MÜSNED

(المسند)

Hadislerin adlarına göre tasnif edildiği kitap türü.

Sözlükte “dayanmak, yaslanmak” anlamındaki sünûd kökünün “if‘âl” kalıbından türeyen müsned kelimesi “muttasıl bir senedle Hz. Peygamber’e ulaşan hadis” mânasına gelir. En yaygın kullanımdan başlamak üzere hadis edebiyatında müsned, “her bir sahâbînin ya da sonraki bir şahsın rivayet ettiği hadisleri sıhhat derecesine veya konularına bakılmaksızın onların adı altında bir araya getiren kitap” anlamında “ale’r-ricâl” tasnif sisteminin bir türüdür. Ayrıca bir muhaddis, fakih veya âlimin senedinde yer aldığı hadislerin o kişiye nisbetle alfabetik tertibe göre sıralanmasıyla meydana gelen kitaplara müsned denmiş, ilk telif edildiğinde içindeki hadisler senedsiz olduğu halde sonradan metinleri senedli hale getirilen eserler için de bu ad kullanılmış, bir hadis râvisinin rivayet ettiği hadislerin onun adına senedli olarak toplanmasıyla meydana getirilen eserler de bu tanıma dahil edilmiştir. Hadisleri senedleriyle birlikte ihtiva eden kitaplara müsned dendiği de görülmektedir.

Müsned tertip eden kimse, kendisine ulaşan genellikle merfû hadisleri sahâbîlerin İslâm’a giriş sırasına, neseplerinin Hz. Peygamber’e yakınlığına, kabile adlarına veya dindeki önceliklerine göre sıralar. Yaygın olan bu usule göre sahâbî müsnedleri aşere-i mübeşşere ile başlar, Ehl-i Bedir’in önde gelenleriyle devam eder. Bazı müsnedlerde ise sahâbîlerin rivayetleri alfabetik olarak sıralanır. Buna göre eser Hz. Ebû Bekir, Übey b. Kâ‘b ve Enes b. Mâlik’in rivayetleriyle başlar. Müsned, sahâbîlerin İslâm’a giriş sırasına göre tertip edilecekse aşere-i mübeşşere, Hulefâ-yi Râşidîn, Ehl-i Bedir ve Hudeybiye, Mekke’nin fethinden önceki müslümanlar, ümmehâtü’l-mü’minîn ve diğer hanım sahâbîler şeklinde sıralanır. Kabile ve nesebe göre tertip edilecekse önce Hz. Ali, Hasan ve Hüseyin’den başlanarak Hâşimoğulları’na, ardından nesep itibariyle Resûl-i Ekrem’e yakınlığı bulunan kabilelere yer verilir. Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde kısmen karma bir yöntem izlenmiş olup Taberânî’nin Müsnedü’ş-Şâmiyyîn’inde olduğu gibi sahâbe isimlerinin alfabetik tertibe göre sıralandığı eserler daha kullanışlıdır.

Müsnedlerde ilk râvi çok defa sahâbî olmakla birlikte hadisin mürsel olması


durumunda tâbiî de olabilir. Bu eserlerde hadisin ilk râvisi vasıtasıyla Hz. Peygamber’den musannife kadar ulaşan hadisleri genellikle sahihlik veya zayıflıklarına bakılmaksızın senedleriyle birlikte kaydetmek esas olduğu için bunların sıhhat derecesi de farklıdır. Hadislerin sened ve metnine vâkıf olmayanların müsned türü eserlerden yararlanması hayli güçtür. Modern arama yöntemlerinin kullanılmaması durumunda sahâbî râvisi bilinmeyen bir hadisin bulunması ise neredeyse imkânsızdır. Müsnedler pek çok hadisi çeşitli tariklerden gelen çok sayıda rivayetiyle ihtiva etmesinden dolayı, özellikle hadislerden hüküm çıkarma çalışmaları sırasında mütâbi‘ ve şâhid olarak başvuracak ve hadis Hakkında derinlemesine araştırma yapacak kişiler için en önemli kaynaklardır.

İsnadında belirli bir muhaddis, fakih veya âlimin yer aldığı hadislerin ona nisbetle müsned tertibine konması daha çok itikadî veya amelî mezhep imamlarıyla ilgili çalışmalarda görülmektedir. Abdülazîz b. İshak b. Ca‘fer el-Bâğdâdî’nin düzenlediği Müsnedü’l-İmâm Zeyd (Beyrut 1966; nşr. Abdülazîz el-Bağdâdî, Beyrut 1403/1983) Ehl-i beyt rivayetlerine önem verenlerce tertip edilmiştir. Ebû Hanîfe’ye ait on beş müsnedi bir araya getiren, Muhammed b. Mahmûd el-Hârizmî’nin CâmiǾu mesânîdi’l-İmâm AǾžam Ebî Ĥanîfe (Haydarâbâd-Dekken 1332), Ebü’l-Kāsım Abdurrahman b. Abdullah b. Muhammed el-Cevherî’nin Müsnedü’l-Muvaŧŧaǿ (nşr. Lutfî b. Muhammed Sagīr - Tâhâ b. Ali Bû Sarîh, Beyrut 1997), Süyûtî’nin Müsnedü Fâŧımati’z-Zehrâ (Beyrut 1413/1993), Ebû Abdullah İbn Mende’nin Müsnedü İbrâhîm b. Edhem ez-Zâhid (nşr. Mecdî Fethî es-Seyyid İbrâhim, Kahire 1408/1988) ve İbnü’l-Bâgandî’nin Müsnedü emîri’l-müǿminîn ǾÖmer b. AbdilǾazîz (nşr. Muhammed Avvâme, Halep 1397) adlı çalışmaları bu türün örnekleridir. İlk defa senedsiz olarak düzenlenen, sonradan ya musannifi veya bir başkası tarafından senedleri bulunarak kaydedilen eserler arasında Kudâî’nin Müsnedü’ş-Şihâb’ı ile (bk. ŞİHÂBÜ’l-AHBÂR) Şehredâr b. Şîrûye ed-Deylemî’nin Müsnedü’l-Firdevs’i (bk. FİRDEVSÜ’l-AHBÂR) sayılabilir.

Metinlerin senedleriyle birlikte zikredildiğini ifade etmek için adında müsned kelimesinin geçtiği kitaplara örnek olarak Buhârî’nin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’i (el-CâmiǾu’l-müsnedü’ś-śaĥîĥu’l-muħtaśar) ve Dârimî’nin es-Sünen’i (el-Müsnedü’l-câmiǾ) gösterilebilir. Adlarında müsned kelimesi geçmese de Kütüb-i Sitte ile erken dönemde tasnif edilen aynı özellikteki kitaplar da bu tanıma dahildir. Bir sahâbînin veya bir grup sahâbînin rivayetlerini derlemek maksadıyla da müsnedler tasnif edilmiştir. Ebû Ali ez-Za‘ferânî, Bilâl-i Habeşî’nin merfû olarak rivayet ettiği bazı hadisleri Müsnedü Bilâl adıyla bir araya getirmiş (MecmûǾatü’l-buĥûŝi’l-İslâmiyye, XIV, 227-243), Ebû Meryem Mecdî Fethî İbrâhim de bunu Müsnedü Bilâl b. Rebâĥ el-Müǿeźźin ismiyle yayımlamıştır (Tanta 1989). İbn Şeybe’nin Müsnedü emîri’l-müǿminîn ǾÖmer b. el-Ħaŧŧâb’ı (nşr. Sâmî Haddâd, Beyrut 1940; nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût, Beyrut 1405/1985), İbn Sâid el-Hâşimî’nin Müsnedü ǾAbdillâh b. Ebî Evfâ’sı (Riyad 1408/1988), Neccâd’ın Müsnedü ǾÖmer b. el-Ħaŧŧâb’ı (nşr. Mahfûzurrahman Zeynullah, Medine 1415/1995), Ahmed b. İbrâhim ed-Devrakī’nin Müsnedü SaǾd b. Ebî Vaķķāś’ı (nşr. Âmir Hasan Sabrî, Beyrut 1407/1987), Katîî’nin Müsnedü’l-Ǿaşere’si, Da‘lec b. Ahmed’in Müsnedü’l-muķıllîn’i (el-Münteķā min Müsnedi’l-muķıllîn [nşr. Abdullah b. Yûsuf el-Cüdey‘, Dârü’l-Aksâ 1985]), Süyûtî’nin Müsnedü Ebî Bekr eś-śıddîķ rađıyallāhu Ǿanh’ı (nşr. Muhtâr Ahmed Nedvî, Bombay 1981) ve Müsnedü’ś-śaĥâbeti’lleźîne mâtû fî zemeni’n-nebî ile Müsnedü’ś-śaĥâbeti’lleźîne nezelû Mıśr gibi eserleri böyledir.

Müsnedlerden faydalanma kolaylığı sağlamak düşüncesiyle çeşitli çalışmalar yapılmış olup her bir sahâbînin müsnedindeki hadisleri fıkıh bablarına göre sıralama usulü bunların en çok bilinenidir. Müsnedlerin en hacimlisi kabul edilen, Bakī b. Mahled’in 1300’den fazla sahâbînin rivayetini bir araya getiren Müsned’inde her sahâbînin hadisleri fıkıh bablarına göre sıralandığı için eser el-Muśannef diye de anılmıştır. İbn Huzeyme’nin hadisleri bablara göre sıraladığı eś-Śaĥîĥ’inde (Muħtaśarü’l-muħtaśar mine’l-müsned) ve Ebû Ali el-Mâsercisî’nin kendi zamanına kadar derlenmemiş boyutta ve kendi hattıyla 1300 cüzden oluşan el-Müsnedü’l-kebîr’inde ise hadislerin metinleri, çeşitli tarikleri, mütâbi‘ ve şâhidleri fıkıh bablarına göre zikredilmiştir. Zeyd b. Ali’nin el-MecmûǾ adlı müsnedi fıkıh konularına göre sıralanmıştır. Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr’in Müsnedü’l-Fârûķ emîri’l-müǾminîn Ebî Ĥafś ǾÖmer b. el-Ħaŧŧâb ve aķvâlühû Ǿalâ ebvâbi’l-Ǿilm’i (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, I-II, Mansûre 1412/1992) ve Muhammed b. İshak es-Serrâc’ın tamamlanmadığı söylenen müsnedi de aynı özelliğe sahiptir. İbn Şeybe bitiremediği el-Müsnedü’l-kebîrü’l-muǾallel’inde aşere-i mübeşşere, İbn Mes‘ûd, Ammâr b. Yâsir, Abbas b. Abdülmuttalib ve bazı mevâlînin müsnedlerini toplamış, bunları rivayet eden sahâbenin biyografisini vermiş, hadisleri hüküm ve illetleriyle birlikte kaydetmiştir (Beyrut 1359). Çeşitli mezhep imamlarına nisbet edilen müsnedlerin tertibi de böyledir.

Hadislere kolayca ulaşmak için sahâbî râvileri veya hadis metinlerini alfabetik sıralayan çalışmalar da yapılmıştır. İbn Cümey‘ el-Gassânî’nin, hocalarının adlarını alfabetik sıraladığı MuǾcemü İbn CümeyǾ (Müsnedü İbn CümeyǾ, MuǾcemü’ş-şüyûħ) adlı eserinin sağladığı kolaylık sebebiyle daha önceleri tasnif edilen bazı müsnedler yeniden alfabetik sisteme göre düzenlenmiş olup bu türün en önemli örneği Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr’in sahâbî adlarını alfabetik olarak sıraladığı CâmiǾu’l-mesânîd ve’s-sünen adlı eseridir (nşr. Abdülmelik b. Abdullah b. Dehîş, I-II, Mekke 1411/1990; nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, I-XXXVII, Beyrut 1415/1994).

Müsned denince akla ilk gelen eser Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’i olmakla beraber (I-VI, Kahire 1313; nşr. Şuayb el-Arnaûd, I-L, Beyrut 1416-1421/1995-2001) bilindiği kadarıyla ilk müsnedi Ebû Dâvûd et-Tayâlisî tasnif etmiştir (Haydarâbâd 1321; Beyrut 1406/1985). Her ne kadar eserin, daha sonraki hadis hâfızları tarafından tertip edildiği gerekçesiyle ilk müsned sayılmayacağı ileri sürülmüşse de bir âlimin rivayetlerini onun adına başkalarının yeniden tertip etmesi öteden beri görülegelen bir uygulamadır. Hâkim en-Nîsâbûrî ilk müsnedi Ubeydullah b. Mûsâ el-Absî’nin ve ardından Tayâlisî’nin meydana getirdiğini söyler. İbn Adî ise ilk müsned tertip edenin Kûfe’de Himmânî, Basra’da Müsedded b. Müserhed, Mısır’da Esed b. Mûsâ ve Nuaym b. Hammâd olduğunu ifade etmiştir (Kettânî, s. 92). Mekke’de ilk müsned tertip eden Abdullah b. Zübeyr el-Humeydî’dir (DİA, XVIII, 357). Erken dönemde tasnif edilen sahâbe müsnedi türündeki diğer önemli eserler Ali b. Ca‘d, Ebû Hayseme Züheyr b. Harb, Ebû Bekir İbn Ebû Şeybe, İbn Râhûye, Ebü’l-Hasan İbn Ebû Şeybe, Muhammed b. Eslem, Ahmed b. Menî‘, Bezzâr ve Hasan b. Süfyân’ın müsnedleridir.

İçlerinde makbul hadislerin bulunduğu kaynaklardan biri olmakla beraber sahâbe adlarına göre düzenlenen müsnedlerde


hadisler sahih, zayıf ayırımı yapılmaksızın bir araya getirildiği için gerekli araştırmalar yapılmadan bu hadislerle ihticâc edilemez. Müsnedlerin ihticâca en elverişli olanı Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’idir. Zira İbn Hanbel, kendi ölçülerine göre makbul rivayetleri toplamayı ve yalancılıkla tanınmayan râvilerden hadis nakletmeyi esas almıştır. Bu sebeple Şah Veliyyullah, el-Müsned’i Śaĥîĥayn ve Mâlik’in el-Muvaŧŧaǿından hemen sonra sıraladığı eserler arasında saymış, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî’nin sünenlerinin yer aldığı bu ikinci tabakada ona da yer vermiştir. Diğer müsnedler üçüncü tabakadaki eserler içinde sıralanmıştır. Müsnedler üzerinde daha sonraki dönemlerde zevâid ve etrâf türü çalışmalar yapılmıştır. Ahmed b. Ebû Bekir el-Bûsîrî İtĥâfü’l-ħıyere bi-zevâǿidi’l-mesânîdi’l-Ǿaşere adlı eserinde Tayâlisî, Abdullah b. Zübeyr el-Humeydî, Müsedded b. Müserhed, Ebû Bekir İbn Ebû Şeybe, İshak b. Râhûye, İbn Ebû Ömer, Ahmed b. Menî‘, Abd b. Humeyd, Hâris b. Ebû Üsâme ve Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî’nin müsnedlerinde olup Kütüb-i Sitte’de bulunmayan hadisleri bir araya getirmiştir (DİA, X, 259). Heysemî, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde yer aldığı halde Kütüb-i Sitte’de mevcut olmayan hadisleri Ġāyetü’l-maķśad fî zevâǿidi Aĥmed, Bezzâr’ın el-Müsned’inde bulunup da Kütüb-i Sitte’de yer almayan hadisleri de Keşfü’l-estâr Ǿan zevâǿidi’l-Bezzâr adıyla bir araya getirmiştir (DİA, XVII, 292).

Müsnedlerdeki hadisleri kolayca bulmak maksadıyla kaleme alınan etrâf kitapları arasında İbn Hacer el-Askalânî’nin İtĥâfü’l-mehere bi-eŧrâfil-Ǿaşere’si önemli sayılmaktadır. Eserde İmam Mâlik’in el-Muvaŧŧaǿı, İmam Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’leri, Dârimî’nin es-Sünen’i, İbn Huzeyme ile İbn Hibbân’ın eś-Śaĥîĥ’leri, İbnü’l-Cârûd’un el-Münteķā’sı, Hâkim’in el-Müstedrek’i, Ebû Avâne el-İsferâyînî’nin el-Müstaħrec’i, Tahâvî’nin Şerĥu MeǾâni’l-âŝâr‘ı ve Dârekutnî’nin es-Sünen’i yer almaktadır. İbn Hacer’in İŧrâfü’l-müsnedi’l-muǾtelî bi-Eŧrâfi’l-Müsnedi’l-Ĥanbelî adlı bir eseri de burada anılmalıdır (DİA, XIX, 520).

Günümüzde de müsned derlemeleri yapılmaktadır. İbrâhim Muhammed Cemel’in CâmiǾu mesânîdi’n-nisâǿ ve źikrihinne ve aĥvâlihinne (I-II, Kahire 1992), Salâh b. Âyiz Şellâhî’nin Müsnedü ǾAbdirraĥmân b. ǾAvf (Beyrut 1994), Beşşâr Avvâd Ma‘rûf ve dört arkadaşının el-Müsnedü’l-câmiǾ li-eĥâdîŝi’l-Kütübi’s-Sitte ve müǿellefâti aśhâbihe’l-uħrâ ve Muvaŧŧaǿi Mâlik ve Mesânîdi’l-Ĥumeydî ve Aĥmed b. Ĥanbel ve ǾAbd b. Ĥumeyd ve Süneni’d-Dârimî ve Śaĥîĥi İbn Ħuzeyme (I-XX, Beyrut-Küveyt 1413/1993), Ebû Abdurrahman Mukbil b. Hâdî el-Vâdiî’nin eś-Śaĥîĥu’l-müsned mimmâ leyse fi’ś-Śaĥîĥayn (I-II, San’a 1411/1991) adlı eserleri bu çalışmalardandır.

Bunların dışında yayımlanmış bulunan müsnedler arasında Abdullah b. Mübârek’in Müsnedü’l-İmâm ǾAbdillâh b. el-Mübârek (nşr. Subhî es-Sâmerrâî, Riyad 1987; nşr. Mustafa Osman Muhammed, Beyrut 1991), Ali b. Ca‘d’ın Müsnedü İbni’l-CaǾd (nşr. Abdülmehdî b. Abdülkādir b. Abdülhâdî, I-II, Küveyt 1405/1985; nşr. Âmir Ahmed Haydar, Beyrut 1410/1990), Ahmed b. Ali el-Mervezî’nin Müsnedü Ebî Bekr eś-Śıddîķ (DİA, XXIX, 234), Halîfe b. Hayyât’ın Müsnedü Ħalîfe b. Ħayyât (nşr. Ekrem Ziyâ el-Ömerî, Beyrut 1405/1985), Abd b. Humeyd’in el-Müsnedü’l-kebîr’inden meydana getirilen el-Münteħab min Müsnedi ǾAbd b. Ĥumeyd (nşr. Mahmûd Muhammed Halîl Saîdî - Subhî es-Sâmerrâî, Kahire 1988), İbn Ebû Dâvûd es-Sicistânî’nin Müsnedü ǾÂǿişe rađıyallāhu Ǿanhâ (nşr. Abdülgafûr Abdülhak Hüseyin, Küveyt 1985), Bezzâr’ın Müsnedü’l-Bezzâr (nşr. Mahfûzurrahman Zeynullah, I-IX, Beyrut-Medine 1409-1418/1988-1997), Ebû Avâne el-İsferâyînî’nin Müsnedü Ebî ǾAvâne (nşr. Eymen b. Ârif ed-Dımaşkī, I-V, Beyrut 1419/1998), Heysem b. Küleyb eş-Şâşî’nin el-Müsned (nşr. Mahfûzurrahman Zeynullah, I-III, Medine 1990), Süyûtî’nin Mesânîdü ümmehâti’l-müǾminîn (nşr. Muhammed Gavs en-Nedvî, Bombay 1983), Ebû Ümeyye Muhammed b. İbrâhim et-Tarsûsî’nin Müsnedü ǾAbdillâh b. ǾÖmer (nşr. Ahmed Râtib Armûş, Beyrut 1973, 1987) isimli eserlerini saymak mümkündür. Müsned kaleme alan diğer âlimler arasında İbn Ebû Âsım, Ebû İshak İbrâhim b. Harb el-Askerî (Müsnedü Ebî Hüreyre), Ebû İshak İbrâhim b. Ma‘kıl en-Nesefî, Anberî, Muhammed b. Nasr el-Mervezî, Mutayyen, Ebû İshak İbrâhim b. Yûsuf el-Hisencânî, Muhammed b. Hârûn er-Rûyânî de (nşr. Ebû Abdurrahmân Salâh Uveyza, I-II, Beyrut 1417/1997) bulunmaktadır (müsnedlerin geniş bir listesi için bk. Keşfü’ž-žunûn, II, 1678-1685; Kettânî, s. 93-108).

BİBLİYOGRAFYA:

Ebû Ali ez-Za‘ferânî, Müsnedü Bilâl (nşr. Ebû Abdurrahman b. Akīl, MecmûǾatü’l-buĥûŝi’l-İslâmiyye, XIV içinde), Riyad 1405-1406, s. 227-243; Hâkim en-Nîsâbûrî, MaǾrifetü Ǿulûmi’l-ĥadîŝ (nşr. Seyyid Muazzam Hüseyin), Haydarâbâd 1935 → Medine-Beyrut 1397/1977, s. 17-18; Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf), Beyrut 1399/1979, II, 153-156; Keşfü’ž-žunûn, II, 1678-1685; Şah Veliyyullah ed-Dihlevî, Ĥüccetullāhi’l-bâliġa (nşr. M. Şerîf Sükker), Beyrut 1410/1990, I, 384-390; Emîr es-San‘ânî, Tavżîĥu’l-efkâr (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Medine, ts. (el-Mektebetü’s-selefiyye), I, 226-231, 255; Sıddîk Hasan Han, el-Ħıŧŧa fî źikri śıĥâĥi’s-sitte, Beyrut 1405/1985, s. 67-68; Tâhir el-Cezâirî, Tevcîhü’n-nažar (nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Beyrut 1416/1995, I, 373-375, 399; Tecrid Tercemesi, Mukaddime, I, 39, 49-50, 73, 129-132; I. Goldziher, Muslim Studies (trc. C. R. Barber - S. M. Stern), London 1971, II, 212-213; Kettânî, er-Risâletü’l-müstetrafe (Özbek), s. 92-108; Ali Osman Koçkuzu, Hadis İlimleri ve Hadis Tarihi, İstanbul 1983, s. 275-284; M. Ebû Zehv, el-Ĥadîŝ ve’l-muĥaddiŝûn, Beyrut 1404/1984, s. 364-366; Ebû Muhammed Abdülmehdî b. Abdülhâdî, Ŧuruķu taħrîci ĥadîŝi Resûlillâh, Kahire 1987, s. 137-147; Talat Koçyiğit, Hadis Tarihi, Ankara 1988, s. 233-242; Fuat Sezgin, “Hadis Musannefâtının Mebdei ve Ma‘mer b. Râşid’in Câmi‘i”, TM, XII (1955), s. 115-134; Dahîl b. Sâlih el-Lühaydân, “el-Mesânîd, neşǿetühâ ve envâǾuhâ ve ŧarîķatü tertîbihâ”, Mecelletü CâmiǾati’l-İmâm Muĥammed b. SuǾûd el-İslâmiyye, sy. 26, Riyad 1420/1999, s. 91-143; G. H. A. Juynbool, “Musnad”, EI² (İng.), VII, 705-707.

İbrahim Hatiboğlu