MUSANNEF

(المصنّف)

Rivayetleri konularına göre sıralayan kitap türü.

Sözlükte tasnîf “düzenlemek, hadisleri belli bir sıraya göre sınıflandırarak eser meydana getirmek” anlamına gelir. Bundan türeyen musannef kelimesiyle başlangıçta mevcut bilgilerin belli bir sıraya göre kitap haline getirilmesi kastedilirken zamanla “hadis malzemesinin konularına göre tertip edildiği kitap” mânasını kazanmıştır. Genel çerçevede “ale’l-ebvâb” (konulara göre) tasnif sisteminin umumi adı olan musannef terimleşme sürecinde câmi‘, sünen, müstedrek, müstahrec, zevâid gibi çeşitleri de kapsayacak şekilde kullanılmış, aranan hadislerin kolayca bulunmasını sağlaması dolayısıyla musannef türü eserler ilk devirlerden itibaren yaygın biçimde işlenmiştir. Yine kullanımındaki yaygınlık sebebiyle kelime bazı müelliflerin yazdıkları benzer eserlerin de adı olmuş, III. (IX.) yüzyılın ortalarına kadar müsned diye anılan eserler musannef kelimesinin kapsamına girmiş (Yardım, II, 59), bu tarihten sonra her iki terim farklı iki türün adı olmuştur.

Musannef, Arap edebiyatı başta olmak üzere İslâmî ilimlerde kitap ve bab başlığı esasına göre hazırlanmış telif türünü ifade etmekle birlikte hadis ilminin bir telif çeşidi olarak “hüküm ihtiva eden merfû, mevkuf ve maktû rivayetlerin fıkıh konularına göre sınıflandırılarak yazılan kitap” anlamında kullanılmıştır. Sünenlerden farklı şekilde bu tür eserlerde sahâbe ve tâbiînin sözleri ve fiilleriyle ilgili haberlere çokça yer verildiği gibi nâdiren muallak ve mürsel rivayetler de zikredilir. Ayrıca yalnız hukukî içerikli hadisler değil biyografi, tarih, zühd ve ahlâka dair rivayetler de musanneflerin bölümlerini teşkil eder (Goldziher, II, 214). Öte yandan İmam Mâlik’in el-Muvaŧŧaǿında görüldüğü gibi adında musannef kelimesi geçmemekle birlikte muhtevası musannef tanımına uyan eserler de vardır.

Musanneflerle müsnedlerin hangisinin daha önce yazıldığı hususunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Musannef türünde ilk eserin İmam Mâlik’in (ö. 179/795) el-Muvaŧŧaǿı olduğu dikkate alınarak bunun Ebû Dâvûd et-Tayâlisî’nin (ö. 204/819) tasnif ettiği ilk müsnedden önce kaleme alındığını söylemek mümkünse de Goldziher ve Muhammed Zübeyr Sıddîkī müsnedlerin daha erken telif edildiği görüşündedir. Fuat Sezgin ise (XII [1955], s. 115-134) musanneflerin daha önce yazıldığını söyler. Mevcut eserlere bakıldığında musanneflerin II. (VIII.) yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkmaya başladığı ve aynı yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaygınlık kazandığı görülmekte, her iki telif türünün birlikte geliştiği anlaşılmaktadır.

İlk dönem hadis mecmualarının değişik isimlerle anılmasının sebebi müelliflerinin eserlerine herhangi bir ad koymaması, daha sonraki dönemlerde telif türleri belli adlarla anılmaya başlanınca genellikle sonraki tanımlamalara uymayan bu eserlere farklı isimler verilmesidir. Bu durum musannefler için de söz konusudur. Meselâ Ahmed b. Hanbel’den bahsedilirken eserini müsned tertibine göre tasnif ettiği, Buhârî’nin eseri anlatılırken onun ilk defa sadece sahih hadisleri ihtiva eden bir eser kaleme aldığı belirtilir (İbn Hacer, I, 6; Süyûtî, I, 88). Erken dönem hadis edebiyatı hakkında kullanılan “şu konuda ilk eseri yazan” şeklindeki ifadelerde de görüleceği üzere, kelimenin “hadisleri konularına göre bir araya toplama faaliyetini” ifade edecek biçimde kullanılması dolayısıyla pek çok esere musannef denilmiştir. Meselâ Ma‘mer b. Râşid’in el-CâmiǾi aynı zamanda musannefler arasında sayılır. Zira câmi‘ türünde sekiz konuyla ilgili hadisler, sünenlerde ise fıkıh konularına dair rivayetler belirli başlıklar altında toplanır ve her iki türde sadece merfû rivayetlere yer verilir. Musanneflerde sahih rivayetlerin yanında sahih olmayanlar da yazıldığı gibi sünen sistematiğinde olmakla birlikte merfû rivayetlerin yanında mevkuf ve maktû hadisler de zikredilir.

Kaynaklarda hadisleri ilk tedvin ve tasnif edenler konusunda çeşitli isimler zikredilmekle birlikte tedvin söz konusu olduğunda akla gelen ilk isim İbn Şihâb ez-Zührî, tasnif bahis konusu edildiğinde İbn Cüreyc’dir. Goldziher, Ahmed b. Hanbel’e dayandığını söylediği bu görüşün doğru olmadığını ileri sürmüşse de (Muslim Studies, II, 211) bu görüş Ahmed b. Hanbel yanında pek çok kimseden nakledilmiş (Sezgin, XII [1955], s. 118-120), aynı ifade Abdürrezzâk’a da nisbet edilmiştir (İbn Ebû Hâtim, V, 357). Öte yandan İbn Hacer, Buhârî’yi eserini telif etmeye sevkeden sebepleri açıklarken sahâbe ve tâbiînin büyükleri devrinde hadislerin câmi‘ türü eserlerde toplanmadığını söyler ve ilk defa İbn Ebû Arûbe ile (ö. 156/773) Rebî‘ b. Sabîh’in (ö. 160/776) konularına göre hadisleri ihtiva eden eserler tasnif ettiklerini kaydeder (Hedyü’s-sârî, I, 6). Şiî müelliflerine göre ise âsârı ilk tasnif eden kişi Selmân-ı Fârisî’dir (Hasan es-Sadr, s. 280).

İlk tedvin edilmeye başlanan eserlerde hadisler yanında sahâbe sözleri ve tâbiîn fetvaları da bulunuyordu. Nitekim Buhârî, kendisinden önce yazılmış bu tür eserleri gördükten sonra hocası İshak b. Râhûye’nin yönlendirmesiyle sadece sahih hadisleri ihtiva eden bir kitap telif etmeye karar vermiştir. İşaret edilmesi gereken bir husus da başlangıçtan itibaren musannef adıyla yazılan bazı eserlerde musannef kelimesinin terim anlamıyla değil sözlük anlamıyla kullanılmış olmasıdır. Meselâ Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm’ın el-Ġarîbü’l-muśannef’i nâdir kelimelerle ilgili


olarak konulara göre tertip edilen bir lugat kitabıdır. Ebû Bekir Ahmed b. Abdullah b. Mûsâ el-Kindî’nin el-Muśannef’i de bir fıkıh çalışmasıdır.

Abdürrezzâk es-San‘ânî’nin el-Muśannef’i bu türün en meşhur eseridir (nşr. Habîburrahman el-A‘zamî, I-XI, Beyrut 1971-1975, 1403/1983). Kitap, sonunda bulunan Ma‘mer b. Râşid’in el-CâmiǾindeki 1614 hadisle birlikte 21033 hadis ihtiva etmektedir. Fuat Sezgin (XII [1955], s. 125) Abdürrezzâk’ın, hocası Ma‘mer b. Râşid’in eserini tamamlamak üzere el-Muśannef’i kaleme aldığını ileri sürmektedir. Ebû Bekir b. Ebû Şeybe’nin tek râvisi Bakī‘ b. Mahled olan el-Muśannef’i bu türün en meşhur ikinci eseri sayılır (nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût, I-VII, Beyrut 1409/1989). İbn Ebû Şeybe’nin Kitâbü’l-Îmân, Kitâbü’l-Edeb, Kitâbü’t-Târîħ, Kitâbü’l-Evâǿil, Kitâbü’l-Fiten gibi adlarla neşredilen eserleri el-Muśannef’in ilgili kısımlarından ibarettir. Saîd b. Mansûr’un es-Sünen diye de anılan el-Muśannef’i de yayımlanmıştır (bk. bibl.).

Muhtevası bilinmekle birlikte günümüze ulaşıp ulaşmadığı tesbit edilemeyen musannefler de vardır. Ebü’r-Rebî‘ Süleyman b. Dâvûd el-Atekî ez-Zehrânî’nin el-Muśannef’inin fıkıh konularına göre düzenlendiği; eserde merfû, mevkuf, münkatı‘ hadislere, sahâbe ve tâbiîn fetvalarına yer verildiği söylenmektedir. Bakī‘ b. Mahled’in el-Muśannef fî fetâva’ś-śaĥâbeti ve’t-tâbiǾîn ve men dûnehüm adlı kitabı da böyledir. İbn Hazm’a göre bu eser Ebû Bekir b. Ebû Şeybe, Abdürrezzâk es-San‘ânî ve Saîd b. Mansûr’un çalışmalarından daha mükemmeldir. Hammâd b. Seleme’nin el-Muśannef’i ile Vekî‘ b. Cerrâh’ın aynı adlı eseri de burada anılabilir (Kettânî, s. 35).

Musannef adıyla kaleme alınan eserlerin bir kısmı sünenlerin ve özellikle Ebû Dâvûd’un eserinin muhtevasına uygun biçimde tasnif edilmiştir. İbn Eymen diye bilinen Ebû Abdullah Muhammed b. Abdülmelik el-Endelüsî ile Kāsım b. Asbağ’ın, ayrıca Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd ve Nesâî’nin hadislerini bir araya getiren İbnü’s-Seken’in kitapları bu türdendir. İlk musanniflerden oldukları belirtilen Şu‘be b. Haccâc, Leys b. Sa‘d, İsmâil b. Ayyâş ve Süfyân b. Uyeyne’nin de musannef yazdıkları kaynaklarda belirtilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “śnf” md.; Müsned, II, 211; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, V, 357; İbn Hayr, Fehrese, s. 131-133; İbn Hacer, Hedyü’s-sârî (Hatîb), I, 6; Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf), Riyad, ts. (Mektebetü’r-Riyâdı’l-hadîse), I, 88-89; Keşfü’ž-žunûn, I, 11; II, 1711-1712; I. Goldziher, Muslim Studies (trc. C. R. Barber - S. M. Stern), London 1971, II, 211, 214-217; Hasan es-Sadr, Teǿsîsü’ş-ŞîǾa, Beyrut 1401/1981, s. 280; Kettânî, er-Risâletü’l-müstetrafe (Özbek), s. 35-36, ayrıca bk. neşredenin girişi, s. XI; Ali Yardım, Hadis, İzmir 1984, II, 59; Abdullah Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, İstanbul 1987, s. 114; M. Zubayr Sıddîqî, Hadith Literature, Cambridge 1992, s. 52-53; Talat Koçyiğit, Hadis Tarihi, Ankara 1997, s. 212-213; Ali Akyüz, Said b. Mansur’un Musannef’inin Yeniden İnşası, İstanbul 1997, s. 59-63; İbrahim Bayraktar, Hadis Kaynakları Üzerine Araştırmalar, Erzurum 2001, s. 76-77; İsmail L. Çakan, Hadis Edebiyatı, İstanbul 2003, s. 50-53, 70, 75-77; M. Fuat Sezgin, “Hadis Musannefâtının Mebdei ve Ma‘mer b. Râşid’in Câmi‘i”, TM, XII (1955), s. 115-134; Jamila Shaukat, “Classification of Hadith Literature”, IS, XXIV/3 (1985), s. 357-375; G. H. A. Juynboll, “Muśannaf”, EI² (İng.), VII, 662-663.

İbrahim Hatiboğlu