MÜZÂBENE

(المزابنة)

Hz. Peygamber’in yasakladığı bir satış türü.

İlgili hadislerin râvilerince farklı şekillerde açıklanan müzâbene kelimesi fakihler tarafından da değişik biçimlerde yorumlanmıştır. Hadislerde yer alan ve Resûl-i Ekrem’den işitilmiş olması muhtemel bulunan açıklamaların birleştiği noktalara göre müzâbene, “ağaç üzerindeki olgunlaşmış taze hurmanın kuru hurma karşılığında satılması” anlamına gelmektedir (Sıddîk M. Emîn ed-Darîr buna “aynı ölçüde” kaydını eklerse de kendisinin ilk şık olarak zikrettiği Ebû Saîd el-Hudrî hadisindeki izahta bu unsur bulunmamakta ve ikinci şıkkı açıklarken bizzat bu farka dikkat çekmektedir, krş. el-Ġarar ve eŝeruh, s. 211, 212, 213). Bu açıklamaların en kapsamlısına göre ise müzâbene “hurma ağacındaki taze mahsulün kuru hurma, asmasındaki yaş üzümün kuru üzüm ve başağındaki hububatın harmanlanmış kuru mahsul karşılığında aynı ölçüde satılması” demektir. Aynı ölçüde olma özelliği şöyle açıklanır: Ağaçtaki taze hurmanın kaç ölçek olduğu tahmin edilerek (Mv.F, IX, 139) veya kaç ölçek çıkarsa o kadar olmak üzere kuru hurma ile değişimi kararlaştırılır. Bazı hadislerin izahında satıcının fazla çıkarsa kendisine ait olacağını ve eksik çıkarsa üstünü tamamlayacağını şart koşması usulünden söz edilir ki bu durumda önce değişime konu olacak kuru hurmanın kaç ölçek olacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Hadislerden çıkan sonuç, satıcı fazla çıkarsa kendisine ait olacağını ve eksik çıkarsa üstünü tamamlayacağını şart koşsa da koşmasa da belirtilen şekillerde satışın câiz olmadığı yönündedir. Bunların ölçekle satışı câiz görülmediğine göre götürü olarak (tahmin yoluyla) satılması öncelikle câiz olmaz.

Hanefîler, hadislerdeki açıklamalarla sınırlı tutarak müzâbeneyi “aynı ölçüde olmak üzere ağacındaki taze hurmayı kuru hurma ve asmasındaki yaş üzümü kuru üzüm karşılığında satma” şeklinde tarif etmişlerdir. Zeydiyye fakihleri de bu kanaattedir. Mâlikîler ise hadislerde yer almayan bazı hususları ekleyerek müzâbeneyi daha geniş biçimde yorumlamışlardır. İmam Mâlik müzâbeneyi “götürü usulle yapılan değişim” olarak tasvir etmiş ve onu satımdan çok bir tür kumar olarak nitelemiştir (ayrıca bk. CÜZÂF). Bazı Mâlikî fakihleri de satım konusu malın miktarının meçhul olmasına vurgu yapmışlardır. Fukaha -arâyâ satışı dışında- ağacındaki taze hurmanın kuru hurma, asmasındaki yaş üzümün kuru üzüm ve başağındaki hububatın kuru mahsul karşılığında satılmasının haram olduğu noktasında fikir birliği içindedir. Yasağın illeti satım konusu malın miktarının yeterince belirlenmemiş olmasından kaynaklanan garar, ayrıca ribevî mallarda fazlalık şeklinde açıklanmıştır. Dalından koparılmış taze hurmanın böyle bir satışa konu edilmesi müzâbene kapsamında olmayıp başka bir hadisle yasaklanmıştır. Sa‘d b. Ebû Vakkās’ın rivayetine göre Hz. Peygamber, yaş hurmanın kuru hurma karşılığında satımı meselesinde çevresindekilere, “Taze hurma kuruduğunda eksilir mi?” diye sormuş, “evet” cevabını alınca da bu tür satımı yasaklamıştır. Dalından ayrılmış olan taze ürünlerin kurusu karşılığında satımı konusunda ise görüş ayrılığı vardır. Cumhura göre ister eşit ister farklı miktarlarda olsun bu da câiz değildir. Ebû Hanîfe aynı ölçüde olmak kaydıyla böyle bir değişimin câiz olduğuna hükmetmiştir (Sıddîk M. Emîn ed-Darîr, s. 206-216).

Resûl-i Ekrem’in, kendisine intikal eden şikâyetlerin ve hukukî uyuşmazlıkların çoğalması üzerine zarara ve ihtilâfa yol açan akid türlerini yasaklamaya gittiği haberlerine


ihtiyatla yaklaşmak gerekir. Zira ticaret dünyasından gelen bir kişi olarak onun bu durumları bildiğini var saymak ve bu çekişmeler vesilesiyle olması gereken düzenlemeyi yaptığını söylemek daha isabetli görünmektedir. Müzâbene, muhâkale vb. satışların yasaklanmasıyla trampadan paraya dayalı ekonomiye geçişe yönlendirmenin de hedeflendiği söylenebilir; ancak bu hükmün asıl amacının taraflar arasında ihtilâfa yol açabilecek belirsizliklerin giderilmesi ve haksız kazancı önleme olduğu anlaşılmaktadır.

Öte yandan Hz. Peygamber, olgunlaşmış taze hurmaya özenen ve ellerinde mübâdele edecek kuru hurmadan başka malları bulunmayan kimselere 5 veski (1 vesk = yaklaşık 175 kg.) geçmemek şartıyla böyle bir mübâdele yapabileceklerini bildirmiştir. Şekli ve muhtevası dikkate alındığında müzâbene olarak nitelenebilecek olan bu satım türü (ariyye) Hakkındaki hüküm istisnaî olup mahiyetine dair farklı görüşler bulunmaktadır (Zekiyyüddin Şa‘bân, s. 141-142; ayrıca bk. ARÂYÂ).

BİBLİYOGRAFYA:

el-Muvaŧŧaǿ, “BüyûǾ”, 23-25; Buhârî, “BüyûǾ”, 74-75, 82, 83; Müslim, “BüyûǾ”, 81-85; Ebû Dâvûd, “BüyûǾ ve İcârât”, 19-22; Tirmizî, “BüyûǾ”, 14; Nesâî, “BüyûǾ”, 28; Şâfiî, el-Üm, III, 54-56; Müzenî, el-Muħtaśar (nşr. M. Abdülkadir Şâhîn), Beyrut 1419/1998, s. 115-116; Kâsânî, BedâǿiǾ (nşr. Ali M. Muavvaz - Âdil Ahmed Abdülmevcûd), Beyrut 1418/1997, VII, 84; Burhâneddin el-Mergīnânî, el-Hidâye (nşr. M. M. Tâmir - Hâfız Âşûr Hâfız), Kahire 1420/2000, III, 974-975; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, İstanbul 1985, II, 132-137, 180-183; Burhâneddin İbn Müflih, el-MübdiǾ fî şerĥi’l-MuķniǾ (nşr. M. Züheyr eş-Şâvîş), Beyrut 1399-1402/1979-82, IV, 140, 143; Sıddîk M. Emîn ed-Darîr, el-Ġarar ve eŝeruh fi’l-Ǿuķūd fi’l-fıķhi’l-İslâmî: Dirâse muķārene, Kahire 1386/1967, s. 206-216; Zekiyyüddin Şa‘bân, İslâm Hukuk İlminin Esasları (trc. İbrahim Kâfi Dönmez), Ankara 2004, s. 141-142; “BeyǾu’l-müzâbene”, Mv.F, IX, 139-140.

Celâl Yeniçeri