MÜSTAZÎ-BİEMRİLLÂH

(مستضى بأمر الله)

Ebû Muhammed el-Müstazî-Biemrillâh el-Hasen b. el-Müstencid-Billâh Yûsuf b. el-Muktefî-Liemrillâh el-Abbâsî (ö. 575/1180)

Abbâsî halifesi (1170-1180).

23 Şâban 536’da (23 Mart 1142) Halife Müstencid-Billâh’ın Ermeni asıllı bir câriyesinden doğdu ve babasının ölümünden (9 Rebîülâhir 566 / 20 Aralık 1170) sonra nüfuzlu emîrlerden Adudüddin Ebü’l-Ferec ile Kutbüddin Kaymaz tarafından halife ilân edildi.

Adudüddin’i vezirliğe, Kaymaz’ı ordu kumandanlığına tayin eden Müstazî-Biemrillâh iki yıl sonra Kaymaz’ın baskısıyla Adudüddin’i vezirlikten almak zorunda kaldı. Ertesi yıl onu tekrar göreve getirmek isteyince Kaymaz’la arası açıldı ve Kaymaz’ın, kendi yanına sığınan hazine nâzırı İbnü’l-Attâr’ı ele geçirmek için saraya yönelmesi üzerine halife halkı yardıma çağırdı. Bu durum karşısında Kaymaz Bağdat’tan Musul’a doğru kaçtıysa da yolda öldü (570/1175). Kaymaz’ın kaçmasından sonra vezirlik makamına iade edilen Adudüddin


573’te (1178) yılında bir Bâtınî tarafından hac yolunda öldürüldü.

Müstencid-Billâh, Nûreddin Mahmud Zengî’ye Mısır’da Fâtımîler adına okunan hutbeyi Abbâsîler adına çevirmesini isteyen mektuplar yazmıştı. Müstazî de babasının yolunu izleyerek Nûreddin Mahmud’a yeni bir mektup gönderdi (Rebîülâhir 566 / Aralık 1170). Nûreddin, o sırada Fâtımî hâkimiyetine son vermek için çalışan Mısır’daki nâibi Selâhaddîn-i Eyyûbî’den Abbâsî halifesinin isteğini gerçekleştirmesini istedi. Selâhaddin, ilk defa 7 Muharrem 567 (10 Eylül 1171) Cuma günü hutbeyi yalnız bir camide Müstazî-Biemrillâh adına okuttu. Fâtımî Halifesi Âdıd-Lidînillâh üç gün sonra bunu haber almadan vefat etti. Değişikliğin fazla yadırganmaması üzerine bir hafta sonraki cuma gününden itibaren hutbeler bütün Mısır’da Abbâsîler adına okunmaya başlandı. Nûreddin bu durumu Mısır’dan gönderilen çok kıymetli hediyelerle birlikte Halife Müstazî’ye bildirdi ve bu vesileyle ondan Mısır ve Suriye üzerindeki hâkimiyetinin resmen tanınmasını istedi. Durumdan memnun kalan Müstazî onun bu isteğini kabul ederek kendisine hükümdarlık alâmetleri gönderdi; bu gelişmeler Bağdat’ta halk tarafından bayram havası içinde kutlandı. Arkasından, Mısır’a iyice yerleşen Selâhaddîn-i Eyyûbî, Yemen’de Zebîd yöresine hâkim olan ve daha önce Abbâsîler adına okunan hutbeye son veren Abdünnebî’ye karşı ağabeyi Turan Şah’ı yolladı. Turan Şah, Zebîd bölgesini ele geçirip hutbeyi tekrar Halife Müstazî-Biemrillâh adına okutmaya başladı.

Batıda bu gelişmeler olurken doğuda halifenin gönderdiği ordu Hûzistan hâkimi Türkmen asıllı Şemle’nin (Şimle, Şümle) yeğeni İbn Şenkâ yönetimindeki ordusunu mağlûp etti ve esir alınan İbn Şenkâ’nın başı kesilerek Bağdat’a gönderildi (Şâban 569 / Mart 1174); çok geçmeden Şemle de Türkmenler’le yaptığı bir savaşta öldü. Böylece yirmi yıldan fazla bir zamandır devam eden Hûzistan isyanı Müstazî-Biemrillâh döneminde bertaraf edilmiş oldu. Bu dönemde Irak Selçuklu tahtının arkasındaki gerçek gücün sahibi İldenizliler’di ve sonuncu Irak ve Horasan Selçuklu Sultanı II. Tuğrul çocuk yaşta Atabeg Pehlivan tarafından sultan ilân edilmişti (571/1176). Pehlivan, Halife Müstazî’ye başvurarak Tuğrul’un adının Bağdat camilerinde okunmasını istedi. Halife, Irak Selçukluları’nın komşu devletler üzerindeki hâkimiyetini göz önünde tutarak bu isteği kabul etmek zorunda kaldı (Muharrem 573 / Temmuz 1177), ayrıca Sultan Tuğrul’a “Rüknüddevle ve’d-dîn Kasîmü emîri’l-mü’minîn” lakabını verdi.

Müstazî-Biemrillâh 29 Şevval veya 2 Zilkade 575’te (28 veya 30 Mart 1180) vefat etti. Onun halifeliği devrinde Bağdat halkı huzur ve güven içinde yaşadı. Âdil bir halife idi; insanlara iyi davranır, affetmeyi sever ve cezalandırmada aşırı gitmezdi. Cömertliğiyle ünlüydü; bol ihsanda bulunurdu. Birçok örfî vergiyi kaldırmış, daha önce haksız yere alınan pek çok malı sahiplerine geri vermiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Cevzî, el-Muntažam (Atâ), XVIII, 191-254; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, XI, 239, 361, 364, 369, 371, 375, 388, 433, 447, 459; İbnü’t-Tıktakā, el-Faħrî, s. 264, 316, 318-321; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XXI, 68-72; Kütübî, Fevâtü’l-Vefeyât, I, 370-372; İbn Kesîr, el-Bidâye, XII, 262-263; Süyûtî, Târîħu’l-ħulefâǿ (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1371/1952, s. 444-448; N. Elisséeff, Nūr ad-Dīn, Damas 1967, I, 26; II, 667, 669, 676; III, 815-816, 818-819; A. Hartman, an-Nāsir li-Dīn Allāh: 1180-1225, Berlin-New York 1975, bk. İndeks; Ramazan Şeşen, Salâhaddin Eyyûbî ve Devlet, İstanbul 1987, s. 57-59; Bahattin Kök, Nureddin Mahmud Bin Zengî ve İslâm Kurumları Tarihindeki Yeri, İstanbul 1992, s. 50-54; Eric J. Hanne, The Caliphate Revisited: The Abbasids of 11th and 12th Century Baghdad (doktora tezi, 1998), The University of Michigan, s. 362-399; K. V. Zetterstéen, “Müstazî”, İA, VIII, 832-833.

Ali Aktan