâlât fî cevâzi semâǾi’l-âlât (Dımaşk 1302; Bombay 1303; nşr. Ahmed Râtib Hammûş, Dımaşk 1401/1981). 28. Kifâyetü’l-ġulâm fî erkâni’l-İslâm. Hanefî mezhebine göre yazılmış 150 beyitlik bir eser olup (İskenderiye 1281; Dımaşk 1283; Kahire 1308) müellifi tarafından Reşeĥâtü’l-aķlâm adıyla şerhedilmiştir (Kahire 1322, 1325, 1377; nşr. Muhammed Hâlid el-Harse, yer ve tarih yok). 29. eś-Śulĥ beyne’l-iħvân fî ĥükmi ibâhati’d-duħân (nşr. Muhammed Ahmed Dehmân, Dımaşk 1343). 30. Nihâyetü’l-murâd fî şerĥi Hediyyeti’bni’l-Ǿİmâd. Abdurrahman b. Muhammed el-İmâdî’nin ibadetlere dair eserinin şerhidir (nşr. Abdürrezzâk el-Halebî, Limasol 1994). 31. Źeħâǿirü’l-mevârîŝ fi’d-delâleti Ǿalâ mevâżiǾi’l-ĥadîŝ. Kütüb-i Sitte ile el-Muvaŧŧaǿın fihristidir (I-IV, nşr. Mahmûd Rebî‘, Kahire 1352; I-III, nşr. Abdullah Mahmûd Muhammed Ömer, Beyrut 1419/1998). 32. TaǾŧîrü’l-enâm fî taǾbîri’l-menâm. Halk arasında en meşhur eseri olup bir kısmı İbn Sîrîn ve Halîl b. Şâhîn’in aynı konudaki eserleriyle birlikte olmak üzere çok sayıda baskısı yapılmıştır (Kahire 1275; I-II, Kahire 1287, 1301, 1302, 1304, 1306, 1316, 1320, 1373/1953; I-II, Bulak 1294; nşr. Hanân Muhammed Nûr Tabbâre, Beyrut 1413/1993; nşr. Ömer Faruk et-Tabbâ, Beyrut 1415/1995). Şehriyârî Süleyman Hasbî’nin Telmîhu’n-niyâm fî tercemeti Ta‘tîri’l-enâm adıyla Türkçe’ye çevirdiği eserin (I-II, İstanbul 1306) yeni bir tercümesi Ali Bayram ve M. Sadi Çöğenli tarafından gerçekleştirilmiştir (İstanbul 1977). 33. Teşrîfü’t-taġrîb fî tenzîhi’l-Ķurǿân Ǿani’t-taǾrîb (nşr. Abdullah Ahmed el-Cübûrî, Mecelletü Âdâbi’l-Müstanśıriyye, XIII [1986], s. 147-179). 34. Śarfü’l-Ǿinân ilâ ķırâǿati Ĥafś b. Süleymân (nşr. Agnâtıyûs Abduh Halîfe, el-Meşriķ, LV/3 [1961], s. 342-362; LV/4-5 [1961], s. 540-559; LVII/1 [1963], s. 106-132). 35. LemeǾâtü’l-envâr fi’l-maķŧûǾi lehüm bi’l-cenneti ve’l-maķŧûǾi lehüm bi’n-nâr (nşr. A. Hayrî, Kahire 1372). 36. el-Kevkebü’s-sârî fî ĥaķīķati’l-cüzǿi’l-iħtiyârî (nşr. Muhammed Râgıb et-Tabbâh, Halep 1349/1931). 37. ǾAlemü’l-melâĥa fî Ǿilmi’l-filâĥa (Dımaşk 1291, 1299; Beyrut 1979).

BİBLİYOGRAFYA:

Abdülganî b. İsmâil en-Nablusî, el-Ĥaķīķa ve’l-mecâz fi’r-riĥle ilâ Bilâdi’ş-Şâm ve Mıśr ve’l-Ĥicâz (nşr. Ahmed Abdülmecîd Herîdî), Kahire 1986, s. 44-46, 49, 91-93; Muhibbî, Nefĥatü’r-Reyĥâne, II, 137-159; Hüseyin Hoca, Źeylü Beşâǿiri ehli’l-îmân bi-fütûĥâti Âli ǾOŝmân (nşr. Tâhir el-Ma‘mûrî), Libya-Tunus, ts. (ed-Dârü’l-Arabiyye li’l-kitâb), s. 322-325; Murâdî, Silkü’d-dürer, III, 30-38; Cebertî, ǾAcâǿibü’l-âŝâr, I, 154-156; Cemîl el-Azm, ǾUķūdü’l-cevher fî terâcimi men lehüm ħamsûne taśnîfen femiǿe fe-ekŝer, Beyrut 1326, s. 46-69; Serkîs, MuǾcem, II, 1832-1834; Nebhânî, Kerâmâtü’l-evliyâǿ, II, 85-89; Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fehâris, II, 756-758; Bakri Alâ al-Din, Abdalganî an-Nabulusî (1143/1731): Oeuvre, vie et doctrine (doktora tezi, 1985), Université de Paris, I-II; a.mlf., Bir Çağın Öncüsü Abdülganî Nablusî: Hayatı ve Fikirleri (trc. Veysel Uysal), İstanbul 1995; Abdülkādir Ahmed Atâ, et-Taśavvufü’l-İslâmî beyne’l-aśâle ve’l-iķtibâs fî Ǿaśri’n-Nâblusî, Beyrut 1407/1987; Ahmet Kamil Cihan, Abdulganî Nablusî’nin Hayatı ve Kelâmî Görüşleri (yüksek lisans tezi, 1988), EÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; M. Mutî‘ el-Hâfız - Nizâr Abâza, ǾUlemâǿü Dımaşķ ve aǾyânühâ fi’l-ķarni’ŝ-ŝâliŝ Ǿaşer el-hicrî, Beyrut 1412/1992, s. 79-84; M. Mutî‘ el-Hâfız, “ǾAbdülġanî en-Nâblusî: Dirâse fî ĥayâtihî ve aǾmâlihî ve aĥvâlih”, et-Türâŝü’l-ǾArabî, III/10, Dımaşk 1403/1983, s. 155-166; Züheyr Halîl el-Berkāvî, ǾAbdülġanî en-Nâblusî ve taśavvufüh, Amman 2003; Ali Ma‘bed Fergalî, ǾAbdülġanî en-Nâblusî: Ĥayâtühû ve ârâǿüh, Kahire 1426/2005; E. Sirriyyeh, Sufi Visionary of Ottoman Damascus: ǾAbd al-Ghanī al-Nābulusī, 1641-1731, London-New York 2005; a.mlf., “The Journeys of Abd al-Ghanî al-Nâblusî in Palestine”, JSS, XXIV (1979), s. 55-69; a.mlf., “The Mystical Journeys of Abd al-Ghanî al-Nâblusî”, WI, XXV (1985), s. 84-96; Mîşâl Cühâ, “ǾAbdülġanî en-Nâblusî fî raĥalâtihî ilâ Lübnân”, el-Fikrü’l-ǾArabî, IX/51, Beyrut 1988, s. 133-152; Carl Brockelmann, “Abdülganî”, İA, I, 66-67; W. A. S. Қћalidi, “ǾAbd al-Җћanī”, EI² (İng.), I, 60; M. Erol Kılıç, “Ekberiyye”, DİA, X, 545; Nihat Azamat, “Kādiriyye”, a.e., XXIV, 134.

Ahmet Özel