MÜSTAHREC

(المستخرج)

Bir hadis kitabındaki rivayetleri daha farklı isnadlarla toplayan hadis kitabı türü.

Sözlükte “çıkarmak” anlamına gelen istihrâc kelimesi, terim olarak “bir hadis kitabındaki bütün rivayetleri bir müellifin kendisine ulaşan başka senedlerle rivayet etmesi” demektir. Bu hadislerin toplandığı kitaba müstahrec, bu işi yapan müellife de müstahric denmektedir. Bu tür eserlerde müstahricin isnadının, istihracını yaptığı kitabın müellifinin verdiği senedlerle ya o kitabın müellifinin hocasında veya daha önceki bir râvide birleşmesi şartı aranmaktadır. Böylece hadisin daha başka isnadlarla da geldiği ve dolayısıyla güvenilir bir rivayet olduğu ispat edilmiş olur. Müstahreci yapılan kitabın müellifine zaman bakımından yakın bir râvi varken daha uzaktakine gidilmemelidir. Ancak âlî bir senedi veya metinde önemli bir ilâveyi elde etmek için daha uzak bir râviye de isnat edilebilir. Müstahric, şayet kendi senedleriyle asıl musannifin hocasında birleşirse buna “muvâfakat” adı verilir; çünkü bu hadisin rivayetinde müstahric asıl musannife muvafakat etmiş olmaktadır. Eğer musannifin hocasının hocasında veya daha yukarılarda birleşirse buna da “âlî muvâfakat” denir. Müstahric istenen senedi bulamadığı takdirde bazı hadislerin senedlerini zikretmeyebilir.

Asıl müellifin rivayet ettiği hadislerin lafızlarıyla müstahricin rivayet ettiği hadislerin lafızlarında ve mânasında mutlak uygunluk şart değildir; esasen bu çok defa mümkün olmaz. Zira her râvi hadisi kendi şeyhinden duyduğu lafızlarla naklettiği için bunun farklılık arzetmesi tabiidir. Bu durumda müstahric tarafından rivayet edilen hadislerin lafızlarında biraz fazla, mânalarında ise daha az farklılık görülebilir. Nitekim Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī ve Ferrâ el-Begavî eserlerinde rivayet ettikleri bir hadis için lafzen aynı olmadığı, hatta mânada farklılık bulunduğu halde, “Bunu Buhârî ve Müslim tahrîc etti” demişlerdir.

Müstahric, tahrîcini yaptığı kitapta bulunmayan bazı zâit lafızları kaydettiği gibi asıl kitaptaki hadisleri teyit etmek için orada olmayan rivayetleri de tahrîc edebilir. Önemli olan husus, bu rivayetlerin sıhhatine dair yeterli araştırma yapılması ve bu konuda hüküm verilirken müstahrecdeki hadislerin müstakil olarak ele alınıp değerlendirilmesidir. Yapılan müstahrec Śaĥîĥ-i Buħârî ve Śaĥîĥ-i Müslim gibi eserler üzerinde olsa bile müstahricin rivayet ettiği hadislerin sened ve metin açısından incelenmesi gerekir. Çünkü onun rivayetleri aynı sağlamlıkta olmayabilir.

Müstahrecdeki rivayet müstakil bir hadis olmayıp asıl kitaptaki bir rivayetin metnine ziyade bir lafız getirmişse veya lafızları farklı olmakla beraber mânen aynı ise bunun da incelenmesi gerekir. Bu durumda asıl müellifin isnadı ile müstahricin isnadının nerede birleştiğine bakılır; birleştikleri yerden itibaren müstahrice kadar olan râvilerin durumu ele alınır. Ayrıca metne de bakılır ve çıkan neticeye göre söz konusu ziyade lafzın veya mânevî rivayetin sahih, hasen yahut zayıf olduğuna hükmedilir. Müstahrecde rivayet edilen hadislerin, müstedrekler gibi asıl müellifin hadis kabul şartlarına uygun olması konusu ihtilâflı bir meseledir. Bazı âlimler, müstahrecdeki rivayetlerin senedinin de sahih olmasını şart koşarken çoğunluk müstahrecin müstakil bir çalışma sayıldığını dikkate alarak bunu gerekli görmez.

Bu tür çalışmaların büyük çoğunluğu IV ve V. (X-XI.) yüzyıllarda yapılmış olup bu eserlerin hadis açısından sağladığı faydalar şöylece özetlenebilir: 1. Müstahrec çalışmaları âlî isnadın elde edilmesine imkân verebilir. 2. Hadislerin rivayet zincirleri çoğalacağından rivayete olan güven artar. Bu da özellikle hadislerin teâruzu halinde tercih imkânı verir. 3. Asıl müellifin ihtisar, ihmal vb. sebeplerle almadığı birçok sahih rivayeti müstahric derleyeceği için metinlerde müphem veya eksik kalmış faydalı ve sahih ibareler bu yolla elde edilebilir. Çünkü müstahric, asıl müellifin rivayet ettiği lafızlara değil kendi hocalarından dinlediği rivayetin lafızlarına bağlı kaldığından bu lafızların asıl müellifin lafızlarından farklı olması mümkündür. 4. Asıl müellif, ileri yaşta hâfızası bozulmuş olan bir râviden aldığı bir hadisi hâfızası bozulmadan önce mi yoksa sonra mı aldığını belirtmemiş olabilir. Müstahric ise bunu bir şekilde ifade eder. 5. Asıl eserde sika olan bir müdellisten an‘ane yoluyla rivayet edilen bir hadisi müstahric semâ kaydı ile rivayet ederek tedlîs şüphesini ortadan kaldırabilir. 6. Asıl eserde hadislerin senedinde râviyi tanımaya imkân vermeyen bazı müphem ifadeleri müstahric açıklayarak râvilerin kim olduğunu belirtir. 7. Asıl eserde hadis metninin içine müdrec bir ifadenin karışması ve bunun müdrec olduğunun açıkça belirtilmemesi halinde müstahric buna açıklık getirir. 8. Asıl eserde merfû bir rivayetin mevkuf olarak veya mevkufa benzer bir tarzda rivayet edilmesi halinde müstahrecde bu karışıklık giderilir. 9. Śaĥîĥ-i Müslim’de çokça görüldüğü gibi hadisin metni tam olarak verilmeden “mislühû, nahvehû, ma‘nâhu” gibi ifadelerle daha önce geçen bir rivayete gönderme yapılabilir ve bunlar arasında bir fazlalık veya eksiklik bulunabilir. Müstahric, bu rivayetleri tam olarak zikretmek suretiyle hem lafızları aynen korumuş hem doğabilecek tereddütleri önlemiş olur. 10. Asıl eserde herhangi bir illetle rivayet edilen hadis, müstahrecde bu illetten kurtarılabildiği gibi asıl eserde mürsel olarak yahut vicâde veya kitâbet yoluyla rivayet edilen hadis müstahrecde mevsul olarak yer alabilir. 11. Asıl eserde geçen bazı lafızların râvilerden hangisine ait olduğu açık değilse müstahric bunu açıklayabilir. 12. Asıl eserde dil kurallarına uymadığı için metnin anlaşılmasını zorlaştıran bir ifade bulunabilir; müstahric bulduğu diğer rivayetlerde bu ifadenin doğrusunu tesbit eder.

Müstahrec çalışmaları çeşitli kitaplar üzerine yapılmış olmakla birlikte bunlar daha çok Buhârî ve Müslim’in Śaĥîĥ’leri etrafında gerçekleştirilmiştir. Sadece Buhârî’nin Śaĥîĥ’i üzerine müstahrec kaleme alan müellifler arasında Ebü’l-Abbas Muhammed b. Ahmed b. Hamdân el-Hîrî en-Nîsâbûrî, İbn Hayyûye diye bilinen Ebû Muhammed Abdüssamed b. Muhammed el-Buhârî, İsmâilî, Gıtrîfî, İbn Merdûye, Bâtırkānî ve Sîdî Muhammed zikredilebilir. Yalnız Müslim’in Śaĥîĥ’i üzerine müstahrec yazanlardan Ahmed b. Seleme, İbnü’s-Sindî diye bilinen Ebû Bekir Muhammed b. Muhammed b. Recâ en-Nîsâbûrî el-İsferâyînî,


Ebû Ca‘fer el-Hîrî, Muhammed b. İshak es-Serrâc ve Ebû Avâne el-İsferâyînî (Müsnedü Ebî ǾAvâne, I-V, nşr. Eymen b. Ârif ed-Dımaşkī, Beyrut 1419/1998), Ebû İmrân Mûsâ b. Abbas el-Cüveynî, Ahmed b. Muhammed et-Tûsî el-Belâzürî, Kāsım b. Asbağ, Ebü’n-Nadr et-Tûsî, Ebü’l-Velîd el-Ümevî, İbnü’l-Hîrî diye bilinen Ebû Saîd Ahmed b. Muhammed en-Nîsâbûrî, İbnü’ş-Şarkī diye anılan Ebû Hâmid Ahmed b. Muhammed el-Herevî, Ebû Abdullah Hüseyin b. Ahmed eş-Şemmâhî el-Herevî ve Ebû Nuaym el-İsfahânî (el-Müsnedü’l-müstaħrec Ǿalâ Śaĥîĥi’l-İmâm Müslim, nşr. Muhammed Hasan Muhammed, I-IV, Beyrut 1417/1996) anılabilir. Hem Śaĥîĥ-i Buħârî hem Śaĥîĥ-i Müslim’le ilgili olarak İbnü’l-Ahrem (müttefekun aleyh hadisler üzerine), Ebû Ali el-Mâsercisî, Hâkim el-Kebîr, el-Müttefiķu’l-kebîr adını taşıdığı ve toplam 25.480 tariki ihtiva ettiği söylenen eseriyle (İbn Hacer el-Askalânî, I, 297) Cevzakī, Hâkim en-Nîsâbûrî, Berkānî, İbn Mencûye, Ebû Zer el-Herevî, Ebû Nuaym el-İsfahânî, Ebû Zekeriyyâ İbn Mende ve el-Miśbâĥ fî Ǿuyûni’l-eĥâdîŝi’ś-śıĥâĥ adlı eseriyle Cemmâîlî müstahrec çalışmaları yapmıştır.

Bunlardan başka Tirmizî ve Ebû Dâvûd’un es-Sünen’lerine dair müstahrecler yapılmıştır. Tirmizî’nin es-Sünen’i üzerine müstahrec yazanlardan Hâkim el-Kebîr, İbn Mencûye ve Ebû Ali Hasan b. Ali b. Nasr et-Tûsî anılabilir. Ebû Ali’nin kaleme aldığı müstahrec, Muħtaśarü’l-aĥkâm (Müstaħrecü’ŧ-Ŧûsî Ǿalâ CâmiǾi’t-Tirmiźî) adıyla yayımlanmıştır (nşr. Enîs b. Ahmed b. Tâhir el-Endûnîsî, I-IV, Medine 1415). Ebû Dâvûd’un es-Sünen’i üzerine müstahrec yazanlardan İbn Mencûye, İbn Eymen diye bilinen Muhammed b. Abdülmelik b. Eymen ve Kāsım b. Asbağ (eseri için bk. DİA, XXIV, 541) zikredilebilir.

Müstahrec çalışmaları adı geçen hadis kitaplarıyla sınırlı kalmamış, İbn Huzeyme’nin Kitâbü’t-Tevĥîd’i Hakkında Ebû Nuaym el-İsfahânî tarafından bir müstahrec yapılmış, Hâkim en-Nîsâbûrî’nin el-Müstedrek’i üzerine Zeynüddin el-Irâkī bir müstahrec yazmaya başlamakla beraber bitirememiş (a.g.e., XIX, 121), Ebü’l-Kāsım İbn Mende çeşitli kitaplardan çıkardığı hadisler için el-Müstaħrec min kütübi’n-nâs li’t-teźkire ve’l-müsteŧraf min aĥvâli’n-nâs li’l-maǾrife’yi hazırlamıştır (a.g.e., XX, 181).

BİBLİYOGRAFYA:

Ebû Ali Hasan b. Ali et-Tûsî, Müstaħrecü’ŧ-Ŧûsî Ǿalâ CâmiǾi’t-Tirmiźî (nşr. Enîs b. Ahmed), Medine 1415, neşredenin girişi, I, 65-128; Hâkim en-Nîsâbûrî, Tesmiyetü men aħracehümü’l-Buħârî ve Müslim (nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût), Beyrut 1987, s. 13-16; İbnü’s-Salâh, ǾUlûmü’l-ĥadîŝ (nşr. Nûreddin Itr), Medine, ts., s. 19-20; Burhâneddin el-Ebnâsî, eş-Şeźe’l-feyyâĥ min ǾUlûmi İbni’ś-Śalâĥ (nşr. Ebû Abdullah M. Ali Semek), Beyrut 1418/1998, s. 40-41; İbnü’l-Irâkī, el-Beyân ve’t-tavżîĥ (nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût), Beyrut 1990, neşredenin girişi, s. 15-16; İbn Hacer el-Askalânî, en-Nüket Ǿalâ kitâbi İbni’ś-Śalâĥ (nşr. Rebî‘ b. Hâdî Umeyr), Riyad 1417, I, 291-323; Şemseddin es-Sehâvî, Fetĥu’l-muġīŝ (nşr. Ali Hüseyin Ali), Beyrut 1412/1992, I, 44-48; Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf), Kahire 1385/1966, I, 112-116; Zekeriyyâ el-Ensârî, Fetĥu’l-bâķī Ǿalâ Elfiyyeti’l-ǾIrâķī (nşr. Muhammed b. Hüseyin el-Irâkī el-Hüseynî), Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), I, 56-63; Emîr es-San‘ânî, Tavżîĥu’l-efkâr (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Medine, ts. (el-Mektebetü’s-selefiyye), s. 69-85; Abdülazîz ed-Dihlevî, Bustânü’l-Muhaddisîn (trc. Ali Osman Koçkuzu), Ankara 1986, s. 90-91; Kettânî, er-Risâletü’l-müsteŧrafe, s. 26-32; Tecrid Tercemesi, Mukaddime, I, 227-231; Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1980, s. 320-323; Halîl İbrâhim Molla Hâtır, Mekânetü’ś-Śaĥîĥayn, Kahire 1981, s. 167-170; Mahmûd Ebû Reyye, Eđvâǿ Ǿale’s-sünneti’l-Muĥammediyye, Kahire, ts., s. 294-296; Şerefeddin Ali Râcihî, Muśŧalaĥu’l-ĥadîŝ ve eŝerühû Ǿale’d-dersi’l-luġavî Ǿinde’l-ǾArab, Beyrut 1983, s. 270-274; Mübârekfûrî, Muķaddimetü Tuĥfeti’l-aĥveźî (nşr. Abdurrahman M. Osman), Kahire 1412/1992, s. 67-70; Tâhir el-Cezâirî, Tevcîhü’n-nažar (nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Beyrut 1416/1995, I, 346-353; Muhammed b. Matar ez-Zehrânî, Tedvînü’s-sünne, Riyad 1417/1996, s. 177-180.

S. Kemal Sandıkçı