MUSTAFA PAŞA, Bozoklu

(ö. 1110/1698)

Osmanlı vezîriâzamı.

Bozok / Yozgat yöresinden olduğu için kaynaklarda Bozoklu diye anılır. Ayrıca Bıyıklı, Küçük Sipahi lakapları da kullanılır. Babasının adı Derviş Mehmed’dir. Usta bir binici olarak bölgede görev yapan paşaların dikkatini çekti ve onların hizmetine girdi. Daha o dönemde bu mahareti sebebiyle Küçük Sipahi diye anılmaya başlandı. IV. Mehmed zamanında Cündî olarak kazandığı şöhretten dolayı Enderun’a alındı ve Has Oda’da hizmet gördü. Ardından silâhdarlığa getirildi (Anonim Osmanlı Tarihi, s. 53). Uzun süre silâhdarlık yaptıktan sonra yedinci vezirlik pâyesiyle kaptan-ı deryâ oldu (23 Zilhicce 1091 / 14 Ocak 1681).

Kaptan-ı deryâlığı sırasında Fransa ile kriz yaşandı. Sakız Limanı’nda demirli bulunan dokuz adet Trablus kalyonunun peşine düşen Fransız donanması bunları topa tuttu. Bu sırada şehirde büyük hasar olduğu gibi halktan 110 kişi öldü. Donanmasıyla Sakız’a gelen Mustafa Paşa Fransız gemilerine el koydu. Fransız hükümeti, elçisi vasıtasıyla Osmanlı hükümetine çeşitli hediyelerle kralın özür mektubunu sunduktan başka adada meydana gelen ölüm ve tahribatın karşılığı olarak tazminat ödemeyi kabul etti. Mustafa Paşa zararın tazmini için beş ay kadar adada kaldı ve Fransız donanmasını rehin tuttu. Daha sonra İstanbul’a döndü. Ardından Venedik’e karşı düşünülen sefer için yapılan hazırlıklara nezaret etti, Tersâne-i Âmire’de dördü üç ambarlı olmak üzere on kalyonun inşası için padişahtan izin alındı.

1 Muharrem 1095’te (20 Aralık 1683) azledildi ve Kamaniçe eyaleti valiliğine gönderildi. 1096’da (1685) Özi valiliği ve Lehistan cephesi serdarlığına getirildi. Bunun için Babadağı’ndaki ordunun başına geçti. Kamaniçe’yi muhasara eden Leh kuvvetlerini (Ramazan 1098 / Ağustos 1687) Kırım hanının da yardımıyla geri çekilmeye mecbur etti. Bu arada IV. Mehmed’in hal‘i ve yerine II. Süleyman’ın geçişi sırasındaki olaylar sebebiyle askerle ihtilâfa düşen Siyavuş Paşa’nın yerine sadâret makamı için düşünüldüyse de daha sonra bundan vazgeçildi. Rebîülevvel 1101’de (Ocak 1690) altı yıldır görev yaptığı Özi valiliğinden alınıp Şam vilâyetine gönderildi. Bir yıl sonra Trablusşam’a gitti. Buradan Edirne’ye çağrılıp Ramazan 1103’te


(Haziran 1692) sadâret kaymakamlığına tayin edildi. Hacı Ali Paşa’nın yerine 20 Receb 1104’te (27 Mart 1693) sadârete getirildi. Mustafa Paşa bu görevi almakta önce tereddüt göstermiş, ancak padişahın ısrarı üzerine kabul etmiştir. O sırada Avusturya kuvvetlerinin Erdel üzerinden Eflak ve Boğdan’ı istilâya hazırlandığı haberleri Kırım Hanı Selim Giray’dan gelen mektupla teyit edilince Mustafa Paşa sefer hazırlıklarına başladı. 2 Zilkade 1104’te (5 Temmuz 1693) Edirne’den hareket etti. Bu arada Kırım Hanı Selim Giray ile Orta-Macar Kralı İmre Thököly de orduya katıldı. Avusturya kuvvetlerinin Belgrad’a ilerlediği haberi üzerine ordu Belgrad’a yöneldi. İki ateş arasında kalan Avusturya ordusu kumandanı Duc de Croy kuşatmayı kaldırıp geri çekildi (Muharrem 1105 / Eylül 1693). Mustafa Paşa, Belgrad Kalesi’ni tamir ve tahkim ettirdi. Avusturyalılar’ın kale etrafında kazdığı hendekleri doldurtarak tabyaları yıktırdı. Rebîülevvel ayı başlarında Belgrad’dan ayrılıp 16. günü Sofya’ya geldiğinde sipahi ve silâhdarların mevâciblerini dağıttırdı, 7 Rebîülâhir’de (6 Aralık) Edirne’ye ulaştı.

Mustafa Paşa devlet işleri arasında fırsat buldukça ava gitmeyi âdet haline getirmişti. Sadrazamdan hoşlanmayanlar onun bu zaafını II. Ahmed’e bildirdiler. Aleyhinde olanların başında Dârüssaâde ağası Nezir Ağa bulunuyordu. Mustafa Paşa da onu saraydan uzaklaştırmak için çalışıyordu. Ancak padişahın Edirne civarında yaptığı bir gezide onu cirit oynarken görmesi azline sebep oldu (17 Receb 1105/14 Mart 1694). Anonim Osmanlı Tarihi’nde (s. 52) padişahın tebdil gezerken rastladığı Anadolu’dan gelen bir şahsın ona İstanbul’un halinin perişan olduğunu, idarecilerin hiçbir iş görmediğini, buna cirit oynamakla meşgul vezîriâzamın da dahil olduğunu söylemesi üzerine II. Ahmed’in Mustafa Paşa’yı azlettiği belirtilir. Mustafa Paşa azlinden sonra bir süre sarayda “kapı ortası”nda mahpus tutuldu. Ardından yeni vezîriâzam Sürmeli Ali Paşa’nın ricasıyla affedildi ve Trablusşam eyaletine ikinci defa vali tayin olundu. Yeni görevi için yola çıkmışken, “Nevrûziyye pîşkeşi” için hazırladığı para ve atları teslim etmediği gerekçesiyle ihbarda bulunulması üzerine geri çağrıldı; yanında bulunan 217 kese akçeye el konulduktan sonra gitmesine izin verildi.

Bozoklu Mustafa Paşa, 8 Safer 1109’da (26 Ağustos 1697) kapı halkı ve 300 Şam sipahisiyle II. Mustafa’nın Zenta seferi için orduya katıldı. Sadrazam Elmas Mehmed Paşa’nın muhalefetine rağmen divandan, Tisa suyu üzerinde köprü kurarak karşı tarafa geçme kararı çıktı. Askerin önemli bir kısmı suyu geçince Avusturya ordusu başkumandanı Prens Eugen’in âni taarruzu ile diğer tarafta kalan askerler mağlûp oldu. Mustafa Paşa geçen askerin düzenini sağladı. Elmas Mehmed Paşa’nın askerler tarafından öldürülmesinin ardından sadrazamlığa getirilen Amcazâde Hüseyin Paşa’nın orduya gelişine kadar sadâret kaymakamlığı ile görevlendirildi. Cemâziyelâhir 1109’da (Aralık 1697) Boğazhisar muhafızlığına tayin edildi. 29 Ramazan 1109’da (10 Nisan 1698) sadrazamın arzusuyla ikinci vezirlik pâyesi verilerek yeniden sadâret kaymakamlığına getirildi. Bu görevini sürdürürken damla hastalığı yüzünden iş yapamaz hale geldi ve 13 Cemâziyelâhir 1110’da (17 Aralık 1698) vefat etti. Edirne’de Üç Şerefeli Cami hazîresine defnedildi.

Mustafa Paşa’nın şairliği vardır. Kaynaklar onu hak ve hukuka riayet eden, edepli, hizmetkârlarına karşı daima iyi muamelede bulunan, devlet işlerini bilmekle beraber “umûr-ı hâriciyye”si zayıf bir devlet adamı olarak tavsif eder. Ayrıca cömert olduğu, 1692’de Belgrad Seferi’ne giden orduya masraflarını kendisinin karşıladığı 500 süvari ve 200 piyade yazdığı belirtilir. Belgrad’ın kurtarılmasından sonra kale dışında tahribe uğramış bir camiyi tamir ettirdiği bilinmektedir. Oğlu Hüseyin Bey Tersane emini olmuştur.

BİBLİYOGRAFYA:

Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Zübde-i Vekāyiât (haz. Abdülkadir Özcan), Ankara 1995, s. 117, 200, 428, 440-451, 467, 476-480, 519, 640-641, 652; Anonim Osmanlı Tarihi: 1099-1116/1688-1704 (haz. Abdülkadir Özcan), Ankara 2000, s. 43, 47-49, 52-53, 55; Silâhdar, Târih, I, 736, 748-749, 762; II, 122, 292, 331, 363, 378, 487, 694-740; a.mlf., Nusretnâme, Tahlil ve Metin: 1106-1113/1695-1721 (haz. Mehmet Topal, doktora tezi, 2001), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 216, 304-306, 318, 323-325, 356, 367, 377, 380-382; Hadîkatü’l-vüzerâ, s. 120-121; Râşid, Târih, I, 368, 370, 470; II, 194, 208, 211, 218-222, 230, 232, 237, 238, 240, 245-250, 446; Ayvansarâyî, Vefeyât-ı Selâtîn, s. 99; Sefînetü’l-vüzerâ, s. 39-40; Râmizpaşazâde Mehmed İzzet, Harîta-i Kapûdânân-ı Deryâ, İstanbul 1285, s. 71-72; Uzunçarşılı, Merkez-Bahriye, s. 101, 116, 161, 175; a.mlf., Osmanlı Tarihi, III, 475, 476, 504, 538, 552, 554; III/2, s. 427, 439, 440, 441, 443, 445; Danişmend, Kronoloji, III, 450, 463, 474-476; Mehmet İnbaşı, Ukrayna’da Osmanlılar: Kamaniçe Seferi ve Organizasyonu (1672), İstanbul 2004, s. 202; R. Mantran, “Aĥmad II”, EI² (İng.), I, 268; “Mustafa Paşa (Bozoklu, Bıyıklı)”, TA, XXIV, 499.

Mücteba İlgürel